GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)

By YorgunHayalci

161K 10.3K 4.2K

~Fantastik~ "Öfkenin ve dansın zarafeti, olacak her şeyin sebebi... ~ Yaratıkların kol gezdiği, tehlikenin hü... More

TANITIM
GİRİŞ
1. KISIM - 1. BÖLÜM
1. KISIM - 2. BÖLÜM
1. KISIM - 3. BÖLÜM
1. KISIM - 4. BÖLÜM
1. KISIM - 5. BÖLÜM
1. KISIM - 6. BÖLÜM
1. KISIM - 7. BÖLÜM
1. KISIM - 8. BÖLÜM
1. KISIM - 9. BÖLÜM
1. KISIM - 10. BÖLÜM
1. KISIM - 11. BÖLÜM
1. KISIM - 13. BÖLÜM
1. KISIM - 14. BÖLÜM
2. KISIM - 15. BÖLÜM
2. KISIM - 16. BÖLÜM
2. KISIM - 17. BÖLÜM
2. KISIM - 18. BÖLÜM
2. KISIM - 19. BÖLÜM
2. KISIM - 20. BÖLÜM
2. KISIM - 21. BÖLÜM
2. KISIM - 22. BÖLÜM
2. KISIM - 23. BÖLÜM
2. KISIM - 24. BÖLÜM
2. KISIM - 25. BÖLÜM
2. KISIM - 26. BÖLÜM
2. KISIM - 27. BÖLÜM
2. KISIM - 28. BÖLÜM
3. KISIM - 29. BÖLÜM
3. KISIM - 30. BÖLÜM
3. KISIM - 31. BÖLÜM
3. KISIM - 32. BÖLÜM
3. KISIM - 33. BÖLÜM
3. KISIM - 34. BÖLÜM
3. KISIM - 35. BÖLÜM
3. KISIM - 36. BÖLÜM
3. KISIM - 37. BÖLÜM
3. KISIM - 38. BÖLÜM
3. KISIM - 39. BÖLÜM
3. KISIM - 40. BÖLÜM
3. KISIM - 41. BÖLÜM
3. KISIM - 42. BÖLÜM
3. KISIM - 43. BÖLÜM
3. KISIM - 44. BÖLÜM
3. KISIM - 45. BÖLÜM
KRALLIKLARIN VE KÜÇÜK KITANIN GENEL DURUMU
FİNAL - PART 1
FİNAL - PART 2
"BİR GÜN BİR PRENS VARMIŞ..."
İLK KİTABA DAİR SON SÖZLERİM
Biraz Da Ben...

1. KISIM - 12. BÖLÜM

2.2K 211 61
By YorgunHayalci

Çıkmaz

"Artık susacak mısın yoksa o ağzını mühürleyerek ben mi susturayım?"

Güverteye çıktığımız vakit buz gibi soğuk hava yüzüme tokat gibi çarptı. Hava öyle bir esiyordu ki sanki gemiyi semaya uçuracak vaziyetteydi. Gökteki kara bulutlar değil tepemize, enseye çökmüştü ve gelecek şiddetli yağmurun da habercisi olmuşlardı.

Sabahtan beri onu bitmek bilmeyen sorularımla bıktırdığım için şimdi de  beni mühürlemekle tehdit ediyordu. En sonunda susup üşüyen bedenim için neden üzerime daha kalın bir şeyler giyinmediğimi sorguladığımda çok konuştuğumu fark bile edemedim.

Büyü gücüm açığa çıktığından beri bir kez olsun büyü yapamamıştım. Yapmadım demek de doğru bir tabir olurdu. Evet, teorik olarak neler yapılacağı hakkında bilgilerim vardı ama pratik olarak yoktu. Çıkardığım bir alevi eğer kontrol altına alamazsam bu benim zararıma olurdu.
~

İlk olarak denizle ilgili bir bağlantım olup olmadığını öğrenmek için teste başladık. Eğer öyle bir şey varsa ben de Hermes ve Usta gibi Violes soyundan gelmiş olacaktım. Bu yüzden de Hermes işe sudan başlamamızın daha iyi olduğunu söylemişti ve şu havada bizi dışarıya çıkarmıştı.

"Sana dediklerimi tekrar et," dedi. Paltosuna sıkıca sarılmıştı. "Eğer cevap gelirse hakimsin. Değilsen o soydan gelmemiş olursun."

Rüzgar öyle soğuk esiyordu ki titremeden edemedin.

"Neden üzerine bir şey giyinmedin Tanrı aşkına?"

Bu soruyu kendime sorup da cevap veremeyince sustum. Onun yerine "Hadi," dedim Hermes'e dönüp. "Söylesene."

"Pekâlâ," dedi ve parmaklarını kenetleyerek birleştirdi.

"Öncelikle gözlerini kapat ve dikkatini denizin hışırtısına ver." Dediği şeyi yapıp gözlerimi kapattım ve odağımı toplayarak beklemeye başladım. 

"Engin denizler yükselip de göğü aşınca." Hermes durdu. Söylediği şeyleri tekrar etmemi istedikten sonra cümlesini mırıldandım ve devam etmesini bekledim.

"Yükselir suyun kudreti. Yaşam bulur ufuktaki çizgi, geri çekilir arştan ileri."

Ardından da birkaç kadim sözlerden konuşmaya başladı. O söyle, ben tekrar ettim. En sonunda da bitti ve beklemeye başlayarak soğuğu içimize işlettik.

Açıkçası hiçbir şey olmamıştı.

"Hissediyor musun?" diye sorduğunda, "Neyi?" diye cevap verdim.

"Denizin sesini. Şiddetli bir şekilde suyun sesini duyman gerekiyor. Duyuyor musun?"

Hafif bir dalgalanma vardı ki bu da rüzgarla ilgiliydi. Onun dışında hiçbir şey duymuyordum. "Hayır," diye cevap verdim bu yüzden.

"Sana cevap veriyorlar mı peki?" diye sordu tekrardan. "İsmini sayıklıyorlar mı?"

Başımı hayır anlamında salladım. Hiçbir şey duyduğum filan yoktu.

"İyi öyleyse," dedi. Sesi de hava gibi soğuk çıkmıştı. "Dışarıda daha fazla beklemenin manası da yok."

"Bu kadar mıydı?" diye sordum. "Nasıl eminsin ki?"

"Hata yapacak hâlimiz yok ya," dedi kendinden emin bir şekilde. Burnum akmaya başlamıştı. "Ama yine de kadim bir metinden de okuma yaparız. Eğer okuyamazsan da Violes atasının soyundan gelmiyorsundur."

Aklıma o an rüyam geldiğinde Diarus soyundan gelen birisi olabileceğimi düşündüm. Açıkçası istediğim soy Elines'ti. Geleceği az da olsa görebilmekti.

İçeriye geçtiğimiz sırada kasılan bedenim sıcaklıkla gevşedi. Yanaklarım ocağın ısısı ile yanmaya, buz tutan ellerim ise cözülmeye başladı. Bu beni rahatlattığında ego yığını eline bir bıçak aldı ve avucunun içini kesip bana döndü.

"Şimdi," dedi kan akmaya devam ederken. Kandan filan korkmazdım. Eğer öyle olsaydı zaten yaratık öldüremezdim. "Bakalım iyileştirme özelliğin var mı?"

Parmaklarımı kesilen yere dokundurdu. "Bir şeyler okumam lazım mı?" diye sorduğumda hayır anlamında kafasını salladı. "Bu çok küçük bir kesik. Bunun için sözler sarf etmene gerek yok."

Başparmağımı kesilen yerin üzerinde yavaşça gezdirmeye başladım. Genelde böyle yaparlardı çünkü ve genelde gıdıklanma hissedilirdi.

Fakat yara kapanmadı. En az bir dakika boyunca uğraşsam da olmadı.

Yapmaya devam etsem de, hatta diğer elimle yapmayı denesem de kan hâlâ akmaya devam ediyor, yara iyileşmemekte ısrar ediyordu.

"Yanlış mı yapıyorum?" diye sordum ona dönüp.

"Hayır," dedi Hermes. "Diarus soyundan da değilsin galiba. Yoksa şimdiye kapanırdı yara."

Bu rüyamı boşa çıkarmış oluyordu.

Hermes elini çekip bir bezle sarmaya başladı. Ardından da sandalyeye oturup karşısına oturmam için işaret yaptı. Karşısına oturduğumda bu kez yanı başımızda oturan ve geldiğimiz ilk dakikadan itibaren bize bakan kadını gösterdi. Kadın kırklı yaşlarını çoktan geçmiş, saçları beyazlamaya başlamış, alnındaki ince çizgileri iyice belirginleşmiş, büyük yüz hatlı ve geniş alınlı birisiyken bize merakla bakan gözleriyle siması daha da derinleşti. Üzerinde siyahtan bir gömlek ve pantolon onu olduğundan olgun ve matemli gösteriyordu. Ki bakışları da tam bu şekildeydi.

Her bir parmağında ayrı gümüşi bir yüzük ve her kolunda ise en az iki tane bileklik vardı. Tabii bir de boynunda üçgen şeklinde bir kolyeyle de takımı tamamlamıştı.
~

"O şu an nasıl hissediyor?" diye sordu Hermes. "Kalbi nasıl atıyor?"

Ona baktığımda büyük gözlerini hafifçe kısmış olduğunu gördüm.  Alnını hafifçe çatarak ne yapmaya çalıştığımızı anlamaya çalışıyor gibiydi. Ocağın yanına bitkince yaslanmıştı ve gözlerindeki yorgunluk pek de yabancı değildi.

"Galiba biraz üzgün gibi," dedim ve ona bakmayı kestim.

"Galiba?" diye sordu Hermes. "Nereden bu sonuca vardın?"

"Baksana," dedim tekrardan dönüp bakarak. "Üzgün gözüküyor gibi."

"O şekilde değil Luna.... Küçük bir çocuk gibi tahmin yürütme. Güç koruması yapacağız o hâlde. Şimdi, küçük bir ateş çıkaracağım ve sen de onu daha da alevlendireceksin oldu mu? Sana söylemen gereken sözcüğü söylerim ben."

Ayağa kalkıp sağ eli ile küçük bir alev çıkardığında "Agandra," dedi. "Bunu tekrar et lütfen." Dediği şeyi hemen, usulca yaptım ve aleve bakarak sözcüğü söyledim. Lakin alev hâlâ aynı bir şekilde yanmaya devam ettiğinde Hermes alevi söndürdü ve sandalyesine tekrardan oturdu.

"Demek ki Elines soyundan geliyorsun," dedi. Bu beni heyecanlandırmıştı. Çünkü zaten istediğim soy da oydu.

"Şimdi içimden neler geçirdiğimi bilip bana söyle," dediğinde gözlerimin içine bakmaya başladı.

Güzel gözleri var, dedi iç sesim. Kabul etmem gerekirse öyleydi. Güzel, koyu yeşil gözleri vardı ve bu çocuk dış görünüş olarak hiç de Usta'ya benzemiyordu. Ayrıca bana bakmaya devam ederken de utanmaya başlamıştım. O yüzden de gözlerimi tahta masaya çevirdim.

"Ee," dedi sonra. "Akşama ancak çözeceksin herhalde."

Dikkatimi verip neler geçirdiğini anlamaya çalıştım. Yani bir şekilde yapmak istedim ama ne yapmaya çalıştığımı ben bile bilemedim. Gözlerimi kapatıp "Tekrarlar mısın?" diye sordum. Pekâlâ, deyip sustu ve bir şeyleri anlamaya çalıştım.

Lakin yapamadım.

Gözlerimi açıp ona baktım. Bu beni yine tedirgin etmişti çünkü başka ata kalmamıştı! Belki de yanlış bir şeyler yapmıştık. Belki de tekrardan denememiz gerekiyordu.

"Olmuyor," dedim dehşete düşmüş bir halle. "Neler geçirdiğini anlayamıyorum." Hermes bana uzunca bir süre baktı. Ve onun da aynı hisleri hissettiğini gördüm. Eğer o bile böyle bakıyorduysa kesinlikle sorunum vardı.

"Tekrar deneyelim," dedim Hermes'e. "Belki bir şeyleri yanlış yaptık." Sesimdeki çaresizliği anladığına emindim.

"Son bir kez," dedi kaşları çatık bir şekilde. "Deneyelim."
~

Her şeyi, hatta bütün özellikleri teker teker baştan sona uyguladık. Lakin yine sonuç aynıydı. Bu kez de her büyücünün yapabildiği normal büyüleri yapmaya çalıştım. Örneğin Hermes'inki gibi avucumdan ateş çıkarmaya, rüzgarı kontrol etmeye, nesneleri hareket ettirmeye çalıştım.

Zor olsa da yapabilmiştim ve bu benim tedirginliğimi az da olsa azaltmaya yetmişti.

Elimdeki alevi söndürdükten sonra, ayrıca bu gerçekten de değişik bir histi, avuçlarımın kızarmış olup olmadığına baktım. Tabii ki de kızarmamıştı. Yine de ateşin gücünü görmek istemiştim.

"Neden böyle oldu sence?" diye sordum Hermes'e. Ters giden bir şeyler vardı ve o da bunun farkındaydı.

"Bunlar tesadüf değil bence," dedi ve odanın kapısını da kapadı. "Düşün bir Luna. Büyü gücün yıllar sonra açığa çıkıyor ve o da en muhtaç olduğumuz zamana denk geliyor. Şimdi de hiçbir ataya ait olmuyorsun. Yıllardır neden gücünün açığa çıkmadığı da ayrı bir muamma. Hayır Luna, sen sıradan filan değilsin. Bunu dışarıdan birisi de rahatlıkla anlar. Sende bir şeyler var. Bu normal değil. Asla değil. Hiçbir ataya ait olmadan nasıl olur da büyü gücüne sahip olabilirsin ki?"

Hermes'in konuşması beni iyice germişti. Haklıydı. Hiçbir atayla uyuşmadığım hâlde nasıl olur da büyü güçlerine sahip olabilirdim ki?

"Belki de tarihte buna benzer şeyler oldu," dedim boğuk çıkan sesimle. Aslında olduğu filan yoktu. Zaten hiçbir büyücünün büyü gücü bu denli geç açığa çıkmamıştı.

"Hayır yok. Bunu sen de biliyorsun."

Bacağımla ritim oluşturup kuru zeminde gıcırtının sesini çıkarmaya başladım. Belki de bir hastalığım vardı. Belki de çok nadir gözüken bir şeydi. Belki de geç çıkacaktı soyum. Sonuçta büyü gücüm de geç çıkmıştı.

Belki, belki, belki, belki...

"Belki de geç açığa çıkacak. Olamaz mı?" Hermes başını sağa sola salladı. Öyle olmayacaktı, onu da biliyordum. Kendimi kandırmanın manaso yoktu.

"Yok," dedi keskin bir dille. "Öyle değil. Ama eğer öyle olursa da saraya gidene dek deneme yaparız. Zaten bu durumla ilgilenecek tek yer saray olacak."

"Peki ya Usta'ya -"

"O adamı uyarmama rağmen her seferinde gevşek davrandı. Hiçbir şey bilmeyecek," dedi sertçe. Sanki bazı kısımları ağzından kaçırmıştı ve dudaklarını aralayarak cümlesinin sonuna bir şeyler demeye çalışmıştı. "Her neyse," diyerek geçiştirdi ve bana bakmak yerine yanan muma odaklandı.

Dediği şeyler zihnimde dönmeye başladı. Demek ki benim hakkında daha önceleri konuşmuşlardı ve Hermes benim hakkımda Usta'yı uyarmıştı. Ve şimdi de hiçbir şey bilmesini istemiyordu. İkisi arasında ne tür bir sorun vardı bilmiyordum ama muhakkak Usta başka şeyler de düşünmüş olmalıydı.

"Açıkça konuşur musun?" dedim.
"Benim hakkımda neler konuşuldu ikinizin arasında?" Hermes çatık kaşını sonunda serbest bıraktı ve sakin bir şekilde, "Elbette durumunu," dedi. "Bütün hocalarla birlikte hatta."

"Peki ya neden 'gevşek'davrandığını düşünüyorsun?"

"Çünkü senin durumun özel. Seni saraya daha çocukken götürmesi gerekiyordu."

"Ve neden bilmesini istemiyorsun?"

Bu son sorduğum soruya daha geç cevap vermişti.

"Çünkü onun kararlarına güvenmiyorum."

Aradan çok da uzun bir vakit geçti ya geçmedi. Bu kısa sessizliği bozan Hermes oldu. Bana ailem hakkında sorular sormaya başladı. Tabii ki de o hiçbir şeyi, en azından derince, bilmiyordu ve açıkçası anlatmak da istemiyordum. Yine de içimde tutmanın da bir manası yoktu.

"Ailemi tanımıyorum," diye başladım söze. "Birileri beni daha ben bebekken beni para karşılığında yaşlı bir kadına vermiş. O da para karşılığında tereddütsüzce kabul etmiş. Yedi yaşıma kadar onunla birlikte yaşadım. Sonra da kaçtım ve birkaç ay belki de sadece birkaç hafta sokaklarda kaldım. Bir gün yollarımız Usta'yla kesişti ve bana büyü gücümün olduğunu söyledi. Ardından da beni yanına aldı. O gün kolum kanıyordu ve akan kanım ise kırmızı mavi renkteydi. Bu sayede anladı. Ardından da zaten beni eğitmeye filan başladı."

"Neden kaçtın?" diye sordu.

"Sokaklar ondan daha iyiydi," diye cevap verdim. İyi filan değildi oysaki. "En azından yolda hâlimi gören ve yüreklerinde biraz olsun merhamet barındıran insanlar bana birkaç kraş uzatıyordu."

Sanki hikayem onun ilgisini çekmiş gibiydi ki "Sonra?" diye sordu.

"Sonrası senin bildiğin gibi. Usta yıllarca uğraştı ama maalesef açığa çıkmayan ve şimdi çıksa da başıma dert açan gücüm bana sorun oldu."

Ve yine sessizlik etrafı sardı. Ayağımla artık ritim tutmayı bırakıp ellerimle oynamaya başladım. Yatağıma yaslanıp gözlerimi kapadım ve tıpkı Hermes'in şu an aklımdan geçen şeyleri belki de milyonuncu kez tekrardan geçirdim. Neden? Neden ailem beni istemedi? Veya istedikleri hâlde kurtaramadılar? Neden o kişiler beni para karşılığında sattı? Neden büyü gücüm açığa çıkmadı? Neden şimdi çıktı? Neden bir atam bile yok? Neden bunlarla uğraşmak zorundayım? Neden?

Hiçbir sorunun cevabını maalesef ki bilmiyordum. Ama bir yerde tahminim vardı: O da para karşılığı kimsesiz çocukları aileye verip daha sonrasında da belli bir yaşa geldiklerinde kendileri için çocuğu geri almalarıydı. Bu yaygın olan yasa dışı bir durumdu.

"Demek ki birileri bir şeyler biliyor Luna. Belki de ailen seni istemediği için değil de seni koruyamadığı için onları göremedin. Hiç bu şekilde düşündün mü peki?"

Tabii ki de düşünmüştüm. Ailem belki de ben doğunca ölmüştü. Belki de kardeşlerim bile vardı ve onlar da ölmüştü. Ama Usta bana her şeyin en kötüsünü düşünmem gerektiğini öğretmişti. Bu yüzden de genelde ya beni bırakıp gittiklerini ya da öldüklerini düşünürdüm.

"Evet," dedim ona bakıp. "Ama bilirsin ki Usta-"

"Senin şu hayatta öğretmeninden başka hiç kimsen olmadığı için onun bütün doğrularını doğrun olarak saydın Luna. Ona minnet borcun o kadar fazla ki onun senin duyguları nasıl da yok ettiğini göremiyorsun. Seni nasıl da bir denek olarak kullandığını nasıl duygusuz bir insana getirdiğini nasıl da sevgiden ve şefkatten yoksun büyüttüğünü göremiyorsun. Ben belki o zehirli sarmaşıktan kurtulabildim ama sen kurtulamadın Luna."

Bir anda bu şekilde konuşması beni şaşırtmıştı. Söylediği şeyler karşısında sanki dilim tutulmuş gibi ilkin bir şey diyemedim.

Yutkunmaya çalışırken boğazımın düğümlendiğini hissettim. Şaşkınlık ile bakan gözlerimi ona çevirdim. Dediklerini zaten biliyordum. Hepsini hem de. Ama yıllardır bilmezlikten gelmiştim. Çünkü bu benim için daha kolaydı ve eğer hep iyi tarafından bakarsam belki de mutlu olacaktım. Bir şeylerden kurtulacaktım. Ama asla öyle olamamıştı.

"Zihnine öyle bir yerleşmiş ki," dedi Hermes. Kulaklarımın çınladığını hissettim o an. "Ailenin seni terk ettiğine bile inandırmış."

"Sonuçta ben onun sadece öğrencisiydim. Bana sevgi vermek zorunda değildi. Sadece işini yapmakla yükümlü bir öğreticiydi. Ona kızgın filan değilim."

"Kendini kandırma," dedi. Bir anda ciddileşmişti. "Sen hep borçlu saydın kendini. Ama bak o senden kurtulmak için seni cehenneme gönderiyor. Senin durumunla hiçbir zaman ilgilenmek filan istemedi."

"O hâlde neden yıllardır beni yanında tutsun?" diye sordum. "Sonuçta bu cehenneme önceden de gönderebilirdi.

"Belki de bir şeyleri gizleme amacında olduğu içindir ha? Sen şu anlattıklarından sonra acaba 'neden' dedin mi hiç? Belki de gerçekten de önemli birisi olduğun için seni para karşılığında sattılar? Belki de önemli olduğun için büyü gücün geç açığa çıktı. Neden her seferinde bu durumu kendini önemsiz birisi zannederek yorumladın? Çünkü öyle hissettin yıllardır Luna. Yalnızsın. Çaresizsin. Mutsuzsun. Ön yargılısın çünkü insanlardan korkuyorsun. Onlara kılıf uydurarak dış dünyadan gelecek tehlikelere karşı iç dünyanı korumaya çalışıyorsun. Ama iç dünyan çoktan bir enkaz altında Luna. Bunu sen de çok iyi biliyorsun. O da çok iyi biliyordu. Ama yıllarca geçiştirdi. Çünkü senin öyle hissetmeni istedi."

Beni nasıl bu derece iyi bir şekilde anlayabilmişti ki? Babası gibi o da mı insan sarrafıydı?

Benim her türlü bir yüzleşmeye ihtiyacım vardı ve şu an onun yüzünden bu yüzleşme gerçekleşiyordu. O yüzden de susmasını isttememiştim.

"Evet," dedim yutkunmayı sonunda becererek. Sesim umarım bozuk çıkmamıştı. "Ben böyleyim. Hep böyle oldum ve ömrümün sonuna kadar da böyle olacağım. Yalnız da kalacağım. Senin gibi ilgi odağı olamayacağım ve hayatımı kurtaran birisine minnettar kaldığım için de cezasını çekeceğim."

"Hayır," dedi. Sesi fazlasıyla gür çıkmıştı. "Böyle filan olmayacaksın. Daha fazla da minnettar kalmayacaksın. Senin hayatını senden başka hiç kimse kurtaramaz Luna. Böyle davranmayı kes artık. Şu yaşadıklarına bak. Pes mi edeceksin? Daha ne kadar günlüğüne ağlayarak yaşadıklarını yazabilirsin ki?"

Günlük tuttuğumu da mı biliyordu? Ya çok iyi bir gözlemciydi. Ya da gizlice hayatımı araştırmıştı.

"Sen nereden biliyorsun?" diye sordum. Gözyaşlarım çoktan benden bağımsız hareket edip akmıştı bile. Ama, ama, ama silmem lazımdı.

"Merak etme," dedi kızgınca. "Psikopat filan değilim ben. Gidip de dolabını filan karıştırmadım. Ya da gizlice takip etmedim. Sadece gördüklerimi söyledim."

Gördüklerimi, demişti. Oysa bir insanın çektiği acıyı pek az insan görebilirdi.

"Hayatına karşı bu kadar vurdumduymaz olma," dedi uyarırcasına. Artık susmasını istiyordum. Ama sus da demedim. "Birçok sorununu görmezden gelerek çözemezsin."

"Peki ya seni ne ilgilendiriyor ki? Bir insanın hayatından sana ne?"

"Bırak şu aramızdaki saçma rekabeti," Sana doğruları söylediğim için bana teşekkür etmelisin."

"Lütfen git," dedim. Çünkü yüksek sesle veya kaba bir şekilde konuşmak istemiyordum. Başını iki yana sallayarak ofladı.

"Döktüğün gözyaşları için sana mendil uzatsam kabul edip gözyaşlarını siler misin? Yoksa ağlamaya devam mı edersin?"

"Kendim silerim," diye cevap verdiğimde, "Hadi öyleyse," dedi. "Sil o zaman."

Çok kez silmiştim zaten.
~

Aradan birkaç dakika geçtiğinde Hermes ayağa kalktı. Artık konuşmayacağını filan düşündüğüm sırada tekrardan sözlerine başladı.

"Dediklerimi düşün ve lütfen ona sıkı sıkıya güvenme," dedi. Kelimelerini bastırmıştı. O dediği kişi de Usta'ydı. "O benim babam ve onu senden çok daha iyi tanıyorum ben."

Ardından da kapıyı yavaşça açıp aynı şekilde şeklide kapadı ve beni de odamda tek bıraktı.

Böylesi daha iyiydi. En azından hayatımla ilgili konuşmayacaktı. En azından susacak ve ben bazı şeylerin farkına varmayacaktım. Lakin yine de onun haklı olduğunu biliyordum. Evet, o haklıydı ve ilk defa onun göründüğünden farklı birisi olabileceğini düşünmüştüm.

Belki de öyleydi, dedi iç sesim. Bilemezsin.

Gözyaşlarımı silip yatağa uzandığımda o an ne kadar da yalnız olduğumu tekrardan fark ettim. Keşke şu odada farklı birisi olsaydı da bir kez olsun sarılabilseydim o kişiye. İnsan başka bir insana ihtiyaç duyardı. Duygularımız vardı. Onlar sayesinde yaşardık biz.

Ama Hermes haklıydı. Kendi hayatımı ancak kendim kurtarabilirdim. Sarılacak kişi varsa da o kişi kendim olmalıydım.

Continue Reading

You'll Also Like

14.6K 761 15
-Giraj- Besin zincirinin en tepesinde artık ukalar vardı. İnsanlık gökyüzünde süzülen şehirlerinde yaşamaya devam ederken başardıkları çarpıcıydı. Te...
1M 62.6K 18
"Dahası sen bir rüyasın," dedi çocuk, "neden kendine yardım etmeyi denemiyorsun?" Emily herkes kadar sıradan biri olduğunu düşünüyordu. Herkes kadar...
3.6K 169 5
Romantizm profili hakkında yön verecek bir rehber.
26K 1.2K 26
Wattsy 2018 Gizli Cevher Ödülü Tüm dünyanın kaderi onun elindeydi. Ama bu sırada ölüm melekleri tarafından öldürülmemesi gerekiyordu... Gren daha ye...