Öyle sıkı sarıl ki...

By mehtapayranci

399K 17.9K 1.7K

Kerem genç kızın boynunu koklayıp usulca fısıldadı "Bana öyle sıkı sarıl ki..." Gizem genç adama sıkıca sarıl... More

Bölüm 1- HAFIZA
Bölüm 2- Yeni bir gün.
Bölüm 3- Kurdelesiz de çok güzel.
Bölüm 4- ÇAPRAZ SORGU.
Bölüm 5 - Güzel bir rüyaydı.
Bölüm - 6 Anlatırım ama bir şartla, ya da iki, belki de üç.
Bölüm 7- Sen aklını kaçırmışsın.
Bölüm 8 - Kaçan ve kovalayan
Bölüm 9- Bazı şeyleri şansa bırakamazsın.
Bölüm 10- 360 derecelik deneyim.
Bölüm 12- Ne olur ne olmaz, kapı açık kalsın.
Bölüm 13- Kader ağlarını örecekte...
Bölüm 14- Günlerim Yalnız geçiyor.
Bölüm 15- Ah bu ben...
Bölüm 16- Kibarlık senin yanından geçmez.
Bölüm 17- Kurtulalım birbirimizden
Bölüm 18 - Daha iyisini yapabiliriz.
Bölüm 19- Ne olur sen olma.
Bölüm 20- Tutkal gibi yapışmak.
Bölüm 21- Kazandibi
Bölüm 22- Delikanlı
Bölüm 23- Aşkın gözü kördür.
Bölüm 24- Darısı Başına.
Bölüm 25 - Küçük mavi zarflar.
Part 26 - Nice Aylara...
Part 27- Gün Bugün.
Part 28- Kendine iyi bak.
Bölüm 29 - Çok özleniyorsun.
Bölüm 31 - Sevince
Bölüm 32 - Selim Sevgen
Bölüm 33 - Kahve Falı
Bölüm 34 - Terbiyesiz.
Bölüm 35 - Uluslar arası.
Bölüm 36 - Ben Beklerim.
Bölüm 37 - Yolu kendin bulacaksın.
Bölüm 38 - Paris
DUYURU
Bölüm 39- En güzel çift.
Bölüm 40 - Yaşlı Çirkin Cadı.
Bölüm 41- Güzelliğin mimarı
Bölüm 42- Gerçekten uyuyorum
Bölüm 43- Aşk Damarı.
Bölüm 44 - Fazla Mesai.
Bölüm 45 Tutsaklık.
Bölüm 46- Kahraman.
Bölüm 47 - İyi iş çıkartır.
Bölüm 48 - Her şey yeni başlıyor.
Bölüm 49- Öyle sıkı sarıl ki. FİNAL.

Bölüm 30 - Gidecek başka yerim yoktu.

5.6K 300 76
By mehtapayranci

Aynı babasının tahmin ettiği gibi düğüne geç kalmıştı Gizem. Kuafördeyken babası onu almak için defalarca aramıştı ama Gizem'in işi bitmediğinden sonunda adam sinirlenmiş taksiyle gelmesini söyleyip kapatmıştı telefonu. Bir üst caddeye kadar taksiyle gelmişti ve işgüzar taksici çok kısa mesafe olduğunu söyleyip rampaya girmemişti. Gizem şimdi ayağında Kerem'in ona hediye ettiği gümüş rengi ayakkabılar elinde takımı olan çanta, diğer elinde kuaförde üzerinden çıkardığı günlük giysilerinin tıkıştırıldığı kocaman bir market poşetiyle koşuşturuyordu. Saçlarına taktırdığı onlarca postiş yüzünden kafası yüz kiloymuş gibi hissediyordu. Ama bugün herkese ve her şeye inat uzun saçlı olmak istemişti nedense.

Sonunda kır bahçesini gördüğünde elindeki poşeti çöpe atma isteğiyle dolup taştı. Düğün meydanına elinde koca bir poşetle giren gelinin en yakın arkadaşı imajı, o an ölümcül göründü gözüne. Arkadaşının düğününü kesinlikle böyle hayal etmemişti. Ama akıllıca davranıp ikizlerden aklı başında olan Cem'i aradı. Cem üç dakika sonra babasının arabasının anahtarlarıyla yanına geldiğinde, poşetin içinden Kerem'in hırkasını alıp poşeti ona kakaladı. Düğünün yapılacağı alana geçti. İnsanın küçük kardeşi olması çoğu zaman başına dert olsa da bazen işe yarayabiliyordu.

Kır düğünü... Rüya'nın hep hayaliydi ve şimdi gerçekleşiyordu. Gizem giydiği şeker pembesi derin yırtmaçlı elbisesiyle, beline kadar uzanan bukleli saçlarıyla yine çok güzeldi. Yüzünde gülümsemesiyle düğün alanına girdi ama değişen müzikle yeniden eli ayağına dolandı. Çünkü gelin ve damadın çıkış şarkısı çalıyordu. Gerçekten geç kalmıştı. Piste çıkan genç çifti hayranlıkla alkışladıktan sonra gözleri birer mercek gibi masaları taradı ama parlayan spotlar nedeniyle ailesini bulamıyordu. Cem ona yetişti ve ablasına masayı gösterdi. Yuvarlak masalar onar kişilik olarak düzenlenmişti ve Gizem'lerin masası piste göre ikinci sırada kalıyordu. Kardeşiyle masaya geldiğinde sandalyesine yerleşmek üzereyken Can "Kardeşim Dilek'le dans etmek ikimize de hayal oldu, kızın kavalyesine bak podyumdan fırlamış gibi herif" dediğinde Cem ve Gizem bakışlarını piste çevirdiler. Gelin ve damadın hemen yanında Dilek'le dans eden genci görünce Gizem'in dizlerinin bağı çözüldü ve Can'ın kucağına yığıldı. Annesi babası 'Gizem' diye bağırarak yerlerinden fırladıklarında Gizem güçlükle nefes alıyordu. Gördüğünün hayal olduğunu sanıyor gözlerini açmıyordu. Annesi babası ve Cem onu Can'ın kucağından kaldırdıklarında çevredeki birkaç masa onları izliyordu. Babası "En son ne zaman bir şey yedin sen?" diye çıkışırken masadaki meyve sularından birini uzattılar ona. Gizem titreyen elleriyle bardağı tutup kafasına dikti. Tüm gün hiçbir şey yememiş olduğunu o anda fark etmişti ama umurunda değildi. Başına üşüşen kalabalıktan pisti göremiyordu ve az önce gördüklerinin hayal olmasını mı yoksa gerçek olmasını mı istediğine karar veremiyordu. Sonunda "Ben iyiyim" diyebildiğinde ayağa kalkan herkes yerine oturdu. Gizem göz ucuyla piste baktığında kalabalıklaştığını gördü ve hayal gördüğüne inanmayı seçti. Can sırıtarak "Kilo almışsın" diye ablasına sataştığında Gizem gülümsedi. Kendi acısından kardeşlerini ne kadar özlediğini bile fark edememişti.

Cem dudak bükerek "Hadi Dilek'le şansımız azdı zaten biliyorduk da, bir ablamız vardı dans edecek o da ayılıp bayılıyor baksana" dediğinde üzüldüğü yüzünden belliydi.

Gizem "Ben iyiyim, elbisemin eteğine bastım sadece, hala istiyorsan kalkalım" dediğinde Cem gülümserken, Can isyanlardaydı "Ama abla peki ya ben?" diye mızıldandı. Gizem sırıtarak "Sıranı bekle ufaklık beş dakika farkla öncelik abinin" dedi. Gizem'le ikizi piste doğru yürürken Can birlikte yuvarlanıp düşmeleri için dua ediyordu. Gizem kardeşiyle dansa başladığında içgüdüsel olarak Rüya'nın yakınında olmak istiyordu. Çevresine bakınırken Rüya'yı gördü, mutluluğu yüzünden okunuyordu. Dansa başladıkları şarkı bitince müzik hızlandı, pist çok kalabalık değilse de hareketlenen şarkıyla dolmaya başlamıştı. Can oynaya oynaya sırıtarak yanlarına gelirken Gizem onun haline gülüyordu. Müziğe kapılmış, iki erkek kardeşinin arasında saçlarını savurarak kıvırtırken, gülüşü dudaklarında dondu. Hayal değildi, gördüğü adam Kerem'di, buradaydı ve muhtemelen Murat'ın kuzeniydi. Çünkü nikah yemeği sırasında Gizem'le konuşmaya çalışan kadın önünde oynuyor, Kerem de onu alkışlıyordu. Gizem donup kalmış onları izlerken, kendi dışında herkesin bu tesadüfü fark ettiğini anladı. Rüya, Murat, Dilek... Üstelik annesiyle Kerem'in annesi de tanışıyorlardı. Bunların tümünü avantaja çevirip barışabileceklerini düşünüp sinsice sırıttığında, önünde beliren gelin, ona sarıldı "Nereye bakıyorsun müstakbel eltim?" diye sordu. Gizem sırıtışını keyifle sürdürürken oynamaya başladı yeniden. Gelinin yanından ayrılan damat Kerem'in gurubuna gidip oyuna katıldı. Rüya Can'ın, Can Gizem'in, Gizem Cem'in elinden tuttu, dördü oynayan gurupların arasından tren gibi geçip damadın gurubuna katıldıklarında Gizem Kerem'in yanına dikilip alkışlamaya başladı. Kerem onu hiç görmemiş gibi oynayanları alkışlarken Kerem'in annesi Gizem'e göz atıp pistten ayrıldı. Gizem sözsüz sağlanan bu iş birliğine sevinirken çok şaşkındı. Tüm evrenin kendisine yardım ettiğine inanarak yüzüne baktı sevdiği adamın. Onu görmemiş gibi davranıyordu, haklıydı. Matemdeki bir adamı anımsatacak şekilde, siyah kumaş pantolonun üzerine siyah bir gömlek giymişti, ne ceket ne kravat yoktu. Buraya zorla getirildiği belliydi. Zayıflamıştı, sakalları uzamıştı, neden kesmediğini anlamak zor değildi. Gözlerinin yeşili sönüktü. Gizem az önce içinde hissettiği coşkunun belki de boşuna olduğunu, onu çoktan kaybettiğini düşünüp ümitsizliğe düştü. Yüzünde beliren umut ışığı sönerken Rüya yeniden önünde belirdi. Bir eliyle Kerem'i bir eliyle Gizem'i tutup halka haline gelmiş alkışlayan gurubun ortasına çekti. Gizem kollarını kaldırıp oynamaya başladığında Kerem'in çekip gideceğini düşünüyor, korkuyordu. Ama Kerem Gizem'e yaklaştı kollarını kaldırdı şarkıyı söyleyerek yüzüne bakmadan oynamaya başladı

Hayatı tespih yapmışım sallıyormuşum

Adını duydukça ağlıyormuşum... Gizem elinde olmadan gülümsedi. Yüzüne bakmasa da yanındaydı, bu iyiye işaretti. Başını kaldırmış onu izleyerek sırıtarak oynuyordu Gizem. Kerem de Gizem'in anam babam görür korkusuna inat eder gibi iyice yanına sokulmuştu. Dans etseler bu kadar yakın olabilirlerdi. Gizem sevdiği adamın kokusunu duyduğunda iyice keyiflenmişken, Cem ablasını kolundan tutup hafifçe kendine çekti "Abla kendine gel, ağzına girdin adamın" diyince Gizem bir anda nerede olduğunun ayrımına vardı, şaşkınlıkla savunmaya geçti "Şeey bu Kerem, telefonda anlattığım Kerem" diyebildi. Cem'in kaşları şaşkınlıkla çatılırken ablasını biraz daha çekti kendine "Sevgilini düğüne mi çağırdın?" Gizem kardeşiyle birkaç adım uzaklaşıp durumu anlatmaya başladı. Küs olduklarını, Murat'ın akrabası olduğunu vs. Cem ablasını anlamış ama burasının flört için uygun yer olmadığını anlatmaya çalışırken Kerem Cem'in hafifçe omzuna çarptı "Affedersin yakışıklı" diyerek yanlarından geçip gitti. Arkasından bakan Cem isyan dolu bir nefes aldı. Bir an ablasının gözlerinin içine baktı. Gizem'in sessiz yalvarışını gözlerinden okuyunca, tek kaşı havada "Hadi yürü" dedi ablasına. İki kardeş tuvaletlerin olduğu yere giden Kerem'in peşine takıldılar. Kardeşi beş on adım geride kalıp "Çabuk ol" dedi Gizem'e. Bekçi misali ablasını beklerken, meraklı gözlerle ikizi Can geldi yanına. Cem ona durumu anlatmaya başladığında Gizem Kerem'i hala sessizce izliyordu. Arkasındaki kızın varlığının farkında olan Kerem durdu ve arkasını döndü. Gizem'in yüzüne bakıp derin bir nefes aldıktan sonra

"Adımı mı unuttun? Seslensene" diye çıkıştı. Gizem yakalanmış suçlu bir çocuk gibi gözlerini kaçırdı, ne diyeceğini bilemiyordu. Gizem'in suskunluğu sürerken Kerem

"Söyleyecek bir şeyin yoksa ben gidiyorum" dedi sertçe.

Gizem telaşla "Hayır gitme" derken iki adım yaklaştı ona. Kerem tepkisizce bekledi. Gizem ağzını açmayınca Kerem "Ayrılık yaramış, saçların uzamış, güzelleşmişsin" dedi alayla. Gizem postişlerinden bahsettiğini anlayınca kendini düşürdüğü bu durum için yine kendine küfretti. Ama bir türlü ağzını açamıyor, söyleyecek bir şey bulamıyordu. Oysa günlerce bu anın hayalini kurmuş onlarca kez yalvarmıştı affedilmek için.

Kerem sıkıldığını belli edercesine ayağını yere vurup öfledi, Gizem yine konuşmayınca "Benim gerçekten çişim geldi. Beni bekleme, zaten az sonra gideceğim, düğünün sonuna kadar kalmayacağım" dedi.

Gizem telaşla "Hayır gitme" dedi yeniden. Miyavlarcasına çıkan sesi umurunda değildi.

Kerem duygusuzca "İstenmediğim düğüne mecburiyetten geldim. Şansa bak ki kız evinin davetlisiyken oğlan eviymişim meğer. Sizin düğün Denizli'de olacaktı, bana Aydın'dan hiç bahsetmemiştin. Murat'ı da on yıldır görmüyordum. O yüzden fotoğraflardan tanıyamadım. Senin için gelmediğimi bil diye söylüyorum." Dedi tükürürcesine. Gizem burnunun sızlayışını yok saymaya çalışsa da gözünden yaşlar akmaya başlamıştı bile.

"Ben çok üzgünüm" diyerek tükenmişçesine yere çömeldiğinde Can ablasını görüp onlara doğru yöneldi. Ama Cem onu tutup, durdurdu. "Bırak, hesaplaşsınlar."

Kerem duygusuzca kollarını bir birine bağladı "Ağlama makyajın bozuluyor." Azarlarcasına konuşurken, olabildiğince vicdansız görünmeyi umuyordu.

Gizem başını kaldırıp ona bağırdı "Makyaj umurumda değil, saçlar umurumda değil, düğün umurumda değil!" bunları söylerken yerinden doğrulmuş, postişleri söküyordu. Akan burnunu çekerek daha sakin bir sesle konuşmaya devam etti.

"Hiçbir şey umurumda değil. Ben sadece seni istiyorum." Derken Kerem'e doğru birkaç adım attı. Kerem ellerini havaya kaldırıp geriye doğru birkaç adım attı. Aralarındaki mesafeyi korudu ama ona sarılma isteği çoktan bedenini sarmış, kendini zor tutuyordu.

Umursamazca ellerini ceplerine soktu Kerem, çenesini havaya kaldırıp üstten baktı "Belki ben artık seni istemiyorumdur, olamaz mı?" derken kendi içinde kırılan kristaller kalbine batıyordu.

Gizem umutsuzca dudak büktü "Olabilir tabi. Benden daha iyisini hak ediyorsun."

Kerem bakışlarını genç kızın bükülen dudaklarından uzaklaştırıp derin bir nefes aldı. Rahatladığına emin olduktan sonra kendi dudaklarını yaladı "Olmayacak şeyleri zorlamaya gerek yok be Gizem. Bir şey olmuyorsa olmuyordur. Burada tartışmak bize bir şey kazandırmaz. En yakın arkadaşın evleniyor, bence gidip düğünün tadını çıkarmalısın."

Gizem'in o gün söylediği cümleyi yüzüne vuruyordu şimdi, haklıydı. Gizem gözlerinden akan yaşları tutamıyordu artık "Sen benden vazgeçmişsin, düğün umurumda mı sanıyorsun?"

Kerem başını iki yana sallayarak sinirli bir kahkaha attı "Allah'tan umurunda değil, saç bile taktırmışsın" diye alay ettiği anda Cem bağırdı "Abla babam geliyor"

Kerem arkasını dönerken Gizem "Kim gelirse gelsin, kimseden gizleyecek bir şeyim yok bu saatten sonra" dedi, meydan okurcasına söylediği sözünün arkasındaydı.

Kerem kendisini geri kazanma çabasının farkında, babası gelmeden tuvalete kaçacak mı, yoksa orada dikilmeye devam mı edecek merak ediyordu. Yılmaz bey nihayet yanlarına geldiğinde Kerem'e boş bir bakış attı. Kerem arkasını dönüp birkaç adım ilerlerken "Güzel kızım ne dikiliyorsun burada? Kardeşlerin seni beklediklerini söylediler. İyi misin babacım?"diye sordu adam.

Gizem gülümsemeye çalışarak "İyiyim babacım" dedi.

Yılmaz bey kızını tanıyordu ve durumunu fark etti "Yine ağlamışsın, yetmedi mi on gündür döktüğün gözyaşı, derdin nedir bu kadar be kızım? Seni böyle üzen hergeleyi bir elime geçirsem var yaa..."

Gizem inkarla sözünü kesti babasının "Yok öyle bir şey baba, ben duygulandım biraz o yüzden" deyip yeniden gülümsedi.

Babası elindeki saçları fark edip sitem etti "Saçları da sökmüşsün kafandan, bir gün uzun saçlı göreyim istedim seni, çok mu gördün babaya?"

Gizem gülümseyerek sarıldı babasına, günlerdir istemeden de olsa babasını çok üzdüğü için çaresiz hissediyordu. "Canım benim tuvaletin aynasında geri takarım şimdi, acıttı biraz ondan çıkardım"

Babası çıplak omzunu okşadı kızının "Acıttıysa takma madem, boş ver kalsın, sen böyle de güzelsin" dedi tuvalete girdi.

Gizem de bayanlar tuvaletine girip saçları yeniden takmaya çalıştı, ama olmuyordu. Vazgeçip dışarı çıktı. Kerem'e baktı, ortalıklarda göremeyince Can'a seslendi. İkizler ikisi birden yanına gelince "Şunları şöyle takın kafama" diye gösterip yaptırttı kardeşlerine. Eskisi kadar iyi olmasa da yine de takabilmişlerdi. Babaları tuvaletten çıkıp giderken Kerem az önceki yerinde belirdi. İkizler de yanlarından ayrılırken "Abla biz düğüne dönüyoruz, geç kalma" dediler.

Gizem hala ne diyeceğini bilemezken, ağlamayı kesmişti artık. İlk aklına geleni sordu "Hemen gitmek zorunda mısın?"

Kerem kaşlarını çattı "Mecbur değilim aslında, ama kalıp da seni huzursuz etmeye gerek görmüyorum. Bak ben varım diye buralarda ağlıyorsun. Ben gelmeseydim şimdi oynuyor olacaktın. Haklıymışsın."

Gizem gözlerini devirdi "Saçmalamayı kesecek misin artık?"

"Bunlar senin sözlerin, ben bir şey demedim." Diyen Kerem sözlerinin aksine yelkenleri suya indirmek üzereydi. Gizem'i görür görmez ne kadar zayıfladığını fark etmişti. Kendisi uğruna üzüldüğü için olduğunu umsa da emin olamamıştı. Gizem'in babasının ağzından duydukları hoşuna gitmiş, Gizem'in kendisi için ağladığını bilmek içini yumuşatmıştı. Üstelik süslenip püslenmesi bile ailesinin isteğiyle olmuştu. Kardeşleri hep yanındaydı ve genelde iyi olmadığını belirten "İyi misin babacım?" sorusu. Aradığı cevapları bulmuş, Gizem'e sarılmak için saniyeleri sayıyordu. Ona yeniden kapılmak için kendisine tek bir bahane ararken fazlasını bulmuştu.

Gizem üzüntüsüyle, kendine olan öfkesini çorba yapıp konuşmaya başladı "Evet, ben söyledim. Dilim kopsaydı da söylemeseydim ama söyledim işte. Mutluydum, şımarmıştım, hep yanımda kalacağını sanıyordum. Yüzüne söylesem bile alınmayacağın kadar yakınız sanıyordum. Gelme Kerem desem bile arkamdan geleceğini sanıyordum. Beni bir kalemde silebileceğini bilmiyordum. Seni kaybetmeme sebep olacak kadar ciddi cümleler değildi. Ama demek ki sen de alınabiliyormuşsun. Benim arsız yüzsüz belalım, alıngan bir sevgiliye dönüşmüş ben fark etmeden. Şimdi tek bilmek istediğim ne yapacağız? Beni affedebilecek misin?" derken başını kaldırmış gözlerine bakıyordu.

Kerem yutkunarak gözlerini kapattı, Gizem'in hasretiyle kavrulan yanı sarıl artık diye bağırırken, şımarık Gizem'e öfkeli yanı biraz daha yalvart diyordu. Kerem gözlerini kapatmıştı çünkü açıp ona yeniden bakarsa yenileceğini ve gardını indireceğini biliyordu. Genç kıza olan zaafının farkındaydı ve öfkesi hala dinmemişti.

Gizem genç adamı çoktan kaybettiğini düşündükçe yüreği parçalara ayrılıyordu. Bu yüzüne bakmayış, kaçışıydı Kerem'in farkındaydı. Kendisine geceler boyu telkin ettiği şeyi yapacaktı. Ayrılacak olsalar bile söylemeden ayrılmayacaktı. Sonuç değişmeyecek olsa da, duyduktan sonra çekip gidecek bile olsa sevdiği, söyleyecekti. Genç adamın gözlerini açmasını beklemeden konuşmaya başladı Gizem "Burada, böyle tuvalet önünde söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama... Seni seviyorum Kerem Sevgen. Seni sensiz yaşamak istemeyecek kadar çok seviyorum." Dedi bir solukta.


Kerem'in kalbi ritmi bozulmuşçasına delicesine çarparken, mest olmuş halde alt dudağını ısırdı. Yeni uyanmış gibi usulca gözlerini açtı, duyduklarının hevesine kapılıp kısık bir sesle "Bir daha söyle" dedi.


Gizem genç adamın verdiği tepkiyle içinde doğan umuda tutundu. Aralarındaki mesafeyi kapatıp iyice yaklaştı o çok sevdiği yeşil gözlere "Dedim ki, seni seviyorum Kerem Sevgen, sensiz kalamayacak kadar, sensiz uyuyamayacak kadar, sensiz nefes alamayacak kadar, hemen şimdi buradan gidip seninle olacak kadar, eğer bir gün teklif edersen Gizem Sevgen olacak kadar seni seviyorum Kerem. Şimdi duydun mu? Senin için ölüyorum ben."

Kerem art ardına duyduğu cümlelerle sevinçle dudağını ısırırken, kolları çoktan genç kızın bedenine dolanmıştı. Gizem'in son cümlesiyle, Gizem'in ona hep yaptığı gibi tatlı sert çıkıştı kıza "Ölme!"

Gizem gülümsedi "Ölünüyormuş meğer, yeni anladım" dedi. Yere, zamana, gelip geçene aldırmadan ayaklarının ucunda yükselip dudaklarına yetişti erkeğin. Kerem susuz kalmışçasına yasladı dudaklarını sevdiğininkine. Ne ruju ne pudrası umurunda değildi. Kendilerini kaybetmiş halde dudaklarında hasret ateşini söndürürken gülüşme sesleriyle birbirlerinden ayrıldılar. Utanarak dönüp baktıklarında Dilek yanındaki kız arkadaşlarına şikayet ediyordu "Yaa ama benim kavalyemi çaldı kızlar şahitsiniz di mi?" Gizem Dilek in sözlerine kahkaha attı "Sen haklıymışsın, senin kavalyen beni fark etmedi bile. Fark edilebilmek için epeyce uğraştım." Genç kızlar üçü birden kikirderken Kerem Gizem'i elinden tutup düğüne doğru sürükledi.


Kerem fırsatı bulmuşken onu sıkıştırıp mızıldatmak istiyordu "Seni kaçırabilir miyim? Düğün bitmeden geri döneriz." Dedi.

Gizem hiç düşünmeden "Tamam olur, araban nerde?" diye sorarken bahçenin çıkışındaki otoparka doğru bakıyordu.

Kerem şaşkınlıkla gülümsedi "Gizem sen ciddisin. Ben annem babam kızar diye mızıldanman için demiştim."

Gizem dönüp yüzüne baktı onun "Kimse umurumda değil derken ciddiydim. Sen nereye istersen hemen şimdi seninle geliyorum."

Kerem derin bir solukla "Şükürler olsun, bu sefer gerçek." Dedi seslice. Gizem'in elini bıraktı "Bebeğim babanın yanına git, bir dakika sonra yanınızdayım tamam mı?" diye sordu.

Gizem başını sallayıp sorgulamadan dediğini yaptı, gidip babasının yanına oturdu. Arkasından bakakalan Kerem hiçbir şey sormamış ve hiç iddialaşmamış olmasına şaşırmıştı. Gizem sessiz sakin Kerem'i beklerken piste bakıyordu. Yeniden dans müziği başlamıştı, Can annesiyle Cem Rüya'nın kuzenlerinden biriyle dans ediyorlardı.

İki dakika sonra Kerem Gizem'in yanına geldiğinde mafya babaları gibi simsiyahtı. Siyah bir ceket giymişti, düğmesini ilikleyip "İyi akşamlar Yılmaz bey, müsaadeniz olursa ben kızınızla dans etmek istiyorum" dedi.

Yılmaz Bey göz ucuyla Gizem'e baktı, kızının heyecanla parmaklarıyla oynadığını görünce baştan aşağı Kerem'i süzdü yeniden "Adın ne senin delikanlı?" diye sordu. Babasının ağzından dökülen delikanlı sözcüğüyle Gizem bakışlarını Kerem'e çevirirken, genç adamın yüzünden belli belirsiz bir gölge geçti. "Adım Kerem Sevgen efendim"

Adam kaşlarını çattı "Sevgen mi? Ahmet Sevgen'i tanıyor musun? Polis memuruydu."

Kerem şaşkınlıkla cevapladı "Kendisi babam olur efendim?"

Yılmaz bey keyifle gülümsedi "Görünce söyle o haytaya, bana olan borçlarını ödeteceğim ona."

Kerem tedirgin ama adamın gülümsemesiyle kafası karışmış halde "Kendiniz de söyleyebilirsiniz efendim, babam burada." Dedi.

Yılmaz Bey hevesle yerinde başını doğrulttu "Hani nerde?" Gizem olup biteni izlerken şaşkın, artık akraba çıkmaktan korkuyordu. Yılmaz bey ayağa kalkmış görmeye çalışırken Kerem "Burada efendim" diyerek babasının oturduğu yere doğru adamı yönlendirdi. Gizem iki adım arkalarında babasını ve sevgilisini takip ederken şaşkın ve meraklıydı. Kerem babasının masasının önünde durduğunda Ahmet Bey oğluna ve yanındaki adama bakıyordu.

Gizem'in babası Yılmaz Bey sırıtarak "Yaşlanmışsın" dediğinde kaşlarını çattı adam. Kerem babasına "Baba Gizem'in babası Yılmaz amca, Yılmaz Özden" dediğinde hızla ayağa kalkıp arkadaşına sarıldı adam.

"Bana diyene bak. Sen yaşlanmakla kalmamış buruşmuşsun bir de."

"Hiçte bile, senin yanında filinta gibiyim ben." Gizem'le Kerem şaşkınlıkla birbirlerine bakarken adamlar sarmaş dolaştı. Gizem Kerem'e biraz daha yaklaşıp "Annelerimiz de tanışıyor haberin olsun" dedi. Kerem merakla başını çevirip arkasında dikilen sevgilisine sordu "Sen tanıştın mı annemle?"

Gizem başını iki yana salladı "Pek sayılmaz, ama üç beş cümle sohbet ettik. Bana annemi sordu, adını söyleyince oda gidip anneme sarıldı. Ben tahmin bile edemezdim" dedi.

Kerem gülümseyerek Gizem'e baktı yeniden "Kader diye buna denmez mi?" Gizem de gülümseyerek başını salladı. Babaları yan yana oturmuş sohbet ederken Gizem'in babasının gözü bekleyen gençlere takıldı, kolunu kaldırıp "Siz ne bekliyorsunuz hala?" diye bağırdı adam.

Kerem "Dans için izin istemiştim ya" dedi sabırsızca.

Yılmaz Bey "Düğün bitiyor, hadi gidin oynayın, hadii" dedi. Kerem izni almış olmaktan bulduğu yüzle elini tutup piste çıkardı sevgilisini. Gizem Kerem'in kollarında dans etmiyor uçuyordu adeta, sarhoş gibiydi. Rüya dakikalardır ortalıkta görünmeyip Kerem'le el ele piste gelen arkadaşını görünce, gelinliğini ve kocasını sürüyerek yanlarına geldi.

"Çok şükür işe yaradı, on gündür neler çektim sizin yüzünüzden" dedi Rüya.

Murat alınmış gibi yüzünü buruşturdu "Bir tek sen mi? Ben ne kadar uğraştım hiç anlatmıyorsun." Gizem'ler her şeyden habersiz merakla dinlediler arkalarından çevrilen dolapları.

Gizem'in yola çıktığı gece Esra Rüya'yı aramış olayı anlatmıştı. Rüya Murat'la birlikteydi, Gizem'in Kerem'le birlikte çekilmiş fotoğraflarına bakıp üzüntüyle mırıldanırken Murat, Kerem Sevgen isminden o olduğunu anlamış, emin olmak için halasını aramıştı. Besime hanım Gizem'in varlığını doğrulayınca Gizem'in annesini arayıp planı anlatmışlardı. O yüzden on gündür herkes Kerem'in gelmesini bekliyor, Gizem'le kimse ilgilenmiyordu. Kerem'i Aydın'a getirmek için de kendi annesi ve Murat'ın annesi dil dökmüşlerdi. İşe yaramayınca babası devreye girmiş "Benim gözüm yolu görmüyor, otobüsle de gidemem, beni Aydın'a sen götüreceksin" diye tutturmuştu. Sonunda burada karşılaşınca da sonuç böyle olmuştu.

Kerem şimdi kollarındaki sevgilisiyle dans ederken Antalya'da yaşadıklarını hatırlıyor, pişmanlık duyuyordu. Üç gece, üç ayrı kadın ve yine ruhunu Gizem'e teslim etmiş onun kollarındaydı. Solistin sesi yükseldi "Şimdiki şarkı damat beyden aşkına sahip çıkan herkese geliyor."

Seninle başım dertte, ne yapsam bilmiyorum.

Canımdan bir parçasın, söküp atamıyorum.

Gizem Kerem'in kollarında yaşadığı an için şükrederken burnunu göğsüne gömüp kokusunu içine çekti. Genç kızın içi içine sığmazken kalbinden geçeni diline döktü "Bana öyle sıkı sarık ki... Kerem sıkıca sarılıp cümleyi tamamladı "Kokun üstümde kalsın" Kerem aşk sarhoşu olmuş sevgilisine baktığında bu duygularının kalıcı olmasını diledi. Ona yeniden sımsıkı sarıldı.

Dansları sürerken Kerem'in dizi Gizem'in yırtmacının arasına girdi, bacağını toparlayıp kulağına eğildi "Yırtmacı daha yırtık bir elbise bulamadın mı aşkım? Bulamamışsındır tabi daha ne kadar açılabilir ki?" diye söylendi. Gizem şaşkınlıkla başını kaldırıp yüzüne baktı

"Sen onu ne ara gördün? Beni bile gördüğün yoktu..." tatlı sert azarlar gibi kaşlarını çatmıştı. Kerem dişlerini sıkarak "Bembeyaz bacakların insanın gözünün içine giriyor, görmemek mümkün değil. Başka renk yokmuş gibi birde pembe giymişsin."

Gizem kollarını keyifle boynuna doladı "Seninle hemen kaçıp, bu elbiseyi senin için çıkarabileceğimi biliyorsun dimi?" Kerem bakışlarını onun yüzüne indirdi "Bunu bir daha söyleme, yoksa götüreceğim seni buradan. Ben seni öpmemek için zor duruyorum, sen neler diyorsun." Derken aklından geçenlerden huzursuzdu.

Gizem onun mimiklerinden ne kadar heveslendiğinin farkında keyfi yerindeydi, sevgilisinin kulağına fısıldadı "Tamam. Şimdi bir yere gitmiyoruz. İki gün sonra İstanbul'da evimizde yatağımızda olacağız. Yalnız ikimiz, artık sınır olmayacak."


Kerem onun ne kastettiğinin farkında ama emin değildi, kaşlarını çatarak gözlerini dikti ona "Sen ciddi misin?"


Gizem tereddüt etmeden cevap verdi "Evet, ciddiyim. Belki bir gün yeniden ve tamamen ayrılacağız. Ben o gün de yaşayamadıklarıma pişman olmak istemiyorum. Sen benimsen tamamen senin olmak istiyorum. Yarın ölmeyeceğimizin garantisi yok"

Kerem mutlu, şaşkın ve kafası karışıktı. İki saat öncesine kadar hayatının ilk ve son aşkı olduğunu düşündüğü, sonsuza dek kaybettiğini sandığı kız şimdi kollarındaydı ve onun olmak istediğini söylüyordu. Kerem donmuşçasına mimiksiz söylendi "Yarın ölmeyeceğimizin garantisi yok... İyi ki dün ölmemişim, yani senle barışmadan. Hayat çok garip." pişmanlıkları gözünde büyüyor, boğazına oturuyordu. Başka tenlerde onu unutabileceğini nasıl düşünebilmişti ki?

Gizem yine gülümseyerek cevap verdi "Hayat mükemmel, seni yeniden bana getirdi."

Kerem derin bir nefes alıp sıkıca sarıldı Gizem'e "İyi ki de getirdi. Yoksa gidecek başka yerim yoktu." Gizem keyifle başını kaldırıp yüzüne baktı "İnşallah hiçbir zaman benden başka yerin olmaz."dedi. Kerem bakışlarını ona çevirmiş söyleyecek söz bulamıyordu. Bakışmaları sürerken müzik hızlandı ve birbirine hasretle sarılan bedenleri mecburi ayrılığı yaşadı. Gizem oynamaya başladığında Kerem onu alkışlıyordu. Derken Can, Cem ve anneleri yanlarında belirdi. Hep birlikte oynadıklarını gören Kerem'in annesi Besime hanımda gelip Gönül hanımın karşısında oynamaya başlayınca Gizem'le Kerem göz göze geldiler. Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı ortadaydı.

Continue Reading

You'll Also Like

2.2M 117K 29
Bir mahalle hikâyesidir.
289K 16.2K 56
Hadi ama nerden bilebilirdim ki okulun ilk gününden müdürün oğluna tekme atıcağımı!
859K 36.2K 38
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
113K 506 21
Bu oyunu oynayan yetişkinler iddalı oynar.(+18) kitap yetişkinler içindir lütfen 18 yaş aşağısı kişiler okumasın