✨ON DÖRT✨

4.3K 261 43
                                    

Aaaaa! Bölüüüüm!

Ehehe... Ama deprem bölgesinde olmam benim suçum değil ki!

Herneyse. Konuşmak istemiyorum len.

İyi okumalar.

🍃🍁
Mevsim

"Atları severim ama hiç binmedim. Binmek de istemiyorum."

Gediz omuz silkti. "Bu kadar hazırlık yaptığına göre istiyorsun. Hem hiç binmediğini biliyorum. Sana öğreteceğim."

Kollarımı birleştirdim. "Banane. Hem ağırım ben. Atın canı yanar."

Gediz güldü. "Merak etme. Atların senden dolayı canı yanmaz. Hatta ikimizi de taşır."

"Saçmalama. O kadar yük veremezsiniz. Bu işkence."

Bana baktığını hissettiğimde karşımdaki koşuşan taylara baktım. "Hem izlemek kesinlikle daha eğlenceli."

İç çekti. "Tamam. Yine de benimle gel."

Cevap vermedim ama ona döndüm. Hafifçe gülümsedi. Önüne dönüp yürümeye başladı. Onu takip ettim. Muhtemelen ahırın önüne gelince durdu. Kapıyı açıp içeri geçmem için çekildi.

Ona kısa bir bakış atıp içeri geçtim. Arkamdan gelerek kapıyı çekti. "Bakalım İnci'mi bulabilecek misin?"

Elimle ahırın içinde otlanan ya da oturan atları gösterdim. 10-15 tane at vardı. "Onlardan biri senin mi?"

Kollarını birleştirip kafasını salladı. Kol kasları ne kadar dar giymesede ortaya çıkmıştı. Tekrar atlara döndüm. Çok güzel...

Atların bulunduğu odacıkların yanına geldim. Tek tek atlara bakarken "Bu arada," dedi Gediz. "atları görmeye geleceğimizi nereden bildin?"

Yarım kapının üzerinden kafasını çıkaran ata yaklaştım. "Bilmem." diye mırıldandım. "Odamdaki at portresi bana ipucu verdi sayılır."

Kafasını salladı. Önümdeki at sevimli bir şekilde kişnedi. Gülümsedim. Bembeyaz tüylerine rağmen koyu ve parlak saçları vardı. Uzun kuyruğunu salladı. Kafasını tuhaf bir şekilde sallayıp öne eğildi.

"Bu çok sevimli." dedim kıkırdarken.

Gediz'in gülümsediğini sesinden fark ettim. "O İnci'nin yavrusu."

Ona döndüm. "O çok güzel."

Kafasını salladı, bana bakıyordu. "Evet. Çok güzel."

Tekrar ata döndüm. "Bir adı var mı?"

"Hayır." dediğinde şaşırmıştım. Gediz'e bakmadan "Neden ki?" dedim. "Çok da küçük durmuyor."

Evet, büyük bir at değildi. Ama çocuk ya da bebek de değildi. Sadece genç bir attı.

"Bilmiyorum." dedi kısık bir şekilde. "Ona uygun bir isim bulamıyorum. O çok özel."

Yutkundum. Ona baktım. Anne ve babam da bana öyle anlatmışlardı. Yani ismimi... Farklı olduğumu ve bu yüzden ismimi pek kolay seçemediklerini söylemişlerdi. Sanki önemsemişler gibi...

Güldüm kısık bir şekilde. Önüme döndüm. Yetimhanenin önüne beni bıraktıklarında kendi düşüncelerini merak etmemiştim ki.

Düşünür gibi mırıldandım. "Sevdiği bir yiyecek veya başka bir şey var mı?"

Gediz'e baktım merakla. Belki ismi sevdiği şey olabilirdi. Birleştirdiği kollatını serbest bırakıp "Aslında var." dedi ve bana doğru yürümeye başladı. Yanımda durdu. "Kardanadamları yemeyi seviyor."

EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin