Kendime İtiraflarım

By Hiskarius

472 94 2

Zaman babanın soyut varlığında, günden güne doğal akışkanlığı takip ederek tersten akan bir nehir timsali, Ay... More

Her Şeyin Başlangıcı
Adsız Gün 2
Adsız Gün 3
Adsız Gün 4
Adsız Gün 5
Adsız Gün 6
Adsız Gün 7
Adsız Gün 8
Adsız Gün 9
Adsız Gün 10
Adsız Gün 11
Adsız Gün 12
Adsız Gün 13
Adsız Gün 14
Adsız Gün 15
Bilinmeyen Kadına Mektup
Bilinmeyen Kadına Mektup (Devamı)
Bilinmeyen Kadına Mektup (Devamı)
Bilinmeyen Kadına Mektup (Devamı)
Bilinmeyen Kadına Mektup (Devamı)
Bilinmeyen Kadına Mektup (Son)
Adsız Gün 16
Adsız Gün 17
Adsız Gün 18
Adsız Gün 19
Adsız Gün 20
Adsız Gün 21
Adsız gün 22
Adsız Gün 23
Adsız Gün 24
Adsız Gün 25
Adsız Gün 26
Adsız Gün 27
Adsız Gün 28
Adsız Gün 29
Adsız Son Gün
Hiçbir Şeyin Sonu

Adsız Gün 1

103 6 0
By Hiskarius

Merhaba, yeniden mi demeliyim yoksa yine mi? Tuhaf, çok ince bir tuhaflık hakim şu kıskanılası mümküm olmayan tavrımda. Bilemedim, yeniden mi yoksa yine mi? "Geldim," demek istiyorum sadece, her ne kadar bu durumun varlığından emin olmasam da, bağıra çağıra yeniden döndüğümü ifade etmek istiyorum. Basit bir yeniden dönüşü iki kelimeyle ifade edemeyecek kadar kafasız bir gürûhmuşçasına takınmış olduğum şu davranışıma bir teselli bulmak ne de güç! Ama teselliye de ihtiyaç duymuyor olmam, ayrı bir işgüzarlık olsa gerek.

Yeniden mi döndüm, dönen ben mi oldum, yahut halen dönmemekte ısrarcı olan ve neye döndüğünden bihaber, çıraklık çağındaki bir acemi gibi dönüp duruşumdan ne anlam çıkarmalıyım?
Açıkçası anlatım bozukluğuna mahal vermeyi hiç mi hiç istememiştim. Keza yaptım mı yapmadım mı en ufak fikre dahi sahip değilim. Bunu bile idrak ediş sınırlarının ne kadar uzağında olduğumu tahayyül etmek istesem, sonsuz uzaklıkta gibi görünen o tahayyül sınırlarının kapı eşiğine dahi ulaşamayacağımdan da oldukça eminim. O halde varlığından bile emin olmayan ben kimim?

Ben kim miyim? Onlarca kez karışıklığa yol açmış herhangi biri gibi isme ve bir de soy isme sahip olan kendini bilmezlerden biriyim sadece.  Varlığı -herkes gibi- bir isim ve soy isimden oluşan içsel ve dışsal dünyası yalnızca bu kelimelere hapsedilmiş olan bir şeyim. Bir "Şey" her şeyle doldurulabilir, o halde ben kimim diyemeyeceğim. Ben neyim?

Şöyle bir bakınca ne de çok zaman geçmiş, ne çok yaşanmışlıklar filiz vermiş. Ama tam olarak emin değilim, neler oldu, neler bitti veya neler oldu bittiye gitti bilemiyorum. Şöyle bir baksam, birbirinin peşi sıra kaçışan mazilerime elimi uzattığım anda tutabilecekmiş gibi olsam da yakalamakta pek usta olmadığımı ve tıpkı bir hilkat garibesi gibi davrandığımı anlamış oldum. Öyle ya, benden daha kötü bir hilkat garibesi ile karşılaşmadım henüz.

Esasında ne konuşuyor olduğumu ve kime konuştuğumu da bilmezliğe vurmaya çalışıyor gibiyim. Hakikaten kime anlatıyorum bunları? Gerçi dolaylı yahut dolaysız bir yoldan bağlanabilecek sonuç için herhangi bir fark yaratır mı ki? Bu sebeple düşünüyorum da sanırım o halde varım, ya yoksam? E o vakit kime ya da neye konuşuyor veyahut anlatıyor olmam neyi değiştirecek? Sonuç aynı, ve bu sonuçta kimsenin beni önemsemeyip de dinlemediği, şu aptalcılığın son safhasına ulaşmış olan kendimle konuşmalara yöneldiğim anlamına geliyor.

Sanki yığınla geçirmiş olduğum şu yaşamımda hiç kayıp vermemiş olduğum gibi üstüne bir yenisi daha eklendi. Bir kayıp vermeyi bu kadar alaycı karşıladığım için kendimi mazur görüyorum, görmesem ne değişir? Nasıl ifade ettiğimin herhangi bir önemi var mı? Sonuçta his değişmiyor. His, aynı mutlak his.

Dünyadaki varlığına hükmeden yegâne ve tek dostum, yokluğa kucak açışından kaç gün geçti bilemiyorum. Babaannem benim... Zaman Baba'nın lütfuna mazhar olmuş olsam gerek, yoksa nasıl hatırlamam? Bir de bu yetmezmiş gibi, kalkıp gelmişler de bizi evden atacaklarmış. Meğer senin evlatların da nankörlüğün bile hadsiz olanına takılmışlar.

Sen olsan, "Aman oğlum, boş ver," derdin değil mi? Ee babaanne ben de boşverdim zaten. Dolu versem ona da yok demezlerdi inan. Ama var olan her şeye karşı, buna yok olanlar da dahil olmak üzere herkese, her şeye ve hiçbir şeye, hatta insanlara, dahası insanlığa bile o kadar öfke ve kin doluyum ki, daha da hattası var ki o da en çok kendime duyduğum iğrençliğin, bir çamura duyduğum tiksintiden fazlası olması.

Gitgide duygusuzluk hamurunda dur durak bilmezce yoğruldukça yoğruluyorum ve içime hapsetmiş olduğum en zarif, derinlerdeki en ince insanî duygularıma kadar o hamurda yoğrularak ve duygusuzluğun dibine doğru yol aldığımı görerek bilhassa da kendi canımın yanmasına müsaade buyuruyor gibiyim. Ve kendimi duygunun her türlüsünden yoksun bir insan olarak değil de ne idüğü belirsiz kof bir varlık gibi hissediyorum.

İçimde benliğime kavuştuğum o güzelim sandığım çirkin yıllardan bu yana büyüyen bir boşluk mevcut.  Şu aralar en çok hissediyor olduğum tek şey de yine o boşluk... Sanıyorum bu sebeple durmaksızın peşimde at koşturan o iki ruh emici yine birer hortlak gibi beni rahatsız etmeye başladılar. Doğrudur, onları her ne kadar unutmuş olduğumu düşünsem de yinede unutamadığım. Her ne ise... Dediğim gibi, unutamadım onları, kendimi karşıma alıp da nasıl kendi yüzüme bakarak inkârda bulunabilirim? Buna ne hakkım var? Ancak üzerinde durmaya da pek lüzum görmüyorum açıkçası.

Yeni bir işe başladım kısa süre önce. Dosto kafeyi işleten uzun saçlı, gür sakallı bir arkadaşımın yanında çalışıyorum. Parası pek az... Ne yaparsın, eli her yere uzanan devletinin sana uzanamadığını, gereken mesleğini icra edemediğini kime anlatabilirsin?

El mahkûmiyeti nasıl bir şeydir bilir misin? Bu riyakâr dünyada el mahkûmiyeti yaşamayan kaç insan vardır hiç düşündün mü? O zaman şikâyet etmeyeceksin, otur ve ekmeğini ye, kuru da olsa ekmek ekmektir. Ve sakın yere de dökme, nimettir çarpılırsın. Babaannem öyle derdi. Ekmek kırıntılarını dahi yerden toplaya toplaya büyüdük, o inceliği dahası o zarafeti içimize hissede hissede tıpkı bir nakkaş gibi işleyerek yaşadık. Peki kim bunları yaşayanlar? Ben ve ben, başka kim var geriye? Babaannem zaten ahirete doğmuş bir kadın, yaşamayan biriyle konuşuyor olmam beni deli etmez miydi? Şşş bazen yaptığım da oluyor, kimse duymasın!

Kafede çalışıyorum demiştim ya, hah, işte orada dünya güzeli boş verin dünyayı, dünyadan daha muntazam olan evren güzeli bir kız gördüm. İşin doğrusu görmeyip de doğrudan ölsem yeri vardı. Onu gördüğümde sanki nuh tufanından kaçmışım da yıllar sonra da ilk kez bir kadınla karşılaşıyormuşum gibi hissettim. O kız bu dünyadan olamazdı, başka dünyadan geldiği fevkalade belli oluyordu. Sanki ateşin oduna sarınması gibi tutulmuştum.

Yanında hiçbir zaman birini görmediğimden eminim. Sanırım o da çevreden bulamadığını kendinde buluyordu. Daima bir başına neredeyse hafta da iki ya da üç gün uğruyor ve yine iki, üç bardak çay içip  ayrılıyordu kafeden. Ona o kadar tutulmuştum ki artık konuşabilmek için her anı ve her fırsatı değerlendirmeye tabii tutuyordum. Sonunda bir gün o fırsat boy eğercesine altın tepside önüme gelmiş bulundu.

Konuşmak yolunu tercih etmedim hiçbir zaman, çünkü konuşma kabiliyetinden o kadar yoksunum ki, ağzımdan çıkacak tek bir harfe saygı duruşunda bulunmam gerekiyordu ama yazma konusunda da oldukça başarılı olduğumu ifade etmeliyim. Belki de aciziyetimi yenmek istedim ve dolu dizgin bir Cesur Yürek olma çabalarına giriştim.

Haydiii... Ne oldu bil bakalım, tahminlerinde ne kadar yanılmış olabilirsin ki? Doğru düşündün, Allah belamı verdi, çay taşımaktan nasır tutmuş o elim ayağım birbirine dolanıyor olmaya görsün, hani durmadan bataklığın dibine doğru gidersin ya işte öyle... Elim ayağım birbirine dolandıkça daha bir batıyordum.  Konuşmak kabiliyetinden yoksun bir aciz olarak çırpındım durdum. Doğru düzgün konuşabilmek ne haddime, ağzımdan tek bir harfin çıkabilmiş olduğuna dahi inancım yok.

Doğruca sonuca varalım değil mi? Sabırsızlığın inayeti yoktur, bunu böyle bilesin. Ama sorunu da cevapsız bırakmak da ayıp kaçıyor olsa gerek. İyi madem ona da şöyle yazmayı lüzum göreyim: "Yazmaya dahi gerek olmayan, anlaşılması hiç de güç olmayan vahim, durgun, yine yeniden karşılığı bulunmayan kimsesiz bir nazarlık öyküsünün elimden yerlere saçılışı gibi bir an."

Sana soruyorum, hey! Ben -ki sen de bensin, eminim bundan- yahut sen, çok mu aşağılık varlıklarız? Çok mu çirkiniz ya da çok mu karaktersiz yahut fena halde ahlaksız olanlarız?

Ahlakla ilgili nutuk çekmenin sırası değil ama, sonuçta bir kötülük etmedim. Gayet kibarca yaklaşıp sadece konuşmak istediğimi beyan ettim ve ulu orta bir yerde değildi. Tamam, tamam yeter! Haddimi aşıyorum kendime karşı. Had benim neyime?

İsyan etmiyorum, ama yalnızlık da çok yorucu olmasından dolayı derman bırakmıyor bazen. Evet, kendime sahibim ama kendimi görmekten de gına gelmedi değil. Bazen hiçbir şey çekilmiyor ve çekmeye o kadar üşeniyorum ki, bir çekici çağırsam yeri var. Bazen de göğsüm fena halde daralıyor, acaba bir rahatsızlık mı nüksediyor?

Yine her vakit olduğu gibi konuşmama kararı alıyorum, kendimle dahi konuşmayacağım. Çünkü bazen kendim de bana ne çok konuştuğumu söylüyor. Halbuki aşağılık olan şu kendim, hiç kendinden bahsetmiyor. Kendim bana karşı konuşurken her zaman iyi, ama ben kendime karşı konuşunca kötü olduğumla kalıyorum. Şu gevezenin artık durmadan bana gevezelik ediyorsun demesine gıcıklanıyorum, sinirlerimi alt üst ediyor ve üstten alta karıştırıp duruyor.

Bazen "Neden?" diye soruyorum kendime, "Neden kimse beni hayatına almak istemiyor?"  Belli bir suçum, belli bir hatam mı var veya alçakça bir günaha mı sahibim? Yahu söylesene aptal ve şımarık kendim, ne kadar mutsuz olduğumu görmüyor musun? Sen daha iyi bilirsin elbette, beni mutlu etmek ne kadar zor olabilir ki?

Continue Reading

You'll Also Like

A0023 By ruhperver

Science Fiction

845K 71.3K 58
On altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke...
1.4K 104 10
Steve sakat savaşıyor
60.9K 3.3K 19
Siz:SELAAAMMM Siz:Pışt baksana cinsiyetinin ne olduğunu bilmediğim için seslenemediğim kişiii. Siz:BAKSANA LAAAN. Siz:Mal mısın lan sen? Siz:Nuğlar b...
39.1K 2.3K 42
Ben ve bana benzeyen birinin, hangi büyünün laneti olduğunu bilmeden savrulduğu kabuslarla dolu olan bu yolda, son uğrak yeri olmamalıydı aşk. Hele k...