İNTİZAR(VATAN AŞIKLARI)

By iremin_dunyasii

101K 4.1K 693

Kadın, karlı dağların manzarasına bakarken elindeki sigarayı ateşledi. Arkasından gelen kokuyla burunun direğ... More

•1•
•2•
•3•
•5•
•4•
•6•
•7•
•8•
•9•
•10•
•11•
•12•
•13•
•14•
•15•
•16•
•17•
•18•
•19•
•20•
•21•
•22•
•23•
•24•
•25•
YENİ KURGU
•26•
•27•
•29•
•30•
•31•
•32•
•33•
•34•
İnkisar-ı Hayal
Yeni Kurgu:342📌
•35•
•36•
36. Bölüm Kesit

•28•

985 58 4
By iremin_dunyasii

Merhaba arkadaşlar bir duyurum var sizlere:
Şöyle bir kararda aldım. Artık hiç istemesemde oy sınırı koymayı düşünüyorum. Bir yıldıza basmak bu kadar zor olamaz bence ya. İnanın bende bu platformda kitap okuyorum. Bazen yorum yazmak istemiyorum, üşeniyorum ama okuduğum kitaplara oy vermeden geçmiyorum. Sizlerden yorum bekliyor muyum?

Kesinlikle evet. Ama bende yorum yapmayı çok seven birisi olmadığım için bu konuda bir şey demiyorum. En azından bir saniye o yıldızına basın ki, 'bu insanlar okumuşlar,emek verdiğim şey birilerine gitmiş' diyerek bir dönüt alayım sizlerden.

Büyük bir ihtimalle gelecek olan diğer bölüm sınırla gelecek.

•••

Hıçkıra hıçkıra koynumda ağlayan kadının saçlarını okşarken belime sarmış olduğu kolu sanki kaçmamdan korkar gibi sıkıyordu.

"Ben geldim artık, bitti.."

"Çok korktum," araya bir hıçkırık daha girdi ."Çok özledim... Dokuz yıl boyunca açılan şu kapıdan" eliyle kapıyı işaret etti,"Senin girip boynuma sarılmanı bekledim."

Gözümden yaşlar bir bir bir akarken konuştum. "Sence ben istemez miydim gelmeyi? Ha,istemez miydim?"

Derin bir iç çekip devam ettim,"Ama gelemedim,korktum, aynı şeyleri yaşamaktan korktum..."

"Neden bize gelmedin güzel kızım?" konuşmaya dahil olan Deniz amcayla gözlerinin içine bakmakla yetindim. Biliyorlar mıydı?

"Sen bize geleydun, biz seni o şeref yoksunlarinden korur, başımızın tacı olarak bir ömür saklardik."

"Sizede zarar verirler-"

"Bi pokimi yiyemezdu şerefsuz!" Kabaran laz damarıyla aniden yükselirken Şehriban Teyze hemen olaya girişmişti.

"Tansiyonun çıkacak,az sakin!" Bu halleri göz yaşlarıma rağmen gülmeme neden olurken üzerimde hissettiğim bakışla başımı sağ tarafa çevirmiş ve kolona yaşlanmış, kollarını birbine bağlamış beni izleyen Cihan'ı gördüm. Bakışları tedirgin ve huzursuzdu. Dudaklarını sessizce kıpırdattı, "ağlama" dedi. Sesi çıkmadı ama dedi.

Yavaşça gözlerimi kırpıp iyiyim mesajı verdim.

"Ha bu uşak da kimdur?"

Cihan rahatsızca yerinde kıpırdanırken muhtemelen onu kim olarak tanıtacağımı merak ediyordu. Cihan dahil hepsinin bakışları merakla benim üzerimdeydi.

•••

Cihan'ın ağzıma uzattığı böreği keyifle yerken Deniz Amca tam gaz beni utandırmaya devam ediyordu.

"Ha bu varya bu! Ne hindur bilemesun! Bir kere okilde kavga etmiş bu delu kiz. Neyse ha buraya geldu. Tabi yüzü beş kariş havada! Amma yok! O gatir inadından bir şey demiyi tabi! Sonra uşağin ailesi geldi. Garşimizde o zaman onun iki gati bir şam yarmasi var. Ama bir görecesun! Uşag pert!"

Cihan tek kaşını bana kaldırmış bir şekilde bakarken, umursamaz bir şekilde omuz silktim ve çayımdan bir yudum aldım.

Haklıydım o gün bir kere! O çocuk haketmişti!

"Uşağin ailesi gelmuş. Deduler ha bu kizinuz nerededur? Kalktı çıktı delü, 'benim' deyi! Yok niye yapmişta falan filan anasiyle babası baya dırdır ettu. Bizimki hâlâ gıkıni çıkarmayi tabi. 'Canımı sıktı' dedi. Adamlar ha polis çağıriyirdi ki kapidan bir uşag girdi geldi. Yanında ha iki polisile! Meğer kıza sarkintilik yapmış bunun dövdüğü uşag,bizum bu delüde kalkmış perte çikarmiş!"

Deniz Amca göbeğini tutarak gülerken Cihan'ın sesiyle O'na döndüm.

"Adı üstünde Umay bu Deniz abi!" Cihan'ın eğlenir gibi çıkan sesiyle 'öyle mi dercesine' bakarken sağ dudağı yukarıya doğru kıvrılmış ve 'öyle' dercesine bir bakış atmıştı.

Ben önümdeki kıymalı börekten tırtıklamaya devam ederken,"Afferim benim güzel karıma,en güzelini yapmış." diyerek yorumunu eklemişti.

Masanın altındaki elimi tutarak elinin içine hapsetti.

"Kızım benim sana bir şey demem lazım."

Şehriban teyzenin aniden ciddileşen yüzüyle pek hayırlı şeyler söylemeyeceğini anlamıştım. Oturuşumu düzeltip, boğazımı temizledim ve dinleme moduna geçtim.

"Yaklaşık 2 ay öncesinde falan Arslan geldi buraya."

Arslan kelimesi boğazıma bir hançer saplanmış hissiyatı bıraktı. Devam etmesi için başımı salladım.

"Nereden öğrendi bilmiyorum ama bazı şeyleri öğrenmiş. Bizi bulmuş. Arslan'ı biliyordum ama küçüklüğünü." Derin bir nefes aldı konuşmasına devam etmek için.

"Yani,sen gittikten sonra onlar buraya bir daha gelmediler ve biz hiç karşılaşmadık. Sadece ilk gittiğin sıralar seni çok merak ediyorduk.. Allah var ilk başta onlar bir şey yaptı sandık. Senin gitme ihtimalin," gözünden bir damla yaş aktı.

"Bizim aklımıza hiç gelmedi. Çünkü daha reşit bile değildin ki sen!"

Gözündeki yaşı sildi ve bir süre sonra devam etti. Ben ise donmuş bir cesedin soğukluğunda gibi öylesine duruyordum. Çünkü ne hisseceğimi bile bilmiyordum ki ben!

Üzgün?

Huzursuz?

Kırgın?

Pişman?

Belki üç duyguyu evet ama pişmanlık en son hissedeceğim duygu bile değildi bu konuda! Çünkü bugün olsa,o şartlarda yine giderdim. Tek pişmanlığım,annemin kara sevdalısı bana ilk bulaştığında,o şerefsiz sırf anneme benziyorum diye bana kafayı taktığında bunu saklamamdı.

Keşke diyorum, keşke söyleseydim! Susmasaydım!

O küçücük omuzlarımdaki o yükü paylaşsaydım. Gerekirse onları da ezseydim o yükle! Ama içime atıpta kendimi, çocukluğumu, gençliğimi bitirmeseydim.

Keşke babama karısının O'nu her daim aldattığını,buna 6 yaşımdan beri şahit olduğumu, günlerce hasta yaptığı sürede babam sebebini ararken annemin acı içinde hastaneye gitmemek için diretmesinin o adamla eve gelen kadının annemle odaya girmesi,sonra ellerine bulaşmış kanla odadan çıkıp 'çocuk artık yok' dediğini söyleseydim. Keşke!

Ama ben,anne dediğim kadının timsah gözyaşlarına inanmıştım...

Ama ben,baba dediğim,abi dediğim adamın ellerini kana bulamasından korkmuştum.

Tacize uğramanın ağırlığını atlatamadan daha,annem bana bunun benim suçum olduğunu söylemişti.

Benim tek suçum annemin genlerini almamdı!

Tek suçum buydu!

Ne affedilmez suçlardı ama!

Farketmeden Cihan'ın elini sıkarken aniden silkelendim ve meraklı ve tedirgin bakışlara döndüm.

O'na bir kısmını anlatmış olsamda, büyük bir kısmını hiçbir zaman anlatacak gücü kendimde bulamamıştım.

Korkmuştum..

Cihan'ın benden nefret etmesinden,O'nu kaybetme korkusundan değil.

Çünkü Cihan'ın böyle birisi olmadığına adım kadar emindim.

Sadece tekrar toparlanamamaktan korkmuştum.. o ise bana hep saygı duymuş ve ben kendimi hazır hisseden kadar hiçbir şey sormayacağına dair söz vermiş,bu sözünü çok güzel tutmuştu.

Şu an içi içini yiyordu, farkındaydım. Artık yıllardır kaçtığım şey yavaş yavaş değil seri bir şekilde yaklaşıyordu,farkındaydım.

Belki bugün değildi,belki yarında değildi ama elbet bugündü.

Ve o gün ne kadar yakınsa o kadar iyi olacaktı ne kadar yanacak olsamda ateşimde,ne kadar yakacak olsada Cihan'ın ateşi..

Çünkü biz yeni bir başlangıç yapmaya karar vermiştik. Karnımdaki can bunun en büyük kanıtıydı.

Yeni bir başlangıç için Caner olayını, Cihan'ın duvarlarını, aramızdaki buzlu parçaları ne kadar atlatmamız gerekiyorsa bunuda atlatmamız gerekiyordu. Ve bunun tek yoluda bana içi içini yemesine rağmen yıllardır gıkını çıkarmadan saygı duyan adama anlatmaktı.

Konuşmaya kaldığı yerden devam etti.

"Tabi ilk başta tanıyamadık,en son gördüğümüde 6 yaşındaydı. Kendini tanıttı sonrasında, delirmiş gibiydi. Nerde olduğunu ve sana dair bildiğimiz herşeyi anlatmamızı istedi. Biz ise anlatmadık.. Kızdı, bağırdı, çağırdı,seni bulacağını, gerçeği öğreneceğini haykırarak gitti."

Gözümden yaşlar bir bir süzülürken O'nu ne kadar çok özlediğimi bir kez daha farkettim.

"Büyümüş mü? Anlatır mısın bana O'nu?"

Histerik bir gülüş çıktı ağzından. "Büyümek mi? Cengaver gibi bir delikanlı olmuş. Umay bir görsen ki senin gibi gece karası saçları. Ayrıca seninkiler gibi ince telli. Ağız yapısı, gülüşü, dudakları, sinirlenince alnında çıkan damar, kaşlarınız hepsi aynı.. tek fark senin gözlerinin aksine lacivert gibi gözleri var..."

Gözümden bir damla daha yaş akarken hıçkırığımın dışarıya çıkmaması için dişlerimle birlikte üzerimdeki pantolona tırnaklarımı parçalamak istercesine geçirdim.

Arslan benim için hep ayrı bir nokta olmuştu. Çünkü o yaşta ona annelik yapan bendim.

Babamla abim işe gittikten sonra o adam gelirdi hep. Annem olacak kadın ise benim elime kardeşimi tutuşturur, kapıyı kimseye açmamamı ve onları rahatsız etmememi tembihleyerek giderdi.

Ne mükemmel bir anneydi ama!

Ve ben hayatım boyunca onun gibi bir anne olmaktan ölesiye korkmuştum...

•••

Gözlerimi yeni güne sevdiğim,huzur bulduğum kollarda açarken duvardaki dijital saatte 09.58 ibaresini görmüştüm.

Dün sabah çıktığımız otele ancak gece gelebilmiştik. Sözde sadece kahvaltı yapacaktık ama Deniz amca ve Şehriban teyze salmamıştı. Cihan'ı o kadar sevmişlerdi ki Deniz amcayla tavla bile oynamışlardı.

Cihan ise ilk defa benim çevremdeki insanlarla tanıştığı için mutlu olmuş ve bunu çekinmeden dile getirmişti.

Şehriban teyzegil çocukluk ve gençlik anılarımı anlatırken Cihan hiç sıkılmadan, sabırla ve her birini aynı merakla dinlemişti.

Uyandırmamak için kıpırdamadan öylece onu izlemiştim. Çok güzeldi..

Erkekler güzel olur mu demeyin çünkü insanın sevdiği herşey bana göre güzeldir. Cinsiyeti,cinsi, türü farketmeksizin güzeldir. Ve belki Cihan dünyanın en çirkin insanı dahi olsaydı insanların güzellik algılarınca,o benim için hep en güzel adam olacaktı.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama perdenin hafif açık kısmından sırtıma vuran ve ısıtan güneşi daha net hissediyordum. Cihan'ın gözleri birer yıldız misali yavaş yavaş açılırken gözleri beni bulmuştu ilk başta, dudakları kıvrılmış ve başını boynuma sokmuştu.

Aldığı nefesler huylanmama neden olurken ağzımdan çıkan kıkırtı Cihan'ın hoşuna gitmiş olacak ki art arda kondurduğu öpücükler kahkaha atmaktan karnımın ağrımasına sebep olmuştu.

En hassas noktam boynumdu. Ve Cihan bunu çok iyi biliyordu. Çokta iyi kullanıyordu

"Yet-yeter." Kesik kesik çıkan sesimle konuşmuştum. Sonunda durduğunda başımı göğsüne koymuş ve kalbimin yatışmasını bekliyordum.

Karnımın sesi odayı doldururken Cihan'ın kıkırtısı kulağıma ulaşmıştı. Elini karnıma koydu ve karnıma eğilip konuşmaya başladı.

"Babacım,biz seni aç mı bıraktık?" Bu hali gülmeme sebep olurken ne kadar güzel gözüktüğü bir kez daha farkettim. Karnıma bakarken aşk dolu gözlerle bakıyordu.

Yataktan kalkıp elini bana uzattı. "Hadi daha çok işimiz var. Sana elbise alacağız, takı alacağız ve en önemlisi sizi doyuracağız. Bebeğimiz ve sen aç kalma." Elini tuttum ve beni kaldırmasına izin verdim.

Birlikte banyoya girdiğimizde ikili evyede yüzümüzü yıkamıştık. Dişimizide fırçalayıp çıktığımızda kıyafet almak için dolabın önüne geçtim.


Hazır olduğumuzda ben çantamı alırken Cihan saatini takıp cüzdanını arka cebine koyuyordu.

El ele otelden çıktığımızda soğuk hava ve hafif atıştıran kar yüzümüzü okşamıştı. Otelden çıkmadan önce yakınlarda bulduğumuz güzel ve sade bir mekanda kahvaltımızı yapıp alışveriş merkezine gelmiştik.

Cihan kendisi için takım elbise getirmişti ama ben yanıma elbise almamıştım. Daha doğrusu düğün için uygun bir elbisem yoktu. Bir tane yazlık bordo askılı yırtmaçlı elbisem vardı. Ama hava bu kadar soğukken onu giymek buz gibi denize atlamakla eş değerdi.

İlk gözümüze çarpan mağazaya girdiğimizde ikimizde elbiseleri inceliyorduk.

"Hoşgeldiniz, nasıl yardımcı olabilirim?" Çalışan olduğunu tahmin ettiğim ve yakasındaki kartla emin olduğum kızın gözleri Cihan'ın üzerinde gereksiz fazla mı oyalanmıştı yoksa bana mı öyle gelmişti?

Keskin bakışlarımı farketmiş olacak ki gözlerini kaçırmıştı.

"Şık ve sade bir model bakıyordum."

"Tabi,bu katta daha çok abiye tarzı modellerimiz var. Üst kata çıkalım isterseniz."

Kadının yönlendirdisiyle arkasından ilerledik. Zihnimde tam anlamıyla bir model yoktu ama rengi kesindi:siyah.

Kenardaki tulumlara bakarken tulum rahat ve uygun olacağını düşündüm. Adımlarım o yöne gittiğinde tereddüt etmeden bir kaç çekişt siyah tulumu elime aldım.

Arkamda hissettiğim nefesle Cihan'ın geldiğini anladım.

"Tulum mu alıcaksın?"

"Evet, güzel olmaz mı?"

"Olmaz mı hiç? Güzele çuval giyse yakışır."
'öyle mi' dercesine attığım bakışla çapkın bir gülümseyiş belirdi yüzünde.

Toplamda tam olarak incelemeden beş tane tulum seçmiştim.

Elinde elbislerle bana bakan kadına yalandan bir tebessüm göndermiş ve "Biz bakıyoruz,siz başka müşterilerle ilgilenin isterseniz." diyerek kibarca kovmuştum. Alışveriş yaparken en nefret ettiğin şey hiç başından ayrılmayan çalışanlardı. Birde üstüne hoş olmayan bakışları eklenince postalamak beni rahatlatmıştı. Katta bir kaç kişi dışında kimse yoktu.

En üstteki tulumu elime aldığımda göğüs dekoltesinin çok derin olduğunu görüp eledim.

Bir alttakine geçince tonunun soluk olduğunu gördüm ve onu da askıya bıraktım.

Üçüncünün modeli çok güzeldi ama önündeki pullar hoşuma gitmemişti.

Dördüncüye geçtiğimde alttakine bakma gereği bile duymadan seçtim. Tam olarak istediğim gibiydi:son derece sade ve şık.

Alt kısmının bol olması ayrı bir hava katarken belindeki sıkım çok hoş durmuştu.

"Güzel." Cihan'lada aynı fikirde olduğumuza göre kesin alabilrdim artık.

"Ben bir deneyip geliyorum," kenardaki pufu işaret ettim,"Sen otur istersen."

"Tamam güzelim ben burdayım." Çantamı ve kabanımı Cihan uzatıp kabine doğru ilerledim. Kenarda duran ayakkabı reyonuyla ayakkabılarada bakmam gerektiğini aklıma yazarak kabine girdim.

Fermuarı da çektikten sonra kapıyı açtım, çıktım. Etrafta Cihan'a bakınırken ayakkabıların orda eline aldığı tek bantlı topukluyla bana doğru ilerliyordu.

"Bence altına güzel olur."

Güzeldi. Altınada tam giderdi.

"Güzelmiş,bir deneyeyim. Ayakkabıyı elinden alıp kenardaki pufa oturdum. Tam eğilecekken o bende önce eğilmiş botlarımın ipini çözüyordu.

Özenle giydiği ayakkabılarımdan sonra ayağa kalkmış,ellerini çırpıp bana uzatmıştı.

Aynanın karşısına geçtiğimizde ayakkabı sayesinde daha iyi duran parçalara gayet güzel olduğunu gördüm.

"Çok yakıştı." İçli bir şekilde konuşması ve kırılacak cam bir biblo gibi bakışları O'nu mükemmel kılıyordu..

Mağazada ödemeyi yapmış ve bir zarrafa girmiş düğün için takı seçmiştik. İçerideki garip koku midemi bulandırırken Cihan'a dışarda olduğumu söyleyerek çıkmıştım. Zaten takıyı beraber seçmiştik.

Dışarısı daha iyi kokarken derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapatmış midemin yatışmasını beklerken belimdeki elle gözlerimi açmıştım.

"İyi mısın güzelim?"

"Biraz midem bulandı sadece,daha iyiyim."

"Limonlu bir şeyler ister misin? Mideni yarıştırır."

Önerdiği fikir cazip gelirken birlikte kafeye doğru adımladık. O kedine çay isterken banada soda yanına limon istemişti.

İçtikçe midem dahada rahatlarken artık daha iyi hissediyorum.

"Daha iyi misin güzelim?"

"İyiyim."

"Kalkalım mı öyleyse?"

•••

Otele geldiğimizde saat daha 1'di. Düğün 7'de başlayacaktı. Düğün salonuda Cihan'ın dediğine göre 10 dakikalık bir mesafedeydi. O yüzden daha çok vaktimiz vardı. Kabanımı astıktan sonra kendimi yatağa attım.

Cihan banyoya geçerken onu izliyordum. Bir kaç saniye gözlerimi kapattım.

Omzundaki elle gözlerim açılırken orman gözleriyle karşılaştım.

"Güzelim küvet doldu,bir duş al istersen. Yorgunluğunu da atarsın."

Hayır diyemeyeceğim bir teklifti.

Ayağa kalktığımda uykudan uyanmamın etkisiyle sendelemiştim. Şayet Cihan tutmasaydı belimden muhtemelen yere yapışacaktım. Bir anda kucağına aldığında kollarımı boynuna doladım ve itiraz bile etmedim.

"Rahatız bakıyorum?" Gözlerimi açmadan cevapladım."Evet."

Banyoya girdikten sonra beni tezgaha oturtup neredeyse dolmuş olan küvete köpük sıktı.

Yanıma yaklaştığında ne yapacağını anlamış ve kollarımı kaldırmıştım. Kazağımı çıkardıktan sonra altımdaki kotuda bacaklarımdan sıyırdı. Yavaşça tekrar kucağına aldı ve küvetin içersine bıraktı. Çok geçmeden suyun içine o da girmişti. Suyun sıcaklığı o kadar güzeldi ki tüm kaslarımın gevşediğini hissediyordum. Göğsüne sırtımı yasladım ve uzun süre öyle durduk. Sonra Cihan biraz doğruldu ve kenardan aldığı şampuanı önce eline sıktı ve sonra saçlarıma yedirmeye başladı. Parmaklarının saçımda gezinmesi beni iyice mayıştırırken yavaş yavaş ve büyük bir özenle saçlarımı taradı, kenardaki lifi açtı ve vücudumda gezdirmeye başladı. Kolları arasında ona dönerken bu sefer elime şampuanı alan bendim. "Güzelim ben yaparım,seni durulayalım çık istersen. Üşüme. Hem gözlerinde kayıyor." olumsuz anlamda başımı salladım. "Seninle uyumak istiyorum,o yüzden beraber çıkalım."

"Sen bilirsin o zaman güzelim." Diyerek başını uzatmıştı. Dudaklarım kıvrıldı.

"Hemende sözümü dinlermiş." O'na takılasım geldi.

Küçük Emrah mağdur bakışı atıp omuz silkti.

"Boynumuz size karşı kıldan ince Umay Hanım."

"Hımmmm. Demek öyle."

"Öyle öyle,napalım.."

Birlikte duşta durulandıktan sonra Cihan önce beni havluya sardı ardından da kendisinin beline havluyu bağlandıktan sonra banyodan çıktık. Beni yatağa oturturken o dolaptan eşyaları alıp getirdi. Önce iç çamaşırlarımı sonrasında ise tişörtü giymiştim. Tişört zaten baya uzun olduğu için başka bir şey giyme gereği duymadım.

Bu arada cihanda üstüne siyah bir tişört ve gri bir eşofman altı giymişti. Eline aldığı baş havlusuyla saçımın nemini alırken bebek gibi davranmasının çok hoşuma gittiğini farkettim. Çünkü bana, benim annem bile böyle bir muamelede bulunmuş bir kadın değildi ki...

O da saçını kuruladıktan sonra havluları banyoya götürmüştü.

Gözlerim yavaş yavaş kapanırken yaşlandığım yatak başlığından destek alarak dikeldim. Kurutma makinesiyle başıma gelen Cihan'a ise olumsuz anlamda başımı salladım.

"Ama hasta olursun güzelim,hava soğuk."

"Çok uykum var. Hem içerisi sıcacık baksana." Gerçekten oda çok sıcaktı. "Uyacağız zaten." Duvardaki saate baktım ve onu gösterdim. "Daha saat iki o zaman kadar kurur. Kurumazsa o zaman kuruturuz." Pikeyi kaldırdım yatağın üstüne iki kere vurdum. "Hadi gel uyuyalım."

Yatağa yattığında elleri belimi sıkıca kavramıştı.

Artık rahatça uyuyabilirdim.

Hem neden bilmiyorum ama içimde garip bir duygu vardı..

O yüzden uyuyarak geçmesini bekledim.

Ve gözüm kapanmadan Cihan'ın alarm kurduğunu hayal meyal hatırlıyordum...

•••

Merhabalar!

Yeni bölümle geldim.

Nasılsınız? İyisinizdir inşallah.

Ve şöyle bir kararda aldım. Artık hiç istemesemde oy sınırı koymayı düşünüyorum. Bir yıldıza basmak bu kadar zor olamaz bence ya. İnanın bende bu platformda kitap okuyorum. Bazen yorum yazmak istemiyorum, üşeniyorum ama okuduğum kitaplara oy vermeden geçmiyorum. Sizlerden yorum bekliyor muyum?

Kesinlikle evet. Ama bende yorum yapmayı çok seven birisi olmadığım için bu konuda bir şey demiyorum. En azından bir saniye o yıldızına basın ki, 'bu insanlar okumuşlar,emek verdiğim şey birilerine gitmiş' diyerek bir dönüt alayım sizlerden.

Nasıldı bölüm?

Hoşunuza gitti mi?

'Şöyle olsa daha iyi olurdu.' dediğiniz bir yer var mı?

Görüş ve önerilerinizi bekliyorum.

Allah'a emanetsiniz, sağlıkla kalın...🖤

Ve son olarak yıldızları parlatalım.

30/01/2022,Pzt

Continue Reading

You'll Also Like

178K 16.2K 46
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.8M 105K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
366K 28.5K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
297K 18.8K 48
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel