Acı Tatlı Aşk

بواسطة Busuush

369K 20K 2K

"Ne saçmalıyorsun sen Hazan? Duyuyor mu söylediklerini senin kulakların? Kardeşim gibisin sen benim... Karde... المزيد

▪1▪
▪2▪
▪3▪
▪4▪
▪5▪
▪6▪
▪7▪
▪8▪
▪9▪
▪10▪
▪12▪
▪13▪
▪14▪
▪15▪
▪16▪
▪17▪
▪18▪
▪19▪
▪20▪
▪21▪
▪22▪
▪23▪
▪24▪
▪25▪
▪26▪
▪27▪
▪28▪
▪29▪
▪30▪
▪31▪
▪32▪
▪33▪
▪34▪
▪35▪
▪36▪
▪Final▪

▪11▪

13.7K 705 48
بواسطة Busuush

      

     Medyadaki şarkıyı söylediğim yerde açabilirsiniz.


   Yorum ve votelerinizle destek olursanız sevinirim. Keyifle okumanız dileğiyle. ❤
    

  "Hazan az kaldı zaten sen bırak da bize birer kahve yap annem. Yorulduk iyi gider bu yorgunluğa."

  Dalgın dalgın yaptığım sarmayı annemin konuşmasıyla sıçrayarak elimden düşürmem ikisinin de bakışlarının bana dönmesine neden oldu.

"Hazan ne oluyor kızım kaç gündür sana? Hep bir dalgınsın. Geçiştirip duruyorsun ama gözümden kaçmıyor bu hallerin haberin olsun."

  Nişan geçeli bir hafta olmuştu ve ben o günden beri gerçekten de annemin dediği gibi çok dalgın ve düşünceliydim.

"Bir şeyim yok anne. Öyle dalmışım sadece."

  İnanmamış gibi baktı annem yüzüme. Oturduğum yerden kalktım.

"Ben yapayım kahveleri."

Onaylamazca kafa sallarken hamurdandı.
"Kaç tabi sen kaç."

  Annem teyzeme hâlâ son günlerde bende bir hâller olduğunu anlatırken

"Rahat bırak kızı yahu. Şimdiki gençler hep aynılar. Bizim Yağız da nişandan beridir bir tuhaf. Dalgın, düşünceli ne derdi var anlatmıyor da. Sevdeyle mi bir sorununuz var diyorum kızıyor ne Sevdesi anne falan diyor. Bir şey konuşulmuyor vallahi. Anlayamadım gitti ne derdi var. Ayrıldılar mı ki inşallah."

"Hiiiih"
Onları dinleyeceğim diye önümdeki kahve taşınca refleksle verdiğim tepki hızla bana dönmelerine neden oldu.

"Ayh Hazan kızım ne yapıyorsun ödümü patlattın."

Utançla yüzüm kızardı
"Şey kahve taştı ya sorun yok."

Al işte der gibi teyzeme baktı annem.
"Bak işte görüyor musun. Aşık mısınız kızım siz ne bu halleriniz."

  Ben iyice utanırken teyzem anlamını çözemediğim bir şekilde imalı imalı gülüp dudaklarından okuduğum kadarıyla "ay İnşallah." Diye mırıldandı.

  Anneme 'evet aşığız. Ben ona o Sevdeye' demeyi ne kadar istesemde söyleyecek cesaretim yoktu.

  Onlar sarmaya devam ederken ben ikisi için yeniden kahve yapıp önlerine bıraktığımda
"Anne ben artık odama geçeyim. Ders çalışmam lazım."
Dedim.

  Konuşmalarının arasında onay veren annemle odama geçtim.

  Bir saate yakın karardadır önümde açık duran ama aklıma tek kelimenin bile girmediği kitabı kapatıp yatağıma uzandım. Çok mutsuzdum. Bu mutsuzluk yoruyordu. Çok fazla hemde.

  Tam dalmak üzereyken çalan telefonumla elimi uzatıp komodinin üzerinden aldığımda tek gözümü açıp arayana baktım.
Burcuydu. 

"Efendim."
"Aloo bebeğim napıyorsun."
Umutsuzca dudak büktüm.
"Ders çalışmaya çalıştım ama aklıma hiç bir şey girmiyor delireceğim."
"Şimdi kalkıp annene söylüyorsun ve bu gece bizde kalıyorsun tamam mı? Seninle kız gecesi yapacağız. Kendine getireceğim seni ben tamam mı?"
Gözlerim kapalı derin bir iç çektim.
"Hiç keyfim yok kuzum ya. Başka zaman yapsak."
Itiraz kabul etmeyen sesiyle
"Hayır bugün yapacağız. Hemen kalkıp annenden izin alıyorsun sonrada buraya geliyorsun tamam mı? Hem annemlerde yaylaya gittiler bugün. Evde yalnızım ben."

Tekrar itiraz etmeme  fırsat vermeden öpücük atarak kapattı telefonu.

  Mecburen kalktım yattığım yerden. Altıma koyu renk bir mom jean, onun üzerine de siyah düz bol bir t-shirt  yiyip yanıma geceliklerimi de aldım. Ne olur ne olmaz diye cüzdanımdan çıkardığım bir miktar parayı pantolonun cebine koyup telefonumu da aldıktan sonra aşağı indim.

  Annemler sarma işini bitirmiş televizyonun karşısına geçmişlerdi.

"Anne Burcu aradı. Meliha teyzeler yaylaya gitmişler bugün orada kalacaklarmış, Burcu da evde yalnız. Gel burada kal dedi. Gideyim mi?"

  Annem televizyonda izlediği şeyi yorumlama işine ara verip beni dinledikten sonra.
"Tamam kızım git sen."

  İkisine de uzaktan birer öpücük atıp beyaz spor ayakkabılarımı giyerek çıktım evden. Temiz hava ciğerlerime istila edince başımı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes çektim içime. Kaç gündür evden çıkmamıştım. Temiz havaya kavuşan ciğerlerim bayram etti.

   Kısa süre sonra çaldığım kapı Burcu tarafından açıldı.
"Hele şükür seni de burada görebildik Hazan hanım."
Kollarını boynuma dolayıp sarılırken bir yandan da söylenen Burcu ya gülüp bende sarılarak karşılık verdim.

  Kapının önünden çekilip geçmem içinizin verirken, bir yandan da konuşuyordu.
"Annem gitmeden varyaaa neler hazırlamış neleeer. Tam bir pijama partisi yapacağız bugün."
Heyecanlı hallerine kıkırdadım. Televizyondan açtığı yüksek sesli müziğin sesini kıstı içeri geçtiğimizde. Nasıl bu kadar yüksek sesten rahatsız olmuyordu bu kız yahu.

   Akşama kadar bazen sohbet etmiş, biraz televizyondaki moda programını izlemiş yarışmacıları yorumlamış, biraz dedikodu yapmış, yemek yemiş sonrada   bir film izlemiştik.

  Şimdi saat 22.30 du dışarda yağmur başlamıştı ve biz Burcunun yatağının üzerinde karşılıklı bağdaş kurmuş otururken  şimdi ne yapsak diye düşünüyorduk. İkimizde düşüncelere daldığımızda çalan telefon sıçramamıza neden oldu.

  Cebimden gelen titreşim çalanın benim telefonum olduğunu gösteriyordu. Kim arıyordu ki bu saatte?

   Telefonu cebimden çıkarıp ekranına baktığımda arayanı görünce şaşkınlıkla kaşlarım çatıldı.
 
Yağız...
   
Telefonun ekranını Burcu ya çevirdiğimde  oda en az benim kadar şaşırmıştı.
"Hayırdır inşallah bu saatte. Açsana ne diyor?"

  Heyecanla bir soluk bırakıp yeşil ikonu kaydırarak kulağıma götürdüm.

"Canım çok yanıyor."
Açar açmaz kelimeleri yuvarlayarak söylediğiyle kalbim sancıdı yutkunamadım ben bir şey söylemeye fırsat bulamadan
"Pişman olmak istemiyorum. Seni kaybetmek istemiyorum. Çok seviyorum lan seni. Aşığım sana."

  Gözlerim doldu. Sarhoştu Sevdeyi aradığını sanıyordu. Ona olan aşkını haykırıyordu. Boğazım düğüm düğüm oldu.

"Nolur nolur gitme benden. Yapamam sensiz ben, olmaz."
Onun ağlamaklı çıkan sesi benim gözlerimden yaşların birer birer akmasına neden oldu. Görünmez bir bıçak vardı. Göğsüme saplanmış kalbimi kanatan.

Gözümdeki yaşları umursamadan konuştum
  "Neredesin sen Yağız."
Kısa bir an duraksadı. Sanırım konuştuğu kişinin Sevde olmadığını farketmişti artık.
"Hazann"
Dedi acısını ta buradan hissettiren sesiyle.
"Evet benim. Nerdesin sen Yağız."
Küçük bir kıkırdama geldi telefonun diğer ucundan.
"Arabanın içindeyim."
Konuştukça ağzıma giren tuzlu göz yaşlarımı da umursamadım
"Araban nerede?"
Yine durdu kısa bir an
"Imm bilmem. Deniz vaaar kayalıklar vaaar arabam vaaar, bir de ben. Başka bir şey yok."

  Anlamıştım neresi olduğunu. Her canı sıkıldığında, her morali bozuk olduğunda  gittiği bir yer vardı yine oraya gitmişti.  Daha fazla bir şey söylemesine izin vermeden kapattım telefonu yüzüne.

   Telefonu kapatır kapatmaz ayaklandım hemen. Neden bilmiyorum ama ona gitmek istiyordum. Biliyordum sonunda yine ben üzülecektim ama dayanamıyordum artık.

"Ne yapıyorsun Hazan."
Ani hareketlenmemi şaşkınca izliyordu Burcu.

"Oraya gideceğim. Yeter artık Burcu dayanamıyorum ben. İçimde saklamaktan yoruldum. Bilsin ona hâlâ 4 yıl önceki kadar aşık olduğumu. Birgün umutlandırıp ertesi gün o umudu kökünden kırmasın artık. Yeter."

  Benim ağlayarak söylediklerim Burcununda gözünden yaşların akmasına neden  olurken sıkıca sarıldı bana. Sarılmasına kısa bir süre karşılık verdikten sonra geri çektim kendimi. Oraya gitmem gerekiyordu.

   İlk defa sarhoş oluşuna şahit oluyordum. O kadar mı acıyordu canı. Sevdeden ayrılması o kadar mı acıtmıştı. Benim de yanıyordu canım. Hemde onunkinden daha çok.

  Daha fazla umrumda değilmiş gibi davranamayacaktım. Bilsindi hâlâ ona deli gibi aşık olduğumu. Bilsindi bu yaptığı şeylerin nasıl canımı yaktığını.

  Burcu beni durdurmaya çalışmadı bile. Biliyordu çünkü bana engel olamayacağını. Dışarı da deli gibi yağan yağmuru umursamadan çıkıyordum ki bir hırka vermeyi akıl edebildi Burcu.

  Yağan yağmur gözyaşlarıma karışırken hızlı adımlarla mahallenin çıkışındaki taksi durağına geldim. Sıradaki ilk taksiye binip gideceğim yeri söylediğimde 50 li yaşlarındaki şoför dikiz aynasından bana baktı. Göz yaşlarım hiç durmadan akıyordu halâ. Halimi gören şoför bir şey demeden arabayı çalıştırdı.

  Yol nasıl geçmişti ne ara buraya gelmiştik farkında bile değildim. Biraz ileride denizin kenarında park edilmiş olan siyah BMW i görünce şoföre burada ineceğimi söyleyip taksimetrede yazan tutarı uzattım.
"Emin misin abla buralar pek tekin olmaz bu saatlerde ıssız yerler."

"Eminim siz gidebilsiniz."
 diyerek kapıyı kapattım. Ben yürümeye başladıktan bir süre sonra gelen araba sesiyle taksinin gittiğini anladım. Arabaya yaklaştıkça müzik sesi geliyordu.
Yağmur hızını biraz olsun azaltmamıştı. Saçlarım, üstüm başım sırılsıklam omuştu ama umrumda bile değildi bu durum benim.

  Arabanın yanına iyice yaklaştığımda Sezen Aksunun sesinden bir şarkı çalıyordu. Siyah camlardan içeriyi görmek mümkün değildi. Şöför tarafının kapısının önünde durduğumda  buz gibi olmuş elimi yumruk yapıp cama vurdum. Tüm vücudum titriyordu.

*Şarkıyı burada başlatabilirsiniz!*

  Kısa bir duraksamanın ardından kapı hızla açılıp içinden indi Yağız. Afallamış bir halde yüzüme bakıyordu.

"Ha hazan?"
Boş boş yüzüne baktım.
"Ne işin var senin burada? Nasıl geldin bu saat buraya sen."
Gözleri tepeden tırnağa süzdü beni.
"Sırılsıklam olmuşsun şu haline bak."

  Biraz hafiflemiş olan göz yaşlarım tekrar yağmura karışıp hızlanırken söyleyeceklerimi kafamda toparlamaya çalışıyordum. Alt dudağını dişlerimin arasına alıp sırıdım.

  Gözleri dudağıma kayınca titrek bir nefes çektim içime.
"Çok mu acıyor canın?"

  Afalladı. Bir şey söylemeden gözlerime dikti gözlerini.
"Pişman olmak istemiyor musun?"

  Kafamı salladım iki yanıma. Her kurduğum cümlede biraz daha yükseliyordu ses tonum.
"Onu kaybetmek istemiyor musun?"
 
  Ellerim yumruk olurken göğsüne indirdim ikisinide
"Çok mu seviyorsun onu?"

  Dikattle yüzümü inceliyordu. Boğazımdan bir hıçkırık kaçarken ellerimi kaldırıp tekrar vurdum göğsüne.
"Çok.. Çok mu a-aşıksın ona?"

  Hâlâ bir şey söylemiyordu.
Yumruk olmuş ellerim ardı ardına göğsünü bulurken iyice yükseldi sesim. Başımı yukarı kaldırıp dikkatlice beni izleyen yüzüne diktim gözlerimi. Şimdi o da benim gibi sırılsıklam olmuştu.
"Benimde acıyor canım."

  Bir hıçkırık daha kaçtı soğuktan titreyen aralık dudaklarımın arasından.
"Ben de çok seviyorum."

  Yumruklarım, hıçkırıklarım, gözyaşlarım artık çok daha hızlıydı.
"BENDE AŞIĞIM!"

  Bir anda tüm gücüm çekilmişti adeta.  Düşecek gibi olduğumda göğsünde yumruk olan ellerim ceketinin yakasına asıldı o da kollarını belime dolayıp destek oldu hemen. Tutmasa yere düşecektim.

Arabada çalan şarkı çalındı kulağıma

Ben sende tutuklu kaldım
Kendi hayatımdan çaldım
Yedi cihan dolandım
Bana mısın demiyor

  Az önce yüksek çıkan sesim şimdi bir fısıltıya dönmüştü.
"Yıllardır acı çekiyorum ben. Yıllardır çok seviyorum. Yıllardır aşığım."

  Derin bir nefes çekti içine. Şimdi kolları daha sıkı sarıldı belime.
"Sen.. nasıl ya nasıl. Görmüyor musun halimi. Nasıl beni arayıp ona olan aşkını anlatırsın. Canım yanıyor Yağız! Canım çok yanıyor. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum ve bu beni çok acıtıyor."

  Ben biraz kednime geldiğimde yakasındaki ellerimi çektim.
"Biliyorum yine diyeceksin. Unut Hazan! Ben olmamış sayacağım sende öyle say. Ama olmaz! Bu güne kadar olmadı. Bu günden sonra da olmaz."

Sakladım gözlerimi
Sustum hep sözlerimi
Yandım yar közlerimi, ah-ah
Savur savur bitmiyor

Derin bir nefes çektim.
"Biliyorum sevmeyeceksin. Hiç bir zaman onun yerinde olamayacağım. Ama dayanamıyorum. Yağız ben bunu içimde taşımaktan yoruldum. Bir gün herhangi bir hareketine umutlanıp ertesi gün hayal kırıklığına uğramaktan çok yoruldum. Ben ne dört yıl öncesini unuttum. Ne de bu günü unutacağım. Ama merakta etme, senden sevgi de dilenmeyeceğim. Başkasına ait bir kalpten sevgi dilenecek kadar aciz değilim."

  Oda çekti belimdeki ellerini. Boşluğa düşüyor gibi oldum. Bu kadardı işte bundan sonra aramızdaki o küçük iletişimi de kaybetmiştik.

  Geriye bir adım atacağım sıra elleri yüzümü iki yanımdan kavrayıp avuçlarken şokla açılan dudaklarıma bastırdı sıcak dudaklarını. Düşecek gibi olduğumda ellerim omuzlarını buldu hızla. Zaman durdu o an. Gözlerim kapanırken ne hâlâ deli gibi yağan yağmuru hissediyordum ne titreyen bacaklarımı. Usul usul öptü dudaklarımı, parmakları yanaklarımı okşarken.

  Öyle yumuşaktı ki öpüşü. Öperek anlatıyordu sanki bir şeyleri. Aklımı başımdan öyle almıştı ki öpüşü kısa bir an sonra acemice karşılık verirken buldum kendimi. Ne kadar o yağmurun altında öptük birbirimizi bilmiyorum. Nefessiz kaldığımızda ayırdı dudaklarımızı ama uzaklaşmadan alnını alnıma yaslandığında araladım gözlerimi. Mahmurlaşan  bakışlarım onun kop koyu olmuş  yellerini bulduğunda araladı kızarmış dudaklarını.

"Aptalsın sen!"

  Alnını alnıma yavaşça vurdu.
"Aptalsın sen Hazan!"

  Afallama sırası bendeydi.
"Sevde için canım yanıyor he?"

Alayla güldü.
"Sevdeyi seviyorum ben öyle mi?"

  Gülüşü kahkahaya döndü.
"Sevdeye aşığım demi?"

  Alnı alnıma yaslı gözleri gözlerime kilitli soluklandı.
"Aptal. Aptalsın kızım sen.
Köpek gibi aşığım lan ben sana."

  Dudaklarım nefessiz kalmışım gibi aralanıp ciğerlerime hava dolmasına neden oldu. Ben doğru mu duyuyordum. Az önce olan gerçek miydi? Kafayı yememiştim değil mi?

  "Dört sene önce geldin öptün, hayatımın anasını ağlattın. Öpücük bile değildi lan o. Öpücük bile denmeyecek şeyle aklımı başımdan aldın lan sen benim. Aklıma, fikrime, kalbime el koydun lan sen benim."

  Parmakları akan yaşlarımı sildi. Sesi yumuşacıktı..
"Görmüyor musun hayvan gibi kıskanıyorum seni kızım. Engel olamıyorum kendime."

  Yine yasladı alnını alnıma. Sıcak nefesi aralık duran dudaklarımı  okşayarak geçerken yumuşacık ses tonuyla devam etti.
"Sevde hiç bir zaman sevgilim olmadı benim. Kardeşim gibidir. Seni anlatabildiğim tek insan."

  Duyduklarım hızla ondan uzaklaşmama neden oldu.
"Neden?"

  Ellerimi sırılsıklam saçlarımın arasına daldırdım.
"Neden o zaman Yağız Neden?"

  Sesim yavaş yavaş yükselirken
"Neden bunca zamandır acı çektiriyorsun sen bize ya neden?"

  Saçlarımdaki ellerimi indirip göğüme koyduktan sonra geri ittim onu. Hareket bile etmemişti.
"Niye yaptın bunu bana?"

  Yumruk olan ellerim yine ardı ardına göğsüne inerken çıldırmış gibiydim.
"Ben neler yaşadım biliyo musun sen? Boşuna mıydı o yaşadıklarım Allah kahretsin Yağız. Delireceğim neden neden?"

  Hâlâ göğsüne vurduğum ellerimi yakalayıp  arkamda birleştirdi. Fazla yakındık. Yine alnını alnıma yasladı
"Korktum."

Dişlerini sıktı.
"Alah kahretsin çok korktum. Seni kaybetmekten korktum. Birgün benden sıkılıp gitmenden korktum. Bunun senin için geçici bir heves olmasından korktum. Seni üzmekten korktum."

  Gözlerini kapatıp derince soludu.
"Hiçbir şeyden korkmayan ben seni kaybetmekten çok korktum. Benim için kolay mıydı sanıyorsun sen he? Elimi uzatsam dokunacağım sarılacağım kadar yakınımdaydın ama dokunamıyordum. Öpemiyordum sana karışamıyordum bile. Ben acı çekmedim mi sanıyorsun sen."

  Şaşkındım. Söylediği her şey biraz daha şaşırtıyordu beni. Biz aylardır hatta yıllardır aynı şeyleri mi yaşıyorduk yani? Ve bunu bize o yapmıştı. Delirecek gibiydim.

"Bi-biz aynı şeyleri mi yaşadık bunca zaman.   Boş yere mi çektik bu acıyı? Şimdi ne değişti peki?"

  Elleri tekrar yanaklarımı avuçladı.
"Dayanamıyorum. Şimdi daha çok korkuyorum. Başka birini sevip gideceksin diye ödüm kopuyor. Uzak duramıyorum senden artık."

  Hiçbir şey söylemeden baktım yüzüne. Diyecek bir şeyim de kalmamıştı artık. Ne yapacaktım. Yıllardır yaşadığım acıyı boşverip sarılacak mıydım? Yoksa arkamı mı dönecektim ona. Gücüm var mıydı o kadar.

  Hızla kollarımı doladım boynuna. Yapamazdım. Ona arkamı dönemezdim. Yıllardır hayalini kurduğum şeyleri duymuşken yapamazdım. Aşkta gurur yoktu ki.

  Kollarını belime sıkıca dolayıp yüzünü boynuma gömdü. Dudaklarının her hareketini boynumda hissederken fısıltıdan hallice sesiyle konuştu.
"Artık olmaz. Artık bırakamam seni. Yıllardır nefes alıp vermişim ben sadece. Şimdi senin kokunu soludum ya ben, sadece nefes almak yetmez ciğerlerime. Bırakmam seni bundan sonra ben Hazan."

  İyice sıkılaştırdım kollarımı. Konuşacak mecalim kalmamıştı benim. Oda sustu. Hâlâ deli gibi yağan yağmurun altında öylece sımsıkı sarılı kaldık. Kollarımı geri çeksem kaybolacaktı sanki. Bu olanlar rüya gibiydi. Daha sıkı sarıldım kaybolmasından korkar gibi. Daha sıkı sardı belimi. Yıllardır yarımmışım da şimdi tam olmuş gibiydim.

  Buz gibi havaya rağmen sıcacık hissediyordum kollarında. Bundan sonra ne olacaktı bilmiyordum. Ama artık bu kollardan ayrı kalamazdım. Bu hissi yaşamışken uzak durmam imkansızdı.

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

100K 5.3K 46
SÜRGÜNE GÖNDERİLEN BİR SAVCI İLE KÜÇÜCÜK BİR İLÇEDE YAŞAMA TUTUNAN BİR GENÇ KIZIN HİKAYESİ...
Peyda بواسطة Herkes Yalan

قصص المراهقين

927K 64.7K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
DÖNÜŞ بواسطة Ayşe

أدب نسائي

34.5K 1.3K 56
"Biz büyüdük Rüzgar. Değiştik. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz." "Biz senelere meydan okuduk Eylül. 3 sene değil 3 asır geçse biz hala biziz." An...
348K 22.4K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...