Alec Benjamin - Let Me Down Slowly
Gaye, aklından geçen ve artık yetişemediği tonlarca düşünceyle beraber hastaneden içeriye girdiğinde Çınar'ı gördüğü anda ne söyleyeceğini, konuya nasıl gireceğini kendisi bile merak ediyordu. Aklını toparlamaya çalışıyordu ancak Sıla'nın söylediklerinin ardından var olan aklı çoktan dağılmıştı. Zaten onun öncesinde de Egemen yüzünden aklının çok başında olduğu söylenemezdi.
Egemen...
Onu, havanın en sevdiği halindeki gökyüzü kadar mavi gözlerini düşünürken bile kalbi tuhaf bir hisle çarpmıştı. Gaye, yumruklarını sıkarak "Şimdi değil," diye mırıldandı ve yürümeye devam etti. Birkaç saniye sonra Çınar'ı gördüğünde Sıla'nın söyledikleri tekrar tekrar aklından geçiyordu.
Çınar, bakıldığını hissetmiş olacaktı ki yorgun kahverengi gözleri birkaç saniye içerisinde Gaye'ninkileri bulmuştu. Yüzüne bariz bir şaşkınlık yayılırken "Gaye?" dedi. Ona doğru yürümeye başladığında Gaye, olduğu yere çivilenmiş gibi tek bir adım bile atamıyordu.
Bu çok düşük bir ihtimaldi ancak Gaye zihninden atamıyordu. Çınar, 8 yaşında lösemiye yakalanmıştı. Aralarında 2 yaş vardı ve Gaye birine iliğini bağışladığında sadece 6 yaşındaydı. Çınar'ın tuhaf bulduğu tavırlarını düşündü. Birden hayatlarına girmiş ve Gaye'ye sanki onu uzun zamandır tanıyormuş gibi yaklaşmıştı.
Nihayet Çınar önünde durduğunda meraklı bakışlarını yüzünde gezdiriyordu. Gaye, yumruklarını sıkıp "Sıla bana bir şeyler anlattı," dedi. Çınar'ın kaşları çatılırken Gaye, başını kaldırıp direkt Çınar'ın gözlerine bakmıştı. "8 yaşındayken lösemi geçirmişsin."
Çınar, duydukları karşısında hiçbir tepki vermemişti. Yalnızca kuru bir sesle "Evet," demişti.
"6 yaşındayken birine iliğimi bağışladım," diyerek devam etti Gaye. Çınar'ın yüzü ifadesiz kalmaya devam ederken Gaye'nin cesareti gittikçe kırılıyordu. "Ve ben evlatlığım."
"Yani? Bunları neden bana anlatıyorsun?"
"Neden olduğunu biliyorsun." Gaye'nin bir anda gözleri sulanmıştı. O an Çınar'ın uzun bir süre boyunca ifadesiz tutmayı başardığı yüzünden ve ruhsuz gözlerinden bir duygu kırıntısının geçtiğini gördü ancak kendisini çabucak toparlamıştı. "Hayır," dedi kendinden emin bir şekilde. "Bilmiyorum."
"Evlatlık olduğumu sana daha önce hiç söylememiştim. Ve sen şaşırmadın. Bunu sana Sıla'nın da anlatmadığına eminim. Eğer böyle bir şeyi ağzından kaçırsaydı mutlaka gelip bana söylerdi."
"Gaye, inan ki saçma sapan olaylarına ayıracak vaktim yok. Çok yorgunum."
Çınar, arkasını dönüp gitmeye yeltendiğinde Gaye, hızlıca onun kolunu kavrayıp yerinde tutmayı başarmıştı. "İliğimi bağışladığım kişi sensin, değil mi?" diye sorduğunda kendinden çıkan soruya inanamıyordu. "Sıla'ya küçükken kanser geçirdiğini hafif sarhoşken anlatmıştın. Aynı gün bana hayatını kurtardığım için teşekkür etmiştin, şimdi hatırlıyorum."
"Gaye-..."
"Biz kardeş miyiz?" Çınar, sessizce ona bakmaya devam ederken Gaye'nin gözlerinden yaşlar dökülüyordu. "Cevap ver bana!" diye çıkıştı. "Sen benim abim misin?"
"Gaye," dedi Çınar sertçe. "Harika bir hayatın var. Annen de baban da seni çok seviyor. Arkadaşların seni çok seviyor. Başarılısın, belli ki bir yerlere geleceksin. Neden irdeliyorsun? Hayatın olduğu haliyle harika zaten. Sen neden bu güzel hayatın içine sıçmak için bu kadar meraklısın?"
"Çünkü gerçek ailemi merak ediyorum!" Gaye, burnunu çekerek Çınar'ın yüzüne bakmaya devam ederken genç adamın çenesini sıktığını görmüştü. "Beni neden yurda vermek zorunda kaldıklarını merak ediyorum. Neden ailemden ayrıldığımı merak ediyordum. Lütfen, cevap ver bana. Biz kardeş miyiz, Çınar?"
"Evet," dediğinde Gaye'nin bu şoku atlatabilmesi için ona yeteri kadar süre tanımadan sözlerine devam etti. "Biz kardeşiz. Ben senin abinim. O iliği bana bağışladın çünkü geberip gitmek üzereydim. Eğer yeteri kadar şey öğrendiysen-..."
"Neden bana söylemedin?" diye sordu Gaye kaşlarını çatarak. "Söylemek için onca zamanın vardı. Benim... Benim abim olduğunu söyleyebilirdin."
"Ya sonra?" diye mırıldandı Çınar acıyla. "Nasıl açıklayacaktım bu durumu sana?"
"Evlatlık olduğumu biliyordum. Açıklayabilirdin."
"Gerçek aileni merak edecektin ve ben sana o yıkımı yaşatamazdım."
"Hangi yıkımı?" Çınar'ın konuşmamak adına çenesini nasıl sıktığını gördüğünde onu hafifçe göğsünden ittirmişti. Elleri titriyordu. "Hangi yıkımı, Çınar?" diye sordu tekrar. Gözlerini kaçırdığını gördüğünde "Abi?" demişti. Çınar'ın bakışları anında Gaye'nin gözlerine döndü.
"Söyletme bana bunu, Gaye."
"Hayır, söyleyeceksin. Neden ailemden ayrılmak zorunda kaldım?" Çınar, dudaklarını birbirine bastırdığında Gaye, onu bir kez daha göğsünden ittirmişti. "Söyle!"
"Çünkü satıldın!"
Genç kız, duydukları karşısında donakalırken günlerce uykusuz kalan ve yorgun olan Çınar, ağzından çıkanlara bir saniye bile dikkat kesilmeden konuşmaya devam etmişti. "Ailenden ayrılmak zorunda kalmadın, Gaye. Bakamayacakları bir çocuğu dünyaya getirdiler ve henüz 1 haftalık bebekken seni çocuğu olmayan bir aileye sattılar. Yüzüne bile bakmadılar, sana bir isim bile vermediler. Ben ölüm döşeğindeyken bir kardeşim olduğunu hatırladılar ve hayatımı kurtarmak için seni kullandılar. İşin kötü yanı beni hayatta tutmak için neden bu kadar uğraştıklarını ben de bilmiyorum. Böyle bir ailenin içine doğdun işte."
Sarsıcı gerçekler karşısında Gaye'nin yapabildiği tek şey öylece durmaktı. Duyduklarını sindirmeye çalışırken titreyen ellerini de yumruk yapmıştı. Kaşları gayriihtiyari çatıldı. "Beni istemediler," diye mırıldandığında anlama süreci içerisindeydi. Duyduklarını dışından tekrar ederek kafasına sokmaya çalışıyordu. "Sevmediler. Sattılar."
Çınar, yediği haltı ancak şimdi anlıyordu. "Gaye..." diye fısıldadığında genç kızın kırık mavi gözleri gözlerini bulmuştu. Annesinin kopyasıydı.
"Ailem..." Gaye, acıyan boğazını yatıştırmak için yutkundu. "Senin abim olduğunu biliyor muydu?"
Çınar'ın sessizliği Gaye'ye yeterli cevabı vermişti. "Yani biliyorlardı. Abimle arkadaş olduğumu biliyorlardı."
"Ben istedim söylememelerini. Ailen seni çok seviyor, Gaye. Lütfen onlara kızma."
"Beni satın almışlar." Dudağını içten dişleyip ağlama hissini geri itmeye çalıştı ancak yaşlar gözlerinden dökülürken onları tutmak hiç kolay değildi. "Beni bir eşya gibi satın almışlar."
"Seni kurtarmak istediler. Parası olan kötü insanların elinde büyüyebilirdin, bunu istemediler. Seni o kadar çok sevmişler ki gerçek ailenden ayrılmak zorunda olduğunu düşünerek büyümüşsün. Sevgisizlik ihtimali hiç gelmemiş aklına. Onlara gönül koyma bu yüzden. Ailen de çaresizdi."
"Bu yüzden mi öğrenmemi istemedin?" Gaye, kafasını yana doğru eğip buğulu gözlerini abisine dikti. Sesi titriyordu. "Abim olduğunu bu yüzden mi söylemedin?"
Çınar, bakışlarını yere doğru çevirip "Evet," dedi. Gaye, yumruklarını sıkarak ona baktı. Karşısındaki kişi onun abisiydi. 6 yaşındayken onu kurtarmak için ameliyat olmuştu ve kurtardığı hayat sevgisizlik içerisinde senelerce büyümüştü.
Gaye birçok şey olabilirdi ancak bir nankör değildi. Ailesi onu sevgi içerisinde büyümüştü. Hiçbir şeyini eksik etmemişlerdi. Bir çocuğa hasret olan ailesi Gaye'yi evlatları olarak sevmişlerdi. Anne dediği kadının onu doğurmadığını bilse de bir an bile annesi olduğundan şüphe etmemişti. Ve karşısındaki adam, abisi...
Gerçek ailesi içinde sevgisizlikle büyümüştü. Gaye, kendisini onun için o kadar üzgün hissediyordu ki hıçkırıklarını tutamıyordu. O ailenin içine tıkılıp kaldığı için, kimse onu kurtarmadığı için büyük bir öfkeye kapılmıştı. Bir anda tüm bariyerlerini yıktı ve titrek çıkan sesiyle "Abi?" dedi.
Çınar, bakışlarını Gaye'nin gözlerine çıkardığında Gaye, kendisini daha fazla tutamayarak Çınar'a sarılmıştı. Başını abisinin omzuna gömüp sessizce ağlarken onu sarmalayan kollar ilk başta şaşkındı. Ancak şoku üzerinden attığı anda yılların hasretiyle kardeşinin bedenine sıkıca sarılmıştı.
Çınar, başını Gaye'nin boynuna gömüp kardeşinin kokusunu içine çekerken yüreği titremişti. Ona sarılmayı öyle çok istemişti ki... Ama Gaye hep mesafeli bir kızdı. Onu zorla kollarının arasına alamazdı. Şimdi böylesine ihtiyaç duyduğundan habersiz olduğu sarılmanın içerisindeyken omzundaki tüm yükler geçici bir süreliğine oradan kalkmıştı.
"Abim..." diye fısıldayarak genç kızın sarı saçlarının üzerine derin bir öpücük kondurdu. Geriye çekilip Gaye'nin yüzünü avuçlarken Gaye, gözlerini kırpıştırarak görüşünü netleştirmeye çalışıyordu. Ellerini Çınar'ın bileklerinin üzerine sardı.
"Hiçbir şeyin seni üzmesine izin verme, tamam mı abim? Sana sunulan fırsatları güzelce değerlendir."
"Ya sen? Ne olacak bundan sonra?"
Çınar, kardeşinin yanaklarındaki ıslaklığı silip burukça gülümsedi. "Benim için çok geç artık. Ama sen bunları düşünme. Hiçbir şeyi kafana takma."
"Ama-..."
"Sözümü dinle." Çınar, burnunu hafifçe çekip uzandı ve kardeşinin alnını öpüp bir adım geriye çekildi. "Benim artık annemin yanına dönmem gerekiyor."
Gaye, bir an için onu doğuran kadını görmek istemişti ancak buna hiç hazır değildi. Bu yüzden abisini kafasını sallayarak onayladıktan sonra öğrendiklerinin yüküyle omuzlarını çökertmiş, yürümeye başlamıştı.
Gözlerini adımlarından ayırmadan yürümeye devam ederken aklından tonlarca düşünce geçiyordu. Bir abisi vardı. Çınar, onun abisiydi ve gerçek ailesi...
Gaye'nin düşünceleri birinin onu kolundan çekip bir odanın içine sokmasıyla duraksarken genç kız, şaşkınca başını kaldırıp kolundaki parmakların sahibine baktı. "Egemen?"
"Gaye?" dedi onu taklit ederek. Gaye'nin kaşları çatılırken kolunu Egemen'in parmaklarından kurtardı ancak geriye çekilemedi. Çekilecek yeri yoktu. Bedenleri çok yakın duruyordu. Genç kızın nefesi kesilirken aklını zorlukla toparlayıp sordu. "Burada ne işin var?"
"Ben de aynısını sana soracaktım."
Egemen'in sesi Gaye'nin anlam veremediği bir öfke içerisinde çıkmıştı. Aralarındaki boy farkını azaltmak için ona doğru eğildiğinde Gaye, karnına yumruk yemiş gibi hissetmişti. Çenesini var gücüyle sıkan Egemen, dişlerinin arasından konuştu. "Ne olduğunu anlatacak mısın?"
"Ne olduğunu-..." Gaye'nin kaşları çatıldı, bir an için algılayamamıştı ancak Egemen'in Çınar ile arasındaki konuşmaya tanık olduğunu şimdi anlıyordu. "Ne kadarını duydun?"
"Ne önemi var?" diye sordu Egemen. "Gördüklerim yeterince açıklayıcıydı zaten."
"Sen neden bahsediyorsun ya?"
"Bunu ben değil, sen söyleyeceksin. Anlatsana, neden bahsediyorum ben?"
"Haddin olmayan şeylerden bahsettiğin kesin." Gaye, sinirle soluyup arkasındaki kapıya doğru döndü ve kapı koluna uzanıp açmaya çalıştı. Ancak Egemen'in kapıya bastırdığı eli yüzünden kapıyı açamamıştı. Yeniden ona dönüp "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye çıkıştı. "Buna hakkın yok!"
"Bunun farkındayım."
"O zaman? Çek şu elini, gideceğim."
"Sıla, Çınar'a âşık." Sesindeki üzgün ton Gaye'yi bir an için yanıltmıştı. Genç kız, yumuşak bir tonda "Evet," dedi. "Ama eğer kendini ve hislerini ona gösterirsen-..."
"Sen ne saçmalıyorsun?" diye sordu Egemen. "Neden Sıla'yla ilgili ima yapıp duruyorsun? Ona âşık olmadığımı göremiyor musun? Sıla benim sadece arkadaşım. Üstelik o Çınar'ı seviyor." Samimi olmayan bir tebessümle ekledi. "Senin sarıldığın Çınar hani. Saçlarını ve alnını öpen, yüzünü avuçlayan Çınar. Ve sen de bunu biliyorsun."
Gaye donup kalmıştı. Kendisini zorlukla toparlayıp sordu. "Sen ne demeye çalışıyorsun?"
"Açık değil mi?"
"Ben o türden bir arkadaş değilim. Senin hiçbir şey bildiğin yok. Her şeyi götünden uydurmuşsun."
"O sarılmayı götümden uydurmadığım kesin."
Gaye, çenesini sıkarak sinirle Egemen'e bakarken gözleri dolmuştu ancak ağlamamaya kararlıydı. "Bu seni hiç ilgilendirmez," dedi sertçe.
"Ama ilgilendiriyor." Egemen, diğer elini de Gaye'nin yanından kapıya yaslandığında genç kız iyice kapana kısılmıştı. Yüreği göğüs kafesinin içerisinde çırpınırken aldığı hızlı soluklar Egemen'in kokusunu burun deliklerinden içeriye dolduruyordu. Gaye'nin başı dönüyordu. Uyuşuk bir şekilde "Öyle bir şey yok," dedi. "Çınar benim..."
"Neyin?"
"Öyle bir şeyim değil," dedi Gaye çaresizce. Egemen gittikçe yaklaşıyordu ve aklı başından uçmuştu. Teninin sıcaklığını hissediyordu. Ona dokunmuyordu ancak hemen dibindeki bedeni yeteri kadar heyecan vericiydi zaten. Gaye, içine titrek bir nefes çekip son kozunu kullandı.
"Benim balıklarım var," diye mırıldandı. "Benden uzak dur."
"Denedim, olmuyor."
Gaye, gözlerini Egemen'in gözlerine çıkardığında mavi gözlerine çok daha yakından bakıyordu. Egemen, ikisi de farkında olmadan yüzleri arasındaki mesafeyi epey kapatmıştı. Bu yakınlık genç kızın dudaklarının şaşkınca aralanmasına neden olurken Egemen'in gözleri aralık, pembe dudaklara dönmüştü.
Bunu yapmaması gerekiyordu. Onu öpmeyi bu kadar istemesi çılgıncaydı. Deli gibi sinir olduğu, her geçen saniye onu daha çok sinir eden bir kızın yanında kendisini rahat ve huzurlu hissetmesi çılgıncaydı. Egemen, düşüncelerinden yorulup eğildi ve alnını Gaye'nin alnına yasladı. Mantığı o anda susmuştu.
Tek istediği onu öpmekti.
Ve onu ittirmesi, saçmaladığını söylemesi, bu akıl dışı harekete engel olmak için herhangi bir şey yapması için yeteri kadar süre tanıdığı Gaye, bunların hiçbirini yapmadığında Egemen, onun da bunu istediğini anlamıştı.
İkisinin de bariz bir şekilde istediği şeyi başlatmak için daha fazla direnemeyen Egemen, dudaklarını Gaye'nin dudaklarına bastırdığında hissettiği yumuşaklık tüm bedenine sert bir gerçek olarak çarpmıştı. Onu sadece istemiyordu. Ona sırılsıklam âşıktı.
Parmaklarını kızın çenesinin altına yerleştirip yüzünü hafifçe kaldırdı ve dudaklarını aralayıp o dudakların arasına yerleşti. O kadar uzun zamandır Gaye'ye ve ona karşı hissettiklerine direniyordu ki nihayet onu öperken kendini tüy kadar hafif hissediyordu.
Hayal bile edemeyeceği kadar tatlıydı. Bunu sürekli yapmak isteyeceği kadar tatlıydı ve Egemen'in bu dudaklardan ayrılası gelmemişti. Ancak öpüşmeleri derinleştiğinde ve ikisinin de nefesini tükettiğinde bu hissi daha fazla yaşayabilmek adına nefes almaya devam etmeleri gerektiğini düşünerek geri çekildi.
Ondan fazla uzaklaşamamıştı. Alnını yeniden genç kızın alnına yaslayıp "Anlat," diye fısıldadı. "Her şeyi anlat bana."
"Sen beni-..."
"Seni her şeyi anlat diye öpmedim. Seni öptüm çünkü sana âşığım. Muhtemelen söylemeyeceksin ama sen de bu yüzden bana karşılık verdin."
Gaye'nin yanakları alev alev yanarken Egemen, başını kaldırıp Gaye'nin saçlarının üzerine yasladı. "Hadi," diye fısıldadığında kızın tüm bedeni ürpermişti. Ayakta durabilmek için Egemen'in kollarından destek alıyordu. "Her şeyi anlat bana."
Gaye'nin dudakları aralandığında Egemen, uzanıp dudaklarını bir kez daha o dudaklara bastırdı. Kısa bir öpücüğün ardından geri çekildiğinde "Özür dilerim," diye fısıldamıştı. "Dayanamadım."
"Egemen-..." Sözleri yeniden Egemen'in dudakları tarafından bölünen Gaye, ellerini genç adamın yanaklarına yaslayarak dudaklarının arasında eriyip bitti. Onu ayakta tutan şüphesiz ki Egemen'in beline sarılan kollarıydı.
Yeniden geri çekilen Egemen "Sana hiç doyamayacağım," dediğinde ses tonu Gaye'nin yüreğini hoplatmıştı.
"Çınar benim abim," diyerek gerçeği bir çırpıda ağzından çıkaran Gaye, kafasını kaldırıp Egemen'in tepkisine baktıktan sonra Egemen'e her şeyi en başından anlatmaya başladı.
***
Ardıç: Neredesin?
Rüya çevrimiçi
(Görüldü.)
Rüya çevrimdışı
Ardıç: Rüya cevap versene
Ardıç: Neredesin?
Ardıç: Bu saate kadar ders çalışılmaz
Ardıç: Akşam yemeği vakti geldi
Ardıç: Annenler seni bekliyordur
Rüya çevrimiçi
(Görüldü.)
Rüya çevrimdışı
Ardıç: Kafayı yedirmek mi istiyorsun bana?
Rüya çevrimiçi
Rüya: Evet, bir sakıncası mı var?
Ardıç: Neredesin?
Rüya: Neredeysem oradayım
Ardıç: Hâlâ Alihan'la mısın?
Rüya: İşte bu seni hiç ilgilendirmez
Ardıç: İlgilendirdiğini söylemedim
Ardıç: Sadece sordum
Rüya: Ve ben de cevap vermedim
Ardıç: Almaya geleceğim seni
Ardıç: Neredesin, söyle
Rüya: Gerek yok
Rüya: Eve kendim de dönerim
Ardıç: Ders mi çalışıyorsunuz?
Rüya: Gibi gibi
Ardıç: Nasıl gibi gibi?
Rüya: Ders çalıştık
Rüya: Aynı bölümü istiyorduk, onunla aynı netleri yapsam yeter
Rüya: Bana kendi özel taktiklerini anlatıyordu o yüzden
Rüya: Sonra konuda dağıldı tabii
Rüya: Şu an ders çalışmıyoruz
Ardıç: Ne yapıyorsunuz?
Rüya: Bu lafı da hiç sevmem ama
Rüya: Sana ne?
Ardıç yazıyor...
Ardıç: Doğru, beni ilgilendirmez
Ardıç: Tamam o zaman
Ardıç: İyi eğlenceler size
Rüya: Teşekkürler
5 dakika sonra
Ardıç: Ne zaman döneceksin eve?
Rüya: Döndüğüm zaman
Ardıç: Tamam ama ne zaman?
Ardıç: Almaya geleyim seni
Rüya: Senin beni almana gerek yok
Rüya: Kendim dönerim
Ardıç: Ders çalıştıktan sonra yorgun olursun
Ardıç: Otobüsle gelirken uyuyakalır ve durağı kaçırırsın
Rüya: Alihan bırakır
Rüya: Uyuyakalırsam da uyandırır
Ardıç: Çocuğa zahmet etme, ben gelip alırım
Rüya: İstemez
Rüya: Senin yanında uyuyamam
Ardıç: Nedenmiş o?
Rüya: Kendimi o tehlikeye atamam da ondan
Rüya: Canının yine beni öpesi gelir falan, aman diyeyim
Ardıç yazıyor...
Ardıç çevrimiçi
Ardıç: Ne zaman döneceksin eve?
Rüya: Ağaçlar da bozulabiliyormuş demek ki
Rüya: Sürekli aynı şeyi sorup durduğuna göre
Rüya: Eve dönmemi bu kadar mı istiyorsun?
Rüya: Burada Alihan'la vakit geçirmeme katlanamıyor musun yoksa?
Ardıç: Ondan değil
Rüya: Tabii canım, değil
Rüya: Eğer eve dönmemi istiyorsan hemen çantamı toplar ve buradan kalkarım
Rüya: Ama öncesinde benim için bir şey yapman lazım
Ardıç: Söyle
Rüya: Daha kibar ol
Ardıç: Söyler misin?
Rüya: Kolundaki aslan dövmesi
Rüya: Anlamı ne?
Ardıç: Bir anlamı yok
Rüya: Öyle mi?
Rüya: O zaman ben şimdi çıkayım, gece 11'e kadar buradayım gibi görünüyor
Ardıç: Tamam, dur
Ardıç: Anlatacağım
Rüya: Dinliyorum
Ardıç: Çocukken Çınar babasından çok korkardı
Ardıç: Bir gün annemle o adam kavga ederken Çınar yine çok korktu
Ardıç: Havada fırlayan eşyalardan ve bağrışmalardan öyle çok korktu ki yanıma geldiğinde titriyordu
Ardıç: Onu yanıma aldım, battaniyeyi üzerine örttüm, sarıldım
Ardıç: Ve ormanların kralı aslanları anlatmaya başladım
Ardıç: Hiçbir şeyden korkmadıklarını, çok güçlü olduklarını anlattım
Ardıç: Ben de televizyonda öyle birkaç saniye görmüştüm, oradan aklımda kalmış
Ardıç: Ona ne zaman korkarsa bir aslan olmasını söyledim
Ardıç: Dövmemin anlamı bu yani
Rüya: Aslan dövmesini Çınar için mi yaptırdın?
Ardıç: Bir aslan kadar güçlü olabilmek için yaptırdım
Ardıç: Şimdi dönecek misin eve?
Rüya: Bir isteğim daha var
Ardıç: Dövmemin anlamını anlatırsam geleceğini söylemiştin
Rüya: Hayır, çantamı toplayıp kalkacağımı söylemiştim
Rüya: Ve çantamı toplayıp kalktım
Rüya: Geleceğimi söylememiştim
Ardıç: Ne istiyorsun?
Rüya: Kıyıda köşede unutulmuş bir instagram hesabın vardı
Rüya: Fotoğraf paylaşmanı istiyorum
Ardıç: Sebep?
Rüya: Gerçekten senden istediğim şeyi yapmıyorsun ama kalan her şey konusunda oldukça itaatkârsın
Rüya: Hoşuma gitti, kullanmak istedim
Rüya: Hadi, seni bekliyorum
Rüya: Fotoğrafı paylaş, ben de eve gideceğim
2 dakika sonra
Ardıç: Paylaştım
Rüya: Bakıyorum
Rüya: Kim çekti bu fotoğrafı?
Ardıç: Ezgi çekmişti zorla
Ardıç: Uzağa bakmamı söyledi, ben de onu kıramadım
Rüya: Bu kadar iyi bir fotoğrafçı olduğunu bilmiyordum
Ardıç: Şimdi gelecek misin eve?
Rüya: Evet
Ardıç: Tamam, nerede olduğunu söyle
Ardıç: Gelip alayım seni
Rüya: Hayır
Rüya: Kendim döneceğim
Ardıç: İstediklerini yaptım ama
Rüya: Eve dönmem için istediklerimi yaptın, evet
Rüya: Yine de senin gelip almanı istemiyorum
Rüya: Bu mesafeye alışsan iyi edersin, Ardıç
Rüya: Çünkü sen bana dürüst olana kadar böyle olacağız
***
ardicyuksel: 2
ruyasoyyigit beğendi
İyi akşamlar, ağaççıklarım. ♥