NAZLI SEVDA

By biromanokuyucu

678K 39.7K 5.9K

Hayatın gerçekleri ile küçük yaşta tanışmış olmasına rağmen hayattan ümidini hiç kesmemiş bir kadın ile, hay... More

TANITIM
1.BÖLÜM
2. Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. Bölüm
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. Bölüm
17.Bölüm
18. BÖLÜM
19.BÖLÜM
YASEMİN ALOĞLU- ÖZEL BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. Bölüm
FİNAL

20. BÖLÜM

16.3K 1.1K 209
By biromanokuyucu

KEYİFLE OKUYUN.

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.

Medya: Saki Çimen- Masal

Ben bir düş olsam
Sen kursan beni
Çıkmazdım ki aklından
Ay kurtulur mu şavkından

Sen bir gün olsan
Ben bir an dursam
Geçmezdim ki kendimden
Ömrüm olsun bu demden

Rüzgarı sür saçlarına
Yıldızları da boynuna
Bir tek bakışın yeter
Çiçekler yol olur sana

Sür bulutları dudağına
Tak güneşi parmağına
Bir tek gülüşün yeter
Cihan cennet olur bana


Utanmak.

Utanmak bir bedene bürünse o ben olurdum. Utanıyordum. Çok fena utanıyordum. Yüzümü defalarca soğuk suda yıkamıştım ama hala daha yanıyordu.

Ben Nazlı, utangaç Nazlı resmen Yusuf'u tenhaya çekmiştim beni öpsün diye. Unutulmaz bir andı benim için. Ama işte sonradan aklım başıma gelince başımı kuma gömmek en mantıklı çözüm gibi gelmişti orası ayrı bir mesele. Aşk benim aklımı alıp uzaklara kaçıyordu. Yusuf'u görünce, ben bambaşka biri oluyordum. Cesaretim tavan yapıyordu...

Yusuf ile yaşadığım o büyülü anlardan sonra birkaç dakikalık nefeslenmenin ardından nerede olduğumuzu kavramıştım. Bu gerçeklikle beraber yanaklarımdaki ısı artmıştı. Ben resmen babamın sidikli dediği adamı, babam içerideyken tutkuyla öpmüştüm.

Tabi benim bu halim Yusuf'u epey güldürmüştü. Beni göğsüne çekmiş, ben sakinleşene kadar saçlarımı okşamıştı. Çünkü ben gerçekten çok fazla heyecan yapmıştım.

Yusuf'un sinesinde kendime geldikten sonra da dışarıda daha fazla oyalanmamız iyi olmaz diye düşünerek beraber eve gelmiştik. Aslında dışarıdan hiçbir şey belli olmuyor gibiydi. Yani bence biraz önce öpüşmüş gibi gözükmüyorduk. Zaten bunu kimselerin fark etmediğine emindim, teyzem haricinde. Çünkü teyzem biz eve geldiğimizde, Yusuf salona geçer geçmez yanakların kızarmış Nazlı, çocuğu kuytu köşelerde kıstırdın mı yoksa diye sormuştu. Gerçi bunu gülerek tamamen şaka amaçlı söylemiş gibiydi. Ama işte olay tam olarak bu olunca ben bir kez daha utanmaktan geri kalmamıştım...

Şimdi o anları geride bırakmış , hep beraber akşam yemeğini yiyorduk. Biz yemeğe oturmadan hemen önce dayımda eve gelmişti. Açıkçası o Yusuf ile ne ara konuşmuştu, sonra da ev adresimizi vermişti bilmiyordum. Bunu bir ara mutlaka Yusuf'a soracaktım.

Gözlerim babama değdi. Masanın baş köşesine kurulmuştu. Aslında otururken biraz rahatsız gözüküyordu. Ama Yusuf misafirimiz olduğu için ilk yemeğimizde bize eşlik etmek istemişti. Sağ omzunun ne zaman iyileşeceği tam olarak belli değildi. En azından babamın solak olduğuna şükür ediyordum bu süreçte. Kendi yemeğini rahat bir şekilde yiyebiliyordu.

Çorbamdan bir kaşık daha alırken bakışlarım annemin yanında oturmuş Yusuf'a değdi. Çok yakışmıştı masamıza. Onun bugün ki hallerinden tavırlarından sonra bir kere daha iyi ki demiştim. Çok saygılıydı. Ayrıca dürüsttü. Lafı eveleyip gevelemeden direkt olarak söylemişti. Babamın da bu özelliği ile takdirini kazandığını düşünüyordum. Annemin de keza öyleydi. Bakışları hali tavrı Yusuf'u beğendiğini gösteriyordu. Hem ailem ön yargılı insanlar değillerdi. O yüzden Yusuf'u huzursuz edecek davranışları olmamıştı.

"Sarmalardan da ye oğlum. Bizzat kendi zeytinlerimiz zeytinyağı ile yaptım. Yapraklarda kendi asma bahçemizden."

Ailecek yaprak sarması hastası olduğumuz için evde bulunma ihtimali en yüksek yemek sarmaydı. Ve Yusuf'ta bu kutlu yemeğimize ortak olmuştu. Güldüm. Yusuf ilk sarmayı benim elimden yemişti. O zamanlar ona olan hislerim giderek artmaya başlamıştı. Tabi Yusuf bunu bilmiyordu. Benim bile çok bildiğim söylenemezdi.

Yusuf bakışlarını sakince anneme çevirip tebessüm ederek" Teşekkür ederim" dedi.

Bizden gibiydi. Aile gibi olmuştuk. Annem de tebessüm etti. Ama yine de Yusuf'un önüne yaptığımız yemeklerden koymayı ihmal etmedi. Hepsinden tattıracaktı emindim. Yusuf' a bakarak iç çektim.

"Kız yedin bitirdin oğlanı."

Yanımda oturan teyzemin beni dürtüklemesi ile bakışlarımı ona çevirdim. İmalı imalı bakıyordu. Fısıldayarak "Ne var ya?" diye sordum.

Güldü. Gözüyle Yusuf'u işaret edip konuştu. "Aşk böceği. Rahat rahat yemeğini yesin çocuk. Babamda sabır çekiyor bak. Sonra bakarsın melül melül."

Kaşlarını havalandırarak babamı işaret etmesi ile başımı babama çevirdim. Bana bakıyordu. Bakışları ne sinirliydi, ne de bu durumdan hoşnut gibiydi. Arada kalmıştı.

Dayanamayarak sevimlice gülümsedim. Babam bu ifademe birkaç saniye tepkisiz bir yüz ifadesi ile baktı. Pes etmedim. Bu seferde dişlerimi göstererek gülümsedim. Başımı omzuma eğdim. Küçük Emrah bakışı yaptım. Ama tabi hepsini yaparken gülüyordum.

Bu işe yaradı, güldü. Dişleri kamaşmış gibi bir hareket yaptı. Gülüşü daha da derinleşti. Bu beni de daha fazla güldürdü. Bir şey demeden havadan babama öpücük atıp yemeğime geri döndüm...

***

Ara sıra sohbet ettiğimiz, genel olarak sakinlik ve sessizlik ile geçen yemeğin ardından çaylarımızı balkonda içelim demişti annem. Aslında Yusuf ben kalkayım demişti onun öncesinde. O, bugün burada kalmayacaktı. Bana öyle söylemişti. Aslına benimle beraber dönmek istese de uygun olmaz diyerek bu düşüncesinden vazgeçmişti.

Ama annem gece yola çıkmasını istememişti. Dayımda evinde onu misafir edebileceğini söylemişti. Şu an son kararı neydi bilmiyordum, kararsız duruyordu. Kalsa çok güzel olurdu. Beraber sabah güzel bir kahvaltı yapardık. Ama işte nasıl huzurlu ve rahat hissedecekse onu yapması benim önceliğimdi. Onun yerine kendimi koyuyordum. Utanıyor, çekiniyor olabilirdi.

Biten çaylarımızla beraber orada bulunan tepsiye boş bardakları koyup, annemle ve teyzemle sohbet eden Yusuf'u bırakıp mutfağa ilerledim. Boş bardaklara çayları doldurup gerisin geri balkona dönerken salonda oturan babam ve dayıma takıldı bakışlarım. Akşam yemeğinden sonra siz balkona geçin bizde geliriz demişlerdi. Tam salonun önünden geçerken gelmiyor musunuz diye soracaktım ki konuşan babamla beraber bundan vazgeçtim.

"Sanki Yusuf'u daha önce bir yerde görmüş gibiyim. Öyle geldi. "

Adımlarım durakladı. Konu Yusuf olunca tüm alıcılarım açılmıştı. Bulunduğum yerden beni göremezlerdi. Bir şey yapmadım beni görmeleri için. Dinlemek ayıp olacaktı belki ama dayanamadım. Yusuf hakkında ne düşünüyorlardı bilmek istiyordum. Biliyordum ki babam ne kadar sorsam da anlatmazdı. Ve bence Yusuf'ta anlatmayacaktı.

Dayım sakallı yüzünü kaşıdı. Düşünceliydi o da. Ayrıca şaşırmıştı babam konuştuktan sonra. "Valla enişte biliyor musun bende öyle hissettim. Ama hala çıkaramadım nerede gördüm. Sen söyleyince şu an daha da düşünmeye başladım. İkimize de tanıdık gelmesi ilginç geldi."

Gözlerim koltukta oturan babama değdi. Yüzünde garip bir ifade vardı. Dayımın konuşması ile beraber bakışları boşluğa dalmıştı. Meraklandım. Dayım ve babama Yusuf nereden tanıdık gelmişti anlamıyordum.

"Aslında aklıma bir şeyler geldi." Babam konuşurken durakladı. Sıkıntılı bir soluk aldı. " Bilmiyorum. Bir bakacağım iyileşince bu duruma. Sende bunu kimseye söyleme. "

Dayım anlamamıştı sanki benim gibi durumu. Bir şey demedi. Başını sallayarak babamı onayladı. Neye bakacaktı babam anlamıyordum. Endişe etmedim desem yalan olurdu. Ama yine de sadece kızının sevgilisi olan adamı merak etmesine yordum bu durumu.

İkisi de sessizleştiler bu konuşmadan sonra. Bende orada beklemenin anlamsız olacağını düşünerek balkona gitmek için hareketlendim. Tam o sırada dayım bu konudan tamamen uzaklaşarak bambaşka bir şey söyledi. Söylediği şey içimdeki bazı acabaları çok fazla merakla tetiklemişti. Bu konu hep aklımdaydı. Sadece kendi içimde tutuyordum. Benim ki bir temenniydi.

"Yusuf'un yeğeni ve ablası ile de tanıştım. Ama onlar tanıdık gelmedi. İyi bir anne kıza benziyorlar." İç çekti dayım. Tanıdık gelmemelerini söylemek sanki sadece bambaşka bir konuya yaptığı girizgahtı. Bunu babamda fark etti. Benim gibi kaşlarını merakla havalandırıp "Eee" dedi.

Dayım babama bakıp omuz silkti. "Öyle. Hem biliyor musun enişte?" Dikkat kesildim. Bu ikili bugün beni çok meraklandırıyordu.

"Yonca, Yusuf'un yeğeninin adı. Bir zamanlar kızım olursa koymak istediğim isim. Tesadüf ama işte..." durakladı. Yüzünde huzurlu bir tebessüm oldu.

"Görsen herkesin sahip olmak istediği bir evlat gibi. " babam dayımın kederini anlamış gibi konuştu.

" Senin de bir evladın olacak Cemal. Yüreğini kederlendirme. Allah sana da nasip edecek."

Dayım gözlerini babama çevirdi. Yüzünde tebessüm hakimdi hala daha. "Kederlenmedim ki." Omuzlarını indirip kaldırdı.

"Gariplik burada zaten. İlk defa bir kız çocuğuna bakarken içime keder dolmadı. Huzurlu hissettim. Sanki kendi kızım olmuşta onu izliyor muşum gibi?"

Dayımın söyledikleri içimde hem hüzün hem de umut olmuştu. Dayım belki de dünya daki en iyi babalardan olurdu. İç çektim. Orada konuşan dayım ve babamı bırakıp balkona doğru ilerledim.

Balkona geldiğimde yüzler gülüyordu. Teyzem ne anlatıyorsa annem kaşlarını oyunbozan bir tavırla çatmış, Yusuf'ta gülüyordu. Beni ilk fark eden o oldu. Gülüşü yüzünden silinmezken bana özel diye düşüneceğim bir bakışla gözleri gözlerime kenetlendi. Utangaç bir tebessüm oldu yüzümde. Ama uzun süre ona bakamadım. Ailemin yanında çekingen oluyordum.

"Yeniden mi demledin kızım çayı?"

Masanın üzerine tepsiyi bırakırken anneme döndüm. Safça "Yok varmış çay daha. "dedim. Annem güldü. Ama pek sevimli değildi gülüşü. Yanındaki sandalyeye oturdum.

"Ne bileyim kızım, gittin gelmedin. Dedim herhalde yeniden demledi."

Annemin bana laf soktuğunu anlarken gözlerimi büyüttüm. Bu tepkim ile beraber annem kıkırdadı. Uzatmadı bu durumu. Yanağımı okşayıp dikkatini tekrar teyzem ve Yusuf'a verdi. Bende bakışlarımı onlara çevirdim.

" Ben bu çayı içtikten sonra kalkayım."

Yusuf'un bana ve anneme hitaben söylediklerinden sonra yüzüm düştü. Ben ona daha doyamamıştım ki. Keşke gitmeseydi.

"Oğlum Nazlı'nın dayısında kalırdın. Gece gece çıkmasaydın yola." Yusuf ile bakışlarımız kesişti. Hüzünlü halime iç çekti. Bu duruma alışmıştım hemen. Sanki hep böyle zamanlar yaşıyormuşuz gibi gelmişti. Ondan ayrılmak istemiyordum. Tamam bende bir gün sonra yola çıkacaktım ama işte ayrılmak çok zor geliyordu.

"Yok ben gideyim. Yarın bir araba teslim etmem gerekiyor. "

Annem bunun üzerine pek bir şey demedi. İşi olduğu içindi galiba. "İş ertelenmez oğlum. Sende haklısın. Ama tabi kalsan daha iyi olurdu oğlum."

Yusuf tebessüm etti bana bakarak. "Bende isterdim. Ama Nazlı çiçeğimi." Ani iltifatıyla ben nazlı nazlı gülümserken o öksürdü. "Yani Nazlı'yı, sonra sizleri gördüm. Bu da yetti çok şükür."

Bana söylediği Nazlı çiçek tabiri onu utandırmıştı. Bende utandırmıştım. Ama sırıtmaktan da kendimi alamıyordum. Bu halimiz annem ve teyzeme de yansıdı. Artık hepimiz gizli gizli sırıtıyorduk...

***

Yusuf'un gitme vakti gelmişti. Annem, babam, dayım, teyzem hepimiz arabasının önünde onunla vedalaşıyorduk. Yusuf sakince babamın eline uzanıp öpüp, alnına koydu.

"Tekrar geçmiş olsun efendim. Habersiz geldiğim içinde kusuruma bakmayın."

Babam elini Yusuf'un omzuna babacan bir tavırla koydu. "Estağfurullah. Sağ ol geldiğin için."

Babamdan ayrılan Yusuf aynı şekilde sırayla annem, teyzem ve dayımla vedalaştı. Sıra bana geldiğinde içim buruk olmuştu. Vedalaşmak istemiyordum ki onunla.

"Hadi biz içeriye geçelim."

Annemin konuşması ile başımı ona çevirdim. Babama hitaben konuşuyordu. Bizim rahatça vedalaşmamız için yapmıştı. Babam birkaç saniye kararsız kaldı. Sonrasında yavaşça başını salladı. Nitekim birkaç dakika sonra da hepsi içeriye geçmişlerdi.

Gözlerim Yusuf'un mavileri ile kenetliyken burukça konuştum. "Keşke kalsaydın. Gezemedik hiç bahçeleri."

Tebessüm etti. Eli elime uzandı. Parmaklarımı narince okşarken konuştu.

"Bir daha ki sefere Nazlı çiçeğim. Seni gördüm ya o bana yeter."

Başımı sağ omzuma eğdim. "İyi ki geldin." Parmaklarım parmaklarına kenetlendi. "Ama yolda yorgun olmaz mısın? Gece ya."

Başını iki yana sallayıp iç çekti. "Tüm yorgunluğum seni öpünce geçti. Çok güzelsin Nazlı çiçek. " Söylediği şey ile utanırken gözlerimi kırpıştırdım.

"Aniden söylemeyecektin hani."

Dişlerini göstererek gülümsedi. Bana doğru bir adım attı. Aramızda milimlik mesafe kalırken dudakları alnımı buldu. Minik bir buse kondurup geri çekildi. Ama bedeni benden uzaklaşmadı.

"Çiçeğim bende insanım. Dayanamıyorum ki güzelliğine. Unutuveriyorum. Aniden çıkıyor ağzımdan. Ama şimdi hazır ol. Geliyor."

Oyunbozan sesi ile gülüşüm sesli bir hal aldı. "Ya Yusuf ..." diye nazlanmaktan kendimi alamadım.

Halim onu da keyiflendirdi. "Nazlı çiçeğim, sen İstanbul'a gelene kadar seni öptüğümü düşüneceğim. Sen gelince bizzat seni öpeceğim. Doyamadım sana."

Gözlerim büyürken boşta kalan elimle göğsüne vurdum. "Ay ama sende haberliyken bile aniden söylüyorsun ya. "

Gülüşü sesli bir hal alırken omuz silkti. " Haber verdim ben."

Dudağımı büktüm. Sırıtmaktan yanaklarımda acımıştı. Derin bir soluk aldı. Sessizlik içinde birbirimize bakakaldık. Birkaç dakika geçtikten sonra konuştu.

"Ben gideyim. Dikkat et kendine tamam mı? Babam da iyi. Üzülmek yok. "

Gideceğim dedikten sonra şekerini kaybetmiş küçük bir çocuk gibi başımı salladım. Vakit hemen gelmişti. Dakikaları tutamıyordum.

"Sende çok dikkatli git. Ben sen varana kadar uyumayacağım. Eve geçince bana haber ver tamam mı?"

Başını salladı. "Veririm ama sen uykusuz kalma sakın. Sabah uyanınca görürsün."

Başımı iki yana salladım. "Olmaz. Uyuyamam ki hem."

Derin bir nefes aldı tekrar. "Nazlı çiçek böyle mahzun mahzun bakarsan gidemeyeceğim ama."

Mahzun mu bakıyordum bilmiyordum. Ama gidemem diye söyleyince bakışlarımı değiştirmedim. "Eee gitme o zaman."

Güldü. "Bak ya" diye söylendi. "Nazlı çiçeğin nazlı sevgilim. Gitmem lazım. Hem bir gün sonra kavuşacağız tekrar."

Başımı salladım. Gitmesi gerektiğini biliyordum. Ama ondan ayrılmamak istemem de çok normaldi işte. "Tamam."

Tekrar bana yaklaştı. Alnıma yine bir buse kondurdu. Derin bir nefes aldı. "Görüşürüz Nazlı çiçeğim. Çabuk gel..."

***

Çabuk gelmiştim.

Bir gün geçmek bilmek bilmese de nihayet evime gelmiştim. Yusuf'un tam olarak geleceğim saatten haberi yoktu. Uçakla gelmiştim ben. O beni dayımla geleceğim sanıyordu. Aslında sabah erken saatlere kadar öyleydi. Ama dayımın birkaç alım satım işi çıkmıştı. Dayım tamamen İstanbul'a yerleşmeye karar vermişti. O yüzden de tüm işlerini halletmesi gerekiyordu. En az bir hafta sonra gelecek gibiydi.

Elimdeki çantayı koltuğa bıraktıktan sonra havasız kalmış evimi havalandırmak için balkon kapısını açtım. Şu geçen sürede evimi çok özlemiştim. Burası artık benim bir parçam olmuştu.

Yüzümden silemediğim huzurla çantamın içinden telefonumu aldım. Annemlere geldiğimi haber verdikten sonra beklemeden odama ilerledim. Duş alıp, hazırlanıp hemen Yusuf'un yanına gitmek istiyordum.

Duşta çok fazla oyalanmadan çıktım. Dolabımı aralayıp ne giyeyim diye bakarken dışarının epeyce sıcak olduğunu göz önünde bulundurdum. Nisan ayı sanki temmuz ağustos sıcaklığına özenmişti.

Üzerime yeşil kısa kollu göbeğimi açıkta bırakan triko bir bluz giydim. Altıma da beyaz bir jean. Güzel olmuştu ikisi. Aynadaki yansımama gülücük atıp hızlıca saçımı ve makyajımı tamamladım. Çantamı ve gerekli eşyalarımı aldıktan sonra beklemeden evden çıktım.

Saat öğlen bire gelirken çabucak tamirhaneye gelmiştim. Taksiden inip elimdeki papatyaları sıkıca tuttum. Evden çıktıktan sonra taksiye binmeden hemen önce çiçekçideki papatyalar dikkatimi çekmişti. Zaten hemen sonra Yusuf için bir buket papatya almıştım. Her zaman bana çiçeği o alamazdı. Hem çiçek almak sadece erkeklere özel bir şey değildi ki.

Tebessüm ederek elimdeki çiçeklere son kez bakıp tamirhaneye doğru yürüdüm. İçeriye girdiğimde Ali'yi görmemiştim bu sefer. Etrafa şöyle bir bakındım. Birkaç adım atmıştım ki adımlarım sekteye uğradı. Çünkü Yusuf çalışma masasının önündeki sandalyeye oturmuş önündeki hesap makinesiyle bir şeyler yapıyordu. Asıl sorun bu değildi zaten.

Karşısında sarı saçları olan, dekoltesi olduğum yerden bile bana el sallayan, oldukça cüretkar bir etek giymiş güzel bir kadın Yusuf'a bakıyordu. Bakışları bakış değildi. Yusuf'u yiyecek gibi bakıyordu dürüst olmak gerekirse.

Kaşlarım hızla çatıldı. İçimde bir öfke belirip, harlanırken hızlıca öksürdüm. Çıkan ses ile başını Yusuf benim olduğum tarafa doğru kaldırmıştı. Gülümsedi. Ama ben gülemedim. Çünkü karşısındaki kadına şimdiden saniyeler bile geçmeden gıcık kapmıştım.

"Nazlı çiçeğim." Yusuf oturduğu sandalyeden hevesle bana doğru adımladı. Yanıma gelip hızlıca elini belime sardı. Alnıma küçük bir öpücük kondururken dayanamayarak tebessüm ettim. Özlemim ağır basmıştı.

"Erken gelmişsin. Haber vermedin."

Çiçeği tek elimle tutarken bir elim Yusuf'un göğsünü buldu. Tatlı tatlı gülümsedim. "Sana sürpriz yapmak istedim. "

Yusuf dudaklarıma baktı birkaç saniye. Alnımı tekrar öpüp konuşacağı sırada yabancı bir ses doldu kulaklarıma.

"Yusuf şu hesap işini hemen halledebilir miyiz?"

Gözlerim Yusuf'un omzunun ardından oturan kadına değdi. Ters ters bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizde bunu hiç saklamamıştı. Tam ağzımı açıp konuşacağım sırada Yusuf bedenini benden uzaklaştırıp konuştu.

"Gel Nazlı çiçeğim, sen birkaç dakika bekle. Bende şu hesap işini halledeyim."

Bir şey dememe kalmadan Yusuf arkasını dönüp masaya ilerledi. Bende el mecbur yüzüme ters bir ifade kondurup arkasından ilerledim. O kadının tam karşısındaki sandalyeye oturduğumda bana yapmacık bir şekilde gülümsedi. Ama ben gülmedim.

Yabanilik mi yapıyordum bilmiyordum. Ama altıncı hissim bu karşımdaki kadından hiç iyi sinyaller almamıştı. Kadın bu tavrıma küçümsercesine bakıp Yusuf'a döndü.

"Yusuf'cuğum, bizi tanıştırmayacak mısın?"

Kadının Yusuf'a sesleniş biçimi ile kaşlarım havalanırken elimdeki çiçek buketini sıktım. Yusuf'ta o sırada hesap makinesinden başını kaldırmış bana bakmıştı. Ama bakışlarımda ne gördüyse yutkundu. Açıkçası ben şu an bambaşka bir Nazlı gibi hissediyordum.

"Sevgilim Nazlı, Eda hanım" bana hitaben devam etti konuşmaya. "Eda hanım makineler aldığım yerin müdürü."

Bakışlarımı ismini öğrendiğim Eda Hanıma çevirdim. "Aaa öyle mi? Memnun oldum canım." Kadının samimiyetten uzak konuşmasına göz devirmek istesem de bunu yapmadım. Ağzımın içinden memnun oldum diye mırıldandım...

Yaklaşık on beş dakika süren hesap işinden sonra Eda hanım nazlı bir edayla ayağa kalktı. Bakımlı ellerini Yusuf'a uzattı. "Seninle çalışmak bir zevkti Yusuf."

Yusuf'un saniyelik gözleri ona ters ters bakan bana değdi. Sonra tekrar Eda isimli kadına. Uzattığı ele, elini uzatıp sıktı.

"Teşekkür ederim. Fatura dediğim gibi ay başında bitecek."

Eda hanım resmen Yusuf'un elini okşayarak serbest bırakırken Yusuf'ta bundan rahatsız olmuş gibi bana bakarak hızlıca elini kadından uzaklaştırdı.

"Hiç sorun değil. Ne zaman uygunsa ödersin. "Eda hanımın bakışları bana değdi. "Ben gideyim artık. Sevgilin de o kadar bekledi çiçeğiyle. Üzüldüm beklettik diye."

Kadının çiçeğime vurgu yapması ile gözlerim kısıldı. Kadın burada olduğu için çiçeğimi Yusuf'a verememiştim. Yüzüme yapmacık bir tebessüm kondurdum.

"Aa lütfen üzülmeyin. Biz hep yan yana, beraberiz zaten. " kadının tek kaşı havalandı. Bu kadın Yusuf'a resmen gözümün önünde kur yapmıştı. Ben gelmeden neler yapmıştı kim bilir?

"Neyse ben gideyim. "

Yusuf'a değdi gözlerim. Kadını geçirmek için hareketlenmişti. Bakışlarım onu duraklattı. Bir şey demedim. Gitmesini istemiyordum. Ama nezaketen de gidene kadar geçirmesi lazımdı. Zaten Yusuf'ta bu yüzden kadını geçirmek için masanın arkasından dolaştı. Yanımdan geçerken başını omzuma uzatıp yanağıma bir buse kondurup konuştu.

"İki dakikaya geliyorum çiçeğim."

Bir şey demedim omuz silktim. Eda hanım yanımdan tabiri caizse süsüle süzüle gitti. Yusuf'ta arkasından. Saniyeler geçmezken araba sesi duydum. Eda hanım gitmişti yüksek ihtimal. Beklemeye başladım. Birkaç saniye sonra da Yusuf biraz önce Eda hanımın oturduğu sandalyeye oturdu. Ama oturmadan önce sandalyeyi dizlerimiz birbirine değecek bir mesafe de bana doğru çekmişti.

Tebessümle bana bakıyordu. Ama benim sinirlerim bozulmuştu. Kıskanmıştım. Yusuf'un bu kadar güzel kadınlarla iş yapması, baş başa olması sinirimi bozmuştu.

"Bu çiçekler bana mı?"

Kucağımdaki çiçekleri işaret ederek konuştu. "Evet sana. Ama senin işin olunca kaldı kucağımda."

Güldü. Elini uzattı. Bende beklemeden papatya buketini ona verdim. Bana bakarak kokladı. "Çiçeğim bana çiçek getirmiş demek. Teşekkür ederim. "

"Rica ederim. "

İç çekti. Sakince masaya bıraktı buketi. "İlk defa biri bana çiçek aldı. Çok güzel bir hismiş Nazlı çiçek. Özellikle ilk senin alman daha güzel bir his. "

Dayanamayarak tebessüm ettim. O da çiçeklere bakarak konuşmaya devam ediyordu. Mutlu olmuştu. mutlu olması beni de mutlu etmişti.

"Seni hatırlatan mısraların olduğu sayfalara koyacağım papatyalarımı. "

Tebessümüm büyüdü." Hım beni anlatan mı? Çok var mı?"

Benim gibi hımladı. Bedenini bana doğru eğdi. "Evet, hatta aklıma gelmiyor ama kıskanç nazlı sevgili ile ilgili bir mısranın olduğu sayfaya birden fazla papatya koyacağım. "

Gözlerimi gözlerinden kaçırıp sitemli bir edayla konuştum. "İyi koy o zaman."

Sesli güldü. Eli çeneme uzandı. Bakışlarımı ona çevirmemi sağladı. "Neye kızdın Nazlı çiçek."

Omuz silktim. "Bir şeye kızmadım. Ama şey." Söyle der gibi baktı. "Ali nerede? O kadınla baş başa falandınız ya. Merak ettim."

Parmakları yanaklarıma ulaştı. "Ali izinli. " başımı salladım. Yusuf'ta konuşmaya devam etti. "O kadınla da baş başa kalmadım ki. İş içindi sadece. "

"Ay iş için mi? Kadın için düşecekti Yusuf ya."

Aniden bağırmama ben bile şaşırmıştım. Ama kaç dakikadır içimde tutuyordum. Gözlerimden ateş çıkarken Yusuf gülüyordu gamzesini göstere göstere. Bu beni daha da öfkelendirdi. O kadında gamzesini görmüş olmalıydı.

"Gülmesene gamzeli gamzeli. "

Gülmeye devam etti. Oturduğu sandalyeden ayağa kalktı. Elime uzandı. Beklemeden beni de ayağa kaldırdı. Elleri belime konumlanmıştı hemen. Bedenimi bedenine yasladı.

"Nazlı çiçek. Sadece iş içindi."

Yakınlığımız ile yutkundum. Bir nefeslik mesafe kalmıştı aramızda. "Kadın sana yiyecek gibi bakıyordu. Bu da iş için miydi yani?"

Cıkladı. "Yok öyle bir şey. Biraz fazla samimi olan bir kadın."

Gözlerimi devirdim. "Ne yok. Yiyecekti seni neredeyse. Sende yok deme sakın."

Agresiftim. Bana hiç uygun olmayan bir ruh halindeydim. Ama ne bileyim. Yusuf'a hasretlik çekip geldikten sonra böyle bir durumla karşılaşmak beni hem üzmüş hem de sinirlendirmişti.

"Nazlı çiçeğim, boş yere üzme güzel canını. O kadın öyle. Hem boşver Eda hanımı. Ben sana olan hasretimi giderim önce. "

Başımı nazlı nazlı omzuma eğdim. Konudan uzaklaşamıyordum ama. Son birkaç sorum kalmıştı. "Eda hanım güzel mi peki?" sesli güldü.

"Güzel mi diye baktın mı diye sor? "

Gözlerimi kıstım. "Baktın mı Yusuf kadına yani? Pes artık. Baktım diyor bir de." Hırçınca bedenimi ondan uzaklaştırmak istedim. O buna izin vermedi. Gülüyordu bir de hiç çekinmeden. Hoşuna gitmişti beyefendinin. Baktım diyordu ya.

"Şşş sakin ol. Sen benim dediğimi anladın mı?"

"Anladım tabii ki. Baktım diyorsun. Sen sen..." Kahkaha attı ben konuşurken. Alnını alnıma yasladı.

"Güzel çiçeğim sen kıskanınca dikenlerin çıkıyormuş meğersem."

Küskünce baktım gözlerine. "Baktın mı güzel mi diye?"

Yusuf elleri ile beklemeden yanaklarımı kavradı. " Hani sordun ya güzel mi diye? Bende diyorum ki baktın mı diye sor. Ben bakmadım ki. Farkında bile değilim. Olmam da... Benim için bir güzel sen varsın."

Sözlerinin bitimi ile dudakları yanaklarıma, burnuma, dudaklarıma değdi. Dakikalarca buselerini kondurdu her birin. "Nazlı'm."

Gözlerim öpücükleri kapanmıştı. Yavaşça araladım. Yeşillerim mavilerine tutundu. Ellerim kalbinin üzerindeydi. Çok hızlı çarpıyordu yine.

"Efendim..."

Dişlerini ısırırmış gibi yanağıma değdirdi. Kıkırdadım. Derin bir soluk aldı. Burnunu burnuma sürttü.

" Bu nasıl güzel bir nazdır? İçime saklayasım var seni Nazlı çiçek."

Naz mı yapıyordum? Hiç farkında bile değildim. Şu n anlamıştım yapıyor olduğumu. Çünkü Yusuf'un gözleri koyulaşmıştı. Tam olarak beni yiyecek gibi bakan oydu.

Bu durum hoşuma gitti. Bir anda kendi kendimi doldurarak kıskançlık krizlerine girmiştim. Ama şimdi onun sadece bana böyle baktığını, her davranışının bana özel olduğunu anlamıştım.

"Yusuf " dedim yine aynı ses tonu ile. Gözleri dudaklarıma düştü. Devam ettim konuşmaya.

"Ben seni çok özlemişim." Gözleri, dudaklarımdan gözlerime çıktı. Yüzümün her bir hattını hayranca izledi. Bedenimi mümkünmüş gibi kendine daha fazla çekti. Kollarım boynuna dolandı. Dudaklarımız birbirine değiyordu artık konuştukça. Yutkundu. Öpmeden hemen önce konuştu.

"Ben daha çok özledim güzel, nazlı çiçeğim..."



BÖLÜM NASILDI?

GECİKME İÇİN ÖZÜR DİLERİM.

OY VERMEDİYSEK LÜTFEN VERELİM.

BİR SONRAKİ BÖLÜM BİR AKSAKLIK OLMAZSA, KENDİME YAKIN HİSSETTİĞİ YASEMİN'İN AĞZINDAN OLACAK. ASLINDA ÖZEL BÖLÜM OLACAK DİYEBİLİRİZ. 

YANİ 21. BÖLÜM DIŞINDA BİR ÖZEL BÖLÜM GELECEK :)

EN YAKIN ZAMANDA  GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE..

ŞİMDİDEN HERKESE MUTLU, HUZURLU, GÜZEL  BAYRAMLAR  DİLERİM 💗💗

HEPİNİZİ ÇOK ÖPTÜM 💗

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 112K 60
Şehadete susamış bir özel harekat polisi; Hamza... Kocasının ördüğü duvarlara hapsolan küçük bir Yağmur damlası... Bir adamı kınalı perçeminden sevip...
1.2M 50.8K 45
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
82.6K 7.5K 57
"Doğum günün kutlu olsun, gül güzeli." Gördü mü? Panikle arkamı dönüyorum, uzaklaşan sırtını buluyorum. Gördü mü yoksa tamamen tesadüf mü, bilemiyoru...
2.8K 240 39
HER ŞEY BELKİ DE BİTTİ DEDİĞİMİZ YERDE BAŞLIYORDUR... Elif... Yalnızlıktan, sevdiklerini kaybetmekten ve sevgisizlikten korkan genç bir kadın. Ve tüm...