Saklı Yıldızın Seçilmişi

Turas (Yolculuk)

Bölüm 27 

Ragil'in uzun süren uykusundan nihayet uyandığı haberi Kaane'in kafilesi yolculuklarının üçüncü günündeyken ulaşmıştı. Ulak genç adamın henüz ayağa kalkmadığını hatta tek kelime konuşamadığını söylemişti ama bu gerçek her an değişebilirdi. Kaane için iki abisinin de geri dönülmez denilen yollardan geçmesi mucizevi görünüyordu. Genç adam benzer düşüncelerin yankılarının suya atılan bir çakıl taşının neden olacağı gibi dalgalar halinde genişleyerek yayılacağından da şüphe etmiyordu. Yanında at sürmekte olan Elda düşüncelerini okumuş gibi mırıldandı: "Sanki tüm olanlar Yıldızların Babası Kai'nin kalkanı senin alman için düzenlemiş olduğu bir oyun gibi."

Dudaklarını birbirine bastıran Kaane derin bir nefes aldıktan sonra konuştu: "Belki de verilen sorumluluğu hak edip etmediğim sınanıyordur."

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" Yan gözle adama bakan Elda onun bu düşünceli halini dağıtabilmeyi diledi.

"Ben bunun için hazırlanmadım, babamın geleceğime dair planları çok farklıydı."

"Peki senin planların nasıldı?" Genç kadının gözleri masum bir merakla genişlemişti.

Soruyla birlikte dudaklarının arasından kaçan hafif kahkahaya engel olamayan Kaane "Gerçekten bilmek istiyor musun?" diye sordu.

Elda başını salladı. Elbette bilmek istiyordu.

"O gün seni rıhtımda görene dek hayatımın açık denizlerde geçeceğine, oradan oraya savrulacağıma inanıyordum. Ama sonra..."

Kaşları hayretle havalanan Elda'nın soluk alıp verişi duyacaklarının beklentisiyle yavaşladı.

"Sonra hayallerimde sen vardın." Sırıtarak bakışlarını gökyüzüne çeviren Kaane "Birlikte bilinmez denizlere açılacağımızı düşünürdüm. Yeni topraklar keşfedeceğimizi ve belki de sonunda bir yere yerleşeceğimizi," dedi.

Güçlükle yutkunan Elda buluşacakları günü, Kaane'in ilk öpücüğünü çalacağı anı zihninde kaç defa canlandırmıştı?

"Elbette bunların hepsi ansızın patlak veren savaşın ve yanlış anlaşılmaların aramıza girmesinden önceydi." Genç kadına dönen Korucu, gizlemeye gerek görmediği bir hayranlıkla ona baktığında yanaklarına yükselen hafif pembeliği fark etti. Utanmış olmalıydı. Sırıttı.

"Şimdi düşününce belki de Kai'nin planı yollarımızı yeniden kesiştirmekti. Sonuçta eğer ben kalkanı almış olmasaydım seninle bir araya gelmemiz mümkün olmazdı."

"Belki de Luinil'in kendisi için biçtiği sınavda kalbi ve yeteneği arasında bir seçim yapması gerekiyordu ve başarısız olmuştu." Aklından geçenleri kendisine saklayan Elda'nın yüzünden buruk bir tebessümün izi geçti.

Düşüncelerinin izini bırakmayan Kaane'in eli uzanıp kısa bir an için dizginlerin üzerindeki elini buldu ve gizemli bir ifadeyle "Belki de Yıldızların Babası bizim için çok daha başka planlar yapmıştır," dedi.

Derin bir nefes alan Elda bu kez içinden gelerek gülümsedi. Kaane yanındayken her şey gözüne olası görünüyordu.

Elda'nın yüreğinde çöreklenmeye hazır gölgeler gün ışığında yok olan yağmur bulutları gibi dağılıp giderken Braga'nın peşinden ayrılmayan Manu için ışığın sızabileceği aralık kalmamıştı. Dost bildiği, bir örtü gibi sarıp sarmalandığı gölgelerin ihanetine uğrayan genç adam ava giderken avlanmıştı. Ancak öyle derin bir kuyuya düşmüştü ki başına gelenlerin ayırdında bile değildi. Çoktan kapanmış bilinci düş aleminde gezinirken kısa sürelerle içinin geçtiğini sandığı anlarda dahi ateş başında anlatılan ruh emici carakların sayısız dişlerle bezeli çenelerinin boğazına kapandığını görüyordu. Bu aslında çok da gerçek dışı sayılmazdı. Braga Cadının verdiği şişeyi kullanmış, kara sıvı çoktan Manu'nun kanına karışmıştı. Adama uzun ve sancılı bir ölüm vadeden karışım, seçilmişin ortaya çıkmasını gerektirecek kadar yaşam umudu da barındırmalıydı. Önlerine geçmek için ormanın içinden ilerleyen Braga, genç adamı Saklı Yıldız'ın şifacılarının geçeceği yolun kenarında, atının terkisinden kayarak yere yuvarlanmış gibi bir başına bıraktığında yaptıklarından en ufak pişmanlık duymuyordu.