Öyle sıkı sarıl ki...

By mehtapayranci

400K 17.9K 1.7K

Kerem genç kızın boynunu koklayıp usulca fısıldadı "Bana öyle sıkı sarıl ki..." Gizem genç adama sıkıca sarıl... More

Bölüm 1- HAFIZA
Bölüm 2- Yeni bir gün.
Bölüm 3- Kurdelesiz de çok güzel.
Bölüm 4- ÇAPRAZ SORGU.
Bölüm 5 - Güzel bir rüyaydı.
Bölüm - 6 Anlatırım ama bir şartla, ya da iki, belki de üç.
Bölüm 7- Sen aklını kaçırmışsın.
Bölüm 8 - Kaçan ve kovalayan
Bölüm 9- Bazı şeyleri şansa bırakamazsın.
Bölüm 10- 360 derecelik deneyim.
Bölüm 12- Ne olur ne olmaz, kapı açık kalsın.
Bölüm 13- Kader ağlarını örecekte...
Bölüm 14- Günlerim Yalnız geçiyor.
Bölüm 15- Ah bu ben...
Bölüm 16- Kibarlık senin yanından geçmez.
Bölüm 17- Kurtulalım birbirimizden
Bölüm 19- Ne olur sen olma.
Bölüm 20- Tutkal gibi yapışmak.
Bölüm 21- Kazandibi
Bölüm 22- Delikanlı
Bölüm 23- Aşkın gözü kördür.
Bölüm 24- Darısı Başına.
Bölüm 25 - Küçük mavi zarflar.
Part 26 - Nice Aylara...
Part 27- Gün Bugün.
Part 28- Kendine iyi bak.
Bölüm 29 - Çok özleniyorsun.
Bölüm 30 - Gidecek başka yerim yoktu.
Bölüm 31 - Sevince
Bölüm 32 - Selim Sevgen
Bölüm 33 - Kahve Falı
Bölüm 34 - Terbiyesiz.
Bölüm 35 - Uluslar arası.
Bölüm 36 - Ben Beklerim.
Bölüm 37 - Yolu kendin bulacaksın.
Bölüm 38 - Paris
DUYURU
Bölüm 39- En güzel çift.
Bölüm 40 - Yaşlı Çirkin Cadı.
Bölüm 41- Güzelliğin mimarı
Bölüm 42- Gerçekten uyuyorum
Bölüm 43- Aşk Damarı.
Bölüm 44 - Fazla Mesai.
Bölüm 45 Tutsaklık.
Bölüm 46- Kahraman.
Bölüm 47 - İyi iş çıkartır.
Bölüm 48 - Her şey yeni başlıyor.
Bölüm 49- Öyle sıkı sarıl ki. FİNAL.

Bölüm 18 - Daha iyisini yapabiliriz.

6.8K 328 38
By mehtapayranci

Kerem kendini kaptırmış, koyuvermişken Gizem’i saran kolları gevşedi. Gizem güvende olduğuna emin olduktan sonra, kendisini zevkle öpmeye devam eden adamın dudağını öyle bir ısırdı ki, Kerem ne olduğunu şaşırdı. Acıyla ağzını açmış, elini dudağına götürmüş, şaşkınlıkla kıza bakarken, Gizem bir de tokat attı ona. Kerem’in başı sağa doğru savrulurken elinin tersiyle iğrenircesine kendi dudaklarını sildi, “Ben istemedikçe beni kimse zorla tutamaz dedim sana.” Dedi, hızla çıktı gitti.

 Kerem yediği tokatın acısı yanağında, ısırılmışlığın acısı dudağında Gizem’e neden aşık olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Dudağından sızan kana aldırmadan kızın peşinden koştu. Gizem daha gişenin önüne yeni gelmişti ki, Kerem kendini onun önüne attı. Evlenme teklif eder gibi önünde diz çöktü. Günah çıkarır gibi iki elini birleştirip hızlı hızlı konuşmaya başladı “Özür dilerim, affet, ne olursun affet. Ne istersen yaparım…” diye yalvarırken Gizem onu dinlemiyor sağından solundan geçmeye çalışıyordu. Kerem ise ona yol vermiyordu.

 Gizem gözlerini patlatarak dişlerinin arasından “Çekil yolumdan” diyordu ona.

 Kerem kararlılıkla sürdürdü yalvarışını “Lütfen affet, lütfen yanımda kal, lütfen…”diye cümleleri hızlı hızlı sıralarken, Gizem onu dinlemiyor “Çekil yolumdan dedim bak fena olacak” diye tehdit ediyor, vuracakmış gibi çantasını havaya kaldırıyordu. Kerem o sırada başını korumak için ellerini havaya kaldırdı ama Gizem’in önünden çekilmedi. Korunma içgüdüsüyle etrafa bakarken, gişenin yanındaki saksıyı gördü. Yerinden hızlıca kalktı, saksıyı kucakladı, tekrar Gizem’in önüne geçip kucağında saksıyla “Affet ne olur, gitme, bak hem daha filmin sonunu görmedik.” Dedi. Gizem dudağından izinsizce kaçan minik gülücüğe engel olamadığında sinirle karışık tıslarcasına sırıttı. Kerem elinde kocaman saksıyla çok komik görünüyordu ve hala utanmaz bir tavırla film diyordu. Üstelik o güzel alt dudağında gözle görülür bir yarası vardı kıpkırmızı parlayan. Gizem ister istemez durdu, gülme içgüdüsüne engel olamıyordu ama sözcükleriyle onu hala hırpalayabilirdi “Yaa Kerem, sen ne arsız ne yüzsüz, ne utanmaz bir adamsın yaa…” diyebildi saklamaya çalıştığı gülüşünün arasından.

 Kerem “Evet tatlım haklısın, her kelimesi doğru, sen ne dersen doğru bebeğim...”

 Gizem elinde olmadan hem kızıyordu hem gülüyordu “Gerçekten yüzsüzsün sana inanamıyorum. Hala bebeğim diyorsun.”derken ayağının topuğunu sinirle yere vurdu.

 Kerem’in yüzünün yarısı çiçek yüzünden görünmüyordu ve Gizem’in tepkilerinden çekindiği apaçık ortadaydı “Evet, haklısın, üstelik fırsatçıyım da. İlk fırsatta öptüm seni. Ama biz buna ilk öpücük demeyelim olur mu? Bunu hiç olmamış sayalım. Daha iyisini yapabiliriz…” diye saçmalarken, Gizem ondan kurtulamayacağına kanaat getirdi, isyanı dolup taştığında “Tamam. Yeter sus artık” diye patladı. Sesi kesilen adamın gözlerine baktı bir an, sonra bakışlarını kaçırıp yumuşayan sesiyle “Ve yerden de kalk artık.” Dedi. Kerem hızla yerden kalktı ama hala Gizem’in gitmesinden korkuyordu.

 Gizem derin bir nefes aldıktan sonra, gözlerine bakmamaya çalışarak “Bak Kerem, sana son bir şans veriyorum. Bunu yaptığım için beni yeniden ve son kez pişman edeceğine de eminim aslında. Ama yinede deneyeceğim. Sana bu şansı vermemin sebebi de sen değilsin. Sadece günah benden gitsin istiyorum. Nasılsa az sonra beni yeniden kovacaksın ya da bir şekilde kıracaksın ve bu kabus bitecek.” Dedi.

 Kerem saksıyı yerine bırakıp kendinden emin ama geveze tavrıyla cevapladı kızı “Kabus mu? Gördüğün görmüşün en güzel rüyan olacağım ben senin. Görürsün bak, bu lafları ettiğin için pişman olacaksın.”

 Gizem inançsızca gözlerini devirdi “Son şansın unutma.” Dedi, Kerem’i beklemeden az önce çıktıkları üç nolu salona geri döndü. Kerem koşarak büfeye gitti, o sırada filmi oynatan arkadaşını gördü,

 Genç adam “Kerem’cim filmin sonu geldi sanırım, az önce balkonda yediğin tokattan sonra, elinde saksılarla, pekte romantik görünmedin gözüme” dedi ve kendini tutamayarak kahkaha attı. Kerem “Çok komiksin ha ha ha. Sen bırak benle uğraşmayı da, yerine geç. Kız salonda beni bekliyor.” Dedi.

 Genç adamın gözleri şaşkınlıkla açıldı “İkna edebildin demek, bravo. Ben gidip filmi başlatayım o zaman” dedi.

 Kerem “Ben aramadan başlatma sen, ne olur ne olmaz” dedi, arkadaşını gönderdi. Yeniden mısır  aldı. Pes etmek yoktu, onun için gece yeni başlıyordu. Kerem, kendindeki tek problemin yanlış sorular sorması olduğunu düşündü. “Gidelim mi? Kalalım mı?” Bunlar gereksiz, her ne yapıyorsan yapmaya devam et, sıkılırsa söyler kız. Ağzı var, dili var, hem de pabuç kadar. Kerem salona girerken kendi kendine yeniden tembih ediyordu “Soru sormak yok, bak emrivaki yapıp buraya getirdin çok hoşlandı, kızın fikrini sormak yok. Boş konuşmak yok.” Diye düşünerek içeri girdi. Gizem az önce oturduğu koltukta kollarını bağlamış oturuyordu. Kerem’i eli kolu dolu görünce, alaycı bir dudak burkuşla “Bakıyorum da senin iştahın hala yerinde…” dedi.

 Kerem yüzsüzce gülümserken “Rüyalarımın prensesi bana son bir şans vermiş, daha iyi ne olabilir ki?” diye sordu.

 Gizem bıkkınlıkla gözlerini kapatıp açarken yorgun bir nefes doldurdu ciğerlerine “O prensesin sana sonsuz şanslar vermesi, daha iyi olabilirdi mesela…” dedi.

 Kerem etkisinin sakinleştirici olmasını dileyerek derin bir nefes aldı, pes etmek yok, oltaya gelme diye telkinde bulundu kendine yeniden “Geçmişe mazi derler güzellik. Geçmiş geçmişte kaldı. Yani demem o ki, yaptığım eşeklikleri yapmadım, kırdığım potları kırmadım diyemem. Ama iddia ediyorum ki, seni hala tavlayabilirim.” dedi.

 Gizem alaycı bir kahkaha attı “Çok mu salak görünüyorum? Kendine çok mu güveniyorsun anlayamadım?” diye sordu.

 Kerem şımarıkça kaşlarını çattı “Hiçbiri” derken elindeki mısır paketini Gizem’e uzattı.

 Gizem bu cevabı beklemiyordu şüphesiz, mısır paketini aldı. “Ama, seni hala tavlayabilirim dedin. Bence kendine güveniyorsun.” dedi.

 Kerem onunla iddialaşmak istemiyordu ama kızı cevapsız bırakamazdı “Ben bize güveniyorum, ikimize… Biz iyiden öte, süper bir çiftiz. Dünyada kimse kusursuz değildir. Benim dışımda tabi…” dediğinde Gizem püskürür gibi gülmeye başladı. Kerem kaşları havada emin bir tavırla “Sütte leke var, bende yok. Bunu sen de görüyorsun.” Dediğinde Gizem kahkahalarla “Yaa yaa bilmez miyim?” diye kinayeyle başını salladı. Kerem ortam soğumadan müdahale etme gereği duyarak telefonla arkadaşını çaldırdı. Işıklar kapandı. Filmin ikinci yarısı ekranda parladı. Kerem bir süre kızın filme dalmasını bekledi, filme kapıldığına emin olduğu anda Gizem’in kulağına eğilip fısıldadı. “Bu akşam olup olmayacağı şüpheli, ama emin ol seni tavlıcam.” Dedi. Gizem kulağındaki nefesle ürperirken, duyduğu sözcükler ise komik olmaktan çok, baştan çıkarıcı geldi bu sefer ona. Gizem kendini kasmakla bir yere varamayacağını biliyordu ama ne yapacağı hakkında da bir fikri yoktu. Kerem’le bir şey başlarsa ondan kopamayacağı ortadaydı. Çünkü adamın gülümsemesi bile içinin yağlarını eritiyordu. Gizem, ona alıcı gözle bakmaya korkuyordu çoğu zaman. Elektrik denince akla ilk gelecek isimdi. Simge’nin dediği gibi, koca bir trafoydu Kerem. Ersin hayatındayken Kerem’in cümlelerini duymazdan gelmekten başka çaresi yoktu. Başını çevirdiği anda adam yapmasa kendi öperdi onu, oralı olmamak en iyisiydi. Oof, ne kadar da sıcaktı bu salon böyle. Filmde de neler oluyordu, karmakarışıktı anlamak mümkün değildi, en az on kere izlediği film tanınmaz haldeydi şuanda. Ne diye vermişti ki son şansı falan? Neyine güvenerek kalmıştı yanında? Alt üst olmuştu iki cümleyle işte. Çıkıp gitse daha kolay olurdu. Öyle yapmış olsaydı Kerem’in damağında kalacaktı tadı, şimdiyse kendi kendini yiyordu oturduğu yerde. Kerem ‘Tadıma bir bak ta, gör bak neler olacak sonra’ derken haklıymış, diye düşündü elinde olmadan. Huzursuzca yerinde kıpırdandı. Kerem sessizce “İyi misin” diye sordu. Gizem onun sesiyle yeniden ürperdiğini hissetti, ona hiç bakmadan “Sıcak oldu biraz, içecek bişey aldın mı?” diye sordu. Kerem aldığı kolalardan birini ona verdi. Gizem kolayı kafasına dikerken, tek istediği filmin bitmesiydi. Işıklar açılır açılmaz topuklarını poposuna vura vura kaçacaktı Kerem’den ve sonsuz enerjisinden. Çünkü eğer kaçmazsa Kerem gibi yanmak deyimini bizzat yaşayacaktı onun elinde. Gizem bu düşüncelerle karanlık salonda renkten renge girerken, Kerem aklındakileri yeniliyordu. Boş konuşma, soru sorma, fikrini sorma, kendi bildiğini oku. Yanındayken fırsatın varken, aklında kalacağın bir şeyler yap. İmzanı atmadan bu geceyi bitirme.Şansını dene, ya dayak yersin en kötü ihtimalle ya yumuşar çoğu gibi. O da kadın sonuçta, bir yere kadar karşı koyabilir. Nefesini tuttu, ani bir hareketle kolunu Gizem’in omzuna attı. Gizem, omzundaki yükü hissedince, Yandın kızım, küllerini savuracak bu adam senin, diye düşünerek onun koluna yerleştirdi boynunu, sonra rahat edemedi ve yaslandı. Ne olursa olsun bee… Amaan! Dünyaya birdaha mı geleceğim?  Diye düşünmeyi seçti. Kim olduğunu, niyetinin ne olduğunu bilmediği bu adamın kolu omzundayken, Gizem’in kalbi kulaklarının içince gümbür gümbür attı bir süre. Kalbinin bu deli çırpınışı bir süre sonra yavaşlamış, yerini sessiz bir huzura bırakmıştı. Ve bu çok tanıdık duygu, bu yabancı adamın kollarındayken tuhaf hissetmesine sebep oluyordu. Bir yabancı nasıl olurdu da insana huzurlu hissettirebilirdi, anlamak zordu.

 Kerem kolunu atarken sıkıca tuttuğu nefesini, yavaşça özgür bıraktı. Tamamdı, olacaktı bu iş. Gizem’e doğru biraz daha kaykıldı. Mısırı falan fırlattı yan koltuğa. Gizem yeniden omzuna yerleşti onun. Kerem tedirgince fısıldadı “Rahat mısın?” Gizem’den hıhıh diye bir yanıt geldi. Kerem kendisinin ne kadar korkmuş olduğunu, oldukça tedirgin olduğunu fark edince, düştüğü duruma gülümsemeden edemedi. Ben bu kadına gerçektenaşığım galiba diye düşündü. Az sonra yanından ayrılacağını ve belki de bir daha asla bu kadar yakın olamayacağını düşünerek, daha sıkı sarıldı ona, saçlarına burnunu dayadı, kokusunu içine çekti. İçinde bir yerlerde eski bir acı ve o acının çevresinde kocaman bir boşluk vardı. Ve önünde iki seçenek… Ya Gizem gidecekti ve o boşluğun tamamı acıyla dolacaktı, ya da Gizem onu seçecekti ve o boşluk Gizem’in varlığıyla dolacaktı.

 Kerem gözleri amaçsızca filme bakarken, sessizce “Güzellik…” dedi

 Gizem gözleri ekranda cevap verdi “Efendim”

 “Ben diyorum ki az önce söylediğim şeyle ilgili, belki bana biraz yardım edebilirsin”

 “Hıım… Konu neydi hatırlamıyorum ki ben.”

 Kerem kaşlarını çattı “Aşk olsun, beni hiç takmıyorsun. Seni tavlıcam demiştim ya.”

 “Yok canım takmamak değil de, filme daldım ondandır.”

 “Peki ne diyorsun, bana yardım edecek misin?”

 “Hangi konu da?”

 “Gizeem!”

 Gizem başının üstünde yükselen sesten ürküp başını ona çevirdi “Ama sende beni tavlama konuşunda benden yardım istiyorsun, iş mi bu yaptığın şimdi?”

 Kerem geniş bir gülümsemeyle “Hıııı, demek işimize gelmediği zaman anlamadım numarası çekiyoruz… E iyiymiş.”

 Gizem başını yeniden filme çevirip, dudakları kapalı kikirdedi “Efendim anlamadım.”

 Kerem “Ben şimdi anlatıcam sana” dedi ve kızın kulağına iyice yaklaşarak bağırmaya başladı “Bana diyorum, yardım et yardııım, seni nasıl tavlayabilirim, akıl ver biraz.”

 Gizem Kerem’in bağırışıyla kulaklarını tıkayıp öne eğildi. Kahkahalarla gülerek Kerem susuncaya kadar doğrulmadı. Kalkınca ona doğru dönüp baktı “Ne bağırıyorsun karşında sağır mı var?” diye sordu gülerek.

 Kerem’in ifadesi ciddileşti “Hayır. Çok akıllı, çok güzel bir kız var, ve yanımda olduğu için çok mutluyum” Dedi, kolunu havaya kaldırdı, kendi göğsünü gösterip “Gel” dedi usulca.

 Gizem Kerem’in yaslanmasını istediği göğsüne bakıp, aldığı en güzel davet olduğunu düşündü. Doğruluğunu yanlışlığını hiç düşünmeden kedi gibi sokuldu onun koynuna. Göğsüne yaslandı, Kerem’in fark etmesinden çekinmeden, genç adamın boynuna burnunu dayayıp derin bir nefesle kokusunu içine çekti. Gizem’in hareketinden cesaretle Kerem’de başını yavaşça eğip Gizem’in saçlarını kokladı, alnından öptü. Gizem tek bir hareketiyle olacakları yönlendirebileceğini biliyordu, ya başını kaldırıp yüzüne bakardı, ya da bakmazdı. Yirmi beş yıldır aldığı terbiyeli aile kızı eğitimlerini hızla çöpe attı. Mantığının sesini kıstı, çarpan kalbine kulak verdi, başını kaldırıp baktı. Göz göze geldikleri anda, ikisi de tercihini yapmıştı. Kerem şimdi korkmuyordu, hevesle Gizem’in dudaklarını keşfetmek için yaklaştığında gözleri çoktan kapanmıştı. Geçiş izni vardı, evet, kesinlikle vardı. Gizem Kerem’e daha rahat ulaşabilmek için koltuğunda dikleşti. Kerem, dudaklarını kızınkilerden hiç ayırmadan, kendisine ulaşmaya çalışan kızı belinden tutup kaldırdı, çekip kucağına oturttu. Her şey o kadar hızlı ve olağandı ki… Gizem halinden memnun itirazsız, Kerem’in kucağına yerleşirken bir an ayrıldı dudakları ve yeniden göz göze geldiler. Dudaklarını yeniden birleştirip gözlerini kapatan Kerem oldu. İkisi de çılgınca bir hevesle birbirinin tadına doyma telaşındayken genç kız bir yandan genç adamın saçlarını avuçluyordu. Gizem büyük bir açlıkla dudaklarını emerken, genç adam zevkle inledi. Ellerini koltuk kenarlarına sıkıca tutmuş, kızın bedenine dokunmamak için kendini zor zapt ederken, oturduğu yerde zevkten eridi. Gizem Kerem’in kollarını kendi bedenine doladığında Kerem daha büyük bir cesaretle öpüyordu onu. Elleri genç kızın bedeninde rastgele gezinirken, dudaklarını boynuna götürdü, onlarca küçük öpücük yetmiyordu doymasına. Yavaşlaması sınırlaması, mümkün değildi. Boynu öpülen genç kız zevkle inlerken gözleri kapalı, bazen sertleşen öpücüklerde irkiliyordu. Dudakları kızın boynundan ayrıldığında, yeniden göz göze geldiler. İkisi de yaşadığı gerçekliğe inanamıyor gibi birbirlerine baktılar. Kerem nefes nefese “Vaay be umduğumdan da iyi.” Dedi. Gizem boğuk bir sesle “Kapa çeneni.” Dedi ve yeniden yumuldu Kerem’in dudaklarına. Dudakları birleşse ayıramıyor, ayırsalar birkaç küçük öpücükle yeniden iştahlanıyorlardı. İçinde bulundukları ortam, üçüncü kişilere verilen sözler, yaşanmışlıklar, ayrıntılar önemini yitirmişti iki genç için. Geçen zamanın farkında değillerdi. Öpülmekten yorgun dudaklarını birbirinden ayıran yine Gizem oldu. Kerem’in kucağından kalkıp kendi koltuğuna oturdu. Yeniden Kerem’in göğsüne yaslanıp, gözlerini kapattı. Ritmi bozulmuş kalbinin sesini dinlerken oksijen açlığına düşen ciğerlerini rahatlatıyordu. Sesli ve uzun soluklu içine çektiği her yeni nefeste mutlu ve ilginç şekilde huzurlu hissediyordu. Yaşadığı anın büyüsünü bozacak kimseyi hiç bir şeyi düşünmeden kalbinin sakinleşmesini bekledi. Kerem ise, Gizem durduğu ve kendisini de durdurduğu için rahatlamıştı. Çünkü içinde bulundukları durum biraz daha sürse, bedenine söz geçirmesi olanaksız olacaktı. Sakinleşemeyecek kadar açlardı birbirlerine. Gizem başını kaldırıp yeniden yüzüne baktığında Kerem öpme isteğiyle dolup taşarken onun ne istediğini kestirmeye çalıştı. Gizem elini Kerem’in yüzüne getirip sakince çenesine yanaklarına dokundu. Kerem ne yaptığını anlamaya çalışırken sessizce kızın yüzündeki gülümsemeyi izliyordu. Gizem kısa bir süre parmak uçlarını sakallarında gezdirip sonra yeniden eski yerini aldı. Birkaç saat önce saçma bir dürtü olarak tanımladığı isteğini şimdi yaşamış olması tuhafsa da güzeldi. Kerem ise mutlu ve umutluydu. Zor kısmı atlatmış duvarları yıkmıştı. Eğer bu kızı birazcık tanımışsa Gizem onu tercih edecekti. Derin bir nefes alıp içinden şükretti onları çarpıştıran kaderi yazana. Gizem’in kendi çenesini okşayan küçük elini tutup dudaklarına götürdü, onlarca küçük öpücükle doldurdu ince parmaklarını. Onu sevdiğini söylemek istedi o an, ama Gizem’in inanmayacağını bildiği için vazgeçip erteledi. Gerek yoktu, erkendi, sabredebilirdi… Zaten önce Ersin işi bitmeliydi.

 Kerem önlerindeki kocaman ekrandaki film sahnesini fark edince, ıslık çalan isyan dolu bir nefes aldı. Keyifsizce dudağını bükerek “Film bitmek üzere, ama ben senden ayrılmak istemiyorum” dedi. Kaçmasından korkar gibi kıza sıkıca sarıldı. Gizem de aynı şeyi düşünüyordu ama bu günlük bu kadarı yeterdi. Yetmek zorundaydı.

 Gizem ekrana dönük bakışlarını karanlığa hapsedip gözlerini kapattı “Her güzel şeyin bir sonu vardır” dedi sustu, Kerem bir şey söylemeyince gözlerini açtı, sessizliği yine kendisi bozdu “Ama belki devamı da olur” dedi.

 Kerem en küçük umut kıvılcımından aşk yangınları çıkarabilecek kadar hevesliydi Gizem’e. Gülümseyerek genç kızın saçlarını öptü, çok sevinmiş ve hemen şımarmıştı “O zaman yarın sabah seni işe ben bırakırım, öğlende gelirim beraber yeriz, akşama da sen ne istiyorsan onu yaparız, ne dersin?” diye sordu. Gizem şaşkınlıkla başını kaldırıp Kerem’in yüzüne baktı, “Bana söyleyecek bir şey bırakmadın ki, benim tüm günümü kendine adadın.” Dedi.

 Kerem gülümseyerek “Fena mı işte, sen beni tanımaya başlarsın, bende seni özlemekten kurtulurum” dedi ve göz kırptı. Gizem inanamadığını belirten bir tavırla kaşlarını çattı “Beni özlüyor musun?” diye sordu. Kerem Gizem’in alnına düşen kısa perçemlerini düzeltti,

 Burnunun ucunu öptü genç kızın “Kokunu unutmuştum, bugün hatırladım” Dedi.

 Yanağını öptü “Rüyalarımda gördüm seni, ben kovaladım sen kaçtın, nefes nefese uyandım” Dedi. Kulağının altına boynuna ulaştı, kokladı öptü, “Tesadüfün asaletine bak ki, sonunda gördün beni” dediğinde Gizem ürpermişti. Kerem küçük bir öpücükle dudaklarına ulaştığında genç kızın nefes alışı hızlandı “Seni buldum ve artık bırakmam, bırakırsam özlerim, çok özlerim.” Dedi Gizem duyduğu cümlelerle aşka gelmiş dudaklarını aralamış, gözlerini kapatmıştı ki, salonun ışıkları yandı. Film bitmişti. Kerem ışığın yanışıyla, büyünün bozulacağını Gizem’in kendisinden uzaklaşacağını düşünerek, kolunu sıkıca doladı kıza “Kalkalım güzellik, yarın ki planımızı arabada yaparız.” Dedi.

 Gizem hafif bir tebessümle gözlerini kaçırarak “Kalkalım” dedi. İşte bu tavır tamda Kerem’in korktuğu şeydi. Gizem’in çenesini hafifçe tutup kaldırdı, gözlerine bakarak “Işıklar açılınca saklanmak yok. Biz iki yetişkiniz, ruhumuz ne istiyorsa ne kadarını istiyorsa ve ne zaman istiyorsa, onu yaşamak hakkımız. Biz kötü bir şey yapmadık” derken onaylamasını bekliyordu.

 Gizem başını dikleştirip sırıttı “Biliyorum Kerem, ben 25 yaşındayım. Arkasında duramayacağım hiçbir şey yapmam. Korkma, senden ya da yaptığımdan utanmıyorum. Sadece ışıklar yanınca şaşırdım” Dedi ve yeniden sırıttı. Kerem dişlerini göstererek gülümsedi “İşte benim öz güven bombam. Hadi küçük bir öpücük ver de utanmadığını göreyim” dedi. Gizem hızlanan kalbine aldırmadan yaklaştı Kerem’e dudaklarının ucuna kadar geldi, gözlerine bakıp fısıldadı “Büyük bir öpücük olsa olmaz mı?” diye sordu. Kerem bu nefesle bu bakışla çok yanlış yerlere giderdi ve dönmesi çok zor olurdu. Kerem erimeye başlayan buz gibi çaresiz hissediyordu kendini, kısık ses ve şımarık tavrıyla, “Sultanım, bir büyük öpücüğe daha dayanmaz bu Kerem kulunun alt dudağı, vazgeçtim, korktum, tırstım, üç buçuk atıyorum” dediğinde Gizem kahkaha attı “Hadi be sende geveze şey” dedi ayağa kalktı. Sıralı koltukların arasından çıktılar, salon kapısına gelmeden, Kerem Gizem’in kolundan tutup kendine çevirdi “Fırsat varken ben bir tane daha alıyım” dedi uzanıp küçük bir öpücükle birleştirdi dudaklarını. Gizem ise gülüyordu onun bu aptal aşık tavırlarına. Komikken bile çekici kalabilen başka bir erkek daha olup olmadığını düşündü bir an. Başka yoksa da sorun değildi çünkü yanındaki adamı kimseye kaptırmaya niyeti yoktu. 

   Sinemadan el ele çıktılar, arabaya binip yaz şarkılarını birlikte söylediler. Camları açtılar, kafalarını dışarı uzatıp, kısa saç rüzgarda ne kadar karışır oyunu oynadılar, ki az kalsın kaza yapıyorlardı. Sinemayla Gizem’in evinin arası, gece trafiğinde en fazla yarım saatlik bir mesafeydi. Ama evin önüne ilk geldiklerinde, Kerem “Ama bu şarkıyı yarım bırakıp gidemezsin” diye bahane ederek arabayı sürmeye devam etti. Birkaç tur atıp, yaklaşık on şarkı daha dinleyip, yeniden sitenin önüne geldiklerinde saat gecenin ikisiydi. Bir buçuk saat arabayla gezmişlerdi. Gizem kahkahalarını bastıramazken el frenini tutuyordu şimdi. Yoksa Kerem sabaha kadar evine bırakmaya, yani bırakır gibi yapıp onu gezdirmeye devam edecekti. Gizem el frenini sıkıca havada tutarken kikirdeyerek konuşmaya başladı “Lütfen, bırak gideyim artık, çok yoruldum, yatıp uyumak istiyorum.” Dedi.

 Kerem’in gevezeliği üstündeydi “Tamam, uyuma demiyorum, bir saat daha, sonra bırakıcam söz.” Dedi. Gizem gülmekten yorgun düşmüştü artık “Bir saat önce de aynı şeyi söylemiştin, inanmam.” Dedi.

 “Tamam istediğin gibi olsun. Ama sabah sekizde kapında olacağım, seni işe ben bırakacağım haberin olsun.”dedi. Gizem gülümseyerek “O saatte ben uyuyor olacağım. Çünkü hafta içinden sarkan bir işim olmadığında cumartesileri çalışmıyorum.” Dedi. 

 Kerem elini alnına vurdu “Doğru ya yarın cumartesi. O zaman yarın tüm gün benimsin. Şimdi git yat uyu. Kapıya gelme işini saat ona alıyorum.” Dedi.

 Gizem utanarak “On bir olsun, uyanacağım hazırlanacağım derken, bekletmeyeyim seni” dedi.

 Kerem kaşlarını çatarak “Uykucu olduğunu tahmin etmeliydim. Kıyamam sana, tamam uyu, on bir olsun. Ama bikinini, havlunu hazır tut, rahat bir şeyler giy.” Dedi.

 Gizem göbeğinin varlığını hatırladı, bu vücutla Kerem’in yanında çıplak kalamazdı “Şeeey ben yarın yüzemem. Başka şeyler yapsak olmaz mı?” diye sordu. Kerem onun özel gününde olduğunu sanıp, gafından utandı. “Pardon güzellik düşünemedim. Birlikte yapabileceğimiz onlarca seçeneğimiz var, haftaya yüzeriz bizde.” Dedi.

 Gizem Kerem’in ne düşündüğünü anladı ama umursamadı zaten göbeğini eritene kadar başka çaresi yoktu “Anlaştık, on birde buradan al beni” dedi.

 Kerem “Anlaştık” dedi, uzandı küçük bir öpücükle uğurladı onu.

 Gizem arabadan indiğinde ayakları yere basmıyor gibi hissediyordu. Uçuyordu adeta.  Asansöre bindiğinde, belki de saçmaladığının farkındaydı ama devam etmek istiyordu ve edecekti de. Sonunda Kerem varsa saçmalığın dibine vurmakta caizdi. Kararını vermişti, en kısa zamanda Ersin’i arayıp, tanışmaya gerek olmadığını söyleyecekti. Artık gerek yoktu, Gizem çok beklemiş ama Ersin gelmemişti. Gizem ilk fırsatta Kerem’in kollarına atlamamış, işi şansa kadere bırakmıştı. Ama tesadüfün asaleti onları yeniden bir araya getirmişti. Ve bir arada hem çok iyi… Hem de iyilerdi işte ya, daha ne olsun, bundan iyisi Şam’da kayısı. Sanki herkes dört dörtlük müydü? Ersin’le politikadan, tarihten, dünya ekonomisinden konuşmalarını, inşaat sektörüyle ilgili paylaşımlarını hatırladı. Ersin’le konuştuğu derinlikte şeyler konuşamazdı Kerem’le muhtemelen. Kerem gevezelik ederdi büyük ihtimalle. Onunla o ciddiyeti, Gizem de koruyamazdı ki zaten konuşmayı sürdürsünler. Ama Kerem de politik bilgiden fazlası vardı. Ersin ‘geleceğim’ dediği halde aylardır gelmemişken Kerem bir gecede kızı feth etmişti. Üç beş kere küstürse de, sonunda ikna etmeyi ve tavlamayı başarmıştı. Gizem bu düşüncelerle evinin kapısına geldi. Leyla gibi sırıtarak çantasında anahtar ararken Esra kapıyı açtı. Gizem uçar adımlarla içeri girerken Esra “Kaç tane içtin? Ne içtin?” diye sordu.

 Gizem sırıtarak “İki kola içtim” dedi. Esra kaşlarını çattı “Sarhoş değilsen ne diye sırıtıyorsun salak salak?” diye sordu. Gizem sırıtarak “Sırıtıyor muyum? Hiç farkında değilim.” Dedi.

 Esra elleriyle alkış yaptı “Bravo, harikasın. En azından ağlayarak gelmedin.” Dedi. Gizem cevap vermedi. Esra onu baştan aşağı süzdü “Nereye götürdü seni?” diye sordu.

 Gizem ağzı kulaklarında “Sinemaya gittik.” Dedi.

 Esra inanmamış bir tavırla sordu “Bu saate kadar açık sinema mı varmış?”

 Gizem “Salonda yalnızdık, film sadece ikimiz için oynadı zaten, salonu kapattı Kerem” dedi sırıtarak.

 Esra elini havada salladı “Ooo iyiymiş, sana değer verecek gibi. Hangi filmi seçmiş peki?” diye sordu

Gizem “Hayalet.” Dedi, üzerini değiştirirken filmin müziğini mırıldandı.

Esra Gizem’in bu halini öyle iyi hatırlıyordu ki “Hayırlı olsun canım, Allah yalnız yaşatmasın, sıfır gözyaşı ve mutlu sonla sürer umarım.” Dedi.

Gizem anlamayan gözlerle sordu “Sen neden bahsediyorsun?”

Esra başını dikleştirip yanıtladı “Aşık olmuşsun canım, onu diyorum. Nur topu gibi bir aşk doğdu. Ersin size bağışlarsa tabi.” Dedi.

Gizem’in yüz hatları gerildi, kaşlarını çatarak “Konuşacağım onunla, başlamadan bitsin işte, kader ne yapmam gerektiğini gösterdi bugün” dedi.

Esra kollarını bağladı “Bence de konuşmalısın. Defalarca aradı seni. Ama açmadım tabi. En sonunda mesaj attı. Bende dayanamadım, mesajı okudum.” Dediğinde yorgun yüzünden belli belirsiz bir gölge geçti.

Gizem arkadaşının mimiklerinden ne olduğunu anlayamadığı bir sorunun varlığına emin olduğunda endişeyle “Hayırdır inşallah, kötü bir şey yok dimi” diye sordu. Esra elindeki telefonu Gizem’e uzattı, Gizem ekranda okuduğu Ersin’in cümleleriyle donakaldı.

     Öncelikle bugün seni kırdığım için özür dilerim. Ama şüphen olmasın hatamı telafi edeceğim. Seni yeterince beklettim ve istemeden de olsa incittim. İmkanlar hiçbir zaman kusursuz olmayacak nasılsa. Yarın öğlen yanındayım. Tüm bunları yüz yüze konuşuruz. Artık zamanı geldi. Görüşmek üzere. Ersin.

Continue Reading

You'll Also Like

63K 497 16
Şehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi?Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için s...
4M 150K 84
Savaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyo...
16.1K 914 24
RUS MAFYA LİDERİ VIKTOR VOLKOV İLE BALERİN VERA VASILIEV... BİR MAFYA/ROMANTİZM KURGUSUDUR. "İlk öptüğüm erkek sensin." Bu doğru olamazdı, değil mi? ...
18.7K 1.1K 20
Bir araba kazası her şeyi değiştirir. Tıpkı Bulut Akın'ın hayatını değiştirebileceği gibi. Araba kazasından sonra Bulut hastaneden kaçma girişimind...