Acı Tatlı Aşk

By Busuush

369K 20K 2K

"Ne saçmalıyorsun sen Hazan? Duyuyor mu söylediklerini senin kulakların? Kardeşim gibisin sen benim... Karde... More

▪1▪
▪2▪
▪3▪
▪4▪
▪5▪
▪6▪
▪7▪
▪8▪
▪9▪
▪10▪
▪11▪
▪12▪
▪13▪
▪14▪
▪15▪
▪16▪
▪17▪
▪18▪
▪20▪
▪21▪
▪22▪
▪23▪
▪24▪
▪25▪
▪26▪
▪27▪
▪28▪
▪29▪
▪30▪
▪31▪
▪32▪
▪33▪
▪34▪
▪35▪
▪36▪
▪Final▪

▪19▪

8.6K 478 19
By Busuush

   

    Keyifli okumalar... ❤♥︎

"Hazaan kızım gelirken ekmekleri getiriver."

  Salondan mutfağa doğru bağıran teyzeme
Onun yaptığı gibi bağırarak karşılık verdim ben de.
"Getiriyoruuum."
Masada eksik olan çatalları bir elime, ekmek sepetini de diğer elime alıp çıktım mutfaktan.

  Asık suratıyla masayı düzenleyen teyzem elimdeki çatalları alıp onları da düzeltti. Suratı asıktı çünkü Yağız birazdan kız arkadaşını kahvaltıda onlarla tanıştıracaktı. Yağız'ın sevgilisi olması hiç hoşuna gitmemişti, çünkü sanırım oğlunun yanında beni görmek istiyordu. Şuan ki surat ifadesi onun için üzülmeme neden olsa da birazdan yaşayacağı şaşkınlığı düşününce biraz daha sabredebiliyordum söylemeden.

"Aman abla şu yüzünü bir düzelt Allah aşkına. Kızın yanında da böyle yapma sakın."

  Iıı şey anneciğim sanırım bunu söylemek için çok geç. Çünkü ablan o kızın yanında yapıyordu o suratı zaten. Ama o surat o kızı hiç üzmüyordu.

  Yağız teyzemi başka bir kızla geleceğine iyice inandırmak için erkenden 'kız arkadaşını!' almaya gitmişti. Biraz abartıyordu sanki ama annesinden alacağı rövanşı almadan rahat edemeyecekti belliydi.

  Teyzemin oflayıp puflamaları annemin  onu sıkı sıkı tembihleri ve benim heyecanımı onlara yansıtmamak için verdiğim uğraş ve içten içe gülüşlerimle hazırladığımız masa şimdi tamamdı. Nerdeyse bir kuş sütü eksikti, ben her ne kadar 'bu kadar abartmasak mı diye durdurmaya çalışsam da ablalı kardeşli 'olmaz öyle ayıp olur' diyerek beni susturmuşlardı. Ben de bir yerden sonra pes etmiştim uğraşmak istiyorlarsa uğraşsınlardı o zaman.

  Biz geldiğimizden beri kahvaltılıkları hazırlarken  Cahit hâlâ odasında, Mahmut eniştem de erkenden sabah yürüşü için babamla çıkmıştı, oradan da beraber kahvaltı yapacaklardı. Yani kahvaltıda bizimle olmayacaktı. Şimdi sadece annelerimiz öğrenecekti, zaten onlarda babalara uygun bir dille anlatırlardı. Böyle olurdu genelde babayla konuşulmaktan çekinilen konular, önce annelere anlatılır, anneler de en uygun şekilde babalara anlatırdı.

"Tuzu unutmuşuz."
Ellerini beline yerleştirmiş memnuniyetsizce masayı kontrol eden teyzem huysuz huysuz homurdandı. Onun bu tatlı huysuzluğuna gülmemek için alt dudağımın iç kısmını ısırdım. Elimi ağzıma götürüp dudağımın kenarını kaşır gibi yaparken sessizce boğazımı temizledim.

"Ben getiririm hemen."

  Tezgahın üzerine bırakılmış tuzluğu elime aldım. İçinde hiç tuz yoktu. Düzenini  kendi mutfağımız kadar iyi bildiğim mutfakta büyük tuz kutusunu elimle koymuş gibi bulup seramik ince uzun tuzluğa doldururken çalan kapıyla daha hızlı olmaya çalıştım. Yağız gelmişti sanırım. Tuzluk tamamen dolduğunda açılan kapıyla kapağını kapatıp heyecanla çıktım mutfaktan. Teyzemin ilk tepkisi ne olacaktı çok merak ediyordum.

  Teyzemin tepkisini merak ederek çıktığım  kapıda gördüğüm manzarayla elimdeki tuzluk parmaklarımın arasından kayıp, kahverengi çizgili beyaz parkeyle büyük bir gürültüyle buluşarak paramparça olurken her bir parçası başka bir tarafa dağıldı.

"Hiih Bismillaah!"
Bir elini damağına götürüp yukarı kaldıran teyzem diğer elini kalbine koyarak bana döndü.

  Şahit olduğum manzaranın saçma sapan anlamsızlığıyla kapı ağzında öylece dururken mırıldandım ruhsuzca.
"Tuzluk elimden kaydı. Ben.. Burayı temizleyeyim."

  Daha fazla bir şeyler söylemeden ve hayalkırıklığı dolu bakışlarımı Yağız'la yanında dikilen Sevde'ye kısaca değdirip hızlıca arkamı döndüm onlara.

   Ne demek oluyordu bu? Annesine sevgilisini tanıştıracağını söyleyip nasıl Sevde'yi alır gelirdi? Onları gerimde bırakıp mutfağa döndüğümde ellerimi tezgahın kenarlarına yaslayıp başımı önüme eğerek dağınık saçlarımın yüzümü kapatmasına izin verdim. Yüzüm sinirden yanarken yaşadığım hayal kırıklığı boğazıma düğüm olmuştu. Neydi bu şimdi?

  Ne kadar süre orada, aklımdan binlerce kötü düşünce geçerken durdum bilmiyorum ama kapının kapandığını duyalı bir kaç dakika olmuştu sanırım. Sinirle yumruklarımı sıktım. Ne yapıyordum ben burada böylece durmuş. Sevgilim dediğim adam, sözde beni kendinden uzaklaştırmak için sevgili rolü yaptığı kadını, alıp eve gelmişti hemde annesine kız arkadaşını getireceğini söyleyerek çıkıp gittiği eve. 

  İçime dolan büyük hırsala mutfak kapısına yöneldim. Bana beni sevdiğini söyleyen adamdan burada neler döndüğünü sormaya hakkım vardı ve ben buraya kapanıp bu hakkımı kullanmayacak değildim. Yerleri dövercesine attığım seri adımlarım kapının önünde çarptığım göğüsle durmak zorunda kaldı. Elimi acıyan burnuma götürüp ovalarken bir adım geri çekilip başımı kaldırdım. Daha geri gitmemem için bir kolumu sıkıca tutmuş yukarıdan gülümseyerek bana bakan Yağız'ı görünce kaşlarım daha fazlası mümkünmüş gibi iyice yaklaştı birbirine. Karlima geçmiş gülüyordu bir de. Tüm sinirimi yansıttığım ses tonumla huysuzca homurdandım.

"Ne yapıyorsun sen ya? Burnum kırıldı!"
Sonra söylediğim şeyin anlamsızlığıyla göz devirdim kendi kendime. Şuan tek sorunum burnumdu sanki. Kolumu sinirle elinden çekip kurtardım.
"Bir dakika ya. Bu saçmalık da ne oluyor böyle? Ne yaptığını sanıyorsun sen ya ne işi var o kızın burada? Hemde bu gün. O mu senin sevgilin he?"
Ellerimi dağınık saçlarıma daldırıp çekiştirerek biraz daha dağıttım.
"Ne demek oluyor şu yaptığın? Dalga mı geçiyorsun benimle?"

  Hiçbir şey söylemeden elini uzatıp saçlarımın arasında duran elimi yakalayarak parmaklarımızı birbirine kenetledi.
"Ne yapıyorsun sen ya bırak beni. Bırak! Bir açıklama yapmak zorundasın bana." 
Hâlâ sessizliğini korurken salona doğru dönüp beni de arkasından çekiştirerek yürümeye başladı.
"Sana diyorum Yağız! Sağır mısın duymuyor mısın sen Beni?"

  Ne kadar direnmeye çalışsamda onun gücü karşısında benim direncim hiçbir şeydi. Salonun kapısına geldiğimizde mecburen artık sesimi kesmiştim ama hâlâ ne yapmaya çalıştığıyla ilgili bir fikrim yoktu.

  Elimi daha sıkı tutarak kapıdan geçti ben de arkasından. Daha tam içeri geçmemişken son kez hızla çektim ve kurtardım elimi elinden. Masada oturanları görünce şaşkınca duraksadım. Ahmet mi? Onun ne işi vardı burada? Ne oluyordu burada böyle yahu?

  Sakin ama kararlı adımlarla masanın başına geldi Yağız. Ben de kapıda dikilip durmanın anlamsız olacağının farkında yavaşça Yağızın tepesinde dikildiği, servis açılmış ama kimsenin oturmadığı  sandalyelerden birinin yanına gelerek sandalyeyi oturabilmek için geri çekerken Yağızın konuşmasıyla durdum öylece.

"Herkes burada olduğuna göre artık açıklayabilirim sanırım."
Bir süre duraksayıp bakışlarını önce teyzeme sonra anneme çevirdi.
"Anne... Teyze, Sevde'yi tanıyorsunuz zaten ama biraz yanlış tanıyorsunuz."
Eliyle Ahmet'i gösterdi.
"Ahmet, çok yakın arkadaşım hatta kardeşim gibi aynı ekipte çalışıyoruz."
Ahmeti gösterdiği elini bu seferde Sevde'ye doğrulttu.
"Ve Sevde, Ahmet'in sevgilisi ve benim de tıpkı Ahmet gibi çok yakın arkadaşım, o da kardeşim gibidir."

"Ne?"
"Ne?"

  Aynı anda şaşkınlık dolu ses tonlarıyla konuşan annem ve teyzeme şuan ben de onlar kadar şaşkın olmasam gülübilirdim belki ama maalesef gülübilecek durumda değildim. Yağız bu şaşkınlığın onlara az geleceğini düşünmüş olacak, çekmek için tuttuğum sandalyenin üzerindeki elimi tutarak parmaklarımızı yine birbirine kenetleyip onların göz hizasına kaldırdı.

"Ve benim asıl aşık olduğum kadın."
Bakışlarım hızla ona döndüğünde o anneme mahçup bir bakış attı.
"Teyze.. üzgünüm ama kızına çok aşık oldum."

"Ne?"
"Allahım sana şükürler olsun."
"Helal be sana abi."

  Yine aynı anda ama bu sefer teyzemin mutluluk dolu ses tonu, anneminse yine şaşkın nidası ve Cahit'in abisiyle gurur duyduğunu ifade eden sesi salonda çınlarken utançla başımı eğdim. Tüm duyguları ard arda yaşamıştım adeta. Önce heyecan sonra hayalkırıklığı sonra şaşkınlık şimdi utanç. Daha başka neler yaşayacaktım acaba.

  Oturduğu yerden heyecanla kalkan teyzem hızlıca yanımıza gelip ikimize birden sarıldı.
"Ay çok sevindim çocuklaar. Maşallah size. Kuzularım benim."

  Annem hâlâ şoku atlatamamış yerinde oturuken teyzem geri çekilip bizim de yerimize oturmamızı söyleyerek yerine geçti. Geçerkende hâlâ çok sevindiğini çok mutlu olduğunu söyleyip duruyordu. Yerine oturunca gözü Sevde'yle Ahmet'e değince mutluluk dolup taşan sesi yine kulaklarımıza doldu.

"Ay size de maşallah çok yakışıyorsunuz çok mutlu olun siz de emi çocuklar."
Teyzemin Sevde'ye böyle sevecenlikle bakıp konuştuğuna ilk defa şahit oluyordum.

  Annem bir süre daha öylece dursada sonra  şoku atlatıp sorgulama moduna geçmişti.

"Nasıl ne zaman siz böyle oldunuz?"

  Yağız kahvaltı boyunca her şeyi en başından anlatıp kafalarına takılan tüm soruları cevapladı. Tüm sorularının cevaplarını aldıklarında da bizim için ne kadar sevindiklerini söyleyip tebrik ettiler. Hatta teyzem
"Şükürler olsun Hazanı elinden kaçırmadın oğlum. Ödüm kopuyordu sen gözünü açamayacaksın da Hazan başkasını sevecek diye."
Diyerek bizim birlikte olmamızı ne kadar istediğini de belirtmişti.
Onların bizi desteklemesi oldukça mutlu etmişti ikimizi de.

   Bir süre daha bizden konuşulsada  daha sonra Sevde ve Ahmetten, sonra işlerden günlük hayattan konuşmalarla tamamlanmıştı kahvaltı.

***

  "Gelmiyor musun daha Hazaan?"
Beyaz spor ayakkabımın bağcıklarını bağlamayı bitirdiğimde doğruldum. Son kez vestiyerdeki aynadan bakıp açık renk dar kotumu ve gri bol t-shirtümü düzelttim. Tepeden at kuyruğu yaptığım saçlarımla iyi görünüyordun bence hazırdım artık.

"Nerde kaldın be kızım on saatte hazırlanamadın. Bir saattir kapıda seni bekliyorum Canan'ı da ağaç ettik."
Huysuz huysuz  homurdanan amcama göz devirdim.

"Beklemeseydin sen keşke amca bıraksaydın Yağız alacaktı zaten beni, onunla gelirdik biz."

Ters ters baktı.
"Ne gerek var bir de onun gelmesine. Aynı yere gideceğiz birlikte gideriz işte."

  Bir şey daha söylemeden evden çıkıp kapıyı arkamdan çekerek kapattım.

  İlişkimizi annemlere söylememizin üzerinden tam bir hafta geçmişti. O günün gecesi annem babama, teyzem de Mahmut enişteme uygun bir dille anlatmışlardı ve artık herkes biliyordu. İlk günler fazlasıyla utanıyordum özellikle babamdan. Ama öğrendiğinin üçüncü günü, benim yine masada başımı kaldırmadan  oturduğum kahvaltıda babam daha fazla bu utangaçlığıma dayanamamış, bizim yanlış bir şey yapmadığımızı tam aksine bu yaşadığımız şeyin çok güzel bir şey olduğunu bundan utanmamam gerektiğini ve Yağızın da çok efendi çok iyi çok doğru bir adam olduğunu söyleyerek utangaçlığımı kırmama yardımcı olurken desteğini hissettirmesi içimi rahatlattı.

  Ön yolcu koltuğunu Canan abla için boş bırakarak arka koltuğa geçip oturdum. Bir süredir bakmadığım telefonu çantamdan çıkarıp baktım bir mesajım vardı. Hemen açtım

Yağız:
"Çıktınız mı evden güzelim?"

"Makyaj mı yaptın sen?"
Telefondaki bakışlarımı dikiz aynasından bana bakan amcama çevirdim. Dikkatle yüzümü inceliyordu.
 
"Makyaj mı? O nereden çıktı?"

  İşaret parmağıyla yine dikiz aynasından yüzümü işaret etti.
"Ne bileyim, bir güzel göründün gözüme."

  Elimi yanağına götürüp yokladım sanki makyaj yapıp yapmadığımı bilmiyormuşum gibi.
"Aşk olsun amca! Her zaman çirkin mi görünüyordum da?"

"Yanii."
Pis pis güldü.

"Ha ha ve ha çok komiksin amca!"

   Dişlerini göstererek yapmacıkça güldükten sonra dikkatini tekrardan yola verdi. Onun yola dönmesiyle bende görüldü yapıp cevap vermediğim mesaja döndüm tekrar.

"Yeni çıktık Canan ablayı da alıp geliyoruz. Herkes geldi mi?"

  Kısa süre sonra duran arabayla kafamı çevirip camdan baktım. Canan abla da tam zamanında çıkmıştı kapıdan. Bu kadının dakikliğine hayrandım. Bir kere bile birilerini beklettiğine şahit olmamıştım bu zamana kadar. Helal olsundu. O da tıpkı benim gibi kot ve t-shirt giyip kıvırcık kızıl saçlarını tepeden toplayarak güzel yüzünü meydana çıkarmıştı.

  Hızlıca gelip arabaya bindikten sonra emniyet kemerini bağlamadan önce amcamı sonra koltukların arasından uzanarak beni öpüp kemerini taktı. Kısaca selamlaşıp hal hatır sormasının ardından merakla sordu.

"Ee kimler geliyor başka?"

"Yağız'ın ekip arkadaşları geliyormuş bir de Burcu'yla erkek arkadaşı var bu kadar."

"Ay çok heyecanlıyım ya ilk defa böyle kalabalıkla birlikte bir şeyler yapacağız. Ne iyi düşünmüş ya Yağız."
Çocuklar gibi heyecanla konuşurken bir yandanda ellerini birkaç kere çarptı birbirine.

  Amcam vites arttırırken yandan etkileyici bir bakış attı.
"Bu kadar sevineceğini bilsem ben çok daha önceden ayarlardım böyle bir şeyi güzelim."

  Canan abla burnunu kırıştırdı.
"Hıı aynen aynen yapardın  kesin. Hem önemli olan bunu düşünerek bulmak."

  Amcam bir eliyle direksiyonu sıkıca kavrarken diğeriyle vites kolunu tutup vitesi düşürerek bakışlarını Canan ablaya dikti. Ahanda tartışma modunu açmış bulunmaktaydı. Şimdi gideceğimiz yere kadar bu konuyu tartışırlardı artık. Çantamda her daim hazır bulunan kulaklığımı çıkarıp taktım kulağıma. Onlar tartışa dursunlar kendi aralarında ben müziğimi dinlerim.

  Yarım saat süren yolun sonunda herkesin çoktan gelip toplandığı oyun alanına gelmiştik.
 
  Yağız'ın ekip arkadaşlarından en eğlencelisi olan Sedat'ın ayarlayıp ekipteki diğer herkesi de yoğun ısrarlarıyla ortak ettiği etkinliğe Yağız'ın beni de götürmek istemesi, amcamlarında katılmasına ve benim Burcuların da gelmesini istenemle iyice kalabalık olmuş oldu. Hep birlikte paintball oynayacaktık.

  Arba durur durmaz elim kapı koluna giderken dikiz aynasından Canan ablaya baktım. Bir an önce koşup Yağız'a sarılmak istiyordum ama amcamın buna öyle sessizce müsade edeceğini hiç sanmıyordum. Şansıma onunda gözleri dikiz aynasından beni bulunca  gözlerimle anlatmaya çalıştım içimden geçenleri. Göz kırparak anladığını belirtince minik bir öpücük gönderip hızlıca kapıyı açarak indim arabadan.

"Aa bu kemer sıkışmış mı Ali bir baksana şuna."

  Kapıyı arkamdan kapatırken duyduğum Canan ablanın sesiyle gülümseyip hızlıca bizimkilere doğru adımladım. Bir gün bile görmesem çok özlüyordum bu adamı ben.

  Benim geldiğimi gören Yağız diğerlerinden biraz uzaklaşıp bana doğru birkaç adım attı. Hızlı adımlarımı duraksatıp amcamın arabasına doğru kısa bir bakış attım. Yüzleri iyice birbirlerine yaklaşmış amcamla Canan ablayı görünce hemen kafamı çevirdim. Özel anlarını röntgenlemek istemezdim. Amcamın şuan benimle ilgilenecek durumda olmadığını görmek içimi rahatlatırken Yağız'la aramızda kalan son birkaç adımı koşarak kapatıp kollarımı boynuna doladım. Onunda kolları hızlıca belime dolanıp ayaklarımı yerden kesti.

"Çok özledim. Çok özledim."

  Burnumu koyu gri t-shirtünün açıkta bıraktığı boynuna yaslayıp kokusu içime çekerken sessizce mırıldanmam o her duyuşumda kalbimi kanatlandıran kahkahasının kulaklarıma dolmasına ve  benim de gülümsememe neden oldu.
Belimdeki kollarını sıkılaştırıp kafasını biraz geri çekerek alnımın köşesine dudaklarını bastırdı.

"Iıı şey komiserim bölüyorum ama herkes tamamsa takımları kuralım mı artık?"

  Yağız burnundan soluyarak bir adım geri çekildiğinde Sedat dişlerini göstererek gülümseyip eliyle arka tarafımızda bir yeri işaret etti. Yağız'la kafalarımızı aynı anda geri çevirip baktık amcam arabanın kapısını çarpıp hızlı hızlı bize doğru gelmeye başladı. Iı sanırım yakalamıştık. Hızlıca kollarımı çekip uzaklaştım Yağız'dan. Yani uzaklaşmaya çalıştım, çünkü Yağız'ın kolları hâlâ belimde sıkıca sarılı duruyordu.

"Yağız amcam geliyor. Bıraksana."

  Daha da çok kendine çekerken cıkladı.
"Niye bırakıyormuşum?"

  Yine uzaklaşmayı denedim.
"Amcam geliyor görmüyor musun ya ayıp."

  Ben daha uzaklaşamadan yanımıza gelen amcam Yağız'ın kolunu tutup hızla çekti.
"Şşş abartma lan."

Alayla gülümsedi Yağız.
"Aslında daha hiç abartmamıştım kardeşim."

  Dirseğimle yan tarafını dürttüm susması için. İkiside çocuk gibiydiler çünkü uzattıkça uzatıyorlardı. 

"Ee hadi takımları kurmuyor muyuz?"

  Biraz uzağımızda duran  ekibin kalan kısmı da yanımıza gelirken Ahmet hepsi adına konuştu. Ben de konunun değişmesi için hemen destekledim onu.

"Evet ya hadi başlayalım artık. Ee nasıl ayrılıyoruz takımlara?"

"İki kişi kaptan olsun işte sırayla seçsinler takımları."

  Sedat'ın fikrini herkes başıyla onayladı.

"O zaman ikimiz olalım kaptan."
Amcam onaylaması için önce Yağıza dikti gözlerini o kabul edince diğerlerinde de gezdirdi bakışlarını itiraz eden var mı diye. Kimseden ses çıkmayınca devam etti.

"Tamam o zaman ben seçiyorum ilk. Hazan gel yanıma."
Eliyle beni yanına çağırırken Yağıza gıcık gıcık güldü. Sırf  Yağız'la aynı takımda olmayalım diye ilk beni almıştı resmen. Yoksa benim bu oyunu daha önce oynamışlığım falan yoktu onun için hayatta seçmezdi beni.

"Hay ben senin! İyice uyuz  herifin teki oldu ya."
Yağız'ın sesiz(!) söylenmesine göz devirdi amcam.

"Hadi hadi mızmızlanma da seç birini."

"Şimdi senin yaptığını yapmak vardı ya neyse. Ahmet'i seçtim ben."

Amcam takımına beni, Canan ablayı, Burcu'yu  Kaanı ve Sedat'ın kız arkadaşı olduğunu öğrendiğimiz Zeynep'i alırken Yağız da Ahmet'i, Sevde'yi, Fuat'ı, Sedat'ı ve  Bahar'ı aldı. 

  Bizim takımdaki Amcam ve Kaan hariç kimsenin bir iddiası yoktu çünkü daha önce hiç oynamamıştık ve karşı takımdakilerin hepsi polisti yahu polis. Biz biraz fazla zayıf kalıyorduk karşılarında. Ama amcam bunu tabii ki kabullenmiyor ve bizim onları yeneceğimizi iddia edip duruyordu.

  Takımlar oluştuktan sonra iki farklı tonda olan kamuflajlarımızı giyip tüm ekipmanlarımızı alarak tekrar ortada toparlandık. Oyunun kuralları anlatıldıktan sonra oyunun başlaması için takımlar ayrılıp herkes bir yere dağıldı. Ben, Burcu ve kısa sürede tanışıp kaynaştığımız Zeynep birlikte harket edip birbirimizi korumayı kararlaştırdığımızdan hep beraber büyük bir ağacın arkasına saklandık. Zeynep daha önce bir kere oynadığını söylemişti bu yüzden o içimizde en deneyimli olduğundan biz kendimizce onu korumaya çalışıyor o da rakip takımdan birilerini vurmaya çalııyordu.

"Ah! ya ama oyun daha yeni başlamıştı niye hemen vurdunuz ya? Hani sen beni koruyacaktın Ali?"

"E ama sende ne ortaya atlıyorsun kızım öyle kabak gibi ortada durursan vururlar tabi."

  Sarı boyanın bulaştığı kolunu tutarak oyun alanını terkeden Canan ablanın söylenmesine kılırdadık gizlendiğimiz yerden.

"Orda işte orda Zeynep vur hadi vur!"

  Zeynep nişan alana kadar tahtalardan yapılmış barikatın arkasına kendin atan Sedat oradan bağırdı.

"Yenge beni sevdiceğime mi vurdurucan ayıp ediyosun haa."

"Hadi be."

"Canan intikamını aldım güzeliiim."
Ahmet'te Canan ablanın yanına giderken biz de aynı yerde durmaktan sıkılıp etrafımızda döne döne yer değiştirmeye çalışıyorduk.

"Beni koruyamadıktan sonra napayım ben intikamı?"

Çok yakınımızdan gelen boya kapsülünün çarpma sesiyle birbirimize baktık.
"Of ya! Ben gidiyorum kızlar kanımı yerde komayın."

"Merak etme kuzu sen bizde o iş."

  Burcu kafasındaki kaskı çıkarıp oyun alanından çıkarken Zeyneple ikimiz koşarak iki farklı ağacın arkasına saklandık Burcu'yu kimin ne taraftan vurduğunu görmemiştik çünkü heran bizde vurulabilirdik.

  Uzaktan bir yerden yine boya kapsülünün sesi geldi ve ardından Bahar kaskını çıkararak oyun alanından çıktı.

  Biz Zeyneple aynı hizadan farklı ağaçların arkasına saklanarak giderken ilerideki ağacın arkasındaki Sedat'ı görmemle heyecanla bağırdım sanki kendi elimde silah yokmuş gibi.

"Zeynep orada Sedat orada vur onu."

Ben daha lafımı bitirmiştimki  Zeynep'ten hızlı davranan Sedat anında arkasını dönerek tetiğe bastı. Sarı boya kapsülü Zeynep'in omuzunda patlarken şokla kaldı Zeynep.

"Hiiih inanmıyorum Sedat ne hemen vuruyorsun ya!"

"Ama ne yapayım sevdiceğim Hazan yenge öyle birden bağırınca panikledim."

  Zeynep de kaskını çıkarıp kenara doğru yürüken kötü bir bakış atmakla yetindi ona.

"İntikamımı al tamam mı Hazan?"

  O iş bende der gibi sağ elimi göğsüme vurdum iki kere.

Kendime saklanmak için güvenilir bir yer arıyordum.

"Yenge Allah aşkına ortalarda dolaşıp durma. Yanlışlıkla vuracağım seni şimdi, sonra Yağız konserim de beni mermi manyağına çevirecek. Gözünü seveyim kenarda dur."

Arka taraftan gelen sese döndüm. Bir kaç adın gerimde durmuş konuşan Sedat'a göz devirdim. Madem dibime kadar gelmişti ben de Zeynep'in intikamını alırdım. Oyunun başından beri bir kez olsun  basmadığım tetiğe hızlıca Sedat'ı nişan alarak bastım.

"Anaa yenge ben seni uyardım sen tuttun beni vurdum oldu mu bu şimdi hiç yakıştıramadım sana"

  Masum masum omuz silktim.
"Zeynep'in intikamını almam gerekiyordu."

  Sedat mızmızlanarak çıkarken diğer tarafta da önce Sevde ardından da Kaan söylene söylene oyun alanından çıkıyordu. Konuşmalara bakılırsa sanırım Kaan Sevde'yi, onun hemen da Yağız Kaan'ı vurmuştu. Şimdi oyunda bizim takımdan ben ve amcam, karşı takımda da Yağız ve Fuat kalmıştı.

  Saklandığım ağacın arkasında öylece dursam amcam da oyunu tamamlasa olmaz mıydı ki? Silahımı sanki gerçekten bir şey yapabilecekmişim gibi göz hizama getirip keskin nişancı edasıyla nişan aldım. Biraz ileride bir ağacın arkasından başka bir ağaca doğru hızlıca geçmeye çalışan Fuat'ı görünce gözlerimi kapatıp tetiğe bastım.

"Ama yenge ya!"

  Fuat'ın isyan ederce söylenmesiyle gözlerim hızlıca açıldı. Vay canına vurmuştum onu. Ellerimi iki yana ben masumum der gibi açıp gülümsedim.
"Oyun."

  Fuat da çıktıktan sonra amcam, ben ve Yağız kalmıştık artık sadece. Sakladığım ağacın arkasından etrafı kontrol ede ede çıkıp başka bir ağacın arkasına geçtiğim sırada biraz uzağımdan ard arda atış sesleri geliyordu. Amcamla Yağız birbirlerini vurmaya çalışıyordu sanırım. Uzun bir süre onların atış seslerini dinledim ve sonunda amcamın kızgın kızgın kaskını çıkararak saklandığı yerden çıkmasıyla korkuyla bağırdım.

"Ya amca niye vuruldun sen ya of. Ben nasıl vurayım şimdi onu."

"Sakın vrulma Hazan."

"Yaa çok kolay sanki amca."

  Ağacın akasında pusmuş kafamı uzatıp etrafı kontrol ediyordum. Ben bu kadar sona kalacağımı hiç tahmin etmiyordum sona kalmak hem de Yağız'la sona kalmak fazlasıyla heyecanlandırmıştı.

"Yağıız nerdesin? Bak öyle arkadan falan  vurursan beni küserim ha."

  Yakınlaşan adım sesleriyle dikleştim yerimde.

"Yavrum?"

  Hemen arkamdan gelen ses beni yerimde sıçratırken hızla arkamı döndüm. Dibime kadar girmiş Yağız gülümseyerek baktı. Nasıl farkedememiştim ben bu kadar yakınıma girdiğini. Silâhı elinde hazırda bekliyordu. Ben silahımı kaldırana kadar o beni on kere vururdu.

"Sakın bak Yağız sakın vurma!"

  Masumca gülümsedi.
"Üzgünüm yavrum ama takımımın Ali'nin takımına yenilmesine izin veremem."
Lafını bitirir bitirmez tetiğe basarak sağ kolumdan vurdu beni.

  Hırsla kaskımı çıkardım kafamdan. Yağız da kaskını çıkarıp silahı tuttuğu eline alırken kötü kötü bakarak yanından geçmek için yerleri döven adımlarımla yürüdüm. Yanından geçeceğim anda boştaki kolunu karnıma sarıp sırtımı göğsüne yaslarken saçlarımın tepesine küçük bir öpücük kondurdu. Sakinleşme Hazan sakinleşme kızım. Sinirli kalmak için çabalarken içimi sımsıcak eden yumuşacık ses tonuyla konuştu.

"Küsmeyeceksin değil mi? Alt tarafı bir oyun  bu yavrum."

"Alt tarafı bir oyunduysa neden benim kazanmama izin vermedin ki?"

Bir öpücük daha kondurdu başıma.
"Yapma ama böyle."

  Biz hâlâ aynı şekilde dururken diğer herkes tekrardan yanımıza gelmişti bile.

"Yaa işte yenge ne demiş ünlü düşünür Ramiz dayı 'herkes öldürür sevdiğini.' görüyor musun bak ne kadar doğru demiş?"

  Zeynep ters ters konuştu.
"Senin beni öldürdüğün gibi mi?"

  "Ama... Ama sevdiceğim etme böyle yanlışlıkla yaptım ben."

"Hııı aynen aynen kesin."
Kollarını göğsünde birleştirip küskün bir bakış atan Zeynep'in omuzuna kolunu atarak göğsüne yasladı Sedat.

"Ee geçmiş olsun kardeşim. Noldu en son yeniyordunuz bizi sanki."
Gıcık gıcık gülen Yağız'a ters bir bakış attı amcam.

"Hazan sen ne yapıyorsun hâlâ orda. Adam seni vurarak kazanmış bir de utanmadan hava atıyor sen hâlâ yanında dur."

  Oyunun başında büyük büyük konuşmuş olmasının ardından yenilmesi birazcık dokunmuştu ve şimdi beni ondan uzaklaştırarak Yağız'ı sinirlendirmeye çalışıyordu.

  Yağız uzaklaşmamam için kolunu daha da sıkılaştırıp kulağıma doğru eğilip fısıldadı.
"Sakın gitmiyorsun tamam mı?"
Sonra biraz daha yükseltti sesini.
"Ohoo böyle ağlayacaksan oynamayalım bir daha kardeşim."

  Ayağımın yanındaki ayağını dürttüm hafifçe.
"Uzatmasan mı Yağız."

"Hadi üzerilerimizi değiş..."
Canan ablanın lafını hızla kesti Sedat.

"Bir dakika bir dakika. Ee biz kazandık ödülümüzü ne zaman alıyoruz peki?"

  Yağız kolundaki saate bakıp Ahmat'e döndü bizim yarım saate merkezde olmamız lazım başka bir zamana artık."

"Benim mesaiyi de sizinle aynı saate almışlar ben de geleceğim."
Dedi Fuat.

   Oyunun başında kazanan takımın ödülünü kaybeden takımın güzel bir yemek ısmarlaması olarak kararlaştırmıştık.

  Yemeği başka bir zaman yemeyi kararlaştıp üstlerimizi değiştirmek için kabinlere geçtik.

  Yağız, Ahmet ve Fuat giderken Yağız'la amcamdan kaçak göçek kısaca sarılıp vedalaştık. Yetmiyordu bu sarılmalar bana ama yapacak başka bir şey de yoktu malesef.

"Ee biz ne yapalım?"
Burcunun sorusunu

"Ben evde biraz dinleneyim."
Diyerek cevapladı Bahar. Çokta iyi yapmıştı bugün yeterince vakit geçirmiştik yeterdi artık. Gerçi hiç muhattap olmamıştık ama neyse.

"Şey bizde yakında nişanlanıyoruz ya alışveriş yapacağız da oraya gideceğiz."
Sedat'ın elini tutarak konuştu Zeynep.

"Aa öyle mi çok sevindim. Ne zaman nişan?"
Onlar adına çok sevinmiştim gerçekten birbirlerine olan sevgileri gözlerinden okunuyordu adeta.

"Birkaç gün sonra isteme olacak ondan sonra inşallah. Sizleri de bekleriz."

"Tabi geliriz tabii."

 "Bekleriz. O zaman bize müsade kaçalım biz."

Zeynep'le Sedat da ayrılınca ben, amcam, Canan abla, Burcu ve Kaan kaldık.

Kaan'la Burcu bir yerlerde bir şeyler içmeyi teklif etsede ben az bir zaman kalan sınava çalışmak için reddettim. Onlar da birlikte giderken amcamla Canan abla da  beni eve bırakıp bir şeyler yapacaklardı.

  Arabaya doğru yürürken izleniyormuş gibi bir hisse kapılıp etrafıma baktım ama bizim arabanın yüz metre kadar gerisinde duran siyah camları filmli arabadan başka etrafta hiç bir şey yoktu. Benim kuruntumdu sanırım. Önemsemeyip arabaya bindim. Çok eğlenmiştim ama artık biraz çalışmam gerekiyordu. Araba hareket ettikten sonra arka cama dönüp gerimizdeki arabaya baktım o da hareket etmişti. Tesadüftür  sadece değil mi? Fazla önemsemeyerek başımı cama yasladım eve kadar dinlensem iyi olacaktı.
 

Continue Reading

You'll Also Like

389K 20.8K 37
Herkesin bir hayali olduğu gibi onun da bir hayali vardı. Aşık olduğu ünlüyle tanışmak... Ve kader onları tanıştırdıktan bir süre sonra nikah masasın...
45K 5.7K 55
"Seksen bir vilayet..." Dedi adam; "Tam seksen bir vilayet seni aradım ..." Kadın,adam için birebir hayatın ta kendisiydi; su gibi, ekmek gibi, nef...
354K 22.8K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
100K 5.3K 46
SÜRGÜNE GÖNDERİLEN BİR SAVCI İLE KÜÇÜCÜK BİR İLÇEDE YAŞAMA TUTUNAN BİR GENÇ KIZIN HİKAYESİ...