NAZLI SEVDA

biromanokuyucu által

678K 39.7K 5.9K

Hayatın gerçekleri ile küçük yaşta tanışmış olmasına rağmen hayattan ümidini hiç kesmemiş bir kadın ile, hay... Több

TANITIM
1.BÖLÜM
2. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. Bölüm
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. Bölüm
17.Bölüm
18. BÖLÜM
19.BÖLÜM
20. BÖLÜM
YASEMİN ALOĞLU- ÖZEL BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. Bölüm
FİNAL

3.Bölüm

26.4K 1.4K 171
biromanokuyucu által

Bölümümüz geldi.

Keyifle okuyun.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Medya : Toygar Işıklı- Söz Olur

Söz olur kalbe değer
Söz olur kalbi kırar
Söz olur senden duyunca
Bil ki sonumu getirir

Anılar yaşayacak içimde
Soramam bu sefer suç kimde
Tek bildiğim hissettiğim
Doldurulamaz boşluğun bende

Belki bir an eser de gelirsin
Bendeki de bir umut
Dilerim tamama ersin
Ben küstüm kırıldım hayata
Bilemem alabilir mi gönlümü?







"Gitmen hiçbir şeyi değiştirmeyecek görmüyor musun?"

Genç adam ısrarla gitmemesini isteyen arkadaşına döndü çaresizce. Eli kolu bağlı hissediyordu. Sanki etinden et koparıyorlardı. Acı çekiyordu. Gitmesi lazımdı o yüzden. Gözüyle görmesi gerekiyordu. Belki kör kuyulara atacaktı kendini gördükten sonra.

Ama bilecekti artık. Emin olacaktı. Vazgeçecekti...

"Anlamıyor musun görmem lazım. Gözümle göreyim ki inanayım. Yoksa hastalıklı yüreğim dinlemeyecek. Affedecek."

Dostunun titreyen sesi ile ayağa kalktı. Omzundan tuttu güç verircesine.

"Ya geçmezse. Ya daha da büyürse acın. Ya yapmaman gereken şeyler yaparsan. Ne olacak sonra."

Başını iki yana salladı hızlıca. Gözleri dolmuştu. "İzin ver gideyim. Bir şey yapmayacağım. Sadece son bir kez bakacağım gözlerine..."

Başını salladı arkadaşı pes etmişlikle. Biliyordu ne dese dönmeyecekti yolundan. Ve dahası yalnız gitmesi daha kötü sonuçlar doğuracaktı. Kolundaki saate baktı. Aksam yediye geliyordu. İç çekti derince.

"Tamam beraber gidelim o zaman..."

***

Bazı zamanlarda hiç olmamam gereken bir yerde olur, hiç tanık olmak istemediğin anlara şahitlik ettiğini hissedersin.

Şu anda bende tam olarak bunu yaşadığımı hissediyordum.

Yusuf'un öfkeyle baktığı kadın ile arasında ne olduğunu bilmiyordum. Dahası bu etrafa yayılan kötü enerjiye tanık olmak hiç istemediğim bir şeydi. Çünkü bilinmezlik yorardı insanı...

Gözlerim kadın ve Yusuf arasında mekik dokurken kadın bir kez daha konuştu. Sesi ilk cümlesine göre cansızdı. "Yusuf yıllar oldu."

Merakla gözlerimi Yusuf'a çevirdim. Anlaşılan yıllardır görmediği bir insandı karşısındaki. Ama neden öfkeliydi bu kadar?

Derin bir nefes alan Yusuf ona baktığımı fark etmeden kadına bakmaya devam etti. Kadın pes etmedi ama. Sesini bulduğu ilk anda tekrar konuştu.

" Yusuf seni gördüğüme sevindim. Nasılsın iyi misin?"

Kadın anladığım kadarıyla aralarında yaşadıkları olay her ne ise boş vermiş, daha doğrusu yok sayıyor gibiydi. Tekrar tekrar konuşuyordu Yusuf konuşmamasına rağmen.

"İyiyim."

Yusuf'un tek cümlelik sözünden sonra dakikalardır orada olmama rağmen varlığımı fark etmeyen kadın bana baktı. Göz göze gelmemiz ile ne yapacağımı bilemedim birkaç saniye. Selam mı vermeliydim yoksa Yusuf gibi susmalı mıydım?

"Merhaba. Ben Leyla. Siz?"

Kadının direkt olarak benimle tanışma girişimi ile gözlerim tekrar karşımdaki Yusuf'a takıldı. Bana bakıyordu.

Birkaç saniye gözlerine bakıp başımı isminin Leyla olduğunu öğrendiğim kadına çevirdim. "Merhaba bende Nazlı. Memnun oldum."

Leyla Hanım yüzüme incelercesine bakmaya devam etti sözlerimle. Bakışlarında bariz bir merak vardı. İsmimden çok Yusuf ile aramızdaki münasebeti merak ettiği ortadaydı.

"Anne." Sesin geldiği tarafa çevirdim başımı.

En fazla sekiz dokuz yaşlarında olduğunu düşündüğüm bir kız çocuğu Leyla hanımın elini tutmuştu hevesle. "Anne pastalar çok güzel. Hadi yiyelim artık."

Sevimli sesi ile yüzümde küçük bir tebessüm oldu. Bizim farkımıza bile varmamıştı. Şu an onun için pastalar en cazip şeydi belli ki.

"Tamam annecim. Alalım şimdi." Leyla Hanım bakışlarını kızından Yusuf'a çevirdi.

"Daha burada mısın Yusuf?" Yusuf gözlerini kısıp başını iki yana salladı.

"Hayır." Keskin ve net sesi ile Leyla hanımın kızı geldikten sonra oluşan minik tebessümü anında kayboldu. Kızının elini daha sıkı tutup başını salladı sakinlikle.

"Artık buradayım. Konuşmak için geleceğim." Yusuf'un bir şey demesini beklemeden bakışlarını bana çevirdi.

"Tanıştığıma memnun oldum. Tekrar görüşmek üzere."

Küçük bir tebessüm ile başımı salladım.

"Kalkalım mı?"

Yusuf'un sesi ile bakışlarımı Leyla hanım ve kızından çektim. Kaşları çatılmıştı. Dalgındı biraz da. Gözlerim fincanıma takıldı. Daha yarısına bile gelmemiştim. Sanıyordum ki daha oturmaya devam edecektik. Ama anlaşılan Yusuf bir an önce buradan uzaklaşmak istiyordu.

"Tamam kalkalım."

Ona hayır kalkmayalım tabi ki de demeyecektim. Garip biri ve gelgitlerinin olduğunu hemen fark ettiğim Yusuf'a kafa yormak üzerine de inatlaşmak en son istediğim şeydi.

Kafeden yavaş adımlarla çıktığımızda Caner'i göremediğimiz için üzülmüştüm. Açıkçası oldukça sıcakkanlı ve misafirperver davranmıştı. Ayrıca kafesinin de tadını çıkaramamıştım. Bir kere daha buraya gelmeyi aklımın bir köşesine yazıp yanımda yürüyen adama baktım.

Ağzını bıçak açmıyordu. Leyla Hanım kim ise kafasını onunla meşguldü belki ki. Yanında olan beni bile fark etmiyordu. Halbuki o beni davet etmişti bir şeyler konuşmak ve içmek için. Ama bunu çoktan unutmuştu. Bu durumdan rahatsız olduğumu hissedip bu histen kurtulmak istercesine konuştum.

"Ben şuradan otobüse binip evime gideyim." Gözlerini gözlerime kenetleyen Yusuf ağzından anlamadığım bir şeyler mırıldandı. Birkaç saniye sonra sesinden mahcubiyetlik akarken konuştu.

"Dalmışım. Ve apar topar kafeden kalktık. Kusura bakma ben yani öyle..."

Önemsiz der gibi omuz silktim. Aslında önemliydi. Ama bunu benden duyamazdı. Fark ettirmek istemiyordum ona.

"Sorun değil..." birkaç saniyelik duraklamanın ardından tekrar konuştum. "O zaman ben şuradaki durağa geçeyim. Yonca konusunda da dediğim gibi okuldaki psikolojik danışmanımız ile görüşün bir isterseniz. Ve merak etmeyin Yonca'yı yakın bir şekilde izleyeceğim."

Saçlarını karıştıran Yusuf sözlerimden sonra daha da sıkıntılı bir hale bürünmüştü. Onu anlamıştım. Daha doğrusu şu anda neler hissettiğini tahmin edebiliyordum.

Eskilerden birinin görmenin şaşkınlığı vardı üzerinde. Ve bu şaşkınlıkla beni unutmanın mahcubiyeti...

" Evine kadar bırakabilir miyim? Mahcup hissediyorum."

Dürüstçe mahcubiyetini söyleyen Yusuf'a baktım öylece. Hayır gerek yok diyebilirdim. Ama içimden reddetmek gelmemişti. Aslında içim garip huzursuz bir boşlukla kaplanmıştı. Belki Yusuf bey ile geçireceğim dakikalar uzarsa bundan kurtulabilirdim. Bilmiyordum...

"Zahmet olmasın. Otobüs ile gideceğim zaten." Dakikalar sonra yüzünde küçük bir tebessüm belirdi. "Olmaz hadi gel."

Beraber yan yana durakta otobüs beklerken gözlerim yine Yusuf'a kayıyordu. Ve dahası tek gözü kayan da ben değildim. Onu durağa geldiğimizden beri göz hapsine almış üç genç kadın vardı. Bu durumun farkında bile değildi Yusuf. Ara sıra gözleri bana değiyordu kaçamakça. Sonrasında tekrar yolu izliyordu.

Üç kadın Yusuf'a bakarak bir şeyler söylediler birbirlerine. Söyledikleri her ne ise gülmeye başlamışlardı. Onların bu cilve olarak adlandıracağım davranışlarından rahatsız olarak Yusuf'a yaklaştım bir adım. Ve tıpkı onun gibi karşıya bakmaya başladım.

Bu hareketimle Yusuf yan gözle bana bakmıştı. Ama yaptığım ani yakınlaşmayı geri alamayacağım için görmemiş sayıyordum bakışlarını...

Aramızda bir insanın geçemeyeceği, ama omuzlarımızın da kavuşamadığı mesafeyi gelen otobüs ile sonlandırmıştık. Şimdi Yusuf ile beraber aynı demire tutunmuş, tıka basa olan otobüste gideceğimiz yere varmaya çalışıyorduk. Yakın değildik. Aradan bir kadının kolu da uzanmış ve demire tutunmuştu.

Otobüsün havasının gittikçe azalması ile derin nefes almak istedim. Ama işte bu çok mümkün olmuyordu. Ve ben gittikçe nefeslenmekte zorlanıyordum.

Önünde durduğum koltuklardaki pencere tarafında oturan genç kızda bu durumdan rahatsız olmuş gibi birkaç dakika sonra pencereyi açmıştı. Genç kıza minnetle bakarken açık pencereden sızan temiz hava ile biraz olsun rahatladığımı hissettim.

İneceğimiz durağa yaklaştığımızda biraz ilerimde kıpırdamadan duran Yusuf'a baktım. Ve o anda göz göze geldim.

Bana bakıyor olduğunun verdiği telaş ve utançla kaldım bir iki saniye. Bu durum karnımda ince bir sızı, kalbimde normal hızından daha fazla bir atışın olmasına sebep olmuştu. Bakışlarımı gözlerinden kaçırmamak için uğraşırken düğmeye bastım hızlıca. Kaçışım düğme olmuştu. "Şey şimdi inmemiz gerekiyor."

Yusuf başını belli belirsiz onaylarcasına salladı. Ama dudağının köşesi küçükçe kıvrılmıştı. Gözlerim dudaklarına kaydığında hızlıca bakışlarımı kaçırdım bu sefer. Ani göz göze gelişimizle yaşadığım telaşı fark etmişti. Ve bu onun hoşuna gitmiş gibiydi. Ben bunun verdiği hisle yanaklarıma doğru kan akışının hızlandığını hissederken, o arada da otobüs durmuştu.

Beraber otobüsten indiğimiz sırada Yusuf'un telefonu çalmıştı. Eliyle bana bir dakika işareti yapmış ve telefonu yanıtlamıştı. Bende o ara fırsattan istifade ederek hızlıca çantamdan spreyimi çıkarıp iki üç kere ağzıma sıktım. Bunu yaparken de Yusuf'a arkamı dönmüştüm.

Bu bende küçüklükten gelen bir alışkanlıktı.

Küçükken o kadar çok hasta olduğum için farklı farklı yüzlerde acıma ifadesi görmüştüm ki... Bir süre sonra ilaç içmemi dahi saklayamaya başlamıştım. Çünkü o acıyan bakışlar insanı teselli etmiyordu. Daha da umutsuzluğa sürüklüyordu...

Çantama spreyimi koyduğum sırada Yusuf yanıma geldi. "Beklettim kusura bakma. İş için aradılar."

"Önemli değil... Bu sokağın ilerisinde evim." Ellerini ceplerine koyan Yusuf bana baktı birkaç saniye. Sonrasında yavaşça adımlamaya başladı. Bende hemen bir adımda ona yetişip yanında yürümeye başladım...

Sessizce geçen yürüyüşümüz devam ederken konuşmak istedim. "Tamirhane işletmek zor olmalı."

Bana doğru başını çeviren Yusuf belli belirsiz tebessüm etti. " Öyle. Ama bence öğretmenlik daha zor olmalı. "

Tıpkı onun gibi gülümseyerek başımı salladım. " Zorluğu var tabii ki. Ama her işin yok mu zaten?"

Tebessümümü izleyen Yusuf'un içime işleyen bakışları tekrar utandığımı hissederek başımı yola çevirdim. Sonrasında tekrar sessizliğe bürünmüştük.

Yaklaşık beş dakika sonra evimin olduğu apartmanın önüne gelmiştik bile. Adımlarımı durdurup bedenimi Yusuf'a çevirdim.

" Eşlik ettiğin için teşekkür ederim."

Bana öylece bakmaya devam eden Yusuf ile rahatsızca kıpırdandım. Bakışları çok farklıydı. Hayatım boyunca bu kadar dikkatli bakan biri ile karşılaşmamıştım. Öyle ki o dikkatli bakışlarından ne gözlerimi kaçırabiliyordum ne de bir daha bakmamalıyım diye kendime sınır koyabiliyordum. Dönüyor dolaşıyor gözlerine esir olmuş gibi kala kalıyordum...

"Ben teşekkür ederim asıl. Yonca konusunda bana yardımcı olduğun için."

"Önemli değil. Yonca değer verdiğim bir öğrencim." Gülümsedi. Dolgun dudakları keyifle kıvrılmıştı. Güzel manzara sunuyordu karşısındakine...

"O da sana veriyor değer. Anlatıyor seni hep evde. Çok iyi bir öğretmen olduğunu ve daha nicesini. "

Söylediklerinin hoşluğu ile yanaklarımın kızardığını hissettim. "Öyle çok teşekkür ederim o zaman."

Sesimin normalden daha az çıkması ile kendi kendime vurmak istedim. Çok utangaç duruyordum. Halbuki genel olarak oldukça sıcakkanlı, sohbeti hoş sayılabilecek bir insandım. Ama şimdiyse üzerimde ki tutukluk vardı ve geçmiyordu.

" O zaman sen eve geç. Kaçıncı kat bu arada? " Sorusu ile kaçırdığım bakışlarımı gözlerine çevirdim. "3.kat. Şey o zaman ben gideyim."

Elini cebinden çıkardı sakinlikle. Ve bana uzattı. "Tanışmıştık ama bugün tam bir tanışma oldu sanki." Elini uzatması ile birkaç saniyelik tereddütten sonra elimi uzattım.

Ellerim geçen seferki gibi soğuktu. Bunu hemen fark etti. "Ellerin. Yine çok soğuk." Tebessüm ederek elimi sıcak ellerinden uzaklaştırdım.

"Genel böyle hep." Düşünceli bir ifadeyle bana bakmaya devam etti. Derin bir nefes aldım.

"Gideyim ben. İyi geceler."

"İyi geceler." Son sözlerini söyledikten sonra yavaşça arkamı döndüm ve apartmana doğru adımladım. Varlığını ve bakışlarını sırtımda hissediyordum...

Apartman kapısına uzandığım sırada gözlerimi bulunduğu yere doğru çevirdim. Gözleri üzerimdeydi. Gülümsedim.

"Git istersen. Bende giriyorum zaten." Benim gülümsememden daha büyük bir gülümseme ile bana bakmaya devam etti.

"Gideceğim ama önce sen."

Başımı salladım. Kapıyı aralayıp binaya girdiğim sırada sesi doldu kulaklarıma.

"İyi geceler Nazlı..." ismimi duyma ile karnımdaki ince sızı kendini belli etti. Ve bunu verdiği telaşla hızlıca kapıyı kapattım. Bunu yaptığım için başıma vurdum iki kere. Aptal gibi kapıyı çarpacaktım. Sırtımı kapıya yaslarken kendi kendime söylenmeye devam ettim.

Ama tüm bunların aksine de yüzümde tebessüm hakimdi. Gülüyordum...

***

Burnuma dolan mis koku ile gözlerimi araladım. Annemler dün akşam gelmişlerdi. Ve anlaşılan annem erkenden uyanıp sevdiğim böreklerden yapmak için kolları sıvamıştı.

Yatakta doğrulup esneyerek boş bakışlar ile odama baktım. Öyle dalgınca oturmaya devam ederken odamın kapısının tıklatılması ile sesimi bulmak adına öksürdüm. "Gel."

Kapı bir iki saniye sonra açıldı. Gelen babamdı. Gülümseyen yüzüyle bana doğru adımladı. "Günaydın uykucu. Bende seni uyandırmaya gelmiştim. "

Saçlarıma minik bir öpücük konduran babama baktım sevgiyle. "Günaydın baba. Annem erken uyanmış anlaşılan."

Babam gülümseyen yüzünü bozmadan başını salladı. "Oo görsen döktürdü. Hadi kalk bir an önce yiyelim."

"Tamam baba."

Babam odadan çıktıktan sonra yavaşça yataktan kalktım. Sabahları uykumun açılması bir hayli zor oluyordu. Ama annemin kahvaltı hazırladığı haberi uykumu çoktan açmıştı.

Yaklaşık on beş dakika sonra annemin hazırladığı kuş sütü eksik olan masaya kuruldum...

Çayımdan bir yudum alıp konuştum. "Bugün gezelim. İstanbul'un tadını çıkaralım." Babam tebessüm ile başını salladı.

"Gidelim kızım. Kitaplığına baktım. Eski kitaplar bulmuşsun. Sahaflara da uğrayalım."

Babamın sahaf demesi ile aklıma Yusuf gelmişti. Onunla sahafta karşılaşmıştık ama hiç bu konu hakkında konuşmamıştık. Gerçi biz genel olarak pek bir şey de konuşmamıştık ki...

"Ne oldu annem?"

Annemin bana seslenmesi ile daldığım düşüncelerden sıyrıldım.

"Ne ne oldu anne?"

"Daldın kızım."

Omuz silktim. "Bilmiyorum ki." Annem bir iki saniye yüzüme bakıp tabağına indirdi bakışlarını. Bende o sırada aklımdan Yusuf'u kovalamaya çalışıyordum...

****

Saatlerdir geziyorduk. Öğlen yemeğimizi yemiş sonrasında sahaflarda babam ile beraber kendimizi kaybetmiştik. Babam eski kitaplardan çok hoşlanırdı. O yüzden bu gezi onu çok mutlu etmişti. Annem desen bizi sakin adımlar ile takip ediyordu. Arada sırada oflamıyor değildi.

"Yoruldum valla. Bir yerde çay falan mı içsek?"

Annemin konuşması ile geldiğimiz yere baktım. Ve tesadüf ki geçen gün Yusuf ile geldiğimiz kafeye birkaç metre uzaktaydık. "Şurada güzel bir kafe var. Oturalım."

Annem ve babamın beni onaylaması ile kafeye doğru ilerledik. Kafeye girdiğimizde geçen seferin aksine baya bir kalabalık vardı. Köşede geçen oturduğumuz masanın ardındaki yere oturmuştuk...

Nefes nefese kabanımı çıkardığımda annem astım ilacımı uzattı yüzündeki kederle. Bakışının anlamını öğrenmek istemeyerek ilacı ağzıma birkaç kez sıktım. Birkaç saniye sonra nefesim düzene girmişti.

"Annem sen neden böyle nefessiz kaldın ki?"

"Bilmem anne. Belki içerisi havasız gelmiştir." Annem yüzüme baktı tatmin olmamış bir ifadeyle. Tebessüm ederek eline uzandım.

"Anne iyiyim."

Tebessümüme kederli bir tebessüm armağan eden annem başını salladı sakince. O sırada da babam ile aralarında sessiz bir konuşma gerçekleşmişti.

Onların içindeki var olan endişeleri bilerek bakışlarımı onlardan çektim. Ve garsonun getirdiği menülere bakmaya başladım.

Annem ve babama yaşattığım, içlerine işleyen bu korkudan nefret ediyordum. Yıllar geçse de üzerimizden atamıyorduk içimize üşüşen karabasanları...

Siparişlerimiz geldikten sonra annem ve babamın yüzündeki keder kaybolmuştu. Yani en azından bana belli etmiyorlardı. Aslında benim de keyfim kaçmıştı. Ama hissettirmemek için tebessümümü yüzümden bir an bile silmiyordum.

"Anne teyzem evlenmez."

Annem huysuzca omuz silkti. Bir teyzem ve bir dayım vardı. Ailenin en küçüğü de teyzemdi. Ve kendisi tamamen farklı bir karakterdeydi hepimizden.

Annem ne kadar evcimen, anne olmak için yaratılmışsa teyzem de tam tersi asi, özgürlüğüne düşkün ve evlilik, anne olma fikirlerinden uzak biriydi. Ama annem tüm bunları yok sayarak teyzemi evlendirmeye kafayı takmıştı.

"Ne bileyim böyle yalnızlık çekilir mi bir yaştan sonra? Bak ben, dayın evli. Ama o yalnız. Annemlerde yok artık."

Tebessüm ederek pastamdan bir çatal alıp annemin serzenişlerini dinlemeye devam ettim. Tam o sırada bana seslenen birini duydum.

"Nazlı..."

Başımı sesin geldiği tarafa çevirdiğim de geçen seferki gibi neşesi üzerinde olan Caner bana bakıyordu. Birkaç hızlı adımda masaya geldi.

"Nazlı seni görmeyi beklemiyordum. Hoş geldin."

Gülümseyerek Caner'e baktım. İsmimi hatırlaması ve dahası gelip selam vermesi hoşuma gitmişti. "Merhaba hoş buldum."

Tebessüm ile başını sallayan Caner ona meraklı ifadelerle bakan anneme ve babama doğru konuştu. "Merhaba sizde hoş geldiniz."

Araya girme ihtiyacı hissederek konuştum. "Annem ve babam. Yanıma ziyarete geldiler. Anne baba kafenin sahibi Caner."

Annem ve babam Caner'i nazikçe selamladılar. O sırada Caner heyecanlı sesi ile konuşuyordu.

"Yusuf söylemedi geleceğini. O da burada halbuki."

Gözlerim gayri ihtiyari etrafa bakmaya başladı. Ve aradığımı bulmuşçasına gözlerim saniyesinde Yusuf'u buldu.

Kafenin bar gibi olan kısmında bir kadınla karşılıklı oturuyordu. Ona bakmam ile hissetmiş gibi bakışları benim olduğum tarafa çevrildi. Ve o anda göz göze geldik...

Ne yapacağımı bilemez saniyeler içinde Yusuf'a bakmaya devam ederken karşısında oturan kadında benim olduğum tarafa doğru başını çevirdi.

Kadın tanıdıktı. Geçen sefer karşılaştığımız Leyla hanımdı karşısında duran...

İçimde huzursuzluk peyda oldu o anda. Demek geçen sefer ben varım diye kadınla konuşmamış ve dahası kafeden düşünmeden alelacele beni çıkarmıştı. Bunun verdiği ve anlamını bilmediğim bir şekilde içimde oluşan buruklukla bakışlarımı onlardan çektim.

Ve bir daha da o tarafa bakmadım...







BÖLÜM NASILDI?

Yusuf?

Nazlı?

Ve Leyla kim?

Bölümleri haftada bir yayımlayacağım. Gün hakkında kesin bir şey söylememekle beraber yüksek ihtimal ile hafta sonu gelecek...

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE.

KENDİNİZE İYİ BAKIN...

Olvasás folytatása

You'll Also Like

658K 24.9K 86
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
1.4M 73.9K 49
Birlikte büyüdü onlar... Fakat büyüdükçe değişti birinin hisleri. Arkadaşlık değildi bu içindeki, sevdi Hafsa. İçin için, gizli gizli sevdi Fatih'i...
82.6K 7.5K 57
"Doğum günün kutlu olsun, gül güzeli." Gördü mü? Panikle arkamı dönüyorum, uzaklaşan sırtını buluyorum. Gördü mü yoksa tamamen tesadüf mü, bilemiyoru...