Acı Tatlı Aşk

By Busuush

381K 20.3K 2K

"Ne saçmalıyorsun sen Hazan? Duyuyor mu söylediklerini senin kulakların? Kardeşim gibisin sen benim... Karde... More

▪1▪
▪2▪
▪3▪
▪4▪
▪5▪
▪6▪
▪8▪
▪9▪
▪10▪
▪11▪
▪12▪
▪13▪
▪14▪
▪15▪
▪16▪
▪17▪
▪18▪
▪19▪
▪20▪
▪21▪
▪22▪
▪23▪
▪24▪
▪25▪
▪26▪
▪27▪
▪28▪
▪29▪
▪30▪
▪31▪
▪32▪
▪33▪
▪34▪
▪35▪
▪36▪
▪Final▪

▪7▪

13.4K 785 57
By Busuush

Keyifle okumanız dileğiyle. Vote ve yorumlarınızla destek olursanız sevinirim.

"Ohoo siz daha oturuyor musunuz ama? Olmaz ki böyle."

Kapıyı tıklatıp içeri giren amcam Burcuyla benim hâlâ oturuyor olduğumuzu görünce tabii ki söylenmeden duramamıştı. Sabahın erken saatlerinde gidip dün kararlaştırdığımız malzemeleri almışlardı Yağızla birlikte.

Neyseki bugün Yağızın izin günüydü de amcamın malzeme almaya da bizi yanında sürüklemesinden kurtulmuştuk. Onlar o işleri hallederken biz de annem ve tabii ki teyzemle, amcamın sıkı sıkı 'güzel güzel şeyler hazırlayın bak tamam mı?' tembihleri üzerine yiyecek bir şeyler hazırlamıştık.

Biz hazırlığımızı bitirip odama geçince de amcam eve gelmiş ve bizi otururken görmüştü.

Zaten sabahtan beri heyecandan yerinde duramayan adam bizim boş oturuyor oluşumuzada elbette söylenirdi.

Onun bu heyecanlı, telaşlı hallerine gülmeden edemiyordum. Vay be 25 yıllık amcamı hiç böyle görmemiştim. Bırakın da biraz şu halleriyle eğleneyim canım.

"Oo Ali beyciğim biraz sakin olun ama ne bu telaş bu heyecan canıım sanki biri kaçıracak Canan ablayı."
"Aynen Ali abi ya valla yıllardır tanıyorum seni ilk defa böyle gördüm. Az sakin ol."
"Susun kız dalga geçmeyin bacaklarınızı kırarım sizin cadılar. Hem hazır mısınız siz birazdan ortamı hazırlamaya gideceğiz saat 4 e geliyor. Gün batımına kadar hazır etmemiz lazım orayı."

Biz zaten çoktan hazırdık. Amcam kadar olmasa da tabii ki bizde heyecanlıydık. İlk defa böyle bir ortam hazırlayacaktık.

"Ohoo biz çoktan hazırız ki. Seni bekliyorduk zaten çıkalım artık hadi."
"Aferin size hadi çıkalım."

Dış kapıdan çıkınca Melihleri çağırmadığımızı farkettim.

"Ee kim kim gidiyoruz şimdi biz? Melihler gelmiyor mu?"
"Yok onlar daha önceden arkadaşlarına söz vermişlermiş de şimdi onları ekemezlermiş falan. Aman gelmedikleri daha iyi o zevzeklerin. Sinirimi tepeme çıkarıyor sıpalar."

Aslında haklıydı amcam dün kendi müthiş(!) fikirlerini kimse beğenmedi diye planımıza sürekli bir yorum yapmış, eleştirmiş, burun kıvırmışlardı. Bugün gelselerdi de eminim yine her şeye muhalefet olurlardı.

"Hem Yağız da geliyor zaten, hatta belki o gitmiştir bile. Dördümüz hallederiz biz."

Dördümüz dediğime göre demek ki Sevde yoktu. Umarım orada bir sürprizle karşılaşmazdık. Tüm gün o ikisini yan yana bir şeyler hazırlarken görmek istemiyordum. Katlanamazdım buna.

Yaklaşık bir yarım saatin sonunda gelebilmiştik alana. Biraz ileride duran siyah araba Yağızın çoktan gelmiş olduğunu gösteriyordu. Biz de hızlıca arabadan inip yanına geldiğimizde etrafa şöyle bir göz gezdirdim. Ortam, manzara mükemmeldi.

"Ben şöyle bir bakındım da en çok burayı beğendim siz ne diyorsunuz bakalım mı daha burası iyi mi?"

"Hayır hayır bayıldım ben buraya."

Kimseye fırsat vermeden cevap vermeme küçük bir kahkaha attı. Kahkahasını duyunca anında gözlerim o muazzam gülüşüne kaydı. Az önce manzaraya mükemmel demiştim ya ben unutun onu. Yağızın o kusursuz dişlerini göstererek gülüşü bu manzaradan kat ve kat daha mükemmeldi.

Gülüşüne dalıp gittiğimi farkettiğimde başımı hayali bir şekilde iki yana sallayıp kendime geldim. Ah aptal Hazan daha dün ne diyordun şimdi ne yapıyorsun. Kendine gel!

Amcamla Burcu da beğendiğini söyleyince buraya hazırlamaya karar verdik.

Üzerimizde kocaman şemsiye gibi açılmış ağaç, karşımızda masmavi deniz. Huzur kokuyordu ortam gerçekten. İlk iş olarak amcamın sabah gidip çıkarttırdığı yüze yakın Canan ablanın yalnız, amcamla birlikte olan fotoğraflarını ağacın dallarına astık. Atışa atışa yaptığımızdan oldukça zamanımızı almıştı bu iş.

Elimde kalan son fotoğrafı asmak için boyumun yetişmediği dala zıplaya zıplaya tutmaya çalışırken Yağız gelip hiç zorlanmadan elinde ki fotoğrafı astı. Ben ona ters ters bakarken saçlarımı karıştırıp
"Boyunun yetiştiği yerlere git sen hadi güzelim hadi."
bakışlarla cinayet işlenebilseydi şuan Yağız ölmüş olurdu. Resmen çocuk muamelesi yapıyordu bana.
"Gıcık"

Saçlarımı savurup yanından geçerek daha alçakta olan dala doğru yürüdüm. Arkamdan gülüşünü duydum ama dönüp bakmadım bu sefer.

Bir saati geçmişti ve biz ancak bitirmiştik fotoğraf işini. Saat 5 buçuğa geliyordu. Bu seferde fotoğrafların üzerine küçük led ışıklar takmıştık rengarenk şuan belli olmuyordu ama hava kararmaya başladığında çok güzel görünecekti.

Onları da taktıktan sonra amcam yavaştan Canan ablayı almaya gitti. Biz de sofrayı hazırlayıp çiçekleri gülleri serptik üzerine
balonları şişirdikten sonra tam hayalimdeki gibi olmasada gayet hoş görünen içlerinde yapay mum olan harflerle denize bakan tarafa 'Benimle Evlenir misin?' Yazısını yerleştirip her birinin üzerine üzerleri parıl parıl parlayan balonları bağladık güneşin batmasına yarım saat falan kalmıştı.

İşimizi bitirince üçümüz yan yana durup çıkardığımız işe hayranlıkla bakıyorduk. Burcu kolunu omzuma atıp başını başıma yasladı.

"Vay be birgün bize de böyle hazırlık yapacak biri çıkarmı ki?"

"Bilmem ki var mı o şans bizde acaba?"

Biz kafa kafaya vermiş konuşurken Yağızın bakışlarının bize döndüğünü hissettim.

"Hayırdır kızlar. Öyle bir arayış içinde falan mısınız?"

Sorduğu soruyla ters ters ona baktım.
"Niye Yağız sen öyle bir arayışla mı buldun Sevde yi de bize bunu soruyorsun? Hem oluşabilir yani yaşımız artık sizin bizi gördüğünüz kadar küçük de değil."

Tek kaşımı. Kaldırmış ona bakarken o da gözlerini gözlerime dikti. Bakışları sertleşmişti hem de oldukça. Ne kadar süre öylece birbirimize baktık bilmiyorum ama

"Aşk olsun Yağız abi ya biz öyle kızlar mıyız? İlerisi için dedim ben hem."
demesiyle bakışlarını ilk çeken ben oldum. O andan sonra neden bilmiyorum ama keyfi kaçmıştı Yağızın. Bir süre daha orada boş boş durduktan sonra Yağızın telefonuna gelen bildirimle ona baktık.

"Ali pastayı da hazır edin iki dakikaya oradayız diyor."

Hızlıca üzeri kapalı pastayı açıp üstündeki mumları da yaktık gramafona plağı yerleştirip çalıştırdı Yağız son kez şöyle bir ortama göz gezdirdikten sonra rahatça video çekebileceğimiz ama göz önünde olmayan bir yere geçtik.

Tabii ki bu anı ölümsüzleştirecektik. Aramızda kalsın ama onlar gelmeden Burcuyla ikimiz çılgınca fotoğraflar da çekinmiştik. Mesela birbirimizin önünde diz çöküp poz vermiştik telefonu yerde bir yere sabitleyip. Hatta Bucu benim onun önünde diz çöktüğüm bir fotoğrafı 'Üzgünüm Kaan bu teklife hayır diyemezdim.' Notuyla sevgilisine bile göndermişti. Sanırım alttan alttan mesaj veriyordu.

Biz eğlenirken Yağız uzaktan bizi izleyip dalga geçmişti.

Araba kapısının kapanma sesiyle geldiklerini anladık.burayı görmeyen bir yere park edecekti gözlerini bağlayıp getirmesini söylemiştik çünkü.

Bir kaç dakika sonra amcam bir eliyle elinden diğeriyle de belinden destek olduğu gözleri bağlı Canan ablayla ışıklarını açtığımız yazının önünde durdu.

Bulunduğum yerden yüzlerin net bir şekilde görünüyordu. Nefes bile almadan kaydediyordum her anı.

"Açabilirsin güzelim."

Canan ablanın bir eli hâlâ amcamın elini tutarken diğer eliyle gözlerindeki bezi çekiştirip çıkardı. Karşılaştığı manzarayla önce bir duraksadı sonra ağızı yavaşça o şeklini alırken boştaki elini ağzına kapattı.
Bir süre şaşkınca baktıktan sonra buradan bile farkedebildiğim şekilde amcamın elini sıkarak ona doğru döndü.

"Ya Alii. İnanmıyorum sana. Çok... Bu çok güzel. Ya konuşamıyorum. Ali çok güzel olmuş burası."

Amcam hiç bir şey söylemeden elini bırakıp iç cebindeki kutuyu çıkarırken önünde diz çökerek gözlerinin içine baktı.

"Can'ımın can'ı Canan'ım. Canımın içi güzel gözlüm. Ben artık sensiz uyumak, sensiz uyanmak, senden ayrı bir evde yaşamak istemiyorum. Saat geç oldu diye seni başka eve bırakıp kendim başka eve gitmek istemiyorum. Artık seninle aynı evin anahtarına sahip olmak istiyorum. Kimsenin karışamayacağı, kimseden izin almak zorunda olmayacağımız, kapımızı kapattığımızda yalnız ikimizin kalacağı kimsenin bir şey demeye hakkı olmayacağı bir hayatımız olsun istiyorum. Ben seni her anımda yanımda görmek, her anında yanında olmak istiyorum. Canan'ım iki gözümün nuru aşkından ölen bu Ali'yle evlenir misin?"

Elindeki kutuyu açıp yüzüğü açığa çıkardı. Canan abla iki elini dudaklarının üzerine kapatmış gözünden akan yaşlara mani olamıyordu.

Elleri hala ağzında göz yaşları eşliğinde kafasını sallayarak onayladı önce. Sonra titreyen sesiyle konuştu.
"Evet... Evet... Evet Ali."

Hâlâ diz çökmüş şekilde duran amcamın ellerinden tutup kaldırdı. Ayağa kalkan amcam kutudan yüzüğü çıkarıp Canan ablanın titreyen eline tutarak parmağına yüzüğü geçirdikten sonra alnına bir öpücük kondurup hızla sarıldı.

Canan abla bir yandan ağlayıp bir yandan gülerek kollarını sıkıca sardı amcamın boynuna. Onlar bir süre daha sarılı kalırken biz Burcuyla hayranlıkla iç çerekerek izliyorduk onu.

Bir çift göz beni izliyormuş gibi hissettiğimde kafamı çevirip Yağıza baktım. Ama hayır bana bakmıyordu. Hayal kırıklığıyla tekrar amcamlara döndüğümde sarılmayı bırakmışlar Canan abla ağaca astığımız fotoğraflara hayran hayran bakıyordu.

Bir süre daha orada onları izledikten sonra önceden anlaştığımız gibi onları yalnız bırakmak için biz Yağızın arabasına geçtik. Eve gitme vaktimiz gelmişti çünkü bizim.

Burcuyla ikimiz de arka koltuklara geçecekken
"Hayırdır kızlar niye biriniz öne otur muyor? Niye özel şoför muamelesi yapıyorsunuz bana?"

" Yok artık Yağız abi hiç aklımıza bile gelmedi öyle bir şey. Hazan sen geçsene öne ben rahat rahat arkada oturayım."

Bizi yan yana getirmek için uğraşan arkadaşıma gülümseyip ön koltuğa geçtim.

"Emniyet kemerini tak Hazan."
Ben yerime oturur oturmaz söylediğiyle ters ters baktım. Resmen bana 'çocuk' muamelesi yapıyordu. Hayır eskiden de böyleydi ama o zamanlar ona aşık olduğumu bilmiyordu ki.

"İyi ki söyledin Yağız ya cidden çok sağ ol."
Dişlerini göstererek güldükten sonra benim kemerimi takmamı bekledi arabayı çalıştırmak için.
"Rica ederim Hazacığım ne demek."

Arabayı çalıştırdıktan sonra elini radyoya uzatıp açtı. Yol boyunca hepimiz sessizliğe gömülüp radyoda çalan şarkıları dinledik. Gerçi ben kafamın içindeki düşüncelerden hangi şarkı çalıyor onu bile farketmiyordum ama. Neyse.

Bugün çok eğlenmiştim. Günün çoğunluğunda Yağızla beraber bir şeyler yapmıştık ve Sevde yoktu. İşte günün güzel olmasının belki de en büyük sebebiydi bu.

Burcuların evinin önünde durduğumuzda iki koltuk arasından uzanıp öptük birbirimizi
"Hadi iyi akşamlar size. Yarın görüşürüz de mi kuzucuk."
"Görüşürüz tabii sana da iyi akşamlar kuzum."
Yağız da 'iyi akşamlar' dedikten sonra arabadan indi.

İkimiz yalnız kalmıştık yine mesafe kısaydı ama olsun du. Onunla yalnız olduğum, yanı başımda hiç konuşmasa da nefes sesini dinlediğim her an benim için en güzel anlardan dı.

Araba bizim kapının önünde durduğunda her ne kadar hiç inmek istemesemde ağır ağır açtım arabanın kapısını.
"İyi akşamlar."
Dedikten sonra arkamı dönüp tam arabadan iniyordum ki kolumu tutup durdurdu beni bir anda.

"Hazan.."

Yüzümü ona dönünce bir şey söylemek istiyor gibi baktı gözlerime bir süre. Bir şey vardı gözlerinde anla der gibi bakıyordu. Koyu yeşil hareleri kilitlenmişti benim kahverengilerime. Gözlerimden kalbimi görecekmiş gibiydi. O an öyle bir andı ki tüylerim diken diken oldu. Kalbim hızlandı. Heyecanlanmıştım sesimi kontrol etmek için uğraşırken kısık bir ses çıktı dudaklarımın arasından.
"E-efendim."

Ne kadar öyle durduk bilmiyorum ama bana saatler gibi gelmişti. Yavaşça elini geri çekerken

"İyi geceler."

Dedi sadece ve bakışlarını ön camdan dışarı dikti. Dişlerini sıktığını içine çöken yanaklarından anlamıştım. Bir süre kaldım öylece. Bu muydu yani? Eğer bana bakıyor olsaydı yaşadığım hayal kırıklığını yüzümden okurdu.
Ama bakmıyordu. Başka bir şey demeden indim çökmüş omuzlarımla arabadan. Ben eve girene kadar bekledi orada. Eve girip kapıyı kapattığımda arabanın egzoz sesinden anladım gittiğini. Kapıya yaşlandım hiç gücüm kalmamış gibi. Hâlâ az önceki hızını kesmemiş olan kalbime gitti elim. Ne olmuştu az önce öyle. Bir şey söyleyecekti eminim. Ama vazgeçmişti. Neden di?

Continue Reading

You'll Also Like

Kızıl Vurgun By fatma

General Fiction

15.5K 653 35
Ben bir adam sevdim, Onu o kadar çok sevdim ki yaptığım yanlışları,hataları görmedim. Ben bir adam sevdim, Yanlışlarla dolu bir adamı. Ben bir adam s...
499K 21.8K 41
Öfkesi de sevdası kadar büyük ve korkunç bir kadın... İsfendiyar Konak'ının en değerli hazinesi... Antep'in kızgın ovalarının, taştan evli dar sokakl...
27.1K 1.6K 45
Ben geldim ana.! Bu sefer tek gelmedim ama, gelinini getirdim sana, vanilya kokulu kadınımı.! Ben bilmem seni, anlatılan kadarsın bende, resimler de...
17.2K 699 12
"Çıkart üstünü!" "Ne..ne saçmalıyorsun Cihangir" diye şaşırdı genç kız kafayı mı yemişti bu adam da gelip böyle densiz gibi konuşuyordu. "Ayperi, san...