EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?!

By BeyazGezegen

160K 7.7K 2.3K

İki gözü de farklı renk olan bir kız düşünün. 12 yıl boyunca yetimhanede kalmış ve çocukluğunu doğru düzgün y... More

『KARAKTERLER』
✨BİR✨
✨İKİ✨
✨ÜÇ✨
✨DÖRT✨
✨BEŞ✨
✨ALTI✨
✨YEDİ✨
✨SEKİZ✨
✨ON✨
✨ON BİR✨
✨ON İKİ✨
✨ON ÜÇ✨
✨ON DÖRT✨
✨ON BEŞ✨
✨ON ALTI✨
✨ON YEDİ✨
✨ON SEKİZ✨
✨ON DOKUZ✨
✨YİRMİ✨
✨YİRMİ BİR✨

✨DOKUZ✨

7.4K 364 73
By BeyazGezegen

Oyları biraz arttırsak mı??

Medya;
~Aldattım

Bu adam, insanı çok şerefsiz hissettiriyor... Hele o sondaki gülüş!?

🍃🍁
Mevsim

"Neden yemiyorsun kızım?"

Toprak beye kısa bir bakış atıp Demir'e dik dik bakmaya devam ettim. "İzlenmek istemediğim için." dedim umursamazca.

"Anlamadım?"

Demir, çatalını bırakarak iç çekti. "Ben seni izlemiyordum Mevsim. Yani yanlış anlamda izlemiyordum."

Kaşlarımı çattım. Ben de malım zaten! Biyolojik kardeşine öyle bakan birinden ne beklenir ki!

Ağlamaklı bir ses çıkardı. "Yemin ederim kötü bir niyetim yoktu! Sadece kardeşimi izliyordum!"

"Bak!" dedim ayağa kalkarken. "İtiraf ettin işte. Beni izliyordun."

"Çünkü kardeşim çok güzel! Oldu mu? Neden kardeşimi izlememin altında bir şey arıyorsun ki?"

"Demir? Noluyor?"

Demir de ayağa kalktı. "Dün niye o kadar telaşlandın o zaman?" dedim sakinleşen sesimle.

"Çünkü bana sapık mısın dedin! Senin yemek yiyişini bile aklıma kazımaya çalışıyordum sadece. 17 yıl boyunca nasıl yemek yediğini bile bilmiyordum! O sesinin güzelliğini, mükemmel resimler çizdiğini, solak olduğunu, lahmacuna bayıldığını... Kısacası hiçbir şeyini bilmiyordum ki! Öğrenmeye çalışmamın nesi yanlış Allah aşkına?"

Soluksuz konuşması bittiğinde birkaç saniye derin nefesler aldı. Gözleri hâlâ heyecandan büyüktü.

Etrafta kimse konuşmazken doğrudan bana bakıyordu ve bende ona... Yutkundu. Gözlerini kaçırırken "Eğer seni bu şekilde tanımaya çalışmamdan rahatsız oluyorsan bunu söyle. Emin ol daha farklı yollardan da tanıyabilirim seni." dedi.

Daha farklı yollar- kafamı iki yana salladım. "Özür dilerim."

"Niye özür diledin şimdi?"

Kaşlarımı çattım. "Sana da hiçbir şeyi beğendiremiyoruz be kardeşim."

Kaşları yumuşarken hafiften havalanmıştı. Yutkundum. "Kırılmışsın işte. Bunu bu kadar belli edince bir özrü hakettiğini düşündüm."

Sandalyemi biraz arkaya iterek geriledim. Uzatmak istemediğim için kısa kesmeye çalıştım. "Neyse. Size afiyet olsun. Ben okula gidiyorum-"

"Ben de Mevsim'i okuluna bırakıyorum." diyerek ayaklanan Gediz'e göz devirdim.

Yanımdaki boş sandalyeye bıraktığım sırt çantamı alarak salon çıkışına yürüyeceğim sırada "Daha yemek yemedin." dedi Bahar hanım.

"Dün görmezden geldim ama bugün olmaz. İkinizde oturup kahvaltınızı bitiriyorsunuz." dedi tam bir anne edasıyla.

İç çekip çantamı sırtıma taktım ve masaya yöneldim. Bir dilim ekmek alarak içine patates kızartması, sucuklu yumurta, peynir ve yeşil zeytin koydum ve dürüm şekline getirdim. Altına bir peçete sararken bir ısırık aldım ve Bahar hanıma doğru ekmeğimi kaldırdım.

Ağzımın doluluğunu umursamadan "Size afiyet olsun." diyip salondan çıktım.

"E bende gideyim yavaştan."

Dürümü ağzıma sıkıştırarak botlarımı giyindim. Çantamı çıkarıp montumu giyinirken Gediz, montun kollarını kollarıma geçirerek giymeme yardım etmişti.

Ona kısa bir bakış atıp çantamı alacakken benden önce davranmıştı yine. Umursamayıp dürümümü peşeteden tuttum.

O dış kapıyı açıp çıkarken peşinden çıkmıştım. Arabasına kadar sessizce ilerledik. Arka koltuğu açarak çantamı bıraktı. Tam ben de arka koltuğa geçecekken hızlıca kapatmış ve ön koltuğu açarak koluyla işaret etmişti.

Burnumdan soluyarak koltuğa oturdum. Yüzünde sabahtan beri zafer kazanmışçasına bir sırıtma vardı.

Şoför koltuğuna geçerek arabayı çalıştırdığında "Amacın ne?" dedim dürümümden bir ısırık alırken.

Kafasını bana çevirdi. "Anlamadım?"

Yediğim şeyi yuttuktan sonra "Neden?" dedim. "Neden benimle bu kadar çok istedin yalnız kalmayı?"

Önüne dönerek arabayı çalıştırdı. "Çünkü seninle konuşmak istiyorum. Tartışsak bile sorun değil. Sadece seninle beraber olmak istiyorum."

Sinirli bir nefes verdim. "Siz abi-kardeş aynı mısımız ya? Sapık mısınız kardeşim? Dur kenarda. Arabada kalmak istemiyorum."

"Saçmalama Mevsim? Ben o anlamda demedim ki!"

İnanmazca ona baktım. "Eminim sen Demir'i de yanlış anlamışsındır."

Masada söyledikleri aklıma gelince arkama yaslanıp dürümümden son ısırığı alarak peşeteyi elimle buruşturdum. İç çekti. "Bak Mevsim..."

Gözlerini arada bir yoldan bana çeviriyordu. "Biz sadece bunca yılı hızlıca telafi ederek bir aile olmaya çalışıyoruz. Ama sen buna izin vermiyorsun."

Alayla güldü. "Sence öz kardeşimize yan gözle bakabilir miyiz Allah aşkına?"

Kolarımı bağlayıp kafamı cama çevirdim. Belli olmaz...

"Yoksa..." kısa bir an duraksadı. "Sormadan edemeyeceğim galiba. Bununla ilgili bir şey falan mı yaşadın Mevsim?"

Sesi tedirgince çıkmıştı. Kafamı ona çevirdiğimde birkaç saniye bana bakıp önüne dönmüştü. "Sana öyle düşündüren ne?"

"Çünkü bu konuda ayrı bir güven sorunun var gibi... Daha çok korkuyora benziyorsun."

İç çektim. "Madem kafan bu kadar çalışıyor, o zaman geçiştirmeye gerek yok."

Bana kısa bir bakış atmıştı yine. Burnumu çektim. "Evet, güven sorunlarım var. Bundan utanacak falan değilim. Bu yüzden hiçbirinize 'hiçbir konuda' güvenmiyorum. Bunun başka nedeni yok çok şükür."

Gülümsedim. "İnsanlara güvenmediğim için sırtımdan bıçaklanma gibi bir durumum olmadı bu konularda."

"Bu iyi mı kötü mü bilemedim."

Omuz silkip kafamı cama çevirdim ve koltuğa yaslandım. Bu kadar konuşmam bile fazlaydı.

"Bir adım attık varsayıyorum o zaman?"

Kafamı onu çevirmeden ne diyeceğini bekledim. "Arabama binmen bile bir güven belirtisi sonuçta."

Ofladım. "İneyim o zaman ben."

Elim kapı kulpuna gittiğinde hızlıca "Dur!" dedi.

Yüzümü buruşturup kafamı ona çevirdiğimde kapı kilidine basmıştı. Zaten atlamayacaktım herhalde gerizekalı embesil! Hareket eden arabadan atlayacak kadar canıma susamadım çok şükür!

Ben ona yüzüm buruşmuş şekilde, sinirle, kulağımı tutarken arabayı durdurmuştu. "Özür dilerim." dedi gergince.

"Sen bir anda öyle diyince korktum."

"Arabadan atlayacak değildim herhalde!"

O yüzüme bakarken ona kıçımı dönüp kulağımı okşadım. Araba tekrar hareketlenirken "Zavallı kulak zarım." diye kendi kendime söylendim. Patladı yavrucak...

"Özür dilerim." dedi bu sefer kısılan sesiyle.

İç çekip ofladım. Kaç yaşında adamdı. Bu kadar çabuk alınmıyordu herhalde.

Birkaç dakikalık sessizliği bölen bildirim sesiydi. Gediz'e baktığımda o da bana bakmıştı. Bildirim sesinin benim telefonumdan geldiğini titreyen cebimden anlamıştım.

Telefonumu çıkarıp şifreyi girdim. Gelen mesaj kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu.

054**:
gerçekten o ailede mutlu olacağını mı sanıyorsun? Yerinde olsam onlara alışmaya çalışmazdım bile. Ne demek istediğimi umarım birkaç ay sonra değil, hiç anlamazsın...

Bu kimdi Allah aşkına! Mesaj göndermeye çalışsamda yine olmamıştı. İç çekip telefonumu cebime koydum. Bir bu eksikti zaten.

Bu kişinin geçen gün Karan'ın yerine gördüğüm adamla bir ilgisi olduğunu düşünüyordum. Dün eğer sinirimi bozmuş olmasaydı aptal insan, bunu onunla konuşacaktım zaten.

"Bir sorun mu var?"

"Hayır, yok."

Kesin çıkan sesime karşın bir şey demedi. Ben de uzatmadım zaten. Bunu onunla konuşacak değildim. Sonuçta bu mesajlar doğru olabilirdi.

Araba durduğunda okula geldiğimizi anlamıştım. Tam arabadan ineceğim sırada kaşlarım çatıldı. Arkamı dönüp Gediz'e baktım. "Okuluma daha önce geldiğini hatırlamıyorum?"

Kafasını bana çevirdi. "Yolu nerden biliyorsun?"

Omuz silkti. "Navigasyon."

Kaşlarım yumuşarken bir şey demeden arabadan indim. Arka koltuktan çantamı alarak kapıyı kapattığımda "Mevsim." dedi Gediz.

Arabanın etrafında dolaşarak yanıma geldiğinde "Ne olursa olsun benimle konuşabilirsin." dedi. "Her konuda."

"Bir şeye ihtiyacın olursa da söylemekten çekinme sakın."

Şaşırsam da belli etmedim. "Okulda sorun yaşadığın birileri varsa buna dahil."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "O değilde benim sanırım ped'e ihtiyacım var."

"Ha?" kısa bir an donup kalsa da hızlıca kafasını salladı. "Tamam." dedi hızlıca. "Eve geldiğimde getiririm ben."

Gülümsedim. "Markası Orkid olsun ama."

Yüz ifadesi yine değişirken kafasını salladı ve arabaya ilerledi. Bu haline güldüm. Bir ihtiyacım olup olmadığını soran kendisiydi. Sadece ihtiyacımı söylemiştim canım!

Arkamdaki arabanın çalışma sesini duyduğumda okula doğru adımlamıştım. Bu adama alışabilirdim belki de.

Nefesimi dışarı üfleyerek çantamın iplerini tuttum. Birkaç gün sonra yarıyıl tatiline girecektik. Karneyi söylemiyorum bile.

Aslında son sınıf olduğum için 2. dönem okula gelmeyi düşünmüyordum ama yeni bir aileye girmem fikrimi değiştiriyordu. Ne olursa olsun sınavda başarılı olmalıydım.

Okulun içine girdiğimde omuzlarım düştü. Gerçi benim bir hedefim bile yoktu!.. Sahi... Ne olacaktım ben? Hangi bölümü seçebilirdim ki?

Tıp? Hasta? Kan? Sayısal zeka?
Gastronomi? Ben? Yemek yapmak?
Öğretmenlik? Saçmalama Mevsim! Okuldan kurtulmak için okurken okula mı tıkılacaksın?
Peki ya hukuk? O kadar insanın içinde ya soğuk kanlılığımı kaybedip kriz geçirirsem?

Oflaya oflaya sınıfa girdim. Bunları düşünmek için biraz geç mı kalmıştım sanki?

"Günaydın." dedi Aytunç.

"Günaydın." dedim sıraya otururken.

Çantamı indirip "Aytunç." dedim. Ellerimi çenemin altına  koydum. "Sence benim mesleğim ne olmalı?"

Gözlerini kısıp bana baktı. Yaklaşık bir dakikalık bekleyişin ardından gözlerini normale çevirip "Bilmiyorum." dedi.

Kaşlarımı çatıp omzuna vurdum. "Deli mi ne?" diye söylendi.

Önüme dönüp ellerimi saçlarıma daldırdım. Aklıma gelen şeyle gözlerimin parladığını hissettim. Uzay, bu konuyu konuşmamız gerektiğini söylemişti. Belki mesleğimi seçmemde yardım edebilirdi.

Gözüm saate kaydığında dersin başlamasına 20 dakika kaldığını gördüm. "Ben geleceğim birazdan."

Ayaklanıp sınıftan çıktım. Bu anonim kişisi beni rahatsız etmeye devam ederken hayatımı düzene sokmam kolay olmazdı ki! Ona inanmasam bile ister istemez 'acaba' diyordum.

Yine üst kata çıkıp Karan'ın sınıfının önüne geldiğimde ofladım. Bu çocuğu cidden hiç sevmiyordum. Ama hep bi işim düşüyordu işte! Çünkü her bokun altından o da çıkıyordu.

Kapıyı açıp gözümü sınıfta gezdirdim. Karan'ı göremeyince itlerine baktım. "Hişt! Karan abiniz nerde lan?" diye aşağılayıcı bir şekilde konuştuğumda içlerinden biri göz devirmişti.

Arkamda birini hissetmemle eş zamanlı olarak Karan'ın sesini duymuştum. "Ne oldu?"

Arkamı dönerek ona baktım. Hiç oyalanmadan cebimden telefonumu çıkardım. "Şu geçen gün ki adam... Sanırım bana anonimden yazıyor."

Kaşları kısa bir an çatılsa da düzelterek "Onun öyle bir işi yok." dedi.

Kaşlarımı çattım. "Ne işi var onun peki?"

Ellerini cebine koyarak gözlerini etrafta gezdirdi. "Bana, sadece bir DNA raporu vereceğini söyledi. Birkaç şey daha anlattı ama detay vermedi."

Kaşlarımı çattım. "Ne söyledi?"

Dudağı alayla kıvrılırken "Neden sana söyleyeyim? Dün bana ne söylediğini unutmuş gibisin." dedi.

Omuz silktim. "Sadece sana olan nefretimi dile gelirdim."

Kafasını yüzüme yaklaştırarak "İyi." dedi. Nefesi sigara kokuyordu. Yüzümü buruşturdum.

"Benden nefret ediyorsan benden uzak durmalısın."

"Sanki sen beni rahat bırakıyorsun ya?"

Omuz silkti. Burnumdan sinirli bir nefes verdim. Elimi ona uzattım. "Telefonunu ver."

Tek kaşını kaldırdı. "Niye?"

Yüzüne baktım. "Beni bu işe bulaştıran sensin. Belki sen o adama izin vermeseydin düzenli bir hayatım olmaya devam ederdi."

"Ne o?" dedi gülümserken. "Gerçek aile olayı doğru da şuan da gerçek ailenle mi kalıyorsun yoksa?"

Sesi ne kadar alaylı çıksa da "Evet." dedim. "Sayende gerçek bir ailem varmış da onu öğrendim."

Şaşkınlıkla gözleri büyürken "Fucktır." dedi. "O adam ciddiydi!"

Yüzümü buruşturdum. Küfürleri bile cins. "Telefonunu verecek misin artık?"

Şaşkınlığı hâlâ sürerken yüzüme bakıyordu. Mimik oynatmadan elim havada ona bakıyordum. Birkaç saniye sonra cebinden telefonunu çıkardı. "Sonunda." diyerek açtığı telefonu aldım.

Kendi telefonumu da çıkarırken Karan'ın telefonundan kişilere girdim. Bana mesaj atan numarayı onun telefonunda arattığımda arama görememiştim.

Mesajlara girip tekrar arattığımda ise karşıma çıkmıştı o numara. Kaşlarım çatıldı. Karan, numarayı kaydetmemişti. Sadece mesajlaşma vardı.

Hızlıca mesajlara girdim. İlk yazan doğal olarak karşı taraftı. Hiç selam falan vermeden istediği şeyi söylemişti.

054**:
Karan Işık. Benimle adı Mevsim olan kızı buluşturman gerekiyor.

054**:
Merak etme. Karşılığını alacaksın.

Karan'ın mesajına gülmek istedim. Kendinden beklenmeyen bir şey yapmıştı sonuçta. Normalde olsa 'tamam, ne zaman?' falan derdi. Belayı çok seviyordu çünkü.

Siz:
Kimsin

054**:
Mevsim'e vermem gereken önemli bir şeyim var. Onu doğru dürüst verebilmem için bana yardım etmen gerekiyor.

Siz:
Neden böyle bir şey yapayım?

Tanımadığım birine neden bu şekilde yardım edeyim?

Ayrıca seni tanımıyorum. Belki de beni işleten bir aptalsın

Bu konuşmaları hızlı hızlı geçerek sonlara geldim. Karan'ın onay sözünden başka mesaj yoktu. Mesajlara tekrar üsten bir şekilde baktığımda dikkat çeken veya benim bilmediğim bir şey görememiştim.

Karan'ın ne için beni sattığı zerre ilgimi çekmiyordu. Eğer onun yerinde ben olsaydım, yani bir pislik, ben de kendimi satardım.

Aslında dikkat çeken tek şey, bunu başkasının istediğiydi. Ama adam detay vermemişti. Yani her şeyi bu adam planlamamıştı. Başka birileri de vardı işin içinde.

Nefesimi dışarı bıraktım. Telefonunu ona uzatacakken aklıma gelen şeyle durdum. Telefonunu almak için uzandığında geri çektim.

Hâlâ sınıfın önünde durduğumuzu fark ettiğimde Karan'ın sınıfına girdim. "Ben arasam açmaz ama sen ararsan açar."

Kaşlarını çattı. "Başımı belaya sokmazsın umarım kızım."

Göz devirdim. Numarayı tuşlarken "Ödeşmiş oluruz." dedim. Arama tuşuna basıp kulağıma götürdüğümde pencerenin kenarına geçmiştim.

Söylenerek kapıyı kapatmış ve öğretmen masasına oturmuştu. Gözüm Karan'dayken kulağım çalmaya devam eden telefondaydı. Lütfen biri açsın şu lanet telefonu.

Birkaç saniye sonra otomatikmen kapanırken pes etmeden tekrar aradım numarayı. Bir daha ve bir daha...

Oflayıp 7. kez arayacakken telefonuma mesaj gelmişti. Kendi telefonumu açarak gelen mesaja baktım.

İstemsizce heyecanlanırken "O mesaj atmış." dedim.

Karan hızlıca yanıma gelip telefonuma baktığında mesaja tıklamıştım.

054**:
Başkalarının telefonundan beni armaya çalışman çok ironik Mevsim.

054**:
Sadece bana güvenip söylediklerime dikkat etmen yeterli. Emin ol senin kötülüğünü istemiyorum :)

054**:
İyilik yap denize at demişler. Ben de öyle yapıyorum. Beni tanımak zorunda değilsin küçük kız. Sadece uy bana o kadar!

Yine şansımı deneyerek gelişi güzel tuşlara tıklayıp mesaj atmaya çalışsam da olmamıştı. Sinirle Karan'a baktım.

"Umarım beni bulaştırdığın şey için memnunsundur Karan."

°•°•°•

Bölüm nasıldı?

Tahminleri alayım!
Sizce anonim kim?

Diğer bölümde görüşürüz civcivlerim!

🐣🐤🐥

Continue Reading

You'll Also Like

109K 3.7K 29
Uyarı: Cinsellik argo sigara küfür bulunmaktadır rahatsız olan okumasın lütfen Okulda geçen eğlenceli bir kurgu 🗝️ "Gör beni artık belki de gerçek...
1M 46.6K 58
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...
179K 11.4K 22
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
1.2M 53.1K 27
Sait abi: Yanında ki o eli bir daha sana değdirirse Sait abi: O eli kırarım haberin olsun