Huir (Kaçak)

322 39 179
                                    

Medya: İrma

Yeni bir hafta başından merhabalar :) Umarım keyifle okuyacağınız bir bölüm olur. Minik yıldızlarınız ve güzel yorumlarınız için şimdiden teşekkür ederim. *kalp*

Bölüm 3

Kolundaki kesik temizlendikten ve sarıldıktan sonra temiz bir gömlek giymesi konusunda ısrar eden Waen tarafından istediğinden fazla oyalanan Kaane, Qua için endişeliydi. Yerli kadından gözlerini ayırdığı an ölecekmiş gibi hissediyor. Eğer sabaha kadar yanında kalırsa varlığının mücadele etmesine yardımcı olacağını umuyordu. Diğer odaya geçmeden önce sargılarının sıkılığını kontrol etmek istercesine birkaç defa parmaklarını kapatıp açtı. Rahattı. Kapı sessizce hareket ederek Qua'nın düzenli soluklarla yattığı odayı gözler önüne serdiğinde, Kaane'in dikkati elindeki beyaz sargılardan kayıp odanın içinde yakaladığı belirsiz harekete odaklanırken bahçe çıkışında gözden kaybolan pelerinli figürün son anda farkına vardı.

"Dur! Sana emrediyorum!"

Yabancının peşinden bahçeye fırlayan Kaane'in aklında beliren ilk düşünce suikastçıların yarım kalan işi tamamlamaya geldikleri oldu. Burası onun evi, onun oyun alanıydı. Yakıcı bir öfke dalgasının içinde kabardığını hissedebiliyordu. Yabancının kaçmasına izin vermeyecekti. Belirsiz figür bahçeden geçip dış duvara ilerlemek yerine birbirinden bağımsız tek katlı yapılara yönelerek karanlığın içinde kaybolduğunda, genç korucu peşinden gitmek yerine iki binanın arasında kalan dar bir geçide saptı. Bu yol onu takip ettiği adamın önüne çıkartmalıydı. Gecenin karanlığını bir örtü misali sarınan Kaane sessizce pozisyonunu aldı ve pelerinli yabancı tedirginlikle arkasına bakarak önünden geçip giderken yakaladığı an kolunu arkaya büküp, bedenini gizlendiği binanın ahşap köşe direğine acımasızca bastırdı.

"Kimsin sen? Yarım kalan işini bitirmeye mi geldin yoksa? Sandığım kadar da deneyimli değilmişsiniz."

Tutsağının dudaklarından kurtulan hafif hayret nidası duraksamasına neden olmadıysa bile yabancının tanıdık bir tınıya sahip yakarışıyla birlikte elinde olmaksızın tutuşunu gevşetti.

"Dur, lütfen..."

Şimdi bedenleri böyle yakınken başlığı yarı yarıya kayarak açılmış kadının yeşil elmaları anımsatan ferahlatıcı esansından soluduğunda ellerinin arasındakinin kim olduğundan şüphesi kalmamıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra kadını kendisine doğru çevirip, gözlerine bakmadan önce öfkesinin ateşine sarıldı.

Genç korucu duraksadığında Elda, adamın ılık nefesini tüm tüylerinin dikelmesine neden olacak netlikte saçlarının arasında hissetmiş, kalbinin derinliklerinde onun kim olduğunu bildiğini anlamıştı. Şimdiyse kollarını kavrayan parmakların ateşine tezat bir soğuklukla kendisine bakan acımasız gözler yabancıydı. Geriye doğru bir adım atan Korucu kadından uzaklaşırken serbest kalan eliyle yüzüne düşen saçları kulaklarının ardına iten Elda, şüpheye yer bırakmayarak kimliğini gözler önüne serdi.

Bir an birbirlerine ne demeleri gerektiğinden emin olamasalar da Kaane'in tutukluğu fazla sürmedi. "Bu tuhaf davranışından ne anlamam gerekiyor Elda? Qua'nın odasında ne yapıyordun?"

"Ben sadece yardım etmek istemiştim." Soluk almaktan bile çekinen genç kadın kıpırtısızdı.

"Yardım mı? Bu gizlilik neden o halde? Bir suçlu gibi kaçmaya çalıştın. Ne düşünmemi bekliyorsun?"

Dudaklarını ısırmamak için kendisini zorlayan Elda mırıldandı: "Üzgünüm. Ben..."

Hiddetin damarlarında kaynadığını hisseden Kaane sabırsızlanmaya başlamıştı. Yıllar önce verdikleri sözü onurlandırmak yerine kendisini Luinil'e adayan genç kadınla görüşebilmek için babasının gazabını üzerine çekmek pahasına tapınağın kapısı önünde günlerce beklemiş, en ufak bir açıklamaya bile layık görülmemişti. Salonda göz göze gelmekten kaçınması genç kadının tercihini bir kez daha doğrulamamış mıydı? O halde neden şimdi gelmişti? Peki ya kendisine ne demeliydi? Bakışları kadının biçimli dudaklarında gezindi. Aradan geçen onca zamana rağmen hâlâ neden bu kadar sinirleniyordu? Çoktan unutmuş olması gerekmez miydi?

Saklı Yıldızın SeçilmişiOnde as histórias ganham vida. Descobre agora