PALYAÇO [GAY]

By izmaritkizi0

170K 10.9K 3.8K

Dünya yansa umrunda olmayan, Hayatı laylaylom yaşayan bir çocuk Batı Günay. Hayata gözlerini açtığı andan ber... More

NOT
One
Two
Three
Four
KARAKTERLER
Five
Six
Seven
Eight
Nine
Ten
Eleven
Twelve
Thirteen
Fourteen
Fifteen
Sixteen
Seventeen
Eighteen
Twenty
Twenty one
Twenty two
Twenty three
Twenty four
Twenty five
Twenty six
Twenty seven
Twenty eight
Twenty nine
Thirty
Thirty one
Thirty two
Thirty three
Thirty four
Thirty five
Thirty six
Thirty seven
Thirty eight
Thirty nine
Forty
Forty one
Forty two
Forty three
Forty four
Forty five
Forty six
Forty seven
Forty eight
Forty nine
Fifty
Fifty one
Fifty two
✨💥
Fifty three
Fifty four

Nineteen

3.1K 184 18
By izmaritkizi0

Flashback bölümüyle karşınızdayım. Yazmaya üşenmediğim bir gündü kdkdkd.

Oylarınızı eksik etmeyin lütfen✍️

"☘️Uzaktan seveceğim haberin olmayacak...☘️"

_____

ŞAHİN BATI TANIŞMA...

Yanımdaki arkadaşla fırından çaldığımız ekmeği bölüşürken bir anda karnımın guruldama sesiyle birbirimize baktık.

Aynı anda bir kahkaha patlatırken elimi karnıma koydum. Yanımda benim gibi sokakta yaşayan bir çocuk vardı. Her gün neredeyse farklı çocuklarla tanışıyordum ama bu tanışma uzun süreli olmuyordu. Çünkü bizim gibi sokakta yaşayan çocuklar bir yerde sabit kalmazdı.
Semt semt, mahalle mahalle gezer kalacak boş bina, yiyecek içecek bir şeyler arardık. Birbirimizi tanımasak bile her zaman aramızda bir bağ oluşurdu. Sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi.

Belki de aynı kaderi yaşadığımızdan kaynaklıydı bu durum...

" Ekmek de baya tazeymiş."

İsminin Taha olduğunu öğrendiğim çocuk ekmekten kocaman bir ısırık alarak konuşmuştu. Bende iştahla yemeye başladım. Bizim için bu taze ekmek ziyafet demekti.

Üstümüzdeki kıyafetler yırtık ve tozluydu. Yüzümüzde is'ten tozdan siyah lekeler vardı. Vücudumuzda yer yer morluklar ve yaralar da mevcuttu.

Ama nedense her şeye rağmen neşeliydik. Neşemizi hiç kaybetmiyor eğlenmesini biliyorduk.

" Bu mahalleden misin sen?" diye sordum. Ağzındakini çiğnerken kafasını iki yana salladı.
" Yok, dün geldim buraya yarın da gidiyorum."

Bu böyleydi işte. Her gün başka bir yer. Karnını doyurabileceğin yeri bulman lazımdı. Ben onlara göre biraz daha şanslıydım. Beni arada bir evine misafir eden birisi vardı. Asiye ana...

Bu yüzden ben buradan başka bir yere gitmiyordum. Benim gibi bir kaç çocukta gitmiyordu. Asiye ana sayesinde.Bize çok yardım ediyordu. Kendisi emekli bir sınıf öğretmeniydi. Bana okuma yazmayı öğreten kişiydi aynı zamanda. Çok geç öğrenmiştim ama öğrenmiştim. Ona ne kadar minnet duysam azdı.

" Senin buradasın sürekli sanırım." dedi ekmeğinin son lokmasını ağzına atarken. Ağzımdaki lokmayı çiğnerken kafamı salladım.
" Sana bir şey soracağım" dedi bana dönerek. Merakla ne soracağını bekledim.

" İlçenin çıkışında bir yerde büyük bir kumarhane varmış biliyor musun?" diye sordu. Mafya gibi adamların kapısında nöbet tuttuğu önünden bile kimsenin geçmesine izin verilmeyen kumarhaneden bahsediyordu. Zaten bu sebepten dolayı ilçenin çıkışına yapılmıştı. Göz önünde olmayan herkesten uzak yere.

" Biliyorum." dedim devamını getirmesini belirterek.
" Var mısın oraya gidip kasayı patlatmaya?" dediğinde kendimi tutamayarak kocaman bir kahkaha attım. " Deli misin oğlum, İçeri bile giremezsin ne kasa patlatması?"

Gülmeme sinir olmuş gibi yüzüme bakıp göz devirdi." Niye giremeyelim buluruz bir yolunu sen var mısın yok musun onu söyle."

" Biz kasayı mı patlatırız yoksa onlar bizim kafamızı mı patlatır bilemedim" dedim elimle hayali silah işareti yaparak. Yüzü alaya bürünürken " Korkaksın lan sen, anlaşıldı" dedi, küçümser gibi bakıyordu.

" Hadi lan ordan kim korkak!" dedim aksi bir sesle.

" Korkaksın tabi amına koyayım." dedi o da aksi bir şekilde. " Denemiyorsun bile."

" Canımızı sokakta mı bulduk amına." dedim bir anda ama söylediğim şeyin saçmalığı aklıma gelmişti anında.

" Tamam canımızı sokakta bulmuş olabiliriz, bu doğru ve mümkün." dedim toparlamak adına ama beceremedim.
"Adamlar mafya amına koyayım ya." diye sitem ettim.

" Ve paralılar." diye devam ettirdi beni.
" Bir kaç dolar ve euro çalsak bile bize yeter, fazlasında gözüm yok zaten. Onlar o kadarcık paranın kaybını farketmezler bile peşine düşeceklerini de sanmıyorum."

" Tamam be tamam, ağzın da ne laf yapıyor." dedim pes ederek. İşimiz çok zor olacaktı.

Bunun yerine bir kuyumcuya gidip altın da çalabilirdik ama ilçedeki tüm kuyumcular geçmişteki vukuâtlarımızdan dolayı bizi tanıyordu. Kuyumcuların beş metre yakınından geçemiyorduk. Hiçbir sokak çocuğunu dükkanlarına yaklaştırmıyor ne olursa olsun içeri almıyorlardı. Sadece kuyumcular değil bir çok yerde durum aynıydı.

Sonunda mafyalara kadar bulaşmıştık anlaşılan.

" Tamam gidelim bu akşam da izle ve gör abin neler yapıyor." dedim kendimden emin bir sesle.

" Anlaştık, görelim bakalım abimizi." dedi ' abimiz' kısmını alayla bastırarak. Çocuk benden bir yaş büyüktü.

" Planımız ne peki?" diye sordum. Kesinlikle çok iyi bir plana ihtiyacımız vardı.

Gözlerini kısıp düşünür gibi bir ifade takındı. " O kumarhaneyi öğrendiğimden beri aklımda bir plan var aslında, bak şöyle yapalım."

Oturduğum yerde bağdaş kurarak dikkatle dinlemeye başladım.

°°°°

Cebimizde kalan son kuruşlarımızla şehir içi otobüsüyle kumarhanenin olduğu yere yakın bir yere gelmiştik. Biraz da yayan olarak yürüdüğümüzde tam olarak kumarhanenin olduğu yerdeydik. Tam önümüzde görüş açımızdaydı ve biz biraz uzaktaydık.

Taha planımızı uygulamak için yanımıza aldığımız üç çocuğa son direktiflerini veriyordu. Planın ilk parçası kavga ediyormuş gibi yapmaktı.

" Hadi başlayalım." dediğimde ayaklandık.

Beş kişi birbirimizi ittire ittire kumarhanenin dışına yaklaşmaya başladık.

" Doğru konuş lan!"

" Sikerim lan seni piç!"

" Elimde kalırsın bak velet!"

Gerçekten kavga ediyormuş gibi ciddiyetle birbirimize saydırırken mafya tipli adamların sert bakışları bizi buldu.

" Hoop ne oluyor orda?"

Kapı önündeki iki adam da yerlerinden ayrılıp yanımıza gelirlerken çocuklardan birine yumruk attım. Sonrasında diğer çocuktan yediğim yumrukla yere düşerken Taha'nında yana doğru savrulduğunu gördüm. Adamlar yanımıza ulaştığında bizi ayırmak için çabalamaya başladılar. Ama güzel rol yapıyorduk.

Yumruğu yiyen düşüyor sonra tekrar kalkıp atılıyordu. Bu da adamları zorluyordu.

" Hey rahat durun!"

" Tamam sakin olun, hey!"

Adamlar hem sözlerle hem ortamıza girmiş bir şekilde bizi ayırmaya çalışırlarken yandan Taha'ya baktım. Bana bir kafa işareti vererek içeriyi gösterdiğinde mesajı almıştım. Üç çocuk onlara söylediğimiz gibi kavgaya devam ederlerken Taha ve ben aralarından sıvışıp kumarhaneye yöneldik.

Adamlar bizim kavgadan çıktığımızı farketmemişlardi bile. Farkettilerse bile kavgadan ayrılıp yolumuza gideceğimizi düşünmüş olabilirlerdi.Hâlâ üçünü ayırmaya çalışıyorlardı ve bize arkaları dönüktü. Çaldığımız paralardan o çocuklara da verecektik öyle anlaşmıştık.

Hızla içeri girdiğimizde bizi karşılayan sessiz ortamla kaşlarım çatıldı.

" Niye kimse yok lan burda?"

Taha'nın sorusuna karşı omuzlarımı kaldırıp indirdim. " Ne bileyim ben."

" Neyse hadi sen şu taraftaki odalara bak bende şuraya gideyim."

Şuan da burada kimsenin olmaması bizim lehimize olurken herhangi bir kasa yada ona benzer bir şey bulmak için dağıldık.

Sessiz olmaya özen gösterirken aynı zamanda dakikalar birbirini kovalıyordu.Girdiğim odalar bomboştu. Kimse yoktu ve ayrıca her yeri didik didik etmiştim paranın 'P' si dahi yoktu.

Beşinci odadan da eli boş çıktıktan sonra gözüm gri renkte demir bir kapıya takıldı. Diğerlerinin aksine kapısının demirden olması daha güvenli bir yer olduğu anlamına geliyordu. Bu odada her ne varsa önemli olduğu kesindi. Para gibi...

Kapının kolunu indirdiğimde kilitli olmayan kapı düşüncelerime ters bir şekilde açıldı. Sandığım gibi para yok muydu yani neden açık olsundu ki?

" Kilitli olmadığına dua edeceğime ne diyorum." Kendi kendime mırıldanırken bakışlarımı odada gezdirdim kısa bir an. Hızlı olmalıydım.

Elimi çabuk tutarak çekmeceleri dolapları karıştırmaya başladım. Hiçbir bok yoktu buralarda amına koyayım.

Dizlerimin üzerine çökerek son çekmeyi karıştırıyordum ki sol tarafımda kalan demir kapının kapanma sesini duyunca hızla oraya döndüm.

Kapının önünde ölüm meleği gibi dikilen bir adam görmek götümün tutuşmasına sebep oldu. Büyükçe yutkunup yavaşça ayağa kalktım.

Kapının önündeki beden ellerini arkada bağlamış dik ve karanlık bakışlarla gözlerime bakıyordu. Üzerinde siyah kot pantolon ve lacivert boğazlı kazak vardı. Koyu kahverengi olduğunu düşündüğüm gözleriyle aynı renge sahip saçları vardı.

" Sen kimsin, odama girme hakkını sana kim verdi?"

Sinirli ses tonuyla daha fazla inceleyemeden gözlerimi yüzüne çıkardım.

" Ben...Ben kimse değilim." dedim ilk sorusuna cevaben. Diğer sorusuna verecek bir cevabım yoktu.

Keskin yüz hatlarıyla bakışlarını benden çekmezken " Ne arıyordun?" diye sordu. Sesi sakin çıksa da insanı ürküten bir tondaydı.

Şimdi ne cevap verecektim anasını satayım. Çalmak için para arıyordum diye doğruyu söylesem ya ' aferin dürüstlüğün için gitmene izin veriyorum' derdi, yada kafama sıkar atardı bir yere.

Öylece yüzüne bakıyordum. Yüzü gerildi ve hızla yanıma adımlamaya başladı.

" Kim gönderdi seni buraya?" diye sordu kolumu sıkarak.
" KONUŞ"

Bağırmasıyla kendime geldim.
" Kimse göndermedi ben...ben"

Odanın kapısı tıklandığında " GEL" diye bağırdı sinirle. Dışarıdaki adamlardan biri içeri girerken bakışları beni bulunca yüzü şaşkınlığa büründü.

" Patron içeri gizlice birisi girmiş, bir çocuk." dedi şaşkın bakışları bendeyken. Hassiktir Taha'yı da yakalamışlardı.

" Evet şuan da karşımda." dedi sertçe, gözleri üzerimdeydi.

" Malesef patron o değil başka bir çocuk daha var."

Adını bilmediğim adam gözlerini sinirle kapatıp açtı. İkimizin birbirimizi tanıdığımızı hatta bu işe beraber kalkıştığımızı anlaması zor değildi. Anlamıştı.

" Al bunu..." dedi dişlerinin arasından beni kastederek. " Diğerini de al ayrı ayrı odalara götür, ikisini de ben sorgulayacağım."

" Tamam patron"

Adam yanıma gelip kolumdan tutarak nazik diyemeyeceğim bir şekilde odadan çıkarırken son kez baktım öfkeli koyu kahverengi gözlere.

__

Taha ne haldeydi bilmiyordum ama ben bir odada krem rengi bir deri koltukta oturmuş bir şekilde patron dedikleri adamın yanıma gelmesini bekliyordum. Kuzu kuzu bekliyordum çünkü kaçmaya çalışmak gibi gereksiz bir çaba içine girmek istememiştim. Bu mümkün değildi çünkü.

Yaklaşık on dakikadan fazladır burada bekliyordum. Sorgulayacağım demişti ama sorgulayacağı bir şey yoktu. Bildiğin para çalmak için hırsızlık için gelmiştim. Başka da bir işim yoktu. Fakat o beni birisinin gönderdiğini düşünüyordu ki böyle düşünmekte haklıydı. Adam böyle şeylerin olabileceği bir iş yapıyordu sonuçta.

Odanın kapısı açıldığında kafamı oraya çevirdim. Patron dedikleri adam bana bakmadan seri hareketlerle içeri girip tam karşımda durdu. Bakışları arkamdaki duvarda asılı tablolardaydı. Yüzüme bakmıyordu.

" Anlat..." dedi baskın bir tonda.

" Anlatacak bir şey yok ben kimsenin adamı değilim, şu halimi görmüyor musunuz?" dedim üzerimdeki yırtık tişörtü göstererek.
"Sokakta yaşıyorum,sokak çocuğuyum."

" Niye geldin buraya?" diye sordu. Sesindeki öfke kendini belli ediyordu ama sakin kuruyordu cümleleri. Derin bir nefes verdim sıkıntıyla. Kaçış yoktu lafı gevelediğim zaman şüpheyi daha da artırıyordum.Bu durumda doğruyu söyleyip kurtulmak en iyisi gibi duruyordu.

" Hırsızlık için..." dedim kısıkça. Sebebi yaptığım kötü davranıştan utandığım için değildi. Hayat acımasızdı ve böyle olmayı ben seçmemiştim. Sesimin kısık çıkmasının sebebi bunu yapmak zorunda olmamdı. Başka çaremin olmamasıydı.

Çatık kaşları havalanırken " Ne cüretle?" diye sordu bakışları tablolardan yüzüme dönerken. Bunun için cüret,cesaret gerekmiyordu. Biz bunları bir kenara atalı çok olmuştu.

" Sokakta yaşıyoruz biz, bunu gibi şeylerle hayatımızı sürdürüyoruz." dedim. Niyetim kendimi acındırmak değil sözlerime inandırmaktı.

" Neden özellikle burası?" diye sordu bu sefer.

" Özellikle değil, karşımıza çıktı çok lüks bir yer olduğu için para getirir dedik ve buradayız işte" dedim. Taha'nın burayı önerdiğini söyleyip arkadaşımı satamazdım.

" Ama arkadaşın bana öyle söylemedi..." dedi gözlerini kısarak.
" Ona özellikle buraya gelmeyi teklif etmişsin."

Ağzım duyduklarımla aralandı. Taha gerçekten böyle söylemiş olabilir miydi?

" Yalan söylüyorsun, ben öyle bir şey söylemedim. Taha da öyle bir şey söylemez." dedim, inanmak istemiyordum. Neden böyle bir yalan söylesindi ki?

" Buraya gelip kasayı patlatma gibi bir planın varmış." dedi bana doğru iki adım atarken.
" Diğer çocuğu da sen zorlamışsın, her şeyi anlattı."

Tam şu anda burada ne oluyordu? Ne diyordu bu adam?

Hem sinir hem şaşkınlık yaşıyordum.
" Öyle bir şey yok." dedim çatık kaşlarımla her kelimeyi bastırarak. Öfkem kesinlikle karşımdaki adama değildi. Güvenip bir plan yaptığım sonrasında hiç düşünmeden beni satan Taha şahsına idi. O kalleşin teki olabilirdi ama ben değildim. Ne olursa olsun kimseyi satmazdım. Onu bile.

" Şimdi iki şansın var." dedi kenarda dura sandalyeyi tam önüme koyarken.
" Ya sen kurtulacaksın buradan ya da arkadaşın."

" O ne demek?" diye sordum kaşlarım daha da çatılırken.

Tam önümdeki sandalyeye oturup erkeksi bir şekilde bacak bacak üstüne attı. Aramızda iki üç adımlık mesafe vardı. Ve bu adamın yaydığı enerjiden dolayı koltukta küçülmüştüm adeta.

" Tüm sorumluluğu arkadaşının üzerine atarak buradan kurtulabilirsin." dedi rahat bir tavırla.
" Yani bir nevi günah keçisi olarak onu seçebilir kendini aklayabilirsin."

Dediğim gibi ben kimseyi satmazdım. O yüzden bu söylediğini düşünmedim bile.
" Hayır." dediğimde kafasını hafif yana eğdi.
" Arkadaşımı satmam ben, kimseyi satmam ne yapacaksanız yapabilirsiniz."

Dudağının kenarı belli belirsiz kıvrılır gibi oldu ama bu salise kadar sürmüştü. O kadar kısa bir andı ki belki de ben öyle sanmıştım.

" Ah çocuk" dedi bakışlarını tekrar arkamdaki tablolara çevirirken.
" Arkadaşın sana hiç benzemiyor demekki "

Duyduğum şeyi daha idrak edememişken devam etti.

" Sana söylediğim şeylerin aynısını ona da söyledim." dedi kafasını bana çevirerek.
" Ve bil bakalım noldu?"

Hayal kırıklığı kalbimi esir almışken sorunun cevabı çokta zor değildi. Taha beni satmıştı!

Söyleyecek tek bir kelimem yoktu. Beni arkasında bırakıp tüm suçu üzerime atıp gitmişti. Oysa ben burada onu korumaya çalışıyordum.

" Senin gibi çocuklar için bu dünya ve insanlar fazla acımasız." dedi bakışları yüzümdeyken. Kafam eğik olduğu için yüzünü göremiyordum ama hissediyordum. Gözlerim yaşlandığı için yüzüne bakmak istememiştim.

" Arkadaşını satmamandan etkilendiğimi itiraf etmeliyim." dediğinde böyle bir cümle beklemediğimden refleksle kafamı kaldırdım. Zaten bana baktığı için direkt olarak gözlerine değdi gözlerim.
" Böyle insanlar çok kalmadı mâlum."

Koyu kahverengi gözleri ciddiydi. Dalga geçmiyordu.

" Sokak çocuğuyum dedin, benimle çalışmak ister miydin. Kendi paranı kazanmak?"

" Ben sokak çocuğuyum." diye belirttim tekrardan. İyice idrak etsin diye.
" Beni neden işe alacaksınız ki?"

Demek istediğim onların yaptığı işlerden anlamazdım ki. Bana göre değildi. Hem o kadar yetenekli, kültürlü genç varken neden ben.

" Senin gibi gençlere ihtiyaç oluyor burada bazen, ben ne dersem onu yapacaksın sadece.Diğerlerinin senin üzerinde bir söz hakkı yok. Sen sadece benim yanımda olacaksın. Sefaletten kurtulacaksın fena mı? "

Ben çok düşünmezdim. Karakterim ve sokakta yaşamamdan kaynaklıydı sanırım. Bu iyi bir teklifti işte. Para kazanacaktım. Güzel yemekler yiyecek yumuşak yataklarda yatacaktım.Bu seçenekler kabul etmem için yeterliydi. İnce detayları düşünmek bana göre değildi.

" Olur, ben çok isterim." dedim. " Ama neden ben?" diye içimden geçen soruyu sordum.

" Senin yaşlarında genç birilerini arıyorduk zaten, illa birine iş vereceksem sokak çocuklarına veririm ki hayatları kurtulsun." dedi patron edasıyla konuşarak.

" Ama tek sebep bu değil" derken oturduğu sandalyeden kalkıp sandalyeyi kenara koydu. Ona aşağıdan bakmak zorunda kalınca  bende ayaklandım. Kalktığımda karşı karşıya kalmıştık.

"Dedim ya arkadaşını satmadın. Sadakatlisin..." derken biraz daha yaklaşmıştı.

"Ve eminim ki sana daha büyük teklifler sunsam bile satmayacaktın. Bunu gözlerinde net bir şekilde gördüm. Ve ben yanılmam. Genelde insanlar hakkında ki tahminlerim doğru çıkar."

" Peki ne zaman başlayacağım işe?" diye sordum konuyu değiştirerek. Böyle övmesi utandırmıştı açıkçası. Arkasını dönüp benden uzaklaştı. Odanın diğer köşesindeki komidinden sigara çıkarıp yaktı. Gözlerini kısarak derince bir nefes çekti.

" Yarın" dedi dumanı üfleyerek ve Zafer diye birine seslendi. Odanın kapısı açıldı ve içeri bir adam girdi. Siyah kot pantolonu ve siyah tişörtüyle ellerini önde birleştirmiş patron dedikleri adama bakıyordu.

" Çocuğu bizim diğer eve götür, bilmesi gerekenleri anlat." dedi ve bakışlarını bana çevirdi.
" Yarın daha ayrıntılı tanıyacağız kendisini zaten."

" İşe mi aldın patron?" diye sordu adam hafif bir şaşkınlıkla. Adam şaşırmakta haklıydı. Ben bile şaşırmıştım.
" Soru sorma Zafer dediğimi yap." dediğinde adam kafasını sallayıp yanıma geldi.

Kolumdan tutacakken kolumu çektim.
" Kendim yürürüm."

Patron dedikleri adama bakarak kapıya yürüdüm. Bu adama hiç mi hiç güvenmiyordum he. Sanki beni kandırıyormuş gibi geliyordu. Eve götür derken aslında ormanlık bir yere götür sık kafasına demek istiyormuş gibi geliyordu.

Neyse en azından artık bir işim vardı. Umarım uzun süreli bir iş olurdu. Ve yine umarım becerebilirdim de
' bundan bir bok olmaz' deyip beni kapı dışarı etmezlerdi.

Kapıya çıktığımızda adam beni arabasına yönlendirdi. Siyah lüks araba ışıl ışıl parlarken benimde böyle bir arabam olur mu acaba diye düşünmeden edememiştim. Belki olurdu.

Adam arabayı çalıştırıp yola koyulduğunda aklıma gelen şeyle kaşlarımı çattım. Bu soruyu patron dedikleri adama sormam gerekirdi ama unutmuştum.

" Ben şimdi tam olarak ne iş yapacaktım amına koyayım? "




Bölüm Sonu.

Akıllarda soru kalmasın dedim. Şahin'le Batı nasıl tanışmıştı ki diye sorular gelmişti önceden.

Öpüldünüzzz ben tarafındaaaan.























Continue Reading

You'll Also Like

22.5K 1.2K 15
Dora mahalle abisine nah çeker... [Texting+Düzyazı]
21.7K 113 7
! Her başlık ayrı bir hikaye konusudur, birbirinden bağımsız okunabilmektedir !
25.6K 3K 89
Mafya ve polisin aşkı HİKAYEYİ ÇALMA!!
13.7K 1K 11
Herkes de olduğu gibi benim içimde de umut kırıntısı vardı ama bende sabır yoktu. Her sabrın sonu selamet derlerdi,bazı sabırların sonu kıyametti,hab...