✨DOKUZ✨

7K 348 71
                                    

Oyları biraz arttırsak mı??

Medya;
~Aldattım

Bu adam, insanı çok şerefsiz hissettiriyor... Hele o sondaki gülüş!?

🍃🍁
Mevsim

"Neden yemiyorsun kızım?"

Toprak beye kısa bir bakış atıp Demir'e dik dik bakmaya devam ettim. "İzlenmek istemediğim için." dedim umursamazca.

"Anlamadım?"

Demir, çatalını bırakarak iç çekti. "Ben seni izlemiyordum Mevsim. Yani yanlış anlamda izlemiyordum."

Kaşlarımı çattım. Ben de malım zaten! Biyolojik kardeşine öyle bakan birinden ne beklenir ki!

Ağlamaklı bir ses çıkardı. "Yemin ederim kötü bir niyetim yoktu! Sadece kardeşimi izliyordum!"

"Bak!" dedim ayağa kalkarken. "İtiraf ettin işte. Beni izliyordun."

"Çünkü kardeşim çok güzel! Oldu mu? Neden kardeşimi izlememin altında bir şey arıyorsun ki?"

"Demir? Noluyor?"

Demir de ayağa kalktı. "Dün niye o kadar telaşlandın o zaman?" dedim sakinleşen sesimle.

"Çünkü bana sapık mısın dedin! Senin yemek yiyişini bile aklıma kazımaya çalışıyordum sadece. 17 yıl boyunca nasıl yemek yediğini bile bilmiyordum! O sesinin güzelliğini, mükemmel resimler çizdiğini, solak olduğunu, lahmacuna bayıldığını... Kısacası hiçbir şeyini bilmiyordum ki! Öğrenmeye çalışmamın nesi yanlış Allah aşkına?"

Soluksuz konuşması bittiğinde birkaç saniye derin nefesler aldı. Gözleri hâlâ heyecandan büyüktü.

Etrafta kimse konuşmazken doğrudan bana bakıyordu ve bende ona... Yutkundu. Gözlerini kaçırırken "Eğer seni bu şekilde tanımaya çalışmamdan rahatsız oluyorsan bunu söyle. Emin ol daha farklı yollardan da tanıyabilirim seni." dedi.

Daha farklı yollar- kafamı iki yana salladım. "Özür dilerim."

"Niye özür diledin şimdi?"

Kaşlarımı çattım. "Sana da hiçbir şeyi beğendiremiyoruz be kardeşim."

Kaşları yumuşarken hafiften havalanmıştı. Yutkundum. "Kırılmışsın işte. Bunu bu kadar belli edince bir özrü hakettiğini düşündüm."

Sandalyemi biraz arkaya iterek geriledim. Uzatmak istemediğim için kısa kesmeye çalıştım. "Neyse. Size afiyet olsun. Ben okula gidiyorum-"

"Ben de Mevsim'i okuluna bırakıyorum." diyerek ayaklanan Gediz'e göz devirdim.

Yanımdaki boş sandalyeye bıraktığım sırt çantamı alarak salon çıkışına yürüyeceğim sırada "Daha yemek yemedin." dedi Bahar hanım.

"Dün görmezden geldim ama bugün olmaz. İkinizde oturup kahvaltınızı bitiriyorsunuz." dedi tam bir anne edasıyla.

İç çekip çantamı sırtıma taktım ve masaya yöneldim. Bir dilim ekmek alarak içine patates kızartması, sucuklu yumurta, peynir ve yeşil zeytin koydum ve dürüm şekline getirdim. Altına bir peçete sararken bir ısırık aldım ve Bahar hanıma doğru ekmeğimi kaldırdım.

Ağzımın doluluğunu umursamadan "Size afiyet olsun." diyip salondan çıktım.

"E bende gideyim yavaştan."

Dürümü ağzıma sıkıştırarak botlarımı giyindim. Çantamı çıkarıp montumu giyinirken Gediz, montun kollarını kollarıma geçirerek giymeme yardım etmişti.

EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin