EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?!

By BeyazGezegen

160K 7.7K 2.3K

İki gözü de farklı renk olan bir kız düşünün. 12 yıl boyunca yetimhanede kalmış ve çocukluğunu doğru düzgün y... More

『KARAKTERLER』
✨BİR✨
✨İKİ✨
✨ÜÇ✨
✨DÖRT✨
✨BEŞ✨
✨ALTI✨
✨YEDİ✨
✨SEKİZ✨
✨DOKUZ✨
✨ON BİR✨
✨ON İKİ✨
✨ON ÜÇ✨
✨ON DÖRT✨
✨ON BEŞ✨
✨ON ALTI✨
✨ON YEDİ✨
✨ON SEKİZ✨
✨ON DOKUZ✨
✨YİRMİ✨
✨YİRMİ BİR✨

✨ON✨

6.2K 335 36
By BeyazGezegen

Medya: Meditasyon

Sınav haftasından sonra iyi gelir ffkdgıdhködj

Benim kadar düşünceli bir yazarı bir daha bulamazsınız kıymetimi bilin.

🍃🍁
Mevsim

Düşünceli düşünceli yere bakmaktan sıkılıp sesli bir şekilde iç çektim. Elimle saçlarımı karıştırıp oturduğum yerden kalktım.

"Bir yere mi gidiyorsun?"

Telefonuyla ilgilenirken kahve içen Aytunç'a baktım. "İstersen sen derse girebilirsin Aytunç. Ben sanırım gideceğim."

"Nereye?"

Omuz silktim. "Biraz kafamı dağıtsam yeter. Sonra da eve giderim."

Kaşlarını çattı. "Ne olduğunu anlatmıyorsun. Bari seninle geleyim."

Kafamı iki yana salladım. "Cidden yalnız kalmaya ihtiyacım var. Söz veriyorum sana yarın anlatacağım."

Kararlı yüzümü birkaç saniye inceledikten sonra "Peki." dedi. "Ama en ufak şeyde ara, tamam mı? Hemen gelirim."

Gülümsedim. "Biliyorum."

Ne olur ne olmaz yanımda getirdiğim çantamı elime aldım. "Ben yokken sen de biraz matematik çalış tamam mı?"

"Yoo."

Göz devirdim. "Ben zaten babanın şirketini yöneteceğim değil mi?"

Heyecanla yerinde kıpırdandı. "Gerçekten mi? Ay çok güzel olur lan!"

Homurdandım. "Umarım babanın senin için verecek bir görevi vardır."

Gülümsedi. "O elinden gelse git öl de kurtulalım der ama sorun değil. O iş vermezse bende senin koruman olurum."

Ayağa kalkıp kollarını gererek kaslarını çıkardı. Güldüm. "Görüşürüz Aytunç."

Gülümsedi. "Görüşürüz. Dediğimi unutma ve kendine dikkat et."

"Tamam abi." diyerek kantinden çıktım.

Tam çıkışa yönelmiştim ki çantamın ağırlığı canımı sıktı. Ben bu çantayla en fazla yarım saat ayakta dururdum. Hep şu defter kontrollerinden dolayıydı. Ben de her isteyene vermiştim tabi!

Sanki hepsi de anlaşmış gibi bugün vermişlerdi. İç çekip merdivenlere yöneldim. Öğle arası daha yeni bitmişti. Eğer erken gidersem eve, onlarla muhattap olmak istemediğim için muhtemelen saat 5'e kadar dışarda kalırdım.

Dolabıma vardığım an, çantamın ön cebinden anahtarımı çıkardım. Çantamdaki fazla kitap ve defterleri yerine koydum. Yanımda bir tek coğrafya ve matematik deneme testi vardı. Onları da eve götürüp orda çözerdim.

Dolabı kapatıp merdivenlerden tekrar inerken çantamı kurcalıyordum. Cüzdanımı alarak ne kadar paramın olduğuna baktım. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Gidip para çekmem gerekiyordu. Neyseki bursum vardı.

Kartımında cüzdanımda olduğunu gördüğümde tekrar küçük cebe atmıştım ki orda başka bir şeyin olduğunu hissettim. Elimi çantanın içine sokarak ne olduğuna baktım. Kağıt veya zarf gibi bir şeydi.

Elimi çekip çıkan şeye baktığımda zarf olduğunu gördüm. Kaşlarımı çattım ve zarfı açtım. İçinde gördüğüm para, kaşlarımın daha fazla çatılmasına neden olmuştu. Çantama dokunan biri...

Sabah. Gediz çantamı kısa bir an taşımıştı. Kimse bana para vermeyeceğine göre bunu o yapmıştı.

Kısa bir an sinirlensem de nefesimi serbest bıraktım. Biyolojik ailemden para almam sorun olmazdı ya... Zaten ihtiyacım vardı.

Parayı tekrar çantama koyup okuldan çıktım. Bu kadar çok para vermesini ya enayiliğine ya da babasının zenginliğine vermem gerekiyordu.

Telefonumu çıkardım. Sadece bakmak için... Durağa kadar yürürken boş boş telefon ekranına bakıyordum. Beynim durmuş gibiydi sanki. Ne yapacağımı kestiremiyordum. Parmağım müzik uygulamama gitti.

Belki müzik dinleyebilirim. Durağa vardığımda telefonumu kısa bir an kapatıp çantamdan otobüs kartımı ve yanıma aldığım kulaklığımı çıkardım.

Otobüsün ne zaman geleceğine baktıktan sonra kulaklığımı taktım ve telefonumu çıkardım.

Klasik şarkı listelerimden birini açtım. Sesi biraz arttırarak dış sesleri duymamaya çalıştım. Gelen otobüse ilerlerken ne yapacağımı planlıyordum.

Muhtemelen ilk başta bursuma bakardım. Daha sonra da Allah bilir. Sadece biraz kafamı dağıtsam yeterdi. Otobüsün arkalarına doğru ilerleyip boş koltuklardan birine oturdum.

°•Birkaç Saat Sonra•°

Telefonuma ardı ardına mesajlar gelirken çatık kaşlarımı daha fazla çatmıştım. Bir yandan arkamdaki sert adımların yakınlığını ölçmeye çalışırken bir yandanda adımlarımı hızlandırmış ve çantamın kollarını kavramıştım.

Ne diye bu yola girdin beyinsiz aptal!

Sinirli bir nefes verip yaklaşık 100 metre ileride geçen arabalara baktım. Cebimdeki telefon tekrar titredi.

Arkamda ne olduğu belirsiz biri varken telefonumu çıkarmaya cesaret edememiştim. Belki normal biriydi belki kapkaççı...

Arkamdaki adım sesleri, yola yaklaştıkça hızlandı. O zaman anladım ki adam kesinlikle arkamdaydı. Koşuyordu resmen.

Adımlarımı hızlanırken o da hızlanmıştı. Doğru zamanı bekliyordum. Birinin tam olarak arkamda olduğunu hissettiğimde 2 adım yana kayıp bir anda durmuştum. Arkamdaki adam öne geçtiğinde afalladığı belliydi.

Üzerindeki takım elbiseden ve yüzündeki gözlükten normal bir kapkaççı olmadığını anlamıştım zaten. Kafasını bana çevirdiğinde hızlıca tuttuğum çantamı sırtımdan çıkararak adamın sırtına geçirmiştim. Adam biraz sendeleyip bana doğru hamle yapacakken ayağımla eline sert bir tekme attım.

Yüzünü sinirle buruşturup elini çekti. Çantamı bir kez daha kafasına geçirecekken hızlıca çantamı tutmuş ve kenara fırlatmıştı. Sıkı tuttuğum çantam, sağa doğru savrulurken dengemi zar zor korumuştum.

Kolumun tutulmasıyla çığlık attım. Diğer elini ağzıma götürecekken hızlıca dizimi çektim ve gelişi güzel adama vurdum. Bacak arasını ıskalasam da boşluğuna denk gelmişti. Birkaç saniye nefesi kesilir gibi olmuş ve geri çekilmişti.

Kolumda asılı duran çantamı daha sıkı tutup ana yola doğru koşmaya başladım. "Yardım edin!"

Son gücümle çığlık atıp yola bakarken önümdeki büyük taşı görmemiştim. İçimden onlarca küfür saydırırken yere düşüşümü hafifletmek için ellerimi öne doğru uzatmıştım. Ki biraz gecikmiştim.

Hissettiğim acı, yüzümü buruşturmama neden olmuştu. Sol kolumun üzerine düşerken kalkan derimi hissetmiştim. Bunları umursamadan elimden destek alarak yerden doğruldum ve arkama baktım.

Adam bana doğru hızla gelirken arkamdaki sokaktan birinin "Hey!" diye bağırdığını duydum.

Koşma sesi duyduğumda arkama bakmıştım. Genç bir adam bize doğru koşarken karşıya, o adama, sinirle baktığını görmüştüm. Adam yanımdan koşarak geçtiğinde onlara döndüm.

Bana saldıran adam hızlıca sokaklarda kaybolurken ona doğru koşan adam da hızlıca durmuştu. Sanki onu yakalamak gibi bir derdi yoktu. Bir şeyler mırıldanıp arkasını döndü. İki elimi de yere koyup kalkmaya çalıştım. Adım seslerini duymuştum.

"İyi misiniz?" dedi kolumdan tuttuğunda.

İrkilerek elini çektim. Düşmemin verdiği acıyı umursamamaya çalışarak ayaklandım. Yerdeki hışı çıkmış çantamı da kaldırmıştım.

Kafamı kaldırıp adama baktım. "İyiyim. Teşekkürler."

Endişeyle kaşlarını çatmış yüzüme bakıyordu. "Emin misiniz? O adam size saldırdı mı?"

Sözlerinin altındaki bastırılmış siniri fark etmiştim. Kafamı iki yana salladım. "Çantamı almaya çalıştı sadece. Karşı koyarken de yere düştüm o kadar."

"Hiç çantaya ihtiyacı varmış gibi durmuyordu ama." dedi gereğinden fazla sakin bir sesle.

İçime doğru ofladım. Elimle dağılmış saçlarımı düzelterek adamın yeşil gözlerine baktım. Kahve rengindeki parlak saçları, özenle taranmıştı. Üzerindeki takım elbisede en ufak kırışıklık yoktu.

Elindeki garip, küçük bileklik dışında adam tam bir iş adamı gibi duruyordu.

2 saniyelik süzmemi bitirip tekrar adamın yüzüne baktım. "Tekrar teşekkür ederim. Benim gitmem lazım."

"Adamın yüzünü hatırlıyor musun?"

Dediğine şaşırsam da belli etmedim. Güneş gözlüğü bir an olsun yüzünden düşmemişti. "Hayır." dedim kısaca. Belki görsem tanırdım ama şuan cidden unutmuştum sanki.

Bir şey söylemek için açılan ağzı, boş bakan gözlerimi gördüğünde kapanmıştı. Üzerimi sirkelerken berbat göründüğümü fark etmiştim. Arkama dönüp yürüyecekken "Şikayet edecek misin?" dedi tedirgince.

Kafamı hafifçe ona çevirdim. "Bundan sonrası beni ilgilendiriyor."

Tekrar önüme dönüp yürümeye başladım. "Tamam ama en azından koluna ve eline bi baktır." diye arkamdan seslendi.

O sokaktan sonunda çıktığımda elime ve koluma bakmıştım. Üzerimdeki iki kat kıyafeti yavaşça sıyırıp koluma baktığımda ne kadar kötü göründüğünü anlamıştım. Yüzümü buruşturup tekrar kollarımı indirdim. Elimde sadece birkaç çizik vardı.

Oflayıp cebimdeki telefonumu çıkardım. Alaylı bir ses çıkardım. "Sanki daha yeni bir adam bana saldırmamış gibi..."

İç çekip gelen mesajlara baktım.

054**:
O sokaktan hemen çık Mevsim. (Bu mesaj silindi)

054**:
Arkanda biri var. (Bu mesaj silindi)

054**:
Siktir siktir siktir şu telefona bak (Bu mesaj silindi)

054**:
Her şeyi ben- (Bu mesaj silindi)

054**:
Bu mesaj silindi

Kaşlarımı çatarak telefon ekranına baktım. Ben okuyana kadar silmişti mesajları. Hızlıca etrafa baktım. Beni izliyordu. Biri beni izliyordu!

Arkamı döndüğüm gibi az önceki sokağa girdim. Yoksa o adam mıydı bana mesajlar atan?

Etrafa baktım. Kimse yoktu! Gitmişti. Umutsuzca sokaklara baktım. Sesindeki tınıdan belliydi. O adamın geleceğini biliyordu. Bana zarar vermesine sinirlenmişti.

Bu normal bir yabancının sinirlenmesi değildi. Yüzündeki ifade... Sanki hergün birinin gasp edildiğini görüyormuş gibi sakindi. 'Şikayet edecek misin' dediğinde sesi daha çok 'şikayet etmeyeceksin değil mi' gibi çıkmıştı.

Çünkü o adamın yakanmasını istemiyordu. Ya da bunun biyolojik aileme ulaşacağından korkmuştu?

Kafamı ki yana salladım. Belki de ben uyduruyordum. Adam sadece bana yardım etmeye çalışmıştı. Belki de doktor falandı. İnsanlara yardım etmek ona normal geliyordu.

Gerçi yapılı vücuduna rağmen 20'lerinin başında duruyordu ama olsundu.

Tekrar arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Saat 3'e geliyordu.

Bursumu çekmeye gitmiştim fakat gördüğüm şey kesinlikle geçersiz kart görmek değildi. Yarım saatlik bilgi edinmenin sonunda okul bursumun biyolojik ailem yüzünden kesildiğini öğrendim.

Maddi durumları gayet iyi olduğu için para almam saçma olurdu zaten...

Az önceki olay ise tamamen benim aptallığımdan dolayıydı. Duvardaki grafitileri görünce sokağın birine girmiş ve daha sonra çıkamamıştım. Arkamdaki adam ise sadece 5 dakikadır arkamdaydı. Belki de sadece doğru zamanı beklemiştir?

Önüme gelen ilk mağazaya girdim. Eve böyle gidersem açıklama yapmadan beni salmazlardı muhtemelen. En azından üzerime, tozdan gözükmeyen ve birkaç yerinde sökük olmayan, düzgün bir kıyafet giyseydim.

Üzerimdeki monta üzgün bakışlar attım. Neden şişme mont almadığımı sorguladım. Belki o zaman kolu ezilip sökülmek yerine sadece biraz sürtünürdü o kadar. Hem koluma bu kadar zarar gelmesini engellerdi.

İç çektim. Neyseki yeni değildi. İlk işim küçük bir sırt çantası almak oldu. Etrafımdaki insanların bakışlarını umursamamaya çalışarak çantanın fiyatını Gediz'in verdiği parayla ödeyip hızlıca eski çantamdaki her şeyi içine koydum. Eski çantamı dışardaki büyük çöpünü kenarına koyup başka mağazaya girdim.

Oradan da okul pantolonuma benzeyen siyah bir pantolon ve renkli bir hırka almıştım. Elimde kalan son paraya baktım. Yine iyi almıştım bence.

Mağazadan çıkmadan hemen önce aldıklarımı zar zor giyinmiş ve eski kıyafetlerimi mağaza poşetine tıkmıştım. Kabinden çıkmadan önce aynadan kendime bakmıştım. Gözlerim yüzümü bulduğunda yine mükemmel gözüktüğümü fark ettim.

Oflayıp yeni çantamdan, Aytunç'un aldığı ve her zaman yanımda taşımaya zorladığı, bilekliğimi çıkarıp dağınık saçlarımı topladım. Lastik gibiydi zaten. Neyseki Aytunç onu koluma değil de saçıma taktığımı bilmeyecekti.

Ellerim acıyordu. Kolum zaten... Yeni hırkanın kirlenmesini ne kadar istemesem de kolumun kanadığını hissediyordum. Böyle aşırı kanamıyordu ama okul lakosuna bulaştığına emindim.

Neyse. En azından süveterim kısa kollu da onu atmak zorunda kalmayacağım.

Ellerimi önünü kapattığım hırkanın cebine koydum ve mağazadan çıktım. Şimdi tek yapmam gereken koluma sorgulamadan pansuman yapabilecek birini bulmaktı.

Bir gün, kan, beni ürkütemeyecek.

°•°•°•

Bölüm niye mi geç geldi?

Çünkü yazarınız bir oyun buldu ve bölüm yazmak yerine onu oynuyor. Ve şimdi de sınav haftasında son kez çalışmaya başlamadan önce ilham gelmiş ve yazmış...

Ah... Kendime bayılıyorum...

🐣🐤🐥✌

Continue Reading

You'll Also Like

503K 23.4K 19
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
3.4M 49.2K 15
* Kurgu ve isimler değiştirildi. "Bazen evler, dört duvar olmaz." Kadın küçücüktü fakat adamın kalbinde adamdan bile daha daha büyük bir yer kaplam...
1.2M 53.1K 27
Sait abi: Yanında ki o eli bir daha sana değdirirse Sait abi: O eli kırarım haberin olsun
1M 46.6K 58
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...