Acı Tatlı Aşk

By Busuush

381K 20.3K 2K

"Ne saçmalıyorsun sen Hazan? Duyuyor mu söylediklerini senin kulakların? Kardeşim gibisin sen benim... Karde... More

▪1▪
▪2▪
▪3▪
▪4▪
▪5▪
▪6▪
▪7▪
▪8▪
▪9▪
▪10▪
▪11▪
▪12▪
▪14▪
▪15▪
▪16▪
▪17▪
▪18▪
▪19▪
▪20▪
▪21▪
▪22▪
▪23▪
▪24▪
▪25▪
▪26▪
▪27▪
▪28▪
▪29▪
▪30▪
▪31▪
▪32▪
▪33▪
▪34▪
▪35▪
▪36▪
▪Final▪

▪13▪

12.7K 619 20
By Busuush

Medya: Yağız

  Yeni bölüm geldi.

Oy ve yorumlarınız benim için önemli. Destek olursanız sevinirim

  Keyifle okumanız dileğiyle. ❤

  Vay be Yağız abiye bak sen. Ama varya biliyordum ben  sana karşı boş olmadığını."

  Eve geldiğimden beri yüzümden silinmeyen aptal gülümsemem daha da genişledi. Yaklaşık bir buçuk saat olmuştu eve geleli Burcu, Yağızın ona tembih ettiği gibi ben pijamalarımı giyerken, çorba ısıtıp getirmiş, ben çorbamı içtikten sonrada her detayı öğrenmek için güzel bir sorguya çekmişti beni.

  Her şeyi tam anlamıyla anlatamamış olsamda, anlatmadığım kısımlarda kızaran yanaklarım, saçıma gidip duran elim, beni ele vermişti.

 "Bir dakikaa!  İnanmıyorum öpüşütünüz demi siz. Boşuna utanmadın sen böyle." Heyecanla alkışladı. "Sonunda be sonunda."

Diyerek daha da utandırmıştı beni.

"Ya of tamam kapatalım artık konuyu. Uykum geldi hem benim, saatte çok geç oldu zaten."
 
  Burcunun yatağına girip yorganı tepeme kadar çektiğimde.
 "Yaa ama olmaz en heyecanlı yerini anlatmadın."
Diyerek yorganın ucuna asıldı.

"Uyu Burcuuu..."
Oflaya puflaya yatağın boş kısmına uzandı o da.
"Alacağın olsun Hazan ya."

  Arkasını döndüğünü hissettiğimde yine yüzümü kapladı aptal gülümsemem. Evet Burcu bunu unutmazdı ama ne yapayım canım. Bazı şeyler bize özel kalmalıydı.

  Biz.. Yağız ve ben.. Rüya gibiydi. Yıllardır hep o ve benken şimdi özgürce biz diyebilmek. Sevgili olmuştuk biz artık demi? Sevgilimdi o benim.

  Uzun zamandır  bu kadar huzurlu olduğum bir anı daha hatırlamıyordum.

***

  Sabah uyandığımızda kısa bir kahvaltı araştırmasından  sonra hemen eve geldim. Öğlene kadar ancak hazırlanırdım.

   Ya tamam ilk defa görüşmüyorduk belki ama sonuçta ilk defa sevgili olarak buluşacaktık. Heyecanlanmam, hazırlık yapmam normaldi tabii ki. Değil mi?

  Gardrobumun karşısında yarım saat ne giyeceğimi düşündükten sonra, çok açık mavi desensiz, kalın askılı dizlerime kadar gelen elbisede karar kıldım.

  Saçlarımı önce sıkıca toplayıp at kuyruğu yaptım. Beğenmeyince tekrar çözüp tepeden gelişi güzel bir topuz yaptım. Onu da beğenmeyip tekrar çözdüm. En sonunda açık bırakmaya karar verdim en iyisi buydu. 

  Aynaya şöyle bir baktığımda hala eksik bir şeyler var gibiydi. Gözüm makyaj aynasının önündeki birkaç parça makyaj malzemesine takılınca eksikliği nasıl tamamlayacağımı da bulmuş oldum.

  Dudaklarımı kendi renginin bir ton koyusu rujla biraz renklendirdikten sonra, bir kat rimelle belirginleştirdiğim kirpilerimle makyaj işim de tamamdı. Yüzüm hâlâ biraz soluk duruyordu ama yapacak bir şeyde yoktu. Diğer makyaj malzemelerinden hoşlanmıyordum çok özel günler harici kullanmazdımda zaten.

  Telefonumun mesaj bildirim sesiyle yatağının başucundaki komodinin üzerinden alıp mesajı açtım

Yağız:
"Hazır mısın güzelim? Birazdan çıkacağım yarım saate orada olurum."

  Heyecanlı bir soluk verip cevaplamak için hızlıca klavyenin üzerinde gezdirdim parmaklarımı.

"Hazırım. Çıkacağım şimdi ben de. Mahallenin çıkışında beklerim seni."

  Mesajı gönderip küçük beyaz çantama, cüzdanımla telefonumu koyduktan sonra tamamen hazırdım.  

  Merdivenleri inerken yine gıdıklanan burnumla olduğum yerde durup sabahtan beri kaçıncı olduğunu sayamadığım hapşırığın gelmesini bekledim. Şey sanırım dün birazcık üşütmüştüm de.

"Hapşuu."

  Mutfağın kapısından çıkan annem durup bana baktı.
"Hasta mı olacaksın ne kızım, sabahtan beri hapşu hapşu. Üşüttün mü ne yaptın. Nerden aldın bu havada soğuğu da üşüttün acaba?"

"Dün camı açık unutmuşuz uyurken, ben de üstümü açıyorum hep, biliyorsun. Orda üşüttüm herhalde."

  Cık cıklayarak kafasını salladı onaylamaz bir tavırla.
"Bir gün evde kalmıyorsun hemen hasta oluyorsun kızım biliyorsun huyunu niye dikkat etmiyorsun sen kendine."

  Bakışları tepeden tırnağa bir tur dolandı üzerimde.
"Hem hayırdır nereye böyle. Pek bi hazırlamışsın  pek bi güzel olmuşsun tü tü tü maşallah benim kızıma, oyy annesinin kuzusu."

  Annemin çılgınca övgüsü keyiflenmeme neden olurken uzaktan bir öpücük gönderdim.
"Eee kimin kızıyım."

  Annemde keyifle gülerken gururla dikleşti olduğu yerde.
"Oy kurban olsun annesi. Nereye gidiyosun şimdi hasta olacaksın kuzum, evde dinlenseydin ya."

  Merdivenleri inip yanına geldiğimde yanağından makas aldım.
"Arkadaşlar bekliyor anne onlarla buluşacağım. İyiyim hem ben, bir şeyim yok alt tarafı bir kaç hapşırık sadece."

  Yağızla buluşacağımı şimdilik kimsenin bilmesine gerek yoktu değil mi? Hem o da sıkıca tembihlemişti beni herkese beraber söyleyelim diye. Önce teyzemden rövanş alacakmışmış. Nasıl yapacağı hakkında bir fikrim yoktu ama.

  Biz annemle mutfağın kapısı önünde konuşurken arkadan gelen babam kısa bir ıslık çaldığında dikkatimizi üzerine çekmişti.
"Hayırdır ne kaynatıyorsunuz anne kız."
Annemle ikimizin arasında durup kolunu omzuma attıktan sonra beni kendine çekip alnımın köşesine minik bir öpücük kondurdu.

"Hiiç kızımızın güzelliğini kimden aldığını konuşuyordukta. Sence kimden almış."

  Annemin nazlı nazlı verdiği cevapla babam biraz geri çekilip beni kısaca göz süzgecinden geçirdikten sonra çapkın bir bakış attı ona.
"Aynı annesi işte benim kızım."
Annem, babamın iltifatıyla cilveli cilveli güldü.

"Oldu o zamaaan ben, siz çifte kumruları yalnız bırakayım artık. Arkadaşlarım da beni bekliyorlar zaten geç kalıyorum."

Onlar da onayladıktan sonra ikisini baş başa bırakıp çıktım evden.
   
***

  Mahallenin çıkışındaki otobüs durağına geldiğimde beklememe hiç gerek kalmadan önümde duran arabanın kapısını, heyecanımı yatıştırmak için çaktırmadan verdiğim nefes eşliğinde açtım. Kırmızı üniformasının içinde normalinden kat kat yakışıklı görünen Yağızı görünce iç çekmeden edemedim.

  Bir anda bastıran utangaçlık elimi kolumu nereye koyacağını şaşırmama neden olmuştu. 

  Sanki ilk kez biniyormuşum arabasına gibi çekingen halimi, sırtını yanındaki kapıya yaslayıp vücudunu tamamen bana döndürmüş bir şekilde yüzünde ona aşırı derecede yakışan içimi ıstan tatlı bir gülümsemeyle izliyordu.

  Bir şey söylemeden öylece beni izliyor oluşunun beni daha da utandırdığının farkındaydı sanırım. O yüzden tek kelime etmeden öylece izliyordu.

  Heyecandan titreyen elim beceriksizce emniyet kemerini tutup çekiştirirdiğinde yerinden biraz olsun kıpırdatamayınca sıkıntıyla ofladım.

"Neden çıkmıyor bu ya?"

  Sırtını yasladığı yerden ayırıp bana yaklaşınca oturduğum yerde biraz dikleştim. Elini yavaşça önümden uzatıp emniyet kemerini tutarken yüzü de yüzüme yaklaşmış oldu. Bana işkence eder gibi neredeyse yanağı burnumun ucuna dokunacak kadar yaklaşıp dikkatli bakışlarını kemerin sıkışmış yerine dikmiş orayı incelerken ben, adeta nefesimi tutmuş,  kendimi tutamayıp 'öp beni' diye bas bas bağıran yanağına öpücük kondurmadan bir an önce  geri çekilmesini bekliyordum.
 
  Sanki kendi içimde ki direnişimin farkında gibi elinden geldiği kadar yavaştan alıyordu. Aslında şu aptal çekingenliğim olmasaydı kokusunu derin derin solumam, yüzünü doyasıya izlemem için güzel bir fırsattı.

  Yağız hâlâ burnumun dibindeyken, tam zamanını bulmuş gibi gelen hapşırığı  tutamayacağım için hızla kafamı diğer yana çevirdim. Zaten bu utangaç halim yeterdi bir de yüzüne hapşırıp iyice rezil olmak istemiyordum.

"Hapşı!"

  Bakışlarını emniyet kemerinden çekip yüzüme diktiğini hissedince ben de bakışlarımı çevirdim yüzüne. Çatılmış kaşlarının altında ormanları andıran yeşil harelerindeki keskin bakışla çakıştı masum kahvelerim.

"Hasta mı oldun sen? Yapmadın mı dün söylediklerimi?"

  Suçlu bir çocuk gibi alt dudağımı ısırıp gözlerimi kaçırdım. Masum çıkmasını umduğum kısık ses tonuyla yanıtladım.

"Yaptım. Hemen üzerimi değiştirip saçlarımı da kuruttum sonra da çorba içip uyudum."

Sıkıntıyla ofladı.
"Gerçi eve gidene kadar aldın soğuğu zaten. Bünyen de çok zayıf. Dikkatte etmiyorsun kendine."

Söylenip durması içimdeki gülme isteğini harlarken  masum bakışlarımı hâlâ çekmemiştim yüzümden.

  Bir eli hâlâ kemeri tutarken diğer elinin baş parmağıyla burnuma minik bir fiske vurdu.
"Hiç bakma öyle masum masum. Bundan sonra dikkat edeceksin kendine tamam mı?"

Tatlı olduğunu umduğum gülümsememle başımı masum masum sallayarak onayladım  onu.

  Alnını alnıma, burnunun ucunu burnumun ucuna yaslayıp gözlerini gözlerime diktiğinde nefesim hızlandı. Bakışlarım benden izinsiz onun aralık duran dolgun dudaklarına kayarken kalbim iki  kat daha hızlı atııyordu. Benim de dudaklarım onunki gibi aralanınca onun bakışlarını da karıncalanan dudaklarımda hissettim. Gözlerim anın getirdiği hazla kapanırken bana asırlar gibi gelen ama sadece bir kaç saniye süren beklemenin ardından yumuşacık dudakları, dudağımın sol alt köşesini buldu. Dudakları hâlâ orada öylece dururken burnumun önünde duran saçlarının iç ferahlatan kokusunu derince soluduğumda, yanağıma yaslı burnundan güçlü bir nefes çekti ciğerlerine o da.

  Gözlerim yavaş yavaş aralanırken, son bir öpücük daha kondurup usul usul geri çekildi o da. Mahmurlaşan bakışlarım onun normalinden kat kat daha koyu olmuş yeşillerini bulduğunda derin bir nefes çektim yine içime. Ciğerlerime yetmiyordu sanki çektiğim nefesler.

  "Oh be sabahtan beri bu anı bekliyorum. Dünya varmış."
Emniyet kenerinin tokasını yuvasına yerleştirip geri çekildiğinde göz kırparak söylediğiyle kıkırdadım.

  Sanırım ben de bu anı bekliyordum. Ama henüz ona bunu itiraf edebilecek kadar cesur değildim.

  Arabanın kontağını çevirirken kıkırtım üzerine yandan bir bakış attı.
"Şu gülüşün varya deli ediyor beni deli."

"Öhöm."
Elim yine saçlarımı bulurken yanaklarım alev almış gibi hissediyordum.

  Gülerek başını iki yana salladı arabayı çalıştırıp yola çıkarken.
"Ah Hazan ahh. Kalbe zararsın be kızım."

"Sanki sen farklısın."

  Mırıl mırıl söylediğimi anlamamış olacak yine kısa sorgulayan bir bakış attı. Omuz silkerek geçiştirmekle yetindim. Biraz zaman geçsin, şu durumumuza bir alışayım, bu utangaç hallerim gitsin, işte o zaman istemediği kadar çok konuşacaktım.

  Çok hayalini kurmuştum çünkü o anların. Şimdi hepsini gerçekkeştirebilmemin önündeki tek engelin benim şu utangaç tavrımın olması mucize gibiydi. Asla olmayacağını düşünerek kurduğum hayalin gerçekleşiyor olması benim mucizemdi.

  Çok uzun olmayan araba yolculuğunun sonunda, dışarıdan oldukça şirin görünen küçük iki katlı bir restorantın önündeki park yerine park etti arabayı Yağız.

  Ben emniyet kemerini açana kadar arabanın önünden dolaşıp kapımı açmıştı bile.

  Yağızdan görmeye alışık olmadığım bu centilmenliğe şaşkınca gülümsedim.

  Elimi tutup arabadan inmeme yardım ettikten sonra arabanın uzaktan kumandasıyla  kapıları kilitleyip restorantın merdivenlerine yönlendirdi bizi.

  O büyük büyük adımlarıyla hızlıca çıkıyorken ben arkasından hızlı hızlı adımlarla yetişmeye çalışıyordum. Biraz yavaş yürüse olmazmıydı sanki. Benim iki adımım onun bir adımına denk geliyordu zaten anca.

  Arkasından ona yetişmek için verdiğim mücadeleyi hissetmiş olacak olduğu yerde  durup başını çevirerek omzunun üzerinden bir bakış attı. Komik görünmüş olacağım ki küçük bir gülüş kaçırdı dolgun dudaklarının arasından.

Durma Hazan durma! Durupta hayranı olduğun o gülüşü izleme sakın.

  Kendime verdiğim telkinler eşliğinde yanına yetiştiğimde gülmeyi kesmişti. Elimi tuttuğu elini bırakıp büyük rengarenk boyanmış cam kapıyı geçmemiz için iterek araladığında geçmem için  yolu gösterdi. Önden ben arkamdanda o geçince büyük kapı ağır ağır kapandı arkamızdan.

Otura bileceğimiz boş bir bir masa ararken cam kenarında boş görünen masayı işaret ettim.

"Bak şurada boş yer var. Oraya oturalım mı?"

  Onun da bakışları gösterdiğim yere değince onaylarca kafa salladı.
"Olur tabii güzelim."

  Yan yana oraya doğru yürürken gözüm oturacağımız masanın bir kaç  masa ilerisinde oturan kırmızı üniformalı iki polise değdi.

  Dikkatli baktığımda yüzü bana dönük kadının Sevde olduğunu görmek kaşlarımın çatılmasına neden olurken, içgüdüsel olarak Yağıza yaklaştım. Kısa bir tereddütün ardından gelen ani bir cesaretle elim Yağızın yanında salınan koluna tutundu.

  Yağız bir anda koluna girmemle kısa biran  şaşırmış gibi  baktıktan sonra tekrar önüne döndü. Ben gözlerimi Sevdeye dikmiş bakarken onunda bakışları bizi buldu.

  Yağız kolunu usulca çekip, koluna tutunan elimin boşa düşmesine neden olduğunda hayal kırıklığıyla duraksadım. Sevdenin gözünün önünde düştüğüm durumla yüzüm kızarırken Yağız kolunu omzuma atıp beni göğsüne yasladı. Yeşillerini yüzümde gezdirdikten sonra gülümseyen dudaklarını alnımın köşesine bastırıp minik bir öpücük kondurdu.

"Böyle daha iyi."

  Sevdelerin masasının yanından geçerken
"Afiyet olsun gençler. Bu ne tesadüf böyle."

  Yağızın alayla konuşması üzerine Sevdenin karşısında oturan yüzüne bakınca ilk mavi gözleriyle dikkat çeken  sarışın ve gerçekten yakışıklı erkek polis ayağa kalkıp önümüzde durdu. Elini yavaşça bana uzatırken gülümseyerek konuştu.

"Sonunda tanışabileceğiz Hazan. Ben Ahmet." Eliyle omzunun üzerinden arkasındaki Sevdeyi gösterdi.
"Sevgilisiyim."

  Şaşkın bakışlarım hızla Yağıza kayınca rahat rahat gülümseyerek bakıyordu.
"Haberi var."

  Ters ters baktı Ahmet, Yağıza.
"Sonunda sana olan aşkını itiraf etti de bu serseri, sevgilimi kötü emellerine alet etmesinden kurtulduk. Kardeşim falan ama zor dayandım bende yani. Oyun moyun."

"Öhöm öhöm."
Yalandan öksürerek bakışlarımızı üzerine toplayan Yağız ensesini sıvazlarken masumca konuştu.
"Uzatmasak mı Kardeşim he?"

  Oturduğu yerden kalkıp yanıma gelen Sevde kollarını boynuma dolayıp sarıldığında şaşkınca havaya kalkan kaşlarımla öylece durdum olduğum yerde.
"Hazan nasılsın? Kusura bakma senin bu şapşal sevgilinin oyununa biraz alet oldum ama. Sonunda aklı başına geldi neyseki."

  Sevde geri çekilirken Yağız benim bir şey dememe fırsat bırakmadan tekrar kolunun altına çekti beni.
"Oldu siz daha fazla beni gömmeden biz masamıza geçelim. Size de afiyet olsun."

  Onların da afiyet olsun demesine bile fırsat vermeden beni çekiştirip masamıza geçirirken arkamızdan gülüşme sesleri geliyordu.

  Oturacağımız masaya gelince kolunu omuzumdan çekip sandalyelerden birini oturmam için çekti. Ben yerime oturunca o da karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Sevdenin bir sevgilisi olduğunu neden söylemedin?"

Omuz silkti.
"Bilmem gerek görmedim. Öğrenirdin zamanı gelince zaten. Ki bak öğrendin de işte."

Tatlı tatlı güldü.
"Kıskanınca nasıl tatlı oluyorsun biliyor musun?"

Az önceki halimi hatırlatarak konuyu değiştirmeye çalışmasına göz devirdim.

"Yoo bilmiyorum. Nasıl tatlı oluyormuşum?"

  Öne doğru eğilip kolunun birini masaya yaslandıktan sonra diğer kolunu uzatıp çenemim altından tutup baş parmağıyla çenemi okşadı.
"Aşırı tatlı oluyorsun. Böyle alıp seni göğsünün içine sokup herkesten saklayasım geliyor."
 
  Bütün dikkatim çenemi okşayan parmağının altında toplanırken söyledikleri yanaklarının ısınıp pembeleşmesine neden olmuştu. Beni nasıl etkileyeceğini, aklımı nasıl  karıştıracağını çok iyi biliyordu bu adam.

  Birbirimize olan gözlerimiz yanı başımıza gelmiş genç garsonun kendini belli etmek için sahteden öksürüğüyle ayrıldı.

"Siparişlerinizi alayım  mı efendim?"

  Önümüzdeki menüye şöyle bir göz gezdirip siparişimizi verdiğimizde hızlıca geldiği gibi  giderek yalnız bıraktı bizi.

  Yağızın dikkatle yüzünü inceliyor oluşu yanaklarımın yanmasına neden olurken bakışlarımı ondan kaçırıp etrafa göz gezdirmekle meşgul ediyordum kendimi. Ne yapayım bu gün aşırı derecede utangaç hissediyordum kendimi.

  İleri masada elini kaldıran Sevde gözüme çarpınca nereye el kaldırdığını görmek için daha dikkatli baktım. Kapıya doğru olan bakışlarını takip edip ben de oraya baktığımda içeri girenlerle kaşlarım çatıldı.

O muydu gerçekten? Biraz daha dikkatle baktığımda yanılmadığımı görerek sıkıntıyla nefes verdim. Evet oydu gerçekten. Üzerindeki üniformaya ve Sevdenin hareketine bakınca burada ne işi olduğu da ortadaydı.
 
"Yok artık ya!"

Continue Reading

You'll Also Like

707K 1.4K 1
Beş kız kardeşin en küçüğü, deli dolu ,bir kaç tahtası eksik bir kız.Ailenin tek çocuğu,sert,ukala,dediğim dedik ve aşırı yakışıklı bir erkek.Tesadüf...
752K 12.7K 7
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...
27.1K 1.6K 45
Ben geldim ana.! Bu sefer tek gelmedim ama, gelinini getirdim sana, vanilya kokulu kadınımı.! Ben bilmem seni, anlatılan kadarsın bende, resimler de...
499K 21.8K 41
Öfkesi de sevdası kadar büyük ve korkunç bir kadın... İsfendiyar Konak'ının en değerli hazinesi... Antep'in kızgın ovalarının, taştan evli dar sokakl...