Sandıklara Saklı Anılar ("Sak...

By AslimAk

188K 17.1K 5.1K

"Murat," dedim yutkunarak. "Bitsin mi artık?" Sorum karşısında donup kaldı. "Asel... bitirmek bu kadar kolay... More

Tanıtım
~ Bir ~
~ İki ~
~ Üç ~
~ Dört ~
~ Beş ~
~ Altı ~
~ Yedi ~
~ Sekiz ~
~ Dokuz ~
~ On ~
~ On Bir ~
~ On İki ~
~ On Dört ~
~ On Beş ~
~ On Altı ~
~ On Yedi ~
~ On Sekiz ~
~ On Dokuz ~
~ Yirmi ~
~ Yirmi Bir ~
~ Yirmi İki ~
~ Yirmi Üç ~
~ Yirmi Dört ~
~ Yirmi Beş ~
~ Yirmi Altı ~
~ Yirmi Yedi ~
~ Yirmi Sekiz ~
~ Yirmi Dokuz ~
~ Otuz ~
~ Otuz Bir ~
~ Otuz İki ~
~ Otuz Üç ~
~ Otuz Dört ~
~ Otuz Beş ~
~ Final ~

~ On Üç ~

3.9K 411 142
By AslimAk

Merhaba, yine ben geldim ❤️

Her ne kadar çok okuyan olmasa da yazmadan duramıyorum ben :)

Keyifle okuyun ❤️

Akşamın geç bir saatinde çalışma odasında oturmuş proje ödevini bitirmeye çalışıyordum. Çalışıyorum diyordum çünkü yaptığım hiçbir çizimi beğenemiyordum. Bir kağıdı daha elimde buluşturup çöp kutusuna yolladığımda bakışlarım o gece defalarca kez olduğu gibi masanın üzerindeki saati bulmuştu. Gece yarısına az kalmıştı.

Murat ise hâlâ dönmemişti.

En son öğlen konuşmuştuk. Tek bildiğim yurtdışından gelen iş ortakları ile akşam yemeğine çıkacaklarıydı. Geç kalacağını bana haber vermek istemişti. Fakat bu kadar gecikeceğini asla düşünmemiştim.

Elim bir kez daha telefonuma uzandı. Rehberdeki ismine tıklayıp telefonu kulağıma götürdüm. 'Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor...' sesini duyduğumda sıkıntıyla oflamadan edemedim. Yavaş yavaş içime endişe tohumları ekilmeye başlanmıştı üstelik. Saat çok geç olmuştu.

Ellerimi sinirle saçlarımın arasından geçirirken biraz daha bu şekilde beklemeye dayanamayacağımı biliyordum. Ani bir kararla odadan çıkıp merdivenleri inmeye başladım.

Zorunda kalmadıkça Mercan ailesiyle bir araya gelmemeye çalışıyordum aslında. Canan babaanne harici kimseyle anlaşamıyordum bu evde. Onların da benimle anlaşmaya gönülleri yoktu zaten.

Salondan içeri girdiğimde Semra Hanım ve kızı Selin'i sohbet ederlerken buldum. Beni fark ettiklerinde yüzlerindeki gülümseme soldu ve birbirlerine imalı bir bakış fırlatmayı unutmadılar.

Bu kadınların benimle olan dertlerini anlayamıyordum. Üç ay olmuştu. Murat ile evlenmemizin üzerinden üç ay geçmişti. Ama bu sürede onların tavırlarında hiçbir değişiklik olmamıştı.

"İyi akşamlar," dedim yanlarına yaklaşırken.

Aslında akşamı geçeli çok olmuştu, resmen saat gece yarısını gösteriyordu.

Boş tekli koltuğa geçip oturdum. Konuya nasıl girmem gerektiğini bilemiyordum. Üstelik karşımdaki ikili işimi hiç kolaylaştırmıyorlardı. Ben yanlarına geldiğimden beri suspus olmuşlardı.

"Saat geç oldu ve Murat hâlâ eve gelmedi. Telefonuna da ulaşamıyorum. Acaba başına bir iş gelmiş olabilir mi?" diye sormayı başardım sonunda.

Selin ve Semra Hanım benim bu sorum üzerine birbirlerine bakıp gülümsediler. Sanki benim bilmediğim bir şey biliyor gibiydiler.

"Eminim endişe etmeni gerektirecek bir durum yoktur ortada," dedi Semra Hanım.

"Bence de endişelenmene gerek yok. Ama eğer çok merak ediyorsan, yanındakilerden birini arayıp nasıl olduğunu sorabilirim. İş ortaklarıyla yemeğe çıkacaktı değil mi?"

Sonunda rahat bir nefes alarak başımı salladım. "Evet, yemeğe gideceklerdi."

"Tamam, şimdi nasıl olduğunu öğreniriz."

Selin telefonunda bir numarayı tuşlayarak kulağına götürdüğünde ben de meraklı gözlerle onu izlemeye devam ediyordum.

"Alo, Berrak abla?" dediğinde kaşlarım çatıldı. Berrak'ın bu konuyla olan ilgisini anlamamıştım. "Ağabeyime ulaşamıyoruz da, senin yanında mı acaba?"

Selin bir süre durup karşıdan gelen cevabı dinledi. "Öyle mi? Peki ne zaman eve gelir?"

Oturduğum yer birdenbire dikenden bir yatak olmuş gibi ayağa fırladım. Murat'ın o kadının yanında olduğuna inanamıyordum. İnanmak istemiyordum.

Selin telefonu kapattıktan sonra bana alaycı bakışlarla baktı. "Ağabeyim iyiymiş. Yemekten sonra adamlar bir eğlence mekânına gitmek istemişler. Berrak ablayla ağabeyim de onlara eşlik etmek zorunda kalmışlar. Ağabeyim biraz içkiyi fazla kaçırmış sanırım, ama birazdan yola çıkacaklarmış."

Duyduklarıma inanamadım bir an. Şu anda aynı kişiden mi bahsediyorduk? Çünkü benim tanıdığım Murat bu kadar sorumsuz biri olamazdı!

"Artık endişelenmene gerek yok," dedi o anda Semra Hanım. "Oğlum olması gerektiği yerdeymiş."

Kadının sözlerinin altında yatan ima çok açıktı. Zamanında Murat ile Berrak'ın evlenmelerini çok istemiş biriydi o. Bu konu üzerinden bana saldırma şansını ıskalamaması normaldi.

"Teşekkürler," dedim hissiz bir ses tonuyla.

Geldiğimin aksine daha yavaş ve yıkılmış bir halde merdivenleri çıkmaya başladım. Yarı yola geldiğimde odasından çıkan Canan babaanneyle karşı karşıya kalmıştım. "Asel? Kızım iyi misin?" diyerek yanıma yaklaşarak elini yanağıma koydu. "Yüzün bembeyaz olmuş. Gözünün feri de kaçmış. Gel bakalım sen şöyle."

Canan babaannenin elimden tutup beni odasından içeri sokmasına izin verdim. İtiraz edecek halim yoktu. Kendimi öylesine yıkılmış ve ihanete uğramış hissediyordum ki, ne yapacağımı iyice şaşırmıştım.

Canan babaanne beni odasındaki üçlü koltuğa oturttuktan sonra elime bir bardak su tutuşturmuştu. "Hadi, iç kızım."

Bana denileni yaparak kuruyan dudaklarımı o suyla ıslattım. Bakışlarımı ise halıya dikmiştim. Az önce duyduklarımı kelimesi kelimesine aklımdan geçirmeden edemiyordum.

Murat o kadının yanındaydı. O kadınla birlikte önce yemeğe sonra da bir eğlence mekânına gitmişti. Benim ise bundan haberim yoktu. Bunu bana söylemeye gerek bile görmemişti.

"Asel? Ne oldu güzel kızım? Kim üzdü seni?"

Gözlerimi kırpıştırarak bakışlarımı Canan babaannenin yüzüne çıkardım. Dudaklarımı araladığımda ağzımdan tek bir kelime çıkartmayı bile başaramadım. Onun yerine küçük bir hıçkırık kopup geldi tâ yüreğimden. Gözlerimden birbiri ardına süzülen yaşlarla ise görüşüm iyice bulanıklaşmıştı.

"Ah yavrum," diyerek önce yüzümü o pamuk eliyle okşadı. Sonra o anda en çok ihtiyacım olan şeyi yaptı. Beni kendisine doğru çekerek, bağrına bastı. Yüzüm göğsüne gömülürken, omuzlarım hâlâ hıçkırıklarla sarsılmaya devam ediyordu. "Ağla güzelim, ağla da rahatla."

Kollarımı beline dolayarak doya doya ağladım. Aylardır içimde tuttuğum acıları gözyaşlarımla dışarı akıtıyordum sanki. Beni üzen her şeyden bir an önce arınmak, kurtulmak istiyordum.

Bir süre sonra yaşlarım dinmiş, hıçkırıklarım kesilmişti. Şimdi sadece Canan babaannenin göğsüne sığınmış bir şekilde iç çekiyordum. O bir eliyle saçlarımı okşuyor, diğeriyle ise sırtımı beni sakinleştirmek istercesine sıvazlıyordu.

"Murat mı üzdü seni?" diye sordu bir süre sonra.

Bu soruya bir cevap vermek istemiyordum. Sonuçta torunuydu ve beni üzen aslında Murat değil, kendimdim. Ben kendi kendimi üzmüştüm.

"Sen cevap vermesen de, bu yaşların sebebi Murat'tan başkası olamaz. Ben her şeyin farkındayım. Aylar önce bu eve gelen o neşeli kız değil şu anda bana sığınan kişi."

Bir cevap vermemi beklermiş gibi bir süre susup bekledi. Sonra kaldığı yerden sözlerine devam etti.

"Murat, hiçbir zaman asi bir evlat olmadı. Tam tersine her zaman anne ve babasına örnek bir evlat olmak için uğraştı. Oldu da... Tek bir konuda onları memnun etmeyi başaramadı sadece. O da seçtiği meslekti."

Bunu biliyordum. Murat bana mesleğini ne denli sevdiğinden defalarca kez bahsetmişti.

"Şu an üstünde çok fazla yük var Murat'ın. Yapmak istemediği bir işi yapmaya çalışıyor. Bunu yaparken de zorlanıyor. Bocalaması bu yüzden. Evli bir adam olarak nasıl davranmasını bilemiyor da olabilir. Ama emin ol, Murat'ın üzmek isteyeceği en son kişi sensin."

Kendimi güçlükle de olsa Canan babaannenin sıcaklığından uzaklaştırdım. Başımı kaldırıp yüzüne doğru bakarken, yanaklarımdaki ıslaklığı kurulamaya çalışıyordum. "Sanırım biz... evlilik konusunda çok acele ettik", dedim sonunda bir süredir aklımda olan düşünceyi dile getirerek.

Canan babaanne yüzüme düşen bir tutam saçımı okşayarak kulağımın arkasına yerleştirdi. "Ben öyle düşünmüyorum," dedi gülümseyerek. "Sen hayatına girdiğinden beri Murat sürekli gülümsüyor. Oysa senden öncesinde hep asık suratıyla dolaşırdı etrafta. Şu an hayatında onu mutlu eden tek şey sensin Asel. Bana inan. Torunum senin sayende yaşama sevincine geri kavuştu."

Bu duyduklarıma inanmayı deli gibi istesem de, bir süredir aklımda olan şüpheler bana engel oluyordu. O davetin üzerinden iki ay kadar bir zaman geçmişti ve ben hâlâ Murat'a duyduklarımı soramamıştım. Korkmuştum çünkü... Alacağım cevaptan korkmuştum. Ama şimdi keşke bu kadar korkak olmasaydım diyordum kendime.

"Asel," diyerek içine düştüğüm düşüncelerden beni çekip çıkardı bir kez daha. "Murat'a güven kızım. Canını sıkan şeyleri onunla açık yüreklilikle paylaşırsan, eminim derdine derman olacaktır."

Başımı sallayarak onayladım. Sonra gözlerinin içine minnettar bir bakışla baktım. "Teşekkür ederim babaanne. Bu eve geldiğimden beri bana hep destek oldun. Bu benim için çok kıymetli."

Omzumdan tutup beni tekrar kendine doğru çekip sıkıca sarıldı. "Sen de benim bir torunumsun. Bu durum asla değişmeyecek. Murat benim için ne ise sen de o'sun. Bunu sakın unutma güzel kızım. Başın ne zaman sıkışacak olursa, bana gelmekten de çekinme. Senin için elimden gelen ne varsa yapmaya hazırım ben."

***

Bir süredir yatakta uyanık bir şekilde yatıyordum. Gözümde bir gram uyku yoktu. Murat'ı beklerken aklımdan geçenler uyumamı mümkün kılacak gibi değildi zaten.

Canan babaanneyi dinleyerek Murat'la her şeyi açıkça konuşmaya karar vermiştim. Aklımdaki şüphelerle bu evliliği daha fazla sürdürmeme imkân yoktu çünkü.

Murat sonunda odadan içeri girdiğinde ayakta zor duruyordu. Yattığım yerde biraz doğrulduğumda Murat da bedenini külçe gibi yatağın üzerine bırakmıştı.

Sarhoştu.

"Murat?" diyerek omzundan tutup sarstığımda gözlerini açacak hali bile yoktu. Ondan gelen alkol kokusuyla yüzümü hoşnutsuzca buruşturmadan edememiştim.

"Murat, kalk bir duşa gir. Bu şekilde yatamazsın!" dedim sinirle ama beni duyduğundan şüpheliydim. Ondan hâlâ bir cevap gelmemesi üzerine sinirle yataktan çıktım. Bir saat önce ağlarken, şimdi sinirden kuduruyordum. Beyefendi ben burada onun için endişelenirken, beni umursamayarak içip eğlenmişti demek ki.

"Kalksana," dedim bir kez daha kolundan tutup sarsarken. Yine kalkmadı. Tam tersine beni kolumdan tutarak, yanına uzanmamı sağladı. Kendimi birden tekrar yatakta hemen kolunun üzerinde yatar bir halde buldum. Şaşkınlığı üzerimden atamadan da o sevdiğim ela gözlerini araladı. Odayı sadece salondan gelen ışık aydınlatıyordu. Loş ışık altında bir süre sadece gözlerimin içine bakmayı sürdürdü. Sonra elinin tersiyle yanağımı okşadığını hissettim. Bir anda donup kalmış gibiydim. Az önceki sinirli halimin yerinde yeller esiyordu.

"Niye bu kadar güzelsin?" diye fısıldadığında ne diyeceğimi bilememiştim.

"Sarhoşsun. Duşa girmen lazım."

"Çok güzelsin. Ben seni haketmiyorum."

Kaşlarım duyduğum bu cümleyle çatıldı. "Murat, ne diyorsun sen?"

"Seni kendi cehennemime çekmeye hakkım yoktu." Adeta sayıklar gibiydi. Şu anda benimle konuştuğundan bile emin değildim aslında. "Ama ne yapsaydım?" dedi sonra o da benim gibi çattığı kaşlarının arasından yüzüme bakarken. "Sen olmadan dünyamı güzelleştirmem mümkün değildi. Bencilce de olsa, benimle ol istedim."

"Murat, gerçekten çok sarhoşsun."

Alnını alnıma yaslayarak gözlerini kapattı. "Özür dilerim," diye fısıldadı son bir kez. Sonrasında sızıp kaldı. Ben ise içime çöreklenen sıkıntıyla bir kez de onun kollarının arasında ağladım.

Sanırım aylar öncesinde büyük bir hata yapmıştım.

Bilmeyerek de olsa yaralı bir adama yarabandı olmayı seçmiştim.

Continue Reading

You'll Also Like

31.9K 1.4K 25
"Dolunayın aydınlattığı, soğuk bir gecede, özgürce esen rüzgarın, yüzünüze çarptığı anda verdiği huzur paha biçilemezdir." Hayatta en çok sevilmeyi...
529K 39.7K 45
🌺 ~ " Muâşaka Serisi " ~ 🌿 -Çünkü ben senelerdir başımı yastığa koyduğumda, benden çalınan hayatımın acısını masal ederek daldım zehir zemberek rüy...
1.3M 62K 25
Ben kim miydim? Ben gelip geçtiğim, adımımı değdirip kendimi kazıdığım bu topraklarda bahtsız bir bedeviden fazlası değilim. Yaptığım tek hatan...
542K 43.9K 34
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...