𝗗𝗶𝗸𝗸𝗮𝘁: 𝗔𝗯𝗶𝗹𝗲𝗿𝗶�...

Bởi bikesya

1M 59.3K 41.1K

3 kıskanç abi ve ultra sinir bozucu 1 ikize sahipseniz hayatınız ne normal seviyedir ne de kalbiniz aşkın kap... Xem Thêm

Tanıtım
Birinci Bölüm
İkinci Bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On birinci Bölüm
On ikinci Bölüm
On üçüncü Bölüm
On dördüncü Bölüm
On beşinci Bölüm
On altıncı Bölüm
On yedinci Bölüm
On sekizinci Bölüm
On dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Yirmi ikinci Bölüm
Yirmi üçüncü Bölüm
Yirmi dördüncü Bölüm
Yirmi beşinci Bölüm
Yirmi altıncı Bölüm
Yirmi yedinci Bölüm
Yirmi sekizinci Bölüm
Yirmi dokuzuncu Bölüm
Duyuru!
Otuzuncu Bölüm
Duyuru

Yirmi birinci Bölüm

28.9K 2K 1.7K
Bởi bikesya

Medya: Ediz Çağlayan

İyi Okumalar :D

•••

Üzerimde hissettiğim ağırlıkla rahatsızca yerimde kıpırdandım.

Başım çatlayacak derecede ağrıyordu ve hangi 100 kilo ağırlıkta ki varlık üzerime öküz gibi yayılmışsa ağrıdan ölmem için uğraşıyor olmalıydı. Çünkü başımın ağrısı zaten yeterince sancılıyken bir de nefes almamı engelliyordu gerizekalı.

"Uyu yaprak." Toprağın mırıltısı ve boynuma çarpan nefesiyle kaşlarımı çatarak hızla gözlerimi açtım.

Lan ne oluyor? Toprak ne alaka? Ben en son Ege'lerde değil miydim?

Hem bu niye okula gitmemiş?

Kafamı yana çevirdiğimde daha doğrusu çevirmeye çalıştığımda toprağ'ın saçlarıyla karşılaştım. Zira kendisi hayvan gibi üzerime yayılmış yatıyordu.

Hass... benim rüya zannettiğim ediz abim ve rüzgar abimin sesi rüya değildi ki. Sinirle alnıma vurdum elimle.

Artık eminim, ben uykumdayken kaçırılsam asla anlamazdım.

Şaka gibi uyurken beni eve getirmişlerdi. Manyak mı bunlar? Ben zaten eve gelmek istesem neden evden gideyim?

Gözlerimi devirerek toprağın belimdeki kollarını itekledim. "Toprak çek kollarını, kalkacağım." Sülük gibi yapışmış bir de. Yapışkan ya hem abimin sözde 'ceza' oynuna alet oluyor hemde yanıma yatıyor.

Belimde ki kollarını sıklaştırdı. "Gece boyunca hiç uyumadım ve deli gibi uykum var. Bu yüzden uyumama izin ver yaprak."

Ah canım benim sen gece boyunca uyumadın mı? Aman aman... bana ne lan! Abime uymadan önce düşünecektin sen onu top.

Bak artık toş'u bile sildim direkt top.

Ellerimi omuzlarına koyarak itekledim "Toprak, bak çıldırtma beni kalk üzerimden. Ve mümkünse benden kilometrelerce uzağa git. Zaten benim burada ne işim v-"

Hızla kafasını kaldırdı. Kaşlarını çatarak gözlerime baktı "İkiziz biz farkında mısın?"

Suratını gördüğümde yüzümü buruşturmadan edememiştim çünkü mavi gözlerinin içi kızarmış ve gözlerinin altında mor halkalar oluşmuştu.

Cidden uyumamış mıydı? Suratının haline bak. Alt tarafı bir gece eve gelmedim be.

Toprak gerçekten gizli hassastı. Göründüğünden daha fazla duygusaldı aslında. Bende fazla duygusaldım. İkimizde duygularımızı tepelerde yaşardık sadece o duygularını saklamakta benden daha iyiydi.

Ama şimdi bakınca karşımda duygularını gösteren apaçık bir toprak vardı. Pişman ve yerince üzgün duruyordu.

Şu an ona sarılıp üzülmemesini söylemek istiyordum ama sonra aklıma poyraz abimin planıma uyduğu geliyordu.

"Toprak gerçekten kalkmam gerekiyor, çıkar mısın?" Dedim gayet mesafeli ve soğuk sesimle.

Böyle soğuk soğuk konuşmak hiçte benlik değil. Özellikle abimlere ve toprağa karşı. O kadar alışığım ki dalga geçerek rahat rahat konuşmaya şimdi yüzüne bakınca ciddiyetim bozulacak gibi oluyordu.

Birkaç saniye yüzüme baktı üzgün üzgün, sonra kollarını çekti. Hızla yataktan kalktım. Elimle odanın kapısını gösterdim "Çık odamdan."

Ayağa kalkarak yanıma geldi ve ellerimi tuttu "Yaprak lütfen böyle davranma."

Sanki ben çok mutluyum böyle davranmaya...

Hızla ellerimi geri çektim "Nasıl davranmamı bekliyorsun, toprak? Boynuna falan mı atlamalıyım? Sen bana hırsız dedin farkında mısın bunun?!" Dedim bağırarak.

Gözlerini kaçırdı.

Sinirle bir nefes aldım "Gözlerini kaçırıp durma! Cevap ver. Sana dün sordum değil mi arabada gelirken? Sende ne yaptın? Cevap bile vermedin! Abimler gibi inanmamayı tercih ettin."

Yalnız komik olan gerçekten sinirleniyor olmamdı. Bunun onların bana oynadığı bir oyun olduğunu bilmeme rağmen düşündükçe sinirleniyordum.

"Yaprak be-"

Tekrar sözünü kestim "Tamam o zaman cevap ver. Madem gelip yanıma yatabiliyorsun, inanıyor musun bana? Pişman mısın? Eğer gerçekten pişmansan seni affederim toprak. Geçer yatağa sarılır uyuruz." Dedim beklentiyle gözlerine bakarak.

Asıl amacım bu saçma oyunu bırakıp bırakmayacağını test etmekti. Eğer gerçekten şimdi bu oyunu bırakırsa affederdim çünkü onu üzgün görmeye dayanamıyordum.

Kızarmış mavi gözlerini bir tur odanın içinde gezdirdi ve sonra benim gözlerimde durdu.

Seslice yutkundu.

"Yaprak, dinle beni. Ben sana hırsızsın demiyorum. Tabiki de sen bir hırsız değilsin. Sadece... her şey öyle gözüküyor. Yan-"

"Çık git odamdan." Dedim sakince.

Şaka gibi. Poyraz abim bu kadar mı gözlerini korkuttu?

Telaşla bana yaklaştı. "Yaprak lütfen uzaklaşma bizden."

Hızla geri çekilerek bana yaklaşmasını engelledim "Hırsız olduğumu ima ederken gelip bizden uzaklaşma diyemezsin! Hayır hangi yüzle gelip yanıma yatabiliyorsun onu da anlamış değilim..."

Gözlerinde ki ve yüzüne yansıyan hüzün şiddettini arttırmıştı.

Yutkunarak bir kaç adım geri gittim "Ki şahsen ben ikizimin bir hırsız olduğunu düşünsem yüzüne dahi bakmazdım. Gerçi sende haklısın... ne kadar ikiz olsakta farklıyız değil mi? Mesela ben ikizime kendimden bile çok güvenirdim. Ne olursa olsun yanında olurdum."

Yüzüne daha fazla bakamadığım için bakışlarımı duvara diktim. O ne kadar üzülüyorsa bende üzülüyordum.

Ama bu oyuna dahilken onun bu kadar da üzülmeye hakkı yoktu.

Ne düşünüyorlardı ki gerçekten? Tabiki de onlardan uzaklaşacaktım.

Derin bir nefes aldım. "Lütfen artık odamdan çık toprak."

Birkaç saniye yüzüme baktı uzunca. Sonra hiçbir şey demeden odadan çıktı. Kendi odasına girmişti sanırım çünkü odasının kapısını öyle sert kapamıştı mi ses bütün evde yankı yapmıştı.

Sinirlenmişti.

Sinirinin abime olduğunun farkındaydım.

Beni bağlar mıydı? Yoo.

Komidinin üzerinden telefonumu aldım. Saat 15:21. Yuh lan. Bu kadar saat uyudum mu ben? Aslında şaşırmamak gerek. Zaten bıraksalar saatlerce uyurdum üstüne bir de dün gece üç dört civarında eve geldiğimiz için uykusuz kalmıştım.

Dün gece aklıma geldiğinde sırıtmadan edememiştim. Hayatımda belki de en çok eğlendiğim günlerden biri olabilirdi. Ölümüne eğlenmiştik. 

Bizim evin birkaç sokak altındaki parka gitmiştik. İlk önce o üç gerizekalı ile yaşadığım bütün her şeyi onlara anlatmıştım. Tabii başta onlara anlatmadığım için kızmışlardı ama üstün çene ve beyin yakıcı gücümle kendimi haklı çıkarmayı başarmıştım.

Bana yaptıkları planları anlatmışlardı. Planı dinledikten sonra yiğit'in kafasından tutup zorla da olsa alnından öpmeyi de ihmal etmemiştim.

Çocuk tam bir yürüyen zekaydı. Maşallah maşallah. Ne kadar da kendimi gerizekalı gibi hissetmeme neden olsa da seviyordum onun beynini.

Daha sonra ise o parkta gece 3-4 kadar oturup çekirdek çitleyip kola içerek kafayı bulmuştuk.

Yapmadığımız dedikodu, konuşmadığımız şey, oynamadığımız oyun kalmamıştı. Can'ın o içtiği kolayla gerçekten sarhoş olduğuna yemin edebilirdim. En son parkta salıncağın üst demirlerinden kendini aşağı sarkıtıp intihar ediyordu. Neyse ki kafasını gözünü kırmadan Çınar var Emre döve döve indirmişti oradan.

Bir ara Ege, Can ve ben üçlüsü olarak parkın ortasında Mahmut Tuncer'den girmiş Serdar Ortaç'a bağlamıştık.

Tuhaf ve çılgınca bir geceydi.

Hem moralim düzelmişti hemde onları çok daha iyi tanıyabilmiştim. Ege'yle de aşırı iyi anlaşmışlardı. Sanki kırk yıllık arkadaşları gibi yadırgamadan kabul etmişlerdi.

Hatta çınar bile... şahsen şaşırmıştım doğrusu.

Aslında çınar beni her yönden şaşırtıyordu. Onda gerçekten bir şey vardı. Beni ona çeken bir şeyler vardı. Hareketleri, bana karşı olan tutumu, sözleri bir şekilde kafamı karıştırmaya başlamıştı.

Belki de bu tamamen benim kafamdan uydurduğum bir şeydir.

Hiç bilmiyorum ki.

Son zamanlarda kafam aşırı derecede doluydu, bir yandan abimler, bir yandan Meriç ve diğer yandan da çınar.

Maalesef ki artık beynimin beş ana lobu bile yetmiyordu olayları idrak etmeme.

Oflayarak kafamı giysi dolabımın kapağına vurdum yavaşça "Allahım neden ben ya? Biliyorum çok kaos, aksiyon peşindeyim ama bu kadarı çok fazla oldu hani yarısını alsan mı?"

Birkaç saniye cevap gelmesini bekledim.

Gelmeyince gözlerimi devirerek kafamı son kez dolabın kapağına geçirdim. Ben gerçekten umutsuz vakaydım.

Açtığım dolaba elimi atarak rastgele bir tişört seçtim. Şortlarımı koyduğum bölüme baktığımda bir tanesinin bile olmadığını fark ettim.

Şaşırdık mı? Hayır.

Ama bende çözüm biter mi? Asla.

Sırıtarak yatağımın yanına gittim. Yere eğilip yatağın dibinde ki küçük valizimi çıkardım. Valizin fermuarını açarak içinden en rahat olan mavi şortumu çıkardım.

Ediz abimin yırtıcı kıskanç damarının ne kadar kuvvetli olduğunu bildiğim için kendimi hep garantiye alıyordum.

Genelde bu valize abimlerden gizli aldığım abur cubur stoğumu koyardım ama artık şortlarımı saklamak için de iyi bir yer olmuştu.

Banyoya ilerledim. Elimi yüzümü yıkayıp aynadan suratıma baktım. Bugün daha dinç duruyordum. Yani en azından düne göre mükemmel olmasam da daha iyi sayılırdım.

Aynanın önünden çekilerek seçtiğim tişörtü ve şortu üzerime geçirdim. Yatağımın yanında ki peluş terliklerimi de ayağıma geçirdim.

Bu terlikleri seviyordum çünkü ne zaman yürüsem mükemmel bir şekilde ses çıkarır ve etrafta ki insanları rahatsız ederdi. Yani en sevdiğim şeyi yapardı.

Komidinin üzerinden telefonumu alarak odamdan çıkıp merdivenlerde yöneldim. Ayaklarımı vura vura merdivenlerden iniyordum.

Acaba bir tanecik abilerim evde mi?

Direk salona girdim.

Rüzgar abim bir koltukta, ediz abim bir koltukta uzanmış uyuyorlardı.

Daha doğrusu rüzgar abim uyuyor, ediz abim uyuma numarası yapıyordu. Hayır, bari gözlerini kırpıştırmada anlamayayım be.

Maalesef ki bu konuda berbattı. Hatta anlamakta da berbattı. Ben uyuyor numarası -ki genelde ihtiyacım olmuyordu ve gerçekten uyuyordum- yaptığımda hiçbiri anlamazdı ve gerçekten uyuduğumu düşünürdü.

Sadece poyraz abim dışında. Artık onda da nasıl bir radar varsa yüzüme baktığı an anlıyordu gerçekten uyuyup uyumadığımı.

Ediz abimi içinde bulunduğu işkenceye daha fazla mahsur bırakmayarak odadan çıkıp mutfağa ilerledim.

Nuriye sultan görünürlerde yoktu.

İnşallah yemek vardır. Açlıktan ölmek üzereydim. Ocağın üzerinde ki tencerenin kapağını açtığımda adeta sevinç çığlığı atacaktım.

Sarma! Bildiğiniz zeytinyağlı yaprak sarma!

Ulan seviyorum bu kadını ya. Hızla tencereyi masanın üstüne koyup yüksek bar taburesine oturarak üçer beşer ağzıma atmaya başladım.

Allahım tadı mükemmel! Keşke iki tencere yapsaydın be nuroş.

"Günaydın kaçak." Ediz abim mutfağa girdiğinde baygın bakışlarımla suratına baktım.

Aynen abi saat neredeyse 16:00 ama günaydın.

"Evden kaçmadım, gözünüzün önünde çıkıp gittim. Ayrıca uyandığımda kendimi başka bir yerde bulduğumu varsayarsak burada ki kaçak değildi kaçıran sen oluyorsun."

Elindeki su dolu bardağıyla karşıma geçerek oturdu."Kaçırmadım güzelim, sadece ait olduğun yere geri getirdim." Diyerek göz kırptı.

"Ayrıca..." önümde ki tencereden üç tane  sarma alarak aynı anda ağzına attı "Dün teknik bir arızadan dolayı gitmene izin vermiş olabilirim fakat bir daha böyle bir şey yapmıyorsun yaprak." Dedi sonlara doğru ciddileşerek.

Hayır ağzına tıka basa doldurduğu sarmalarla gerçekten ciddi olduğunu mu düşünüyor?

"Üzgünüm ama seni ciddiye alabileceğimi sanmıyorum." Diyerek bir tane daha sarma daha attım ağzıma.

Kaşlarını çattı, sarmalara giden eli havada kalmıştı. "Yaprak ben ciddiyim. Akşamın o saatinde tek başında hele ki o şortla tek başına dışarı çıkamazsın. Başka bir yerde kalamazsın."

Derin bir nefes alarak ayağa kalkıp suratına baktım "Umrumda değilsin, anlıyor musun beni?" Affalayarak suratıma baktı.

Yüz ifadesi karşısında içimden gülmek gelse de kendimi sıkıp elimi yıkadıktan sonra bir bardak su doldurdum kendime.

"Yapra- sikeyim senin üstünde ki şort mu?!" Dehşete düşmüş sesi kulaklarıma dolduğunda az daha ağzımdaki suyu püskürtecektim gülmemek için.

Allahım sen bana biraz irade lütfen. Çünkü birkaç gün boyunca baya ihtiyacım olacak.

Elimde ki bardağı masaya bırakarak tekrar ona döndüm. "Evet şort. Ayrıca bir daha gardırobumun yanına yaklaşmazsan sevinirim hatta en iyisi sen bir daha odamın çevresinde bile dolaşma olur mu?"

Onun bir şey demesini beklemeden mutfaktan çıkarak salona doğru ilerledim.

"Yaprak! Hadi güzelim, hadi yer cücem sen çıkart onu. Bak ben sana cici cici pantolonlar alacağım." Diyerek arkamdan geliyordu o da.

Yok ya inanmam ben öyle elime şeker de ver istersen...

Gözlerimi devirerek tekli koltuğa oturdum."Medeniyet yoksunu musun abi? 21. yüzyılda yaşıyoruz. İstediğim her şeyi giyebilirim. Sen de benim kıyafetlerime karışamazsın."

Az önce yattığı koltuğa oturdu. Yüzü gerilmişti. Sanırım sinirlendi. Ediz abimi uzun zamandır sinirli görmüyordum.

Güzel olacaktı.

"Yaprak sinirlendirme beni. Sürekli karışamazsın diyip durm-"

"Abi bak, sanırım sen de benim ne kadar ciddi olduğumun farkında değilsin ama istersen sana tekrardan özetleyeyim. Ben, bana hırsız diyen birini ciddiye alamam. Anlıyor musun?" Dedim soğuk sesimle.

Yüzü iyice kasılmış ve gerilmişti.

Rüzgar abimde uyanmış ve koltukta oturur vaziyete gelmişti.

"Biz sana hırsızsın demedik ki güzeli-"

"Bana inanıyor musun? O kolyeyi benim çalmadığıma, asla böyle bir şey yapmayacağıma inanıyor musun?" Diyerek böldüm rüzgar abimin sözünü.

Sessiz kaldı. Yumruklarını sıkmıştı.

Yalnız hala istikrarlı bir şekilde devam etmeleri takdire şayandı. Poyraz abimin bizim üzerimizde ki hükmünün ne kadar büyük olduğunu görmüştük.

Hep öyleydi aslında.

Poyraz abim ne kadar benim ve toprağın babası annesi olmuşsa ediz ve rüzgar abim içinde öyle olmuştu. Şu an karşımda sinirden yumruklarını sıkıp bir şey söyleyememelerinin tek sebebi buydu.

Alayla güldüm "Daha bana inandığınızı bile söyleyemiyorsunuz. O zaman söyle, ben dönüpte nasıl sizi ciddiye alabilirim abi? Ya da artık size nasıl güvenebilirim? Şu an bana güzelim diyorsun o bile kulağıma ne kadar kötü geliyor biliyor musun?"

Seslice yutkundu rüzgar abim. Yumruk yaptığı ellerinin boğumları beyazlaşmıştı.

Aslında istediğim şey dirençlerini kırmaktı.

"Özür dilerim." Dedi rüzgar abim. "Seni bu kadar hayal kırıklığına uğrattığımız için, özür dilerim yaprak."

Kafamı iki yana salladım "Artık özürünün hiçbir kıyameti yok abi. Sen, siz bana inanmıyorsun. Babam yerine koyduğum adam, ikizim bana inanmıyor." derken poyraz abim ve ardından Toprak odaya girmişti.

Vay demek poyraz abimde burdaymış. Tabii mükemmel partimizden eksik kalır mı?

Karşımdaki tek koltuğu oturdu yavaşça.

Kötü gözüküyordu. Hala dünkü kıyafetleri üzerindeydi. Beyaz gömlekliğinin kollarını katlamış ve epeyce kırışmıştı. Göz altları dün gece uyumadığını belli ederek mor halkalar oluşturmuştu.

Hayır, kötü değil baya kötü gözüküyordu.

Ona baktıkça içim eziliyordu sanki. Böyle olmasını istemiyordum. Çünkü onu böyle görmek beni de mahvediyordu. Kendimi suçlu hissediyordum.

Biliyorum, benim suçum değildi. Kendi tercihiydi ama elimde değildi işte.

Umarım Çınar'lar plan işini halletmişlerdir. En azından şu saçma ceza oyununu bir an önce bitirmek ve kendi tarafıma çekilmek istiyordum.

"Bir daha kafana göre bu evden çıkıp gitmeyeceksin." Poyraz abimin katı sesi kulaklarıma ulaştığında tekrar kafamı ona çevirdim.

Suratı da sesi gibi aynı kaskatıydı ama kahverengi gözlerinin altında yatan endişe ve korkuyu gayet net görebiliyordum.

"Sorun evden gitmem mi? Benim ne hissettiğinin senin için bir önemi yok mu? Ya sen bana nasıl hissettirdiğinin farkında mısın?" Dedim bütün kırgınlığımla gözlerine bakarak.

Artık beni ne kadar kırdığını görüp bu otunu sonlandırsın istiyordum.

Çenesi seğirmişti. "Olayı büyüten sensin, yaprak. Evet, sorun evden gitmen. Akşamın o saatinde kafana buyruk bir şekilde evden çekip gidemezsin!" Dedi dişlerinin arasından.

Şu an kafamı duvara sürterek alev çıkartmak istiyordum. Bu adam niye beni anlamıyor?!

Sinirle bir nefes alarak koltukta dikleştim "Eğer ben kendimi kötü hissedersem bu evden değil şehirden bile defolup giderim abi! Bana bağırıp çağıramazsın." Dedim gözlerine bakarak.

Tabiki öyle bir şey yapmazdım ama dedemin yanına gitmek benim için bir seçenekti tabii.

Gözleri alev almıştı sanki. "Yaprak! Hiçbir yere gidemezsin, otur oturduğun yerde sinirlendirme beni!" Dedi hiddetle.

Oturduğum yerde irkildiğimde araya rüzgar abim girmişti "Abi!"

Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Toprak ayağa kalkıp yanıma gelerek koltuğun yan tarafına oturup elini sırtıma koydu. "Sakin ol güzelim, sorun yok."

Sinirle elini itttim.

Şu an bu ortamda olmaktan nefret ediyordum. Sıçtığımın aptal bir cezası yüzünden şunları yaşadığıma inanamıyordum.

Hayatım iki günde zehir olmuştu.

Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Kapalı alanda değildim ama ilk defa açık alanda bile nefes alamıyormuş gibi hissediyordum.

Sanki kapalı bir ortamda kilitli kalmıştım ama durumun komik tarafı kapalı alanda değilde neredeyse iki oda büyüklüğünde bir ortamda olmamdı.

"Yaprak, iyi misin?" Toprak tekrar kolumu tuttuğunda geri itekledim "İyim, çek elini."

Telefonumdan peş peşe bildirim sesleri geldiğinde rahatça bir nefes aldım.

Lütfen halletmiş olun, lütfen...

Ayağa kalkarak cebimden telefonumu çıkartıp gelen mesajlara baktım.

Çınar'dandı.

87'lik Çınar: Kızlar çabuk döküldü.

87'lik Çınar: *Ses Kaydı*

87'lik Çınar: Dünkü parkta bekliyorum.

87'lik Çınar: Sakın ağlama ve sıkı giyin.

Sırttım. Dün sadece bir kapüşonlu ve şortla dışarı çıktığım için maalesef ki gecenin soğunda donmuştum. Çınar da centilmenlik yapmayı tercih ederek bana montunu vermiş ve saatler boyunca bana laf sokmaktan ve azarlamaktan geri kalmamıştı.

"Neden gülüyorsun?" Ediz abimin sorusuyla telefondan kaldırdım kafamı. Kaşlarını çatmış telefonuma bakıyordu.

Aslında o sorunun altında neden gülüyorsun değilde 'kim mesaj attı' diye bir alt metin vardı.

"Partiye itiraflarla devam edeceğiz de ona sevindim."

Kaşları daha da çok çattı.

"Sizden istediğim sadece dinlemeniz. En azından bunu yapabilirsiniz diye düşünüyorum?"

Hepsinden çıt çıkmaz güldüm. Bu gerçekten eğlenceli olacaktı.

Telefonumu havaya kaldırarak ses kaydını açıp sesi sonuna kadar açtım.

"Başından beri o maviş gözlü çirkef kızı sevmiyordum. Oh gitti de kurtulduk be." Can'ın ciyaklayan sesi kulaklarıma geldiğinde sırttım.

Seni kıvırcık can, demek çirkef kız ha...

"Ay değil mii? Zaten o kızı aranıza almakta çok büyük hata ettiniz. Toprakcığım için gerçekten üzülüyorum. Böyle bir ikizi olması üzücü." Bekle sen bekle o saçlarını tek tek yolduğumda bakalım yüzüme karşı da söyleyebilecek misin bunları.

Toprağa baktım. Ellerini yumruk yapmış sıkıyordu.

"Birkaç kişiden iftiraya uğramış gibi şeyler duydum. Valla eğer gerçekten biri iftira attıysa o kişinin alnından öpeceğim. Sülük gibi yapışmıştı peşimize, kurtardı bizi."

Ulan emre... kendimden sonra en iyi oyuncu ödülünü sana vereceğim aslanım.

"O zaman belki bizim alnımızdan öpebilirsin emreciğim."

Hangi tarafa kusuyorduk?

Hayır, bu kadar mı yokluktasınız abi?

"Bu iftirayı siz mi attınız?" Diyen çınar. Sesi çok keskin ve sert çıkmıştı.

"Yanii aşkım çınarım diyor ki siz yaptıysanız helal olsun size. Kurtardınız bizi o kızdan." Diye toparlamıştı Can.

"Ay çınarcığım kimseye söylemeyin ama evet biz yaptık. Birkaç kez bizi tuvalet köşelerinde sıkıştırıp sizden uzak durmamız ile tehdit etti. Okulun sahibi ya şımarık işte kendini bir şey sanıyor. Biz de intikamımızı alalım dedik."

Gözlerimi büyüterek telefona baktım. Eğer şu an bir süper gücüm olsa telefondan içeri girerek ağzının ortasına bir tane çakardım.

Bunları söylerken yüzleriniz de mi kızarmadı lan?

"Nasıl yani? Tam olarak nasıl planladınız ki?"

"Bu dokuzuncu sınıftaki kızın kolyesini aldık. Zaten kız itiraz etmeden hemen verdi. Kolyeyi sizin sınıftan bir kıza verdik yaprağ'ın çantasına koyması için. Daha sonra ise kolyesi çalınan kıza gün boyunca sınıfa hiç bir yabancı sokmamamasını söyledik. Yaprak salağını da fizik hocası çağırıyor bahanesi ile o sınıfa soktuk. Tabii ne hoca var ne öğrenci. En sonunda kamera kayıtlarında da bir tek sınıfa giren çıkan o gözüktüğü için bütün oklar onu gösterdi ve tamamen suçlu konumuna düştü. Çok güzel plan değil miii amaaa?"

Aynen, aferin size bok kafalılar mükemmel plan!

Sinirle bir nefes alarak kaydı durdurdum. Daha fazlasını dinlememe gerek yoktu. Eğer dinlersem kafayı yiyecektim ki kafamı yememe daha vardı... partimiz henüz sonlanmamıştı.

Derin bir nefes alarak abimlere baktım.

Hepsi ne yapacağını bilmez halde duruyordu. Sanırım bu kadar erken çözülmesini beklemiyorlardı.

"Y-yaprak bi-" Diyen toprağı susturdum.

"Sen ne? Ya da bir dakika siz ne diye sormalıyım değil mi, poyraz abi?" Diyerek poyraz abime baktım.

Kaşları çatıktı ama tedirgin duruyordu.

Alayla güldüm "Çekinme, çekinme. Şu an tam zamanı. Kendimi bu kadar iğrenç hissetmeme neden olan davranışlarınızın, evden gitmeme neden olan bu davranışlarının nedeninin sadece küçük bir yalan karşılığında sizin bana oynadığınız aptalca bir cezadan ibaret olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirsin, abiciğim."

Hepsi şaşkınlıkla kalakalmıştı.

Ellerimi havaya kaldırarak alkışladım onları "Tebrik ederim. Gerçekten seçip seçebileceğin en berbat cezayı seçmişsin abiciğim. Ama sen hiç merak etme, ben boyumun ölçüsünü çok güzel aldım..." alkışlamayı kesersek poyraz abimin gözlerine baktım. "Bana en yakınlarıma bile güvenmemem gerektiğini öğrettin."

Ediz abim ayağa kalkarak hızla yanıma gelip bana sarıldı. "Özür dilerim. Yemin ederim başından beri senin yapmadığını biliyord-"

Hızla kollarından çıkarak onu geri itekledim "Sakın bir daha bana dokunmaya kalkışma!" Dedim bağırarak.

Şaşkınca kalakaldı.

"Bu olay, bana iftira atılması, olan olaylar zerre umrumda değil. İstediğim tek şey yanımda olmanızdı! Anlamıyor musunuz beni, yanımda olun istemiştim. Ailemsiniz siz benim. Kötü zamanımda yanımda olmayacaksanız neden varsınız ki?"

Bütün öfkem gitmiş yerine sadece kırgınlığım kalmıştı. Gözlerim son iki gündür sık sık olduğu gibi tekrar dolmuştu. Titreyen ellerimle gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle sildim.

Sıçtığımın tuzlu suyu da bir durmuyordu sürekli akıp sinirlerimi iyice bozuyordu.

"Yaprak lütfen ağlama. Söz veriyorum bir daha böyle bir şey olmayacak. Hadi abim gel elini yüzünü yıkayalım." Ediz abim tekrar bana yaklaştığında geri çekildim.

Onu umursamadan poyraz abime çevirdim kırgın bakışlarımı, bana bakmıyordu bile. Donuk bir şekilde arkamdaki duvara bakıyordu.

"Başka ceza versen olmuyor muydu? O kadar emindim ki bana inanacağına, o müdür odasında o kadına karşı beni savunmanı beklemiştim ama sen bana inandığın halde o kadına inanmayı tercih edip beni yapayalnız bıraktın..."

Rüzgar abim, ediz abim ve toprağa baktım "Ve sizde ona uydunuz."

Eğer, Ege'leri de bu oyuna alet etseydi kim bilir ne olurdu...

"İsteyerek değildi. Gerçekten yaprak, isteyerek uymadım." Dedi toprak. Mavi gözleri dolmuştu onun da.

"Bir şans verdim. Daha yarım saat önce sordum toprak..." rüzgar abim ve ediz abime baktım "Size de on beş dakikada önce ama siz vazgeçmek yerine devam etmeyi tercih ettiniz."

Hiçbir diyemedi. Ne diyecekti ki?

Derin bir nefes alarak yanağımda ki göz yaşları sildim. Yavaş adımlarla poyraz abimin yanına ilerledim. Tam önünde durduğumda donuk bakışlarını gözlerime dikti.

"Eğer gerçekten üzülmem benim cezamsa emin ol cezan başarılı oldu, abi. Hiç şüphen olmasın buna."

O an gözlerinde pişmanlığı öyle net görmüştüm ki nedense bu daha çok yakmıştı canımı. Eğer pişman olacaksan neden iki gündür bu haldeyiz?

Gerçekten artık bu ortamdan acil çıkmam lazım.

Çınar beni bekliyordu. Evet, gitmeliydim. Kesinlikle.

Derin bir nefes alarak hiçbirine bakmadan kapıya ilerledim. "Nefes almaya ihtiyacım var. Merak etmeyin saat altıyı geçmeden evde olurum."

•••

• Yaprağı ağlatacağım dedim dedim demez olaydım susmuyor şimdide xdklöeşdşemfnsl

• Yaprağın tepkisi nasıldı?

• Umarım beğenmiştirsiniz!

• Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

- 15 Mart 2021-

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

1.3M 51.3K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
516K 22.7K 16
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
1.6M 26.9K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
487K 13.9K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!