Zifiri Karanlıkta Gezinenler...

By bnsarac

5.6K 692 1.4K

"Tik." gözlerimi anında açtım ve önümdeki boş sokağa baktım. Bu sesi çıkarabilecek hiç bir şey yoktu sokakta... More

Giriş
2. Bölüm "Kan ve Yalnızlık"
3. Bölüm "Güven"
4.Bölüm "Gecikme"
5. Bölüm "Hatalar ve Çözümler"
6.Bölüm "Vazgeçiş"
7. Bölüm "Kurşunlar Ve Gözyaşı"
8. Bölüm "Beklenmedik"
9. Bölüm "Yeniden"
10. Bölüm "Yanlışlık"
11.Bölüm "Ölü Meydan"
12. bölüm "Kabus Diyarı"
13. Bölüm "Şifreler"
14. Bölüm "Kitaplar ve Delilik"
15. Bölüm "Rüzgar Senfonisi"
16.Bölüm "Hata (1)"
17. Bölüm "Hata (2)"
18. Bölüm "Yol"
19. Bölüm "Renkler"
20. Bölüm "Zaman Kapanı" (1)
22. Bölüm "İsyan"
23. Bölüm "Karşı-t-laşma"
24. Bölüm "Koca ormanda bir biz (1)"
25. Bölüm "Koca ormanda bir biz (2)
26. Bölüm "Bildiklerimden"
27.Bölüm Mitler ve Gerçekler
28. Bölüm Mitler ve Gerçekler 2

21. Bölüm "Zaman Kapanı" (2)

131 15 38
By bnsarac

Şarkı | Taylor Swift - Willow

(burada önerdiğim şarkıların genelde bölümle alakası yok, öylesine öneri ^^)

♤ ♤ ♤

Küçücük, karanlık su deposunda ilerleyerek ne yapmaya çalıştığımızı anlamamıştım ama daha sonra deponun arkasındaki kapıyı açtılar ve depodan çıktık. Zaten dışarı çıkacaksak niye bu daracık yerde buluşmuştuk anlamıyordum.

Vivia çatık kaşlarıma bakarak "Eugene'in burada olduğumuzu sanması için burada buluştuk. Asıl yerimizi ona gösterecek kadar aptal değiliz." Dedi.

Eh, bu hala pek açıklayıcı olmamıştı. Acaba Yule bazı askerler derken Eugene'den mi bahsetmişti? İyi de onları ispiyonlayacak bir durumdaysa neden beni bulduğu yerde vurmak yerine bana yardım etmişti ki? Bu sorgulamayı es geçtim, bizi tehlikeye atmadığı sürece o şu an kafamı kurcamalası gereken biri değildi.

Hep beraber apartmanın arkasındaki bahçede ilerledik. Ayakkabılarımızdan çıkan sesler ve paçalarımıza sıçrayan minik çamur damlaları bize eşlik ediyordu. Bir süre yürüdük, yaklaşık on dakika olmuştu sanırım. Bir sitenin içine girdik. Buradaki apartmanlar oldukça eskiydi ; upuzun, dış cephesi kirlenmiş, balkon demirleri çürümeye yüz tutmuş, bitişik yapılardı. İki birleşik apartman sağda, iki tanesi de soldaydı. Ortasında ise normal kiloda bir insanın yan döndüğü zaman ilerleyebileceği kadar dar bir boşluk vardı. Edin hariç hepsi bu boşluktan geçerken Edin eliyle geçmemi işaret etti. Dar yerlerden hiç hoşlanmasam da ben de dediğini yaparak ilerlemeye başladım. O da son kez etrafa bakındıktan sonra arkamdan gelmeye başladı.

Yüzümle duvar arasında en fazla 5 parmak boşluk vardı. Yüzüme örümcek ağı gibi bir şeylerin değdiğini hissederek kafamı hızlıca çevirdim ve o gıdıklanma hissi hapşurmama sebep oldu. Edin'in kıkırdadığını duydum. Bu dar yerden kendimi dışarı atar atmaz ona dönüp baktım. Bugün geldiğimden beri yüzünde çoğunlukla eğlenir bir ifade vardı. Çektiğim sıkıntılar epey mutlu etmişti herhalde kendisini. İçimde bakmaya devam etmek gibi bir his oluşsa da birkaç saniye ona baktıktan sonra önüme döndüm.

Apartman boşluğuna çıkmıştık, kare şeklinde çok geniş diyemeyeceğim bir alandı ve burada başkaları da vardı. Leafa ve Edin yanımda dururken Vivia ve Yule ileride duran bir grup ile konuşmaya gitmişlerdi. Edin ile aramızda geçen kısa bir bakışmadan sonra o yol göstermek adına bir adım önümde olmak üzere yürümeye başladık. Sadece Orejana'lılar değil Dünyalıların sayısı da çoktu. Bu yüzden kendimi daha rahat hissetmeye başlamıştım. Apartman boşluğunu geçip apartmanın küçük kapısından geçtik. Bu büyük ihtimalle bodrum kapısı gibi bir şeydi.

Bu kapı insanlarla dolu, hemen hemen eşyasız beyaz, lekeli duvarları olan bir alana açılıyordu. İnsan sayısının çokluğuyla afallasam da Vivia eliyle gideceğimiz yeri işaret etti. İlerleyip bir kenarda durduk. Herkes kendi arasında konuştuğu için alana bir uğultu hakimdi. Biz ise konuşmadan bekliyorduk, neyi beklediğimizi de bilmiyordum gerçi. Etrafa göz atarken kimin Orejanalı olup kimin Dünyalı olduğunu anlamanın çok kolay olduğunu fark ettim. Bizden gerçekten farklılardı.

Beyaz ve sarının tonlarında saçlar, açık renk ne renk olduğunu tam anlayamadığınız gözler, şeffafımsı beyaz bir ten. Bazılarının kulakları insanlarda pek görmeyeceğiniz biçimde uzundu. Hepsinin öyle değildi gerçi o yüzden bunun belirgin bir özellik olup olmadığını bilmiyordum. Ama yine de Orejana ırkı öyle görüp de güzelliklerinden bayılacağım bir ırk değildi. Yani demek istediğim insanlardan bir üstünlükleri yoktu. Evet farklılardı ama baktıkça gözüm alışıyor gibi hissediyordum. Edin'i gördüğümde tüm ırkın onun gibi olduğunu düşünmüştüm nedense.

Ben böyle incelemelere dalmışken konuşmak için biri alanın ortasındaki boşluğa ilerledi ve durdu. Konuşmalar yavaş yavaş kesilirken o herkesin susmasını bekledi ve eliyle yakasını düzeltti. Gözüme takılan bir şeyle gözlerim açıldı. Parmaklarının arasında perdeler mi vardı onun? İstemsizce eline bakmayı sürdürdüm. Parmaklarının arası ince zarlarla birbirine yapışıktı. Bu da mı ırklarında olan bir özellikti acaba? Ama herkeste yoktu, ne değişik bir şeydi bu böyle? Sahi, niye herşeye böyle aval aval şaşırıyordum ki? İnsanlar da böyle birbirinden farklı farklı değil miydi?

Başka şeylere odaklanmayı kesip konuşmacıya kulak verdim.

"Öncelikle aramıza yeni katılanları selamlıyorum. Eğer buradaysanız siz de şu anki olanlara anlam verememekte ve bir çıkış yolu aramaktasınız. Ve biz de size ve bize bir çare bulabilmek için böyle bir toplanma yeri oluşturduk."

Topluluğun büyük bir çoğunluğu bu konuşmayı ilk kez dinlemediğini belirtircesine sakin bir yüz ifadesiyle duruyor ve hiç konuşmuyordu. Benim gibi yeni gelmiş olanlar ise kendi aralarında mırıldanıyor ve ilgiyle etraftakileri inceliyordu. Size ve bize bir çare bulabilmek derken neyi kast ediyordu?

"Bu yabancılar gezegenimizi ele geçirenler oldukları halde neden bize yardım etmek istesinler diyorsunuzdur elbette. Şöyle açıklayayım. Şu anda gezegeninizde yaşananların sorumlusu bizim gezegenimizin yönetici meclisinin kararı ve bu kararı destekleyenler. Ancak biz bu kararı hiçbir zaman onaylamadık ve gezegeninizin bu şekilde işgal ediliyor oluşunu durdurmak istiyoruz."

"Bu yeterli bir sebep gibi gelmiyor." Diye itiraz etti arkalarda duran bir kız.

Konuşmacı başını hafifçe salladı. "Haklısın, o zaman şunu söylememe izin ver. Orejanalı olarak bizler de bu durumda rahat bir konumda değiliz. Elbette size yardım etmek istiyoruz ama bunun dışındaki nihai amacımız kendimizi kurtarmak. Evimiz ve gezegenimizden zorla çıkartılarak bu 'görevlere' atandık. Ve bu duruma itiraz eden yaklaşık 30 kişi olarak hepimizin boynunda takip edilmemizi sağlayan ve belirli bir saatte hala görev yerimize dönüş yapmazsak ötüp duran bir kolye var." Diyerek boynundaki mavi ışıklı dörtgen şeklindeki kolyeyi gösterdi.

"Bu nedenle bu toplanma yerine her gün gelmiyoruz ya da her gün aynı saatte ya da her gün aynı kişiler gelmiyor. Şüphe çekmemek için sürekli bir değişim göstermeye çalışıyoruz ki bu toplanma yeri de eğer bir çare bulamazsak yeniden değiştirilecek. Sık sık yer değişikliği yaptığımızı zaten daha önce burada olan arkadaşlar biliyorlar. Onlar size yol göstereceklerdir."

Daha sonra durup biraz bekledi ve derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti.

" Buradaki amacımıza gelecek olursak. Olabildiğince insanı toplayıp bizim hükümetimize karşı bir isyan başlatmayı düşünüyoruz ancak çok dikkatli bir plan yürütülmesi gerekiyor çünkü bildiğiniz üzere Orejana hükümeti silahlı ve çok sayıda askerleri var. Ayrıca insan ırkından burada bulunanların çoğu uykusuz ve halsiz durumda bu nedenle örgütlenip herhangi bir harekette bulunamıyoruz. Ayrıca bu yaşananların sebebini biz dahi tam olarak bilmesek de ortada dolanan bir sürü dedikodu var. Ve insan ırkından bir grup insanın da bu süreçte Orejanalılara yardımcı olduğu kanısındayız."

Son söylediği şeyden sonra yeni gelenler arasında bir uğultu oluştu. İnanmak zor gelebilirdi belki onlara ama ben şaşırmıyordum. Negatif düşünceli bir insan değildim ama özellikle ahlaki değerleri üstün tutmayan bir insan çıkarı olduğu sürece ne yapmazdı ki?

Bileğindeki saati kontrol ettikten sonra uğultunun kesilmesini beklemeden konuşmaya devam etti.

"Çok süremiz kalmadığı için kısaca toparlamak istiyorum izninizle. Öncelikli amacımız bilincinizi kaybetmenize sebebiyet veren sinyalleri devre dışı bırakmanın yanında, çalışmadığı saatleri de bilebilmenin bir yolunu bulabilmek. Bu şekilde buluşmalar yapmaya başlayalı 1 hafta ancak olmuştur ve buluşmalar en fazla 10 dakika olabiliyor bu nedenle çok büyük bir ilerleme kaydedemedik ancak sayımız arttıkça bunun çok daha kolay olacağını düşünüyorum. İnsan bekçileri, yani sokakta dolaşıp uyanık insanları yakalayan bekçilerden bahsediyorum, sayıları arttırılmış bir vaziyette her sokak başında birer tane olmak üzere bulunuyor bu nedenle yakalanmamaya çok dikkat etmelisiniz. Kendinize iyi bakın İnsanlar!" diyerek aceleyle sözlerini bitirdi ve elini başının üzerinde yan tutup işaret parmağını alnına sürdü ve elini havaya kaldırdı. Bu onların bir çeşit selam işareti falan olmalıydı. Daha önce buna benzer bir şeyi Edin de yapmıştı.

Edin bana dönüp ellerini omuzlarıma koydu ve göz temasını kaçınılmaz kıldı.

"Mutlaka bir yolunu bulacağız tamam mı? Biliyorum böyle kısa kısa konuşup, buluşarak bir şey halledilemez gibi geliyor ama bildiğimiz şeyler burada anlatıldığı kadar değil. Ayrıca bizim hükümetimize yardımcı olan insanların sığınakları bulunmuş. Onlardan mutlaka bir şey öğrenilebilir."

Gözlerine bakıp başımı salladım.

"Ne kadar çabuk olursak o kadar iyi olur elbette ama aceleci davranıp elimize yüzümüze bulaştıramayız, evet çok fazla zamanımız olmayabilir ama başka şansımız da yok. O yüzden anlayabiliyorum, elimizden geleni yapacağız sonuçta."

Edin belli belirsiz bir gülümsemeyle başını hafifçe salladı ve omuzlarımdaki ellerini sıktı.

"Evet öyle. Nedense seni buralara sürüklediğim için beklentini karşılayabilmek gibi bir istek duyuyorum ve kendimi sürekli sana bir şeyleri açıklamak zorundaymışım gibi hissediyorum ama neyse ki sen anlayışlı birisin Mia." Dedi.

Yarım ağız gülerek "Size tamamen inandığımı, harika işler çıkardığınızı ve çok güvenilir olduğunuzu söyleyemeyeceğim ama seni takip etmeyi seçen de bendim o yüzden kalıp olabildiğince yardımcı olmak ve neler olabileceğini görmek istiyorum. Karanlık sokaklarda koşup durmaktan başka hiçbir şey yapmıyordum ve sen bana bir seçenek sundun Edin." dedim.

Geldiğimizden beri orada istemsizce kaşlarında duran gerginlik çözüldü ve onu ilk gördüğüm zamanki gibi gülümsedi.

"Eh bunu duyduğuma sevindim." Dedi ve az önceki adam gibi elinin işaret parmağını alnına paralel olarak sürerek elini havaya kaldırdı ancak daha sonra yumruk yaptı. Ve bir tepki beklercesine bana baktı.

"Evet geçen sefer 'kendine dikkat et' demek demiştin, hatırlıyorum." diyerek hareketlerini tekrar ettim.

Leafa yan gözle Edin'e baktı. "İyi de bu-" derken Edin onun sözünü kesti. "Evet öyle demek." Diyerek Leafa'ya kaşlarını kaldırdı. Benim görmeyeceğimi mi sanıyordu? Ya da hissetmeyeceğimi? Yalan söylediğini hissedebiliyordum.

Ama sorgulamadım. Söylemek istemiyorsa onu zorlayacak değildim ya.

Edin ve Leafa'nın kolyelerindeki ışıklar yanıp sönmeye başlamadan önce sadece iki üç cümle kurabilmiştik. Bulunduğumuz yeri kapısına doğru biri koşuşturdu ve hızla içeri daldı.

"Çabuk arka girişten çıkın sanırım yerimizi buldular."

Hiç kimse bir şey söylemese de herkes hızlıca büyük bir paniğin içine yuvarlandı. Edin elimi tuttu ve kapıya doğru koşmaya başladık. Bizi bulanlar askerler olmalıydı. Acaba Eugene mi söylemişti diye şüphelenmeden edemedim. Ona güvenmek için tam olarak bir sebebim yoktu sonuçta. Ama Edin ona güvendiği için sorgulamamaya karar vermiştim.

Yeniden dar duvarların arasından geçtik ve caddeye çıktık. Hep beraber buradan koşsak yine de yakalanırdık diye düşünüyordum. Ancak az önceki düşünelerimi yanıtlarcasına site kapısından döner dönmez aniden Eugene ve beraberinde bir kaç kişiyi daha karşımızda bulduk. 

hey hey heeeyyy!

sınavlarımdan sonra yeni bölüm atacağımı söylemiştim ama onun yerine bölüm biriktirmeye karar verdim ve sonuç olarak yine sınav haftasındayım :") Neyse ki bu sefer hazırlıklıyım hehehe. Irkın adını Orejana değil de başka bir şey olarak yazmıştım önceki bölümlerde böyle bir düzeltme yaptım ondan dolayı ay bu ne be demeyin ehe.

Arada birileri bölüm yaz artık be falan desin yoksa yazmıyorum ben :") Biraz birilerinin beni darlamasına ihtiyacım var herhalde...

Neyyyyse, size iyi okumalar uyanıklar ben de biraz joseph andrews falan okuyayım :(


Continue Reading

You'll Also Like

Gaddar By Ayten gul

General Fiction

717 278 11
Yavuz sevdiğinin üzerine son kez toprak atı daha sonra ayakları bedenini taşıyamadığı , için mezarın üzerine çöktü. bu bu hayat onu aşkla buluştura...
135K 6.4K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️
10.2K 6.3K 63
Şair; Satırlarda yaşayan can Kalemlerden dökülen umman
88.1K 7.3K 35
Vampir/Gizem "Kanında akan karanlığın laneti ve kalbinde aydınlığın ışıklarını taşıyan bir günahsız." Lucie Wizard, hayatını geçirdigi adı pekte bili...