Sandıklara Saklı Anılar ("Sak...

By AslimAk

188K 17.1K 5.1K

"Murat," dedim yutkunarak. "Bitsin mi artık?" Sorum karşısında donup kaldı. "Asel... bitirmek bu kadar kolay... More

Tanıtım
~ Bir ~
~ İki ~
~ Üç ~
~ Dört ~
~ Beş ~
~ Altı ~
~ Yedi ~
~ Sekiz ~
~ Dokuz ~
~ On ~
~ On Bir ~
~ On Üç ~
~ On Dört ~
~ On Beş ~
~ On Altı ~
~ On Yedi ~
~ On Sekiz ~
~ On Dokuz ~
~ Yirmi ~
~ Yirmi Bir ~
~ Yirmi İki ~
~ Yirmi Üç ~
~ Yirmi Dört ~
~ Yirmi Beş ~
~ Yirmi Altı ~
~ Yirmi Yedi ~
~ Yirmi Sekiz ~
~ Yirmi Dokuz ~
~ Otuz ~
~ Otuz Bir ~
~ Otuz İki ~
~ Otuz Üç ~
~ Otuz Dört ~
~ Otuz Beş ~
~ Final ~

~ On İki ~

4.1K 373 74
By AslimAk

Keyifli Okumalar ❤️

Selin'den öğrendiklerimden sonra gece benim için bir bakıma bitmiş sayılırdı. İçim kan ağlarken tanımadığım insanlara gülümsemeye devam etmem nasıl mümkün olabilirdi ki zaten?

Bu saatten sonra benim hakkımda düşündükleri de beni hiç ilgilendirmiyordu.

O an için tek isteğim içimin yangınını bir an önce söndürebilmekten ibaretti.

Sanki bu ancak aklımı uyuşturursam mümkün olurmuş gibi geldiğinden, gecenin geri kalan kısmında elimdeki kadeh hiç boş kalmadı.

Içtim.

Selin'den duyduğum sözleri unutana dek içmek istedim ama unutamadım. Zihnimi uyuşturmayı bir türlü başaramadım.

O can acıtıcı kelimeler hâlâ yerli yerinde duruyorlardı.

Elbette duyduklarıma inanmak istemiyordum. Beni bir türlü kabullenemeyen insanların bana sadece doğruları söyleyeceklerini de düşünmüyordum.

Yalan olmalıydı. Selin yalan söylemişti. Diğer ihtimali kabullenemezdim.

"Balım," diyerek sonunda bir karısı olduğunu hatırlayan Murat Mercan, kolunu belime dolamıştı. "Çok hızlı gidiyorsun, bence artık içmemelisin."

"Hâlâ her şeyi hatırlayabildiğime göre çok içmiş olamam," dediğimde kelimeler artık dudaklarımdan zor dökülür hale gelmişti. Galiba sarhoş olmuştum. Peki eğer sarhoş olduysam neden hâlâ duyduklarım canımı yakıyordu?

Durumu anlayan kocam, "Odaya çıkmamızın zamanı geldi anlaşılan," dedi.

Elimden tutup beni peşinden sürüklemesine izin vermeyip, hızlı bir atakla dokunuşundan kurtuldum. "Ben hiçbir yere gitmiyorum. Henüz daha eğlenmeye başlamadım bile."

Benim bu yüzümle ilk kez karşılaşan Murat bir an için dilini yutmuş gibi kalakaldı. O sırada yanına ex nişanlısı da teşrif etmişti. İşte şimdi tam olmuştuk!

Sahi, neden beni resmi olarak bu kadınla tanıştırmamıştı? Acaba Murat ona karşı bir şeyler mi hissediyordu? Belki de hislerine rağmen sırf anne ve babasına baş kaldırabilmek adına onun yerine benimle evlenmişti. Selin belki de haklıydı.

O an kafam o kadar allak bullaktı ki, düşüncelerimin saçmalığını bile göremiyordum.

"Bir sorun mu var Murat?" diye sordu esmer güzeli.

"Yok, hayır Berrak. Eşim alkolü biraz fazla kaçırdı sadece."

Berrak adındaki kadın bu sefer bana doğru döndü. Birdenbire onun inceleyici bakışlarını üstümde hissetmek sinirlerimi daha çok germişti. "Merhaba Asel, seninle daha önce tanışma fırsatımız olmamıştı. Ben Berrak. Murat'ın çocukluk arkadaşıyım."

Kadının bana uzattığı ele şaşkınlıkla bakakaldım. Bir zamanlar evleneceği adamın karısıyla tokalaşmak da ne demek oluyordu? Bu nasıl bir midesizlikti?! O eli sıkmak istemiyordum ben! Hem zaten midem de beni yarı yolda bırakacakmış gibiydi. Ağzımda hissettiğim acı tatla hemen elimi dudaklarıma bastırdım.

"Asel?"

"Affedersiniz!"

Murat'ın endişeli halini yok sayarak adımlarımı giriş kattaki lavaboya doğru yönlendirdim. İçeri girer girmez hemen klozete doğru eğilip içimde ne var ne yoksa çıkardım. O sırada nazik ellerin yüzüme düşen saç tutamlarını çektiğini hissettim. Ayıldığımda içine düştüğüm bu durum yüzünden utanacağımı çok iyi biliyordum. Ama zihnim hâlâ bulanıkken, olup bitenlerin çok da farkında sayılmazdım.

"Ah Asel," dedi Murat endişeyle. "Niye bu kadar içtin sanki?"

'Senin yüzünden!' dememek için dişlerimi sıktım. Selin'den duyduklarımı Murat'a sormaya henüz hazır değildim.

Sonunda biraz rahatladıktan sonra Murat'ın da yardımıyla çöküp kaldığım yerden doğruldum ve elimi yüzümü yıkamak için lavaboya doğru yöneldim.

"Daha iyi misin güzelim?"

Murat yüzümü özenle yıkayıp kurularken, endişeli bakışlarını gözlerimin içine yöneltmişti.

"İyiyim," diyebildim sadece. "Biraz hava almak istiyorum."

Bu haldeyken o kalabalığın içerisine geri dönemezdim. Özellikle o kadınla tekrar muhattap olmaya hiç hazır değildim.

"Tamam, gel biraz dışarı çıkalım seninle."

Murat kolunu belime dolarken ben de başımı omzuna yaslamaktan kendimi alamadım. Onun kokusunu içime çekerken huzurla dolduğumu hissediyordum.

Birlikte davetlilere görünmeden dış kapıdan çıkıp bahçeye indiğimizde ciğerlerim bu sefer ihtiyaç duyduğu temiz havaya kavuşmuştu. Murat'ın kollarından kurtulup öne doğru birkaç adım attığımda, başımı kaldırarak  gökyüzüne baktım. Yaz artık bize veda etmiş, yerini sonbahara bırakmıştı. Bu aylarda ağaçlardaki renk cümbüşünü görmek beni hep mutlu ederdi. Doğa insanıydım ben. Dört duvar arasında kalmak beni boğardı. Belki de bunun sebebi bu zamana kadar bir yuva sıcaklığını hiç tatmamış olmamdı. Yuva ne demek bilmediğimden dışarıda vakit geçirmeyi daha çok seviyordum.

"Üşüyeceksin, artık içeri girelim."

Murat'ın omzuma ceketini bırakmasıyla gözlerimi açıp ona doğru döndüm.

Bakışlarımız buluştuğunda gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Selin'in sözleri hâlâ beynimin içindeydi. Murat'ın beni sevdiği için değil de, ailesine baş kaldırmak için benimle birlikte olduğu düşüncesine katlanamıyordum. Ama aynı zamanda cesur olup, ona bunu soramıyordum da.

Korkuyordum.

Ben Murat'ı daha önce hiç kimseyi sevmediğim kadar çok seviyordum. Onun benimle sadece bir amaç için evlendiğini bizzat onun ağzından duymaya hazır değildim. Buna hiçbir zaman hazır olamazdım.

Birden yüzümde hissettiğim damlayla gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. Yağmur çiseliyordu...

"Yağmur yağıyor, hadi içeri girelim güzelim."

Murat'ın koluma değen elinden kurtulup bir iki adım geriye kaçtım. Oldum olası yağmuru severdim. Yağmur altında durup ıslanmaya ise bayılırdım. Sanki bu sayede tüm dertlerimden arınırmış ve içim huzurla dolarmış gibi hissederdim.

Peki ya o yağmurdan sonraki toprak kokusu? Özellikle o koku beni mest ederdi işte.

Kollarımı iki yana açarak yüzümü bir kez daha göğe doğru kaldırdım. Yağmur damlaları gittikçe çoğalırken, Murat'ın sesini bir kez daha duydum.

"Güzelim hastalanacaksın! Hadi içeri girelim."

"Bir şey olmaz," diyerek iç çektim. "Hadi sen de bana eşlik et. Senin de için huzurla dolsun. Buna benden daha çok ihtiyacın var bence."

"Asel sırılsıklam oldun! Gel buraya."

Sanki küçük bir çocuğu azarlar gibiydi ses tonu. Acaba gerçekten öyle miydim onun için? Baş etmek zorunda olduğu, daha olgunlaşamamış küçük bir kız çocuğu muydum? Yoksa aşkından deliye döndüğü ilk ve tek kadın mıydım?

Birden yerle bağlantımın kesildiğini hissetmemle panik içerisinde gözlerimi açtım. Murat beni kucağına almış, içeriye taşıyordu.

"Murat, indir beni! Ben yağmur damlalarını hissetmek istiyorum!" diye söylensem de kocamın beni duyduğu yoktu.

"Bu gecelik bu kadar yeter bence! Şuna bak, sırılsıklam oldun!" diye ağzının içinde homurdandı. Onun bu hali karşısında dudaklarımın arasından kaçan kıkırtıya engel olamadım. Çok tatlıydı.

Murat yine davetlilere görünmeden odamıza çıkan merdivenlere doğru yöneldi. Dışarıdaki soğuktan sonra beni kuşatan sıcaklık karşısında bulunduğum kollar içerisinde iyice mayışmıştım. Başımı kocamın göğsüne bırakırken, Murat da çoktan yatak odamızdan içeri girmişti.

Beni yatağa bıraktıktan sonra dolaptan temiz iç çamaşırları ve bir pijama takımı çıkarıp yanıma geldi. "Hadi üstündekileri çıkar, ben de havlu getireyim de seni kurutup giydirelim, yoksa hastalanacaksın."

Yanımdan kalkıp banyoya yöneleceği sırada onu elinden tutup durdurdum. Murat başını kaldırıp gözlerimin içine baktığında içimdeki hislere engel olamadım. Murat'ı tekrar yanıma oturtup, kucağına çıktım. Elleri şaşkınlıkla belimi sardığında, o da en az benim kadar sırılsıklam bir haldeydi. Kendinden önce beni düşünmesi bile mutlu olmama sebepti.

Dudaklarımı ısırırken ayık kafa cesaret edemeyeceğim şeyleri yapma konusunda aşırı istekliydim o anda.

Elim önce kravatına gitti. Gözlerinin içine en arzulu bakışımla bakarken o kumaş parçasını aramızdan çektim. Sonra üst düğmelerden başlayarak gömleğinin düğmelerini tek tek açtım.

"Asel?" dedi Murat boğuk sesiyle.

Şu anda bana ne olduğunu kafasında sorguladığını biliyordum. Aynı zamanda benim bu halimden etkileniyordu da. Beni arzuluyordu... Bunu görmek kırılmış gururuma merhem görevi görüyordu şu anda.

"Sen de ıslaksın. Seni de kurutmamız lazım," diye mırıldandığımda derin bir iç çektiğini işittim.

"Aşağıda misafirlerimiz var. Onları yolcu etmem gerekiyor."

Murat'ın beni bu odada yalnız bırakıp o kadının yanına döneceği düşüncesi delirmem için yeterli bir sebepti. Gitmeyecekti... Murat, burada benimle birlikte kalacaktı! Bunun için her şeyi yapmaya hazırdım.

Üstündeki gömleği tutup çıkardıktan sonra avuç içlerimi sert göğsüne bastırdım. "Annenler ilgilenirler. Zira kocacığım," diyerek bakışlarımı gözlerinin içine odakladım. "... bu gece seni bırakmaya hiç niyetim yok benim."

Murat gözlerimdeki kararlı ifadeyi kaçırmamış olacak ki, dudaklarında serseri bir sırıtış belirdi. Eli elbisemin fermuarına uzanırken, "Beni delirtiyorsun! Resmen tüm ayarlarımla oynuyorsun ama bu tuhaf bir şekilde hoşuma gidiyor," dedi.

Fermuarı indirip elbiseyi üstümden çıkardığında sadece iç çamaşırlarımla kalmıştım ve hâlâ kucağında oturuyordum. Ellerini kalçalarıma indirip beni kendine daha çok bastırdığında, beni ne kadar arzuladığını daha net hissetmiş de oldum. Dudaklarımdan zevk dolu bir inleme firar ettiğinde Murat'ın dudakları dudaklarıma kapandı. Nefes almadan öpüşüyorduk. Bu sırada ellerimiz de hiç rahat durmuyordu. Ben saçlarını okşayıp çekiştirirken, Murat da boynumda oyalanıyordu. "Kokun beni deli ediyor," diye fısıldadıktan sonra burnunu ıslak saçlarımın arasına gömdü.

O sırada nedendir bilmem dudaklarımın arasından, "Murat, beni seviyor musun?" sorusu döküldü.

Murat boynumdan aşağılara yönelttiği öpücükere hiç ara vermeden, "Seviyorum, senin için deli oluyorum," diye fısıldadı.

"Benimle, beni sevdiğin için mi evlendin?"

Murat kısa bir an duraksasa da, belimden tutup beni yatağa yatırmadan önce, "Seninle, sensiz yapamayacağımı anladığım için evlendim. Çünkü sana âşığım," cevabını verdi.

Duymak istediğim cevaptı bu. Mutlu bir şekilde kollarımı Murat'ın boynuna dolarken, bu sefer dudaklarımızı tutkuyla buluşturan kişi bendim. Buradan artık dönüş yoktu.

Aşağıda konuklarımız varken biz çoktan kendi iki kişilik dünyamıza çekilmiştik. Birbirimize dokunurken aklımızın başımızdan uçması kadar doğal bir şey yoktu bana göre. Murat'la keşfettiğim hislerin sonuna kadar tadını çıkarmaya kararlıydım ayrıca.

Çünkü o benim sevdiğim adamdı, ben ise onun sevdiği kadın.

Murat üstümüzdeki fazlalıkların hepsinden kurtulduktan sonra bacaklarımı onun için aralayarak, onu tekrar kendime doğru çektim. Dudaklarımız bir kez daha buluştuğunda elleri de kalçalarımı bulmuştu. Bedenlerimizi tek hamleyle birleştirdiğinde ikimiz de hissetiğimiz hazla inledik. Önce yavaş, sonra zevkten kendini kaybetmiş bir şekilde içimde hızlı bir şekilde hareket ederken tırnaklarımı sırtına geçirmekten kendimi alıkoyamamıştım. Hissettiğim zevk çok fazlaydı. Zaman zaman bu duyguyla baş edemeyeceğim kadar fazla...

"Balım," diyerek yüzümün dört bir yanına öpücüklerini kondurdu Murat. Hâlâ ıslak olan saçlarımı boynumdan çekerek dudaklarını bu sefer şah damarıma bastırdı.

"Murat, beni sevdiğini söyle!" dedim nefes nefese. 'Ben bunun gerçekliğine inanana kadar beni sevdiğini söyle' diye geçirdim içimden.

"Çok seviyorum, her şeyden çok."

Son bir hamleyle hem kendini hem de beni doyuma ulaştırmayı başardıktan sonra nefes nefese üstüme yığılıp kalmıştı. Benim ellerim ise zevkle dağıttığım saçları buldu hemen. Birdenbire benim de üstüme bir yorgunluk çökmüştü. Kolumu kıpırdatacak mecalim kalmamıştı. Gözlerim kapanmaya başladığında ise, Murat'ın, "Balım, uyuma. Önce duşa girelim," dediğini işittim.

"Sonra," diyerek ona sarılmaya devam ettim. "Sonra... çok uykum var."

Yatakta sırtüstü dönüp beni  de üzerine çekti. Kollarını sıkıca bedenime dolarken, alnıma küçük bir öpücük kondurdu. "Tamam güzelim. Biraz uyu, sonra alırız duşumuzu."

Büyük bir memnuniyetle söylediğini yaptım. Onun kokusuna bulanmışken huzurlu bir uykuya kendimi teslim ettim.

***

Üşüyordum... çok üşüyordum. Ama sebebini bilmiyordum. Gözlerimi açmaya çalışsam da, başarılı olamıyordum. Sanki birileri hareketlerimi kısıtlamış gibiydi.

"Asel? Asel sen yanıyorsun!"

Murat'ın sesini duyuyor, ama algılayamıyordum. Kollarımı çıplak vücuduma sıkıca dolayarak, "Çok... üşüyorum," diye mırıldandım. Üstümü neden örtmüyordu?

"Ah be güzelim, hasta olacaksın demiştim sana."

Gelen seslerden Murat'ın yataktan kalktığını anlamıştım.

"Murat, çok üşüyorum," dedim yine titreyerek.

"Tamam balım, geçecek."

Bir süre sonra tekrar sesini duydum ama bu sefer muhattabı ben değildim.

"Alo, Gökhan abi? Abi karımın çok ateşi var. Müsaitsen gelebilir misin?"

Bir süre durup karşıdan gelen cevabı dinledi.

"Anladım abi. Peki dediğini deneyelim, eğer ateşi düşmezse seni tekrar ararım. Sağ ol, görüşürüz."

Murat telefonu kapattıktan sonra tekrar yanıma gelerek beni kucağına aldı. Hemen vakit kaybetmeden kollarımı boynuna dolayıp, sıcaklığına daha çok sığındım. "Murat," diye sayıklarken sevdiğim adamın dudaklarını saçlarımın arasında hissettim.

"İyileşeceksin birtanem."

Birlikte banyodan içeri girdik. Aynı şekilde benimle birlikte duş kabinine girdiğinde güçlükle de olsa gözlerimi araladım. Sonrasında Murat'ın da desteğiyle iki ayağımın üstünde durmaya başladım. "Üşüyorum," diyerek kollarımı sıkıca beline doladım. Onun teninden uzaklaştığım her an çok daha fazla üşüyordum.

Murat'ın musluğu açmasıyla birden tepemden aşağı buz gibi suyun akmasıyla tir tir titredim. "Çok soğuk," diyerek tüm gücümle duş başlığının altından kaçmaya çalışsam da, sevgili kocam kollarını bedenime sıkıca dolayarak bana engel olmayı başardı.

"Dayan güzelim, ateşini düşürmemiz için bu gerekli."

"Ama çok soğuk," derken dişlerim birbirine vuruyordu artık titremekten.

"Sarıl bana," diyerek bedenlerimizin arasında hiçbir mesafe kalmayacak şekilde bana sarıldı. Dudakları saçlarımın arasına küçük öpücüklerini bırakırken yavaş yavaş rahatladığımı hissediyordum. Hâlâ üşüyordum ama az önceki gibi değildi.

Bir süre sonra su sesinin kesilmesiyle rahat bir nefes aldım. Sonrasında Murat beni duştan çıkararak bornozumu giymemde bana yardımcı oldu. Saçlarımı da küçük bir havluya özenle sarmıştı.

"Gel balım." Beni tekrar kucağına aldığında başım tekrar onun omzunu bulmuştu. Sonrasında tek hatırladığım gözlerimin karanlığa kapanmasıydı.

***

Sabah uyandığımda başımda feci bir ağrı vardı. Elim şakağımı bulduğunda bakışlarımı odada dolaştırdım. Sonra yavaşça yattığım yerde doğrulmaya çalıştım. Ağzımın içindeki kuruluk beni iyice rahatsız ettiğindeyse komodinin üstünde duran sürahiden boş bardağa su doldurdum ve o suyu kana kana içtim. Berbat bir haldeydim.

"Günaydın sevgilim."

Murat'ın sesini duymamla parke zemindeki bakışlarımı kaldırarak kapıdan tarafa çevirdim.

Yine her sabah olduğu gibi takım elbisesinin içerisindeydi. Kol düğmelerini iliklerken yanıma yaklaştı ve yatağın boş kısmına geçip oturdu. Dudaklarını alnımda hissettiğimde kendine has kokusunu derince içime çekmeden yapamamıştım.

"Günaydın," diye karşılık verdiğimde sesim pürüzlü çıkmıştı. Boğazım da ağrıyordu. Sanırım feci üşütmüştüm.

"Ateşin iyice düşmüş, çok şükür." Başını biraz eğerek gözlerimizi buluşturmaya çalıştı. "Kendini nasıl hissediyorsun?"

Genzimi temizleyerek konuşmaya çalıştım. "İyi... biraz halsizim sadece."

"Ah Asel, koca sözü dinlemezsen böyle olur işte," diye gülümsediğinde bana takıldığını biliyordum.

Elimde olmayarak ben de tebessüm ettim.

"Bugün yataktan çıkmıyorsun. Zaten dersin de yokmuş, hem arkadaşın Eylül'e haber verdim ben."

"Öyle mi?" dedim şaşkınca. Demek yine her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştü.

"Aşağı inince kızlara kahvaltını getirmelerini söylerim. Ardından ilaçlarını içersin. Dediğim gibi bugün yataktan çıkmıyorsun."

Uzanıp yanağımdan öptüğünde elimi bileğine sardım. "Gitmesen?" dedim küçük bir çocuk gibi.

Murat bu isteğim karşısında şaşırsa da, gülümseyerek cevap verdi bana. "Önemli bir toplantımız var bugün. Ama işim biter bitmez hemen yanına geleceğim, söz."

Sebebini bilmiyordum ama o an onun gitmesini hiç istemiyordum. Belki de geçen akşam Selin'den duyduklarımdan dolayı Murat'ı benim olmadığım bir yere göndermeye hiç hazır değildim.

"Bugün gitme, lütfen." Kollarımı boynuna dolayarak, yüzümü kucağına gömdüm. "Bugün yalnız kalmak istemiyorum. Seninle olmak istiyorum."

"Balım," diyerek saçlarımı incitmekten korkarcasına nazik dokunuşlarla okşadı. "Gitmem gerekiyor ama inan, çok geç kalmayacağım."

Gözlerim dolarken istemeye istemeye geri çekildim. "Tamam, özür dilerim. Çocuk gibi davrandım."

Eğdiğim başımı çenemden tutarak kaldırdı ve tekrar gözlerimizi buluşturdu. "Elimden geldiğince hızlı bir şekilde işlerimi halledip geri geleceğim. Yatağımızda bekle beni, tamam mı balım?"

"Tamam," dedim gülümsemeye çalışarak.

Son bir kez daha dudaklarıma küçük bir öpücük kondurup beni o koca odada yapayalnız bıraktı. Ondan sonrasında kendimi tutmamı gerektirecek bir durum da kalmamıştı ortada zaten.

Gözlerime dolan yaşları özgür bıraktım. Neden ağladığımı bilmiyordum ama ağlamak istiyordum.

Yanaklarımdaki ıslaklığı acemi hareketlerle silmeye çalıştığım sırada telefonumun çaldığını işittim. Komodinin üzerindeki telefona uzanıp ekranına baktığımda, Melahat annemin aradığını gördüm. İstanbul'a geldiğim günden beri pek sık görüşememiştik onunla.

"Meloş'um?" diye telefonu açtığımda gözlerim bu sefer yanımda olmayan sevdiklerime duyduğum özlem sebebiyle dolmuştu.

"Nasılsın Asel'im? İyi misin? Sesin biraz kötü geliyor sanki."

"İyiyim, iyiyim... Birazcık üşüttüm sadece."

"Ah kuzum, sana iyi bakıyorlar ama değil mi? Ah yanında olacaktım ki, sana tavuk suyuna çorba yapardım. Şifa olurdu."

Öz annem yoktu belki ama, Melahat anne kesinlikle özden daha öz bir anneydi. Benim manevi annemdi.

"Merak etme Meloş'um, Murat çok ilgileniyor benimle. İyi olmam için elinden geleni yapıyor." Söylediklerim yalan değildi. Murat gerçekten ilgili bir eşti.

"Peki kayınvalidenler? Onlar sana nasıl davranıyorlar?"

Dudaklarımı ısırarak gerçeklerin dilimden dökülmesini engelledim. Melahat anneyi endişelendirecek hiçbir söz söylemeyecektim. "Onlar da bana karşı iyiler. Beni de bir evlatları olarak görüp seviyorlar."

Murat ile evlendiğimden beri usta bir yalancı olup çıkmıştım. Oysaki o hayatımda yokken her zaman doğruları söylemeye çalışan biri olmuştum ben.

"Çok sevindim Asel'im."

"Sen nasılsın Meloş'um? Demir ve Öykü seni yalnız bırakmıyorlar değil mi?"

"İyiyim kızım. Yok, neredeyse haftanın 2-3 günü bendeler, sağ olsunlar."

"Sizleri şimdiden özledim," dedim bir gerçeği dile getirerek.

"Biz de seni özledik. Belki tatilde gelirsin kocanla?"

"İnşaAllah. Murat işlerini ayarlayabilirse neden olmasın?"

"Tamam Asel'im. Ben artık kapatayım, pazara gideceğim daha."

"Tamam Meloş'um, kendine dikkat et. Öpüyorum çok."

"Ben de seni öpüyorum güzelim. Sen de kendine iyi bak ve çabucak iyileş."

Karşılıklı bir şekilde telefonlarımızı kapattıktan sonra bir kez daha ağlamaya başladım. Bugün psikolojim hiç iyi değildi. Yanımda beni seven, beni önemseyen insanların olmasını istiyordum. Mesela Murat'ın şu anda yanımda olup,  saçlarımı okşamasına muhtaçtım. Onun ilgisine, alakasına her zamankinden daha çok ihtiyacım vardı.

Hem daha ona dün öğrendiklerimi soramamıştım.

Aklımın bir köşesinde hâlâ kocaman bir şüphe vardı ve o şüphe orada durdukça asla tam anlamıyla mutlu olmayı başaramayacaktım. Daha fazla duyduklarımı duymamış gibi de davranamazdım. En kısa sürede Murat ile ciddi bir konuşma yapmam gerekiyordu ve nedense bu yüzleşmeden çok ama çok korkuyordum. 

Continue Reading

You'll Also Like

20.7K 1.2K 20
Bir araba kazası her şeyi değiştirir. Tıpkı Bulut Akın'ın hayatını değiştirebileceği gibi. Araba kazasından sonra Bulut hastaneden kaçma girişimind...
39.7K 6.7K 18
Dediğiyle bir lahza beklemeden defterini alarak gitmişti bey oğlu. Ardında dolu dolu olmuş gök gözler bıraktığını bilmeden öylece gitmişti. Genç kız...
542K 43.9K 34
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
4M 150K 85
Savaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyo...