EROİN

Smyrnax tarafından

76.1K 3.1K 222

Onu yolda yürürken kalabalığın arasında görebilirsiniz. Göremediniz mi ? Daha dikkatli bakın. Bakın, orada. Y... Daha Fazla

Bölüm -1- ≈KOŞUŞTURMACA≈
Bölüm -2- ≈TANIŞMA≈
Bölüm -3- ≈UYUŞTURUCU≈
Bölüm -4- ≈KORKU≈
Bölüm -5- ≈YAKALANMA≈
Bölüm -6- ≈ANLAŞMA≈
Bölüm -7- ≈İLK GÖREV≈
Bölüm -8- ≈İŞKENCE≈
Bölüm -9- ≈İNTİKAM≈
Bölüm -10- ≈CANAVAR≈ "Part 1"
Bölüm -10- ≈SESSİZLİK≈ "Part 2"
Bölüm -11- ≈ÖFKE≈
Bölüm -12- ≈MERAK≈
Bölüm -13- ≈KAÇIŞ≈
Bölüm -14- ≈KABUS≈
Bölüm -16- ≈GERÇEKLER≈
Bölüm -17- ≈ACI≈
Bölüm -18- ≈İHANET≈ "Part 1"
Bölüm -19- ≈İHANET≈ "Part 2" - SEZON FİNALİ
DUYURU
Bölüm -20- ≈ÖLÜM MELEĞİ≈
Bölüm -21- ≈TECAVÜZ≈
Bölüm -22- ≈HESAPLAŞMA≈
Bölüm -23- ≈GÜNEŞ VE AY≈
Bölüm -24- ≈NAZIM VE PİRAYE≈
Bölüm -25- ≈ARYA≈
Bölüm -26- ≈VE, AŞKINDAN ÖLDÜ PİRAYE≈ "FİNAL"
KAMELYA
ÖZEL BÖLÜM

Bölüm -15- ≈SATRANÇ≈

2.2K 94 9
Smyrnax tarafından

Yüzümde hissettiğim ıslaklıkla gözlerimi aralamaya çalıştım. Odamda, yatağımdaydım. Yankı yatağımın kenarına oturmuş yüzümde ıslak ve buz gibi soğuk olan bir bez gezdiriyordu. Elini iktirdiğimde homurdandı.

"Ateşin var, beyinsiz."

"Benim adım beyinsiz değil, tamam mı?" dedim yataktan destek alıp doğrulmaya çalışırken. Elindeki bezi boynuma değdirdiğinde ufak bir çığlık attım ve kendimi geriye çektim.

"Çok soğuk." dedim sırtımı yatak başlığına yaslayıp dizlerimi karnıma çekerken.

"Ateşin var diye sana soğuk geliyor." dedi ve elindeki bezi tekrar yüzümde gezdirdi.

"Çek şu buz kütlesini." dedim sitem ederek. Fazlasıyla halsiz hissediyordum ve sanki suyun altındaymışım gibi yavaş hareket ediyordum.

"Bu buz kütlesi senin havale geçirmeni önleyip ateşini düşürecek. Ona hakaret etme." Son cümlesi alay doluydu.

Başımı yatak başlığına yasladım ve boynumda dolanan buz kütlesini yok saymaya çalıştım. Biri başıma keskin bıçaklar saplıyormuş gibi hissediyordum.

"Sana çorba yapayım." dedi elindeki bezi boynuma bırakırken.

"Şu bezi de al." dedim sitem dolu bir sesle.

Gözlerimi zar zor araladım ve kirpiklerimin arasından ona baktım. Başını onaylamazcasına iki yana salladı ve güldü.

Göz kapaklarım daha fazla dayanamadı ve gözlerim kapandı.

-----

"Uyudun mu, beyinsiz?"

Elimi boynuma götürdüm ve artık ısınmış olan bezi aldım. Bezi Yankı'ya uzatırken gözlerimi hafifçe araladım. Elindeki tepsiyi kucağıma bıraktı ve bezi alıp odanın bir köşesine fırlattı. Saçından tutup ona o bezi oradan aldırmak istedim ama halsiz bedenim buna izin vermedi.

Yatağımın kenarına oturdu, bana bakmaya başladı. Birkaç saniye gözlerinin içine baktıktan sonra pes ettim ve kaşığı elime aldım. Umutsuzca çorbaya bakarken gözlerimi çorbadan ayırmadan konuştum.

"Ne çorbası bu?"

"Kalakai."

Ona anlamadığımı belli eden bir bakış attıktan sonra yine çorbaya baktım. "Şu yüzen beyaz şeyler ne?"

"Karnabahar."

Gözlerimi çorbadan ayırdım ve bakışlarımı okyanus mavisi gözlerine sabitledim.

"Çorba yapmayı bildiğini bilmiyordum."

Yarım ağız gülümsedi." Bilmiyorum zaten." Yüzüne boş boş baktım. "Hazır çorba yaptım. Biraz daha besleyici olsun diye içine karnabahar attım. Kalakai benim tarifim yani. Yayla çorbası ve karnabahar karışımı."

Gözlerimi irileştirerek ona baktım. "İçmem ben bunu."

"İçeceksin." dedi öfke dolu bir sesle."Mutfakta birinci yemek savaşını başlattım bu çorbayı yapabilmek için."

Dudaklarımın arasından güçsüz bir kahkahanın çıkmasını engelleyemedim. Fakat kahkaham yarıda kesildi ve öksürmeye başladım.

"Bir de içmeyeceğim diyorsun. Sıcak sıcak içersen boğazına iyi gelir." Ona meydan okuyan gözlerle baktım. "Sen içmezsen ben içiririm. O çorba bitecek."

"Tavşanım nerede!" diye aniden bağırdım. Aynı saniyede cevap verdi. "Hangi tavşan? Senin tavşanın mı vardı?"

"Bahçedeki tavşanlardan birini eve almıştım." dedim tepsiyi ona verirken. Başımı yataktan aşağıya sarkıttım ve yatağın altına baktım. Uzun saçlarım yere değiyordu. 

Küçük, siyah tavşan duvarın dibine sinmiş ürkekçe bana bakıyordu. Yüzümde bir gülümsemeyle elimi yatağın altına uzattım. Diğer elimle de yatağa tutunuyordum. Tam tavşanı yakalayacaktım ki aniden elim kaydı ve kafa üstü yere çakıldım.

Kafamı tutarak oturur pozisyona geçtiğimde küçük tavşan yatağın altından çıktı ve zıplaya zıplaya dolabın arkasına kaçtı. Yankı yanıma çöktü ve kafama bakmaya çalıştı. Onu umursamadım ve emekleyerek dolabın yanına gittim. Elimi dolabın arkasına uzattığımda tavşan dolabın arkasından çıkıp yatağıma doğru kaçmaya başladı. Ayağa kalktım, tam peşinden gidecektim ki tavşan yere çökmüş halde duran Yankı'nın kucağına atladı ve ona sığındı. 

"Seni hain!" diye bağırdım onlara doğru yürürken. 

"Korkutuyorsun onu." diye azarladı beni Yankı.

"Seni ilk ben aldım eve. Ben olmasaydım bahçedeki diğer tavşanlar seni dışlayacaktı. Kimse seni sevmeyecekti. Böyle mi teşekkür ediyorsun?" dedim küçük tavşana hitaben.

Yankı'nın bana kurttan doğma bir manda olduğumu söylemişim gibi baktığını fark edince bağırdım. "Ne var, ne bakıyorsun!?"

"Caner seninle konuşmak istiyor." dedi ayağa kalkarken. Tavşanı bana verdi ve devam etti."Bir ruh hastası olduğunu düşünüyor ve uzman bir psikoloğa görünmen gerektiğine inanıyor."

"Çok biliyor o!" diye bağırdım.

"Ben karışmam, aranızda halledin." dedi odanın çıkışına yönelirken. Kollarımın arasındaki tavşanı göğsüme doğru hafifçe bastırdım ve alt kata inen Yankı'nın peşine takıldım. 

Alt kata indiğimizde Caner'in tek kişilik koltukta yayvan bir şekilde oturduğunu gördüm. Üzerinde her zamanki gibi siyah bir takım elbise vardı. Yankı evin çıkış kapısına yöneldi. Birkaç saniye sonra kapının kapandığını duydum. 

"Tefecilere benziyorsun." dedim karşısındaki üçlü koltuğa otururken. "Bir tespihin eksik." 

Gözlerini bir noktaya dikmişti. Parmaklarını koltuğun koluna vurarak ritim tutuyordu. Kısır bir döngü gibi sürekli aynı şeyi tekrarlıyor, baş parmağı hariç diğer dört parmağı havadayken önce serçe parmağı, sonra yüzük parmağı, sonra orta parmağı ve son olarak işaret parmağını koltuğun koluna vuruyordu.

"Anlaşmadan bahsediyorduk, en son konuştuğumuzda." diye mırıldandı bakışlarını bana çevirerek. Koltuğun kolunda ritim tutan parmakları durmuştu. Gözleri beni baştan aşağı tararken bakışları kucağımdaki siyah, küçük tavşanda takılı kaldı. 

"O ne?" 

"Tavşan." dedim dalga geçer gibi.

Söylediğimi duymazdan geldi. "Gelelim anlaşmanın kurallarına."Boğazını temizledi. "İlk kural; kaçmak yok." Ona ciddi olup olmadığını sorgulayan bir bakış attım. "İkinci kural; bir psikoloğa görüneceksin. En kısa sürede. "

"Çok biliyorsun sen!" diye bağırarak itiraz ettim.

"Seni hep güçlü sanardım. Öylesin de ama beden olarak."

"Ne saçmalıyorsun sen?" Sinirlenmeye başlamıştım.

"Psikolojik olarak hemen çöküyorsun. Bunu çok iyi sakladığın için fark edememiştim. Ta ki o depoda, sana o adama işkece etmeni söylediğim o ana kadar. "Öne doğru eğildi ve dirseklerini dizlerine dayadı.

"Satranç oyununu  biliyor musun?" dedi bir sır verirmişcesine. Başımı olumlu anlamda salladım. "Yapacağın hamleyi binlerce hamlenin arasından seçersin. Tek bir yanlış seçim bile oyunu tersine çevirebilir. Kazananken kaybeden olabilirsin." Doğruldu ve arkasına yaslandı. " İnsanları satranç piyonları gibi görüyorsun. Bir vezir seçiyorsun kendine. Şahı koruyacak bir vezir. " Öne doğru eğildi ve fısıldadı. "Seni koruyacak bir vezir." Tek kelime etmiyordum. "Uzun zamandır seçmiyordun bu veziri." Dedi tekrar arkasına yaslanırken. "En son seçtiğin kendine başka bir şah bulmuştu." Dişlerimi kırarcasına birbirine bastırdım ve ağızımdan kaçmaya can atan kelimelerimi dişlerimin ardına hapsettim. "Şimdi başka bir vezirin var. Peki bu vezir seni yarı yolda bırakırsa ne olur?" 

"Kes sesini." diye tısladım dişlerimin arasından. 

"İstediğim zaman vezirini senden çekip alabilirim." dedi tehlikeli bir ses tonuyla. "Savunmasız kalırsın. Alabileceğin en büyük riski sunuyorum sana. Saltanat zamanında padişahlar bir çok konuda vezirlerine danışırlarmış. Vezir aşağılanır ama vezir olmazsa şah bir hiçtir. Yankı vezir gibi görünebilir ama onu istediğim zaman şah yapabilirim. İşte o zaman bir hiç olur ve iki şah birbirini koruyamaz." Güldü. " Ne garip değil mi? Şah hep en üsttedir, hep en yüce odur. Fakat o altındaki vezir sayesinde en üsttedir. Sakın beni küçümseme. Arka planda olmak güçsüz olmak değildir. "

Tavşanı yavaşca yere bıraktım ve gitmesine izin verdim. Arkama yaslandım ve bir ruh hastası gibi güldüm. "Bir dediğin diğerini tutmuyor. Hem Yankı'nın vezir olduğunu söylüyorsun, hem de kendin vezirmişsin gibi davranıyorsun. Unutma iki tanrı bir evrende yaşayamaz." 

Gür bir kahkaha attı. " Aynı evrende olduğumuzu kim söylemiş? Benim şahım başka."

Gözlerimi irileştirerek ona baktım. "Ne yani patron sen değil misin?" 

"Bir satranç oyunu bu." dedi sorumu görmezden gelerek. "Benim şahım başkayken sen şahın ta kendisisin. Eşitiz aslında. Senin bir vezirin var, benim şahımın da bir veziri var. Tek sorun senin vezirini ben yönetiyorum." Ayağa kalktı ve evin çıkış kapısına doğru yürümeye başladı. Aniden duraksadı ve omzunun üstünden bana baktı. "Unutma, yapacağın tek bir yanlış hamle bu oyunu tersine çevirir." Daha sonra yürümeye devam etti ve beni öylece bırakıp evden çıkıp gitti. 

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

10.1K 586 13
Her bitiş bir başlangıç mıdır?
4.5K 230 37
Bir tekfur kızı ve Beyoğlu
1.3M 90.3K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
25.6M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...