Sandıklara Saklı Anılar ("Sak...

By AslimAk

185K 16.8K 5.1K

"Murat," dedim yutkunarak. "Bitsin mi artık?" Sorum karşısında donup kaldı. "Asel... bitirmek bu kadar kolay... More

Tanıtım
~ Bir ~
~ İki ~
~ Üç ~
~ Dört ~
~ Beş ~
~ Altı ~
~ Yedi ~
~ Sekiz ~
~ Dokuz ~
~ On ~
~ On Bir ~
~ On İki ~
~ On Üç ~
~ On Dört ~
~ On Beş ~
~ On Altı ~
~ On Yedi ~
~ On Sekiz ~
~ On Dokuz ~
~ Yirmi ~
~ Yirmi Bir ~
~ Yirmi İki ~
~ Yirmi Dört ~
~ Yirmi Beş ~
~ Yirmi Altı ~
~ Yirmi Yedi ~
~ Yirmi Sekiz ~
~ Yirmi Dokuz ~
~ Otuz ~
~ Otuz Bir ~
~ Otuz İki ~
~ Otuz Üç ~
~ Otuz Dört ~
~ Otuz Beş ~
~ Final ~

~ Yirmi Üç ~

5K 488 290
By AslimAk

Merhaba, mutlu Pazarlar ❤️

Bu bölüm biraz geçiş bölümü oldu. Gelecek bölüm biraz hareketleneceğiz ama :)

Keyifle okuyun ❤️

Murat'ı ilk tanıdığım günlerde etrafıyla arasına görünmez duvarlar örmüş biriydi. Kimsenin kolay kolay yanına yaklaşmasına müsaade etmezdi. Sessizce kafeye gelir, kahvesini içer ve kitabını okurdu. Uzunca bir süre bu durum devam etmişti üstelik.

Belki de bu yüzden dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Bana gizemli gelen her şeyin peşine düşmek gibi saçma bir huyum vardı zamanında.

Beni bile yanına kolay kolay yaklaştırmamıştı. Elinden geldiğince insanlardan uzak durmaya çalışmıştı, tabii en çokta benden... Benim farkıma varması, yanında bulunmama izin vermesi bile zaman almıştı.

Şimdiyse durum tam tersiydi.

Çocuk yetiştirme kurumuna gittiğimiz günden sonra bulabildiği her fırsatta yanımda olmaya çalışıyordu Murat.

Önceden ayda bir geldiği şirkete iki günde bir gelmeye başlamıştı. Tabii bu durum tüm çalışanların da dikkatini çekmişti. Yüzüme karşı bir şey söylenmese de, büyük patronun eskisinden daha sık şirkete gelip gitme nedenini bana bağlıyorlardı.

Murat asla beni rahatsız edici hareketler de bulunmasa da, şirkete geliş sebebi olduğumu düşünmek bile beni rahatsız edebilecek bir şeydi aslında. Onunla bu kadar sık görüşmek istemiyordum. Çünkü onunla görüştüğüm her an aramıza ördüğüm duvarda çatlaklar meydana geliyordu.

Kalbim onun yakınlığı karşısında savunmasız kalırken, mantığımı dinlemek benim için gittikçe zorlaşır oluyordu. Bu yüzden elimden geldiğince sohbetimizi iş ile sınırlı tutmaya çalışıyordum.

"Valla sen de iyi sabır varmış Asel. İyi dayanıyorsun Murat'a."

Bir akşam üstü benim evimde buluşmuştuk kızlarla. Onlara son bir ayda yaşadıklarımı hiçbir detayı atlamadan anlatmıştım. Eylül'e göre, Murat'a hâlâ delice âşık biri olarak duygularıma direnme konusunda çok başarılıydım. Selvi ise genelde yorumsuz kalmaya çalışıyordu. Sonuçta ikimize de yakın olan tek kişi o'ydu.

"Ondan boşanmaya karar verdiğim günde de ona karşı duygularım vardı Eylül. Maalesef aşk tek başına yeterli olmuyor." Ağzıma bir tane çilek attıktan sonra konuşmaya devam ettim. "Hayır yani, onu da anlamıyorum. Yıllarca Berrak'la gezmemiş gibi, karşıma geçmiş ilan-ı aşk edebiliyor bana! Başka bir kadına ümit verip, beni sevdiğini söylüyor! Bu durumun beni etkileyeceğini düşünecek kadar da aptal üstelik!"

Son sözlerimi öfkeyle söylemiştim. Berrak aklıma her geldiğinde sinirden deliriyordum çünkü. Aralarında bir şey olmadığını söylemiş olsa da, dışarıdan görünen çok ama çok başkaydı işte. İnsanların ağzına laf vermesi bile Murat'a karşı tepkili olmam için yeterli bir sebepti.

"Berrak gerçekten bir arkadaştan fazlası değil gibi," diye mırıldandı Selvi. Bazen Murat'ın avukatlığını yapası tutuyordu işte tıpkı şu anda olduğu gibi.

"Öyle arkadaş mı olur? Kadın gittiği her yerde peşinde! Senin, benim ya da Eylül'ün var mı öyle 'yakın' arkadaşları?" diye sordum yine aynı sinirle.

"Demir var ya?" dedi bu sefer Selvi.

Elimde olmadan güldüm. "Demir benim ağabeyim gibi. Bunu sen de biliyorsun Selvi."

"Berrak da onun kız kardeşi gibidir belki."

Kırmızı şarabımdan bir yudum aldım. En yakınım olan kişi bile Murat'ın yaptıklarına kılıf uydurmakla meşgulken ben kime neyi anlatıyordum acaba? "Bu kadar yeter! Murat konusunu kapatıyoruz. Bundan sonra onunla aramızda hiçbir şey olamaz. Bu konuda çok kararlıyım."

Selvi alayla gülümsedi. "Doğru, şu an hayatında Ömer var zaten. Benim kocamın kuzeni olan adam."

Selvi'nin karın ağrısı anlaşılmıştı. Mehmet'in kuzeni Ömer ile görüşmemden memnun değildi. Ama sandığı gibi bir şey de yoktu bizim aramızda. Başta Ömer'in bana karşı arkadaşlıktan farklı hislerle yaklaştığı doğruydu ama zamanla benim tavırlarım karşısında aklındaki düşünceden vazgeçmiş gibi görünüyordu. Benden ona arkadaştan fazlası olmayacağını kabullenmişti sanırım. Bu yüzden sadece arkadaşça görüşüyorduk onunla.

"Ömer ile sadece arkadaşız Selvi. Bunu daha kaç kere söylemem gerekiyor sana?"

"Senin için öyle olabilir, ama Ömer'in neler hissettiğini bilemeyiz Asel. Kalbin hâlâ Murat'a aitken Ömer'i kendine yaklaştırmamalıydın. Bak sen benim canımsın, arkadaşımsın ama Ömer de çok sevdiğim biri. Mehmet'in kuzeni ve gerçekten çok iyi biri o. Eğer arada Murat olmasaydı, inan sizin birlikte olmanızdan başka bir şey istemezdim ben. Ama işte Murat var. Ben Ömer üzülsün istemiyorum."

Eylül de sessizliğini bozarak, "Evet, tanıdığım kadarıyla Ömer gerçekten de çok efendi biri," dedi. "Yani onu boş yere ümitlendirmemelisin."

"Öyle bir şey yaptığım yok. Gerçekten sadece arkadaşça görüşüyoruz onunla."

"Umarım Ömer için de sadece öyledir," diye mırıldandı Selvi.

***

Ertesi gün şirkete gittiğimde Murat'ı yine beni beklerken bulmuştum. Karşı karşıya geldiğimiz an yüzümdeki bıkkın ifadeyi saklamaya çalışmadım bile. O da biliyordu bu durumdan ne kadar rahatsız olduğumu ama vazgeçmek nedir bilmiyordu işte.

"Hoş geldin," dedim soğuk bir ses tonuyla.

"Hoş buldum. Kahvaltı ettin mi?"

Çantamı masaya bırakırken, "Evet, ettim," dedim. Aslında etmemiştim. Sabah kalkar kalkmaz bir fincan kahve içmiştim sadece.

"Etmediysen birlikte kahvaltı edelim mi diyecektim aslında."

"Teşekkürler ama ben aç değilim. İstiyorsan sen git. Zaten bugün önemli bir toplantı da yok. Sahi sen neden gelmiştin?" Onu kovmaktan beter ettiğimi bilsem de bunu umursamadım.

Murat tebessümünü saklamadan baktı yüzüme. "Gelmememi tercih ederdin sanırım?"

Murat'ı gördükçe sinirlerime sahip çıkamıyordum nedense. Ona karşı hep ters sözcükler kullanıyordum elimde olmadan. "Murat, artık insanların çok dikkatini çekmeye başladık, farkında değil misin? Bu saçma inadından vazgeç! Sırf seni her gün gördüğüm için sana kapılıp gitmeyeceğim! Bunu anla artık."

"Beni sürekli görürsen, beni affedersin diye düşündüğümden gelip durmuyorum buraya Asel. Ben sadece seni görmek istediğim için geliyorum."

"Gelme işte. Görme beni. Birbirimizi görmeyelim. Lütfen, yalvarıyorum artık eski defterleri açmayalım. İnan bu durum beni çok yoruyor."

Murat sonunda içini çekerek oturduğu yerden doğruldu. "Özür dilerim. Seni bu kadar rahatsız ettiğimi bilmiyordum."

Küçük bir çocuk gibi bakışlarını kaçırışı karşısında içim sızlamıştı. Ama kararlı duruşumdan taviz veremezdim. "Bundan sonra önemli bir sebep olmadıkça gelme buraya, rica ediyorum senden."

"Denerim."

Sonrasında tek bir kelime daha etmeden beni odada yalnız bıraktı. Onun gidişiyle kalbimdeki sızı artmış, aynı zamanda içimde büyük bir sıkıntı baş göstermişti.

Neyseki sonraki saatler işler sebebiyle biraz da olsun kafamı dağıtmayı başarabilmiştim. İşimi seviyordum. Gelecek ay düzenelenecek lansman gecesinin mükemmel olması için herkes canla başla çalışıyordu.

Kapının tıklatılmasıyla bakışlarımı bilgisayar ekranından çekip gelen kişiye çevirdim. Ömer kapıyı aralamış bana gülümsüyordu. "Girebilir miyim patron hanım?"

İstemsiz bir şekilde dudaklarım bir tebessümle kıvrılırken oturduğum yerden doğruldum. "Gel tabii. Hoş geldin."

"Hoş buldum," diyerek iki yanağımdan da öptü Ömer. "Yine işlerin başından aşkın bakıyorum da."

"Biraz öyle, ama sana vakit ayıramayacak kadar değil. Kahve içer misin?" diyerek telefona doğru uzanmıştım ki, Ömer elimi tuttu.

"Aslında birlikte öğle yemeği yiyelim diye geldim ben. Tabii senin için de uygunsa?"

Aslında şu an hiç içimden kalabalık bir ortama girmek gelmiyordu ama Ömer işini gücünü bırakıp buraya kadar gelmişken onu geri çevirmenin kabalık olacağını biliyordum.

"Olur, çıkalım o zaman."

Birlikte şirketten çıkıp arabasına bindik. Nereye gittiğimizi sorma gereği duymadım bile. Genellikle Mehmet'in restoranına gidip yiyorduk yemeklerimizi. Yine aynı şekilde artık ezbere bildiğimiz yere geldiğimizde arabayı uygun bir yere park etti Ömer. Birlikte merdivenleri çıkıp içeri girerken elinin dokuşunu belimde hissetmiştim. Önceden bu dokunuş beni çok rahatsız ederken son günlerde alışmıştım. Belki de Ömer'e karşı artan güvenimin bir sonucuydu bu.

Garsonlardan birinin peşine takılmamızla bakışlarımı öylesine içeride gezdirdim. Mehmet bu saatlerde ofisinde olurdu genelde. Bizim burada olduğumuzu duyduğu zamanlarda ise dışarı çıkıp yanımıza gelmeyi ihmal etmezdi.

Bize gösterilen masaya oturduğumuzda bakışlarım bu sefer karşı bir masaya takılmıştı. Anında yüzümdeki gülümseme silinirken bir çift öfkeli bakış da benim gözlerimin içine demir atmıştı.

Sık sık olmasa da, Murat da öğle yemeklerini Mehmet'in restoranında yerdi. Bunda şaşılacak bir şey yoktu, ama onun karşısında oturan kadını görmemle nefes alış verişim birden düzensizleşmişti.

Uzun zamandır Berrak ile yan yana görmemiştim onu.

"Bir sorun mu var?"

Ömer'in endişeli çıkan sesiyle bakışlarımı öfkeli elâ gözlerden kaçırdım. "Yok, her şey yolunda. Sanırım düşündüğümden fazla acıktım," diyerek tekrar gülümsemeye çalıştım.

"Son günlerde zayıfladın sanki sen. İşlere dalıp yemek yemeği unutmuyorsun öyle değil mi?" diye tatlı bir sesle sordu Ömer.

"Aslında biraz öyle oluyor. Yalnız yaşadığım için yemekle fazla aram yok."

"Bu hiç sağlıklı bir şey değil. Anlaşılan seni daha sık yemeğe çıkarmalıyım."

Bu sefer Ömer'e sunduğum gülümseme sahiciydi. Onun arkadaşlığı bana iyi geliyordu. Kısa süreliğine de olsa tüm dertlerimden uzaklaştığımı hissediyordum.

"Ne yiyelim sence?" diye sordu bu sefer bana. Onda hoşuma giden bir diğer hususta buydu. Benim düşüncelerime çok değer veriyor ve elinden geldiğince benim hoşuma giden şeyleri yapmaya çalışıyordu.

"Ben 'Penne Arabiata' alacağım sanırım," dedim Ömer'e.

"Güzel seçim. Ben de 'Köri Soslu Makarna' alacağım."

Yanımıza gelen garsona siparişlerimizi verdiğimiz sırada Mehmet de ofisinden çıkıp öncelikle Murat'ın yanına uğramıştı. Ben de onları uzaktan izlemekten kendimi alamadım. Murat, Mehmet'in omzundan tutmuş bir şekilde kulağına doğru eğilmişti. Her ne söylüyorsa etraftan duyulmasını istemiyor gibiydi.

Mehmet kendisine söylenen her sözle birlikte kaşlarını çatarken bakışları bir an için bizden tarafa dönmüştü. Sonra Murat'a başını salladıktan sonra Berrak ile de bir çift laf etti. Ardından onları yemekleriyle baş başa bırakarak bizden tarafa yürüdü.

"Hoş geldiniz," derken sesindeki gerginlik hissedilmeyecek gibi değildi.

"Hoş bulduk. Hayırdır bugün keyifsiz gibisin," dedi Ömer çok iyi tanıdığı kuzenine doğru dönerken.

"İşler biraz yoruyor. Sizden ne haber? Buraya çok sık gelir oldunuz sanki."

Ömer, kuzeninin sözlerine alınmak yerine gülümsemekle yetindi. "Asel, buranın yemeklerine bayılıyor. E tabii ben de öyle. Bu yüzden yabancı birine kazandırmak yerine, sana kazandıralım diyoruz. Kötü mü ediyoruz sanki?"

"Yok, iyi düşünmüşsünüz, sağ olun," derken yutkundu. "Ömer, bir dakika benimle gelebilir misin? Yardımına ihtiyacım olan bir konu var. Yemekleriniz gelmeden içeride o konuyu halledelim seninle."

Ömer'in gülümseyen yüzü bir anda gerildi bu sözlerle. "Tabii, gidelim." Kısa bir an benden tarafa bakarak, "Çok geç kalmam," dedi.

"Sorun değil, beklerim ben."

Mehmet, Ömer ile birlikte yanımdan ayrılırken ben de bakışlarımı karşı masaya dikmiştim. Murat hiç çekinmeden gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu. Sonra eğilip Berrak'a bir şeyler söyledi. Sandalyesinden kalkıp bana doğru yürümeye başlamasıyla kaşlarım istemsizce çatıldı.

Az önce Ömer'in oturduğu yere geçip oturduğunda ciddi ifadesi yerli yerinde duruyordu.

"Bu ne güzel tesadüf böyle Asel. Bence benim çabam olmadan da çok sık karşılaşıyoruz seninle."

"Ortak tanıdıklarımızın olmasından dolayı olan bir şey. Hem senin ne işin var bu masada? Bak, Berrak yalnız kaldı. Bence onun yanına geri dönmelisin."

"Gideceğim," dedi canımı ne denli yaktığının farkında olmadan. "Seni de Ömer ile baş başa bırakacağım. Sana karışmaya hakkım olmadığını bilsem de, canım çok yanıyor. Seni onunla gördükçe nefes almayı bile beceremiyorum ben. Bunu bana yapmak zorunda mısın gerçekten? Neden o? Neden en yakın dostumun kuzeni, söylesene?"

"Sana bir açıklama yapmak zorunda değilim."

Benim katı duruşum karşısında acı bir şekilde gülümsedi. "Seni onunla görmeye dayanamıyorum," diye fısıldadı sonrasında.

"Öyle mi?" dedim ben de alayla. "O zaman yıllar önce benim seni Berrak'ın yanında her gördüğümde neler hissettiğimi daha iyi anlamışsındır."

Sözlerim onu şaşırtmışa benziyordu. "Berrak..."

"Biliyorum, Berrak senin sadece arkadaşın," diyerek sözünü kestim. "Ömer de benim sadece arkadaşım. Yani ortada kıskanmanı gerektiren bir durum yok. Tıpkı seneler önce söz konusu Berrak olduğunda bana söylediğin gibi."

"Berrak konusuna bu kadar takıldığını hiç bilmiyordum."

Acı bir gülüş döküldü dudaklarımın arasından. "Biz neden boşandık Murat? Aramız hangi sebepten kötü olmuştu seninle? Neden hiç yaptıklarını hatırlamıyorsun?"

"Ben... ben seni çok yalnız bırakmıştım, bu yüzden..." Konuşmakta zorluk çekiyor gibi görünüyordu.

"Evet," diyerek onu onayladım. "Sen beni çok yalnız bıraktın. Önemli anlarında yanına karın olarak beni değil de Berrak'ı alacak kadar yok saydın beni hatta. Evlenmek istemediğin o kadın hayatına benden çok dahildi. Şimdi karşıma geçip, 'O benim sadece arkadaşım,' demenin benim için hiçbir anlamı yok! Lütfen artık git. Seninle daha fazla konuşmak istemiyorum."

Murat uzun uzun yüzümü süzdü. Gitmek istemediği her halinden belliydi ama benim tavrım karşısında eli kolu bağlanmış görünüyordu. Oturduğu sandalyeden kalkıp son kez yüzüme baktı. "Sana böyle hissettirdiğim için çok özür dilerim Asel."

Başımı önümden kaldırmadım. Sözleri hiçbir yarama merhem olmuyordu. Geçmişte hissettiğim yalnızlığa hiçbir sözcük deva olamazdı.

Murat'ın yanımdan ayrılmasından çok kısa bir süre sonra Ömer geri gelmişti. Yüzüne baktığımda onun da yüzünden düşenin bin parça olduğunu görmüştüm.

"Bir sorun mu var?" diye sormaktan kendimi alamadım.

"Mehmet... seninle yakın olmamızdan hoşlanmıyor. Senden uzak durmam gerektiğini söyledi bana."

"Ne?" derken şaşkındım. Murat'ın Mehmet'e ne söylediği de bu şekilde anlaşılmış oldu.

"Boş ver. Keyfimizi bozmaya değmeyecek şeyler işte. Hem biz sadece arkadaşız. Bu konu hakkında en başta anlaşmıştık, öyle değil mi?" diye sorarken gözlerimin içine bakıyordu.

Bakışlarım gayriihtiyari Murat'a kaydığında, onun da başını eğmiş bir şekilde sadece yemeğiyle ilgilendiğini gördüm. Bir yanım Ömer'e doğru bir adım atmam gerektiğini söylerken, diğer yanım onun duygularıyla oynamaya hakkım olmadığını söylüyordu.

"Öyle," dedim ben de bu yüzden. "Biz sadece arkadaş olabiliriz seninle."

"Peki neden?" diye sordu bu sefer hiç çekinmeden. "Senden hoşlandığımı biliyorsun. Neden birbirimizi farklı şekilde tanımamıza izin vermiyorsun?"

Ona karşı ne kadar dürüst olmam gerektiğini bilemiyordum aslında. "Ben... yeni bir ilişkiye hazır hissetmiyorum kendimi. Biliyorsun, sonu kötü biten bir evlilik yaptım daha öncesinde."

"Ama aradan beş yıl geçmiş Asel. Yeni birine şans vermek için uzun bir süre."

"Ömer, sen benim için iyi bir arkadaşsın, ama lütfen daha fazlasını isteme benden."

Ömer üzgünce başını salladı. "Mehmet haklı sanırım. Sen hâlâ Murat'ı seviyorsun."

Duyduğum sözle ne diyeceğimi bilemedim. Zaten o sırada garsonun sipariş ettiğimiz yemekleri getirmesiyle susmak zorunda kalmıştık. İştahım da kaçmıştı bu arada.

"Benim yanımda rahat olabilirsin, Asel," dedi sonra Ömer. "Seninle arkadaşlık etmeyi seviyorum. Eğer sadece arkadaş olalım diyorsan, kabul. Sadece arkadaşın olurum senin."

Buruk bir şekilde gülümsedim. "Teşekkür ederim Ömer."

Keşke duygularımızı yönetme kabiliyetimiz olabilseydi. O zaman Murat yerine, beni yormayan, bana kendimi değerli hissettiren bu güzel adamı sevmeyi seçerdim.

Ama ne yazık ki kalp mantıklı olanı değil, hiç olmaması gereken kişiyi seçiyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

32.9K 1.7K 44
'' Evlenirim. '' dedim fısıltıyla. Başta anlamadığından kaşlarını çatarak biraz bekledi. Sonra yüzü aydınlandı. Başımı tamamen omzuna yatırarak tepki...
3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
255K 13.8K 20
"Feyza anlıyorum intikam istiyorsun ama bin kez pişman olduğumu söyledim beni artık bununla itham etme. Yaşadığım bir travma, bir şok anıydı asla ger...
825K 34.8K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...