Saklı Yıldızın Seçilmişi

By Lythari

4.9K 538 3K

Ben saklı yıldızın dokunduğu, ışığını taşıyanım. Kimilerine göre yetenekle ödüllendirilmiş, Kimilerine göre y... More

Saklı Yıldız Tapınağı
Kalim (Kesişme)
Kurth (Tuzak)
Huir (Kaçak)
Truke (Takas)
Zrada (İhanet)
Ehiza (Av)
Vendim (Kararlar)
Etsipen (Keder)
Ravi (Çare)
İkurra (Sembol)
Mascarada (Sahte Gösteri)
Rashk (Kıskançlık)
Dom (Hüküm)
Kır Cadısı
Amante (Sevgili)
Aanval (Saldırı)
Rasa (Kayıp)
Bror (Kardeş)
Braga
Braga II
Karmaşa
Beklenmedik Yangınlar
Euri (Yağmur)
Kâbus
Besef (Farkındalık)
Veleno (Zehir)
Turas (Yolculuk)

Raenne (Zanlı)

73 11 67
By Lythari


Medya: İrma


Hepinize merhabalar :)

Nihayet yeni bölümlere ulaştık. Elimden geldiğince aksatmamaya çalışarak haftada bir olmak üzere bölüm yayınlamaya devam edeceğim. Bana şans dileyin ilham perilerim ansızın ortadan kaybolmasın. Umuyorum çok eğleneceğiz.

Bihter ❤❤❤


Bölüm 12

Tüm geceyi yere serili şiltenin üzerinde, ortaya atılmış bir kütük misali kaskatı geçiren Elda, gözünü bile kırpmamıştı. Takdim töreninin ardından tapınağın hanımı, yaşlı Gaya'nın endişelerinin nedenini anlamış, geri dönülemez bir hata yaptığının farkına varmıştı. Ne olacaktı? Her gün eli yüreğinde Kaane'in ortaya çıkmasını ya da huzuruna çağırtmasını mı bekleyecekti? Kendi ayağıyla girdiği bu tuzakta genç korucudan, o izin vermediği sürece, kaçıp saklanabileceği hiçbir yer yoktu.

Derin bir iç çekişle gözlerini kapadığı an Kaane'in kollarına yığıldığını ya da hançeri almak için platformdan inip yanına doğru geldiğini görüyordu. Nihayet daha fazla dayanamayarak yattığı yerde doğrulduğunda zihnini yaşadıklarından uzaklaştırıp benliğini Luinil'in sakinliğine teslim etmeye çabaladı. Sabahın soluk griliği odasına sızmaya başladığında içinde kopan fırtınayı dindirmeyi başaramamış olsa da zayıfladığını hissedebiliyordu. Güçlü olmak zorundaydı. O, Saklı Yıldız'ın seçilmişi, Luinil'in dokunduğuydu. Üstelik Kaane yıllar önce verdiği sözü tutmaya zahmet etmemişken şimdi bu ısrarının tek nedeni konumunu sağlama alacağı süreç içerisinde güvenebileceği ve yeteneğini kanıtlamış kişileri yakında tutmak istemesi olmalıydı. Elda, aslında kendi kalbindeki zayıflığı gördüğü için olanlardan ürktüğünü itiraf ettiğinde rahatladığını hissetti. Korucu elbette genç kadının peşine düşüp, onu zor durumlara sokmaya çalışmayacaktı. Bu sadece anlamsız bir vakit kaybı olurdu. Kararlılıkla başını sallayan genç kadın ayağa kalkıp yatağını topladıktan sonra yüzünü yıkayıp, hazırlandı. İçinde bulunduğu zamanı odasında oturarak geçirmesi gerekmiyordu. En iyi yaptığı işe devam edecek, şifalı karışımlar hazırlayıp, ihtiyacı olan hastalarla ilgilenecekti.

***

Kapısı çalınmaksızın ardına kadar kaydığında Vesta'nın odasına giren Nora, eteklerinin peşinden ayrılmayan muhafızlarına dışarıda beklemeleri için sadece sessiz bir bakış atmakla yetindi. Başını saygıyla eğen adamlardan biri kapıyı yerine sürene kadar kıpırtısız kalan kadının duruşu dik, yüzü ifadesizdi.

Ağlamaktan kızararak şişmiş gözlerini dizlerinde duran yumruklarından ayırmayan Vesta'nın yüzü kireç beyazı kesilmişti. Yalnız kaldıklarında genç kadına doğru bir adım atan Nora yumuşak bir sesle "Yıldızların Babası aşkına, çok korkmuş olmalısın," dediğinde Vesta'nın boğazından engelleyemediği hafif hıçkırığı yükseldi.

Genç kadının yanına çöken Nora bir kolunu omuzlarına doladığı Vesta'nın yüzünü görebilmek için eliyle çenesini tutup kaldırdı. "Merak etme, Vera bana her şeyi anlattı. Seni bu oyuna alet edenlerin cezasını çekeceklerine söz veriyorum."

Başını hafifçe sallayan Vesta, kendisini tıpkı yanaklarından yuvarlanmaya devam eden yaşlara engel olamadığı gibi kardeşinin yaptıklarını durdurmaktan da aciz hissediyordu.

Odanın dışından gelen seslerle ayağa kalkan Nora taştan bir duvar kadar katı kılıfına bürünürken "İçeri getirin," diye buyurdu.

Muhafızların kollarından sürüklediği genç kız, Saklı Yıldız Tapınağından İrma'ydı. Kabaca evin Hanımının ayakları dibine bırakılan kızın yalvaran bakışları Vesta'yı buldu. "Lütfen Hanımım bana yardım edin. Size sadece dinlendirici bir bitki çayı yapmayı öğretmiştim." İri gözlerini Nora'ya çevirip sızlandı. "Ben zehirden anlamam. Kai şahidimdir asla Korucumuza zarar verecek bir şey yapmam."

Sözlerin boşlukta salınmasına izin veren Nora, İrma'yı bakışlarıyla es geçerek Vesta'ya döndü ve sordu: "Bitki karışımını sana veren bu kız mıydı?"

Başını sallayan Vesta yüzünü yerden kaldıracak gücü kendisinde bulamıyordu. "Evet."

Başka ispata gerek duymayan Nora, muhafızlara suçluyu götürmelerini işaret ettiğinde tüm gücüyle karşı koymaya çalışan İrma ağlıyor, yalvarıp yakarıyordu. Ancak ne var ki muhafızların arkasında kalan Opele bile kızı saydığı İrma'ya yardım edebilmek için yanına dahi yanaşamıyordu. Koridorlarda yankılanan gürültüyü duyanlar saygısızlık etmekten çekindiklerinden oldukları yerde kalmış olsalar da Elda bu gruba dahil değildi. Olanları uzaktan izlemeyi tercih edenlerin arasından sıyrılıp geçen genç kadının bakışları, muhafızların sürükleyerek uzaklaştırdığı İrma'yı seçtiğinde kaşları çatıldı. Tüm bunlar da ne demek oluyordu?

Elda'nın cevaplara ihtiyacı vardı. Genç kızı çıkarttıkları odanın önünden geçerken Kaane'in müstakbel eş adaylarından birini ve Konağın Hanımı Nora'yı gören Elda durmadı. Onun aradığı tarafsız cevaplardı. Zorla uzaklaştırılan İrma'nın peşinden gitmeye yeltenen Opele'nin bir muhafız tarafından kabaca durdurulduğunu fark ettiğinde hızla yanına seğirtti.

"Kai aşkına Opele, burada neler oluyor böyle?"

Gözleri yaşlı kadın oldukça sarsılmış görünüyordu. "İrma... Onu aldılar. O... onun Korucu'nun zehirlenmesiyle ilgisi olduğuna inanıyorlar."

Elda az önce olanları görmemiş olsa Opele'nin söylediklerine kahkahalarla gülebilirdi. İrma ile araları hiçbir zaman iyi olmamıştı. Hatta onun hırslı olduğunu da söyleyebilirdi ama bir başkasının canına kastetmek. Bu genç kızın yapacağı bir şey değildi. "Merak etme," dedi sakin bir sesle. "Bu işin aslını çözeceğiz."

***

Çalışma odasının yalnızlığında öfkesine eşlik eden tek şey, mürekkebe batırdığı diviti hıncını çıkartmak istercesine kâğıdın üzerinde hırsla ileri geri hareket ettirdiğinde çıkan hafif sesti. İnce uç uyguladığı baskıya daha fazla dayanamayarak kırıldığında, dağılan mürekkeple birlikte mahvolan kâğıdı buruşturan Kaane, duvar dibinde birikmiş diğerlerinin yanına doğru fırlattı.

Ayağa kalktı. Sıkmaktan kasılan çenesinin farkına yeni varıyordu. Oysaki güne başladığında kendisini oldukça neşeli hissediyordu. Tıpkı sonunu göremedikleri denizlerde geçirdikleri sabahlar olduğu gibi beklentinin heyecanıyla kalkmış hatta uzun zaman sonra ilk defa eski bir denizci şarkısının melodisi ıslığında can bulmuştu. Elbette bunların hepsi Nora ile konuşmalarından önceydi. Kız kardeşi Vesta'nın bilmeksizin aracısı olduğuna inandığı kumpası açıklama görevini üstlenen Vera'nın yaptığı itirafın ardından üvey annesi soluğu yanında almıştı. Olanları düşünürken başına saplanan ağrıyla birlikte elinin ayasını alnına bastırdı. Eğer işittikleri doğruysa, zehirlenmesinin sorumlusu Saklı Yıldız tapınağından biri, yeminini bile etmemiş genç bir kızdı. Bu kumpas sadece onun başının altından çıkmış olabilir miydi? Peki, Yaşlı Gaya böylesi tehlikeli bir oyun çevirmeye cesaret eder miydi? Bundan çıkarı ne olabilirdi ki? Kaane'in düşünceleri istemeksizin Qua'nın yaralandığı zaman yaşananlara kaydı. Yine Saklı Yıldız'ın Hanım'ından kuşkulanmamışlar mıydı?

Zihninde dönüp duran tüm sorular, koridordan taşınan sesler yükselerek nihayet kapısının önüne vardığında sonlanmak zorunda kaldı. İçeri giren Qua hızla kenara çekilip yolu hemen ardından gelen Nora için açtığında Kaane, Vera'nın da uzakta olmadığını göz ucuyla fark etti. Kız kardeşi Vesta ise görünürde yoktu.

Kaane, iki muhafızın arasında getirilen perişan haldeki genç kızı gördüğünde derin bir nefesi ciğerlerine hapsetti. Tüm olanlar doğru hissettirmiyordu. Duygudan yoksun, ahenksiz bir sesle konuşan Nora'nın sesi kulaklarına ulaştığında dikkatini üvey annesine çevirdi.

"Vera'nın anlattıklarını Vesta da doğruladı. Sana içirdiği çaya kattığı bitki karışımını bu kızdan almış."

Kaşları çatılan Korucu yapılan açıklamayı yeterli bulmayarak beklenti içerisinde sordu: "Ve? Otların zehirli olduğundan emin miyiz?" diye sordu.

Nora'nın bakışıyla öne çıkan muhafızlardan biri elindeki keseyi açıp anormal şekilde kararmış otları gözleri önüne serdi. Çürümüş görünen bitkilerden geriye ne kaldıysa çok da kötü kokuyordu. Pekâlâ Vesta'nın o gün kendisine içirdiği çaydan zehirlenmiş olması muhtemel görünüyordu.

Sabırsızlıkla dikilen Nora, "Oğlum," dedi. "Sana uzanan ellerin bir an önce kesilmesi gerek. Cezasını bizzat vermelisin."

Dizlerinin üzerine çökmüş, yüzünü yerden kaldırmaya bile mecali olmayan genç kıza bakan Kaane, yavaşça başını salladı. "Adın ne?"

Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş, iri ve yuvarlak gözlerini Korucu'ya çeviren kız titrek bir sesle fısıldadı: "İrma, efendimiz."

"İrma," diyen Kaane sordu: "Beni zehirleyen otları Vesta Hanıma sen mi verdin?"

Başını evet anlamında aşağı yukarı sallayan genç kız ağlayarak ekledi: "Zehirli olduklarını bilmiyordum. Kai şahidimdir bilmiyordum. Aynı otları Hanımımın kendisine kaynatmıştım." Hatırladıklarıyla başını daha da şiddetli sallayan genç kız muhafızların arasından sıyrılıp öne doğru atıldığında elleri ve dizleri üzerinde Kaane'in bacaklarına kapanmıştı. "Lütfen, bana inanın. Ben bir şey yapmadım. Sadece yardımcı olmak istemiştim..."

Genç kızı tutup uzaklaştırmak için kollarından yakalayan muhafızlarını durduran Kaane "Onu tek kişilik bir odaya alın ve günün her saati kapısında nöbet tutulduğundan emin olun," dedikten sonra üvey annesinin gittikçe daha da sertleşen duruşunun farkında olarak kalabalığın dağılmasını işaret etti.

Geride kalan Nora diğerleri gibi Korucu'nun başından savabileceği birisi değildi. Öfkeliydi. Bu zamana kadar iki oğlunun başına gelenlerin sorumlularına da ulaşamamıştı. Şimdiyse ellerinin arasında hepsinin acısını çıkartabileceği biri varken durmak istemiyordu. Odada yalnız kalana kadar bekledikten sonra tüm nefretini kusmak istercesine tıslayarak soludu. "Sen ne yaptığını sanıyorsun? Hemen şimdi o kızın cezasını vermeliydin. Beklemek niye?"

"Kızın halini görmedin mi? Sırf nüfuzlu bir ailenin kızı öyle söylediği için suçlu olduğuna öylece karar verebilir miyiz?"

"Öylece söylenenleri kabul edecek kadar naif olduğumu mu düşünüyorsun gerçekten?" Nora aklından geçenleri seslendirirken yüzünü hoşnutsuzlukla buruşturdu.

"Aksine, Nora. Sizin otların üzerindeki zehrin bile bana verilenle eşleştiğini kontrol ettirdiğinizden şüphem yok. Yine de o kız suçlu olmayabilir. Belki bitki karışımlarını vermiştir de zehirleyen bir başkası olmuştur."

Gözlerini kısan Nora alayla burnundan soludu. "Bunu hesaplamadığımı mı sanıyorsun? Senin, şu an konumun bu kadar dengesizken en azından hâlâ dostumuz görünenleri karşına almadan tüm düşmanlarımıza en sert ve acımasız mesajı göndermen gerek."

"Bunu neden yapmalıyım? Kendi yerimi sağlama almak adına masumların kanını çekinmeksizin dökebileceğimi, adaletimin terazisinin kendimden yana işlediğini göstermek için mi?"

Nora homurdandı: "Aptallık ediyorsun. Eline geçen fırsatı kullanıp, böyle cüretkâr girişimlerde bulunmanın tahmin edemeyecekleri sonuçları olabileceğini anlamalarını sağlamalısın. Bu kız ne güç sahibi aileler ne de Saklı Yıldız Tapınağı için köprüleri yıkacak kadar değerli."

Geniş bir adımla ilerleyip Nora'nın önüne geçen Kaane, irkilmesine neden olarak ellerini kadının omuzlarına yerleştirdi. "Babam kalkanı aldığında çok gençti ve zor zamanlar geçirdiğinizi daha da zor kararlar vermek zorunda kaldığınızı biliyorum. Ama ben babam değilim. Gerçek suçlu haricinde zehrin hayatıma kast edecek kadar güçlü olduğunu bilen de olmadığına göre izin ver kendi doğrularımla ilerleyeyim."

Ağzını açan Nora bir an için itiraz edecek gibi göründüyse de dudaklarını birbirine bastırıp sessiz kalmayı tercih etti. O ve Aran zamanında kendi haklarını kullanmışlardı. Şimdi sıra Kaane'deydi. Tüm bunları bilmesine rağmen iki oğlunu da kaybetmiş bir anne olarak içinde sıkışıp kalmış hınçların neden olduğu fırtınalara kapılıp gitmemekte zorlandığını hissediyordu.

Eteklerini toplayıp kapıya yönelen kadın dışarı çıkmadan önce durup ardında kalan üvey oğluna baktı. "Dostlarını ve düşmanlarını bir an önce ayırman gerek."

Kaane biliyordu. Başını salladı.

***

"Bu işe karışmamalısın."

Elda kapının önünde durmuş çıkmasını engelleyen Waen'e başıyla odanın köşesinde sessizce ağlamaya devam eden Opele'yi işaret etti. "İrma onun kızı gibiydi. Şimdi hiçbir şey yapmadan kenara çekilip olacaklara seyirci kalmamız gerektiğini mi söylüyorsun?"

"Gaya, bu işten uzak durmamızı isterken ciddiydi. Bunu özellikle de senden istedi."

"Anlamıyorum... Kaane, onunla konuşabilirim. Beni dinler. Hayatını kurtardım."

Genç kadına doğru eğilen Waen fısıldadı: "Sorunda bu zaten... Hepsinin, tüm olanların onun güvenini kazanıp, söz hakkı kazanmak için Gaya'nın düzenlediği bir kumpas olduğunu düşünebilirler."

"Bu çok saçma." Elda itiraz ederken gergince güldü.

Başını yana eğen Waen'in ifadesi ciddiydi. "Öyle mi gerçekten de?"

Derin bir nefes alan Elda'nın gözleri genişledi. Tapınağa gelirken Waen'in söyledikleri kulaklarında çınlıyordu şimdi. Titrek bir sesle soludu: "Bu kadar ileri gitmez."

Genç kadını rahatlatmak istercesine gülümseyen Waen "Hayır," dedi. "Gitmez ama sen bile durup düşünüyorsan bir başkasının bunun gerçek olabileceğine inanması imkânsız değil."

Omuzlarını düşüren Elda teslim olmuş görünüyordu. Başını iki yana salladı. "Bu... bu çok zor."

Dışarı çıkmaya, uzaklaşmaya ihtiyacı vardı. Waen'in yanından sıyrılıp kapıyı araladı. Dışarı çıkmıştı ki kolunu tutan adamın ince ancak güçlü parmaklarının temasıyla durdu.

"İnan bana bu durumdan daha fazla hoşlanmıyorum. Onun için yapabileceğimiz en iyi şey beklemek."

Kader acımasız oyunlar oynamayı, olmadık anlarasıkıştırılmış talihsiz tesadüfleri severdi. Tam da o sırada meraklı gözlerinilgisinden sakınmak adına yarım bıraktıkları sorguyu İrma'nın odasındatamamlayan Kaane, yanında Qua ve Cair ile köşeyi döndü. Genç adam önüne serilen sahne karşısındasadece kısa bir an duraksadı. Buna rağmen Qua'nın hızla dönen kara bakışlarıKaane'in çenesindeki kasın seğirmesini kaçırmamıştı. Yüzünde benzer birifadeyle kendisine bakmakta olan Cair ile göz göze geldiklerinde onun da tıpkıkendisi gibi bugünün bitmesini diyor olduğunu tahmin etmekte zorlanmadı.

Continue Reading

You'll Also Like

10.1K 6.1K 60
Baharları severdim senden önce. Ağaç dallarında bende açardım..
278K 24.4K 45
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
ROTA By Leman Veli

Teen Fiction

1.7M 145K 43
"Sen kimsin?" "Gün ışığını öldüren biri. O yüzden kim olduğumla ilgilenme. Yoksa sönersin, Gün." 24.08.2020 © Tüm Hakları Saklıdır.
333K 27.3K 59
Bundan daha kötüye gidemez dedim her seferinde. Gitti. Ama yine de... Tan vaktiydi. Yeni bir gün geliyordu. ''Sen onun yansımasısın. Bir yankısın. On...