•~24~•

65 9 1
                                    

Bir inanışa göre ikilemde kaldığımız her karar noktasında, içinde bulunduğumuz benliğin seçmediği kararı uygulayan ve hayatı buna göre şekillenen yeni bir benliğimiz doğar. Yani başka bir deyişle, acaba böyle değil de şöyle yapsaydım nasıl olurdu diye meraklandığımızda aslında onu zaten yaşayan başka bir benliğimizin var olduğunu bilmeyiz. Orada bir yerlerde B planını uygulayan, ikinci seçeneği seçen veya hiç o yola başlamayan birer benliğimiz var. Hiçbirimiz birbirimizden haberdar değiliz, hangimizin hayat şartları daha iyi ya da hangimizin verdiği kararlar daha mantıklı bilmiyoruz. Ama eğer gerçekten böyle bir durum söz konusuysa, üvey olduğunu öğreneceği dosyayı hiç okumayan Eslem'i, evi terk etmeye karar vermeyen Eslem'i, Eymen'le hiç tanışmayan Eslem'i ve daha nicesini görmeyi çok isterdim. Ama elbette en çok, henüz birkaç saat önce oluşan benliğimi görmek isterdim. Selim Hanoğlu'yu öldürmeye karar vermeyen ve böyle bir şeyi aklından dahi geçirmeyen Eslem'in gelecekteki halini görmek isterdim.

Çıktığım yoldan da başladığım işten de pişman değildim, ama olur ya, hep bir acaba olur insanın içinde. Tam da şu anda, elimdeki telefonun yanıtlanmasını beklerken bu acabalar kemiriyordu içimi. Acaba diyordum, daha kötü ne olabilir ki? Sonra fark ediyordum ki bu soruyu ne zaman sorsam, evren kendisine meydan okuduğumu zannedip daha kötüsünü gönderiyordu. Bu yüzden susuyordum. Susup ana odaklanıyordum ve tam o anda telefon açılıyor, karşı tarafın uykulu sesi iğrenerek dinliyordum.

"Alo? Ne var Eslem gece gece?" diyor Selim Hanoğlu, ekrana kusmamak için zor tutuyorum kendimi. Fevri bir cevap vermemek, yapmam gereken rolü hakkıyla icraa etmek için dilimi ısırıyor, sakinleşmeye çalışıyorum.

"Baba..." diyorum ağladı ağlayacak bir sesle, kendimden de iğreniyorum fakat birkaç saat sonrasını düşünüp mutlu oluyorum. "Baba ben sizi çok özledim." diyorum burnumu çekerek. İyi rol yaptığımı düşünerek Eymen'e göz atıyorum, karşımda hayretler içerisinde durmuş bana bakıyor. O an anlıyorum, sahiden de iyi rol yapıyorum.

"Bunu söylemek için mi uyandırdın beni Eslem?" diyor, gözlerimi deviriyorum, ağzıma gelen onlarca küfrü yutuyor, ağlamaklı bir sesle konuşmaya başlıyorum.

"Baba ben daha fazla dayanamıyorum, Ankara'ya geldim." diyorum ve ağlamaya başlıyorum, gözyaşım akmadan, yüreğim kıpırdamadan ağlıyorum bir süre. "Korkuyorum baba..." diyorum kırık bir sesle. Dudaklarını büzmüş, kaşlarını havaya kaldırmış Eymen'e bakmıyorum, bakarsam gülerim, biliyorum.

"Tamam, tamam. Neredesin?" dediğinde yüzüm aydınlanıyor fakat sesime yansıtmıyorum. Az kaldı ilk adımı başarmama, hissediyorum.

"Kızılay Meydanı'ndayım baba." diyorum ve titrek bir nefes çekiyorum içime.

"Şoförü gönderiyorum, bekle orada." diyor, elim ayağım birbirine dolanıyor, böyle olmaması gerekiyor, kendi gelmeli. "Hayır baba! Senin gelmen lazım." diyorum hızlı hızlı, sonra şüphelenmesinden korkup "Lütfen..." diye yalvarıyorum.

"Seni evime bir geceleğine kabul ettiğime şükredeceğine bir de burun mu kıvırıyorsun?" artık rol yapmıyorum, sahiden korkuyorum, ağlamak üzereyim. Kurduğum plan daha en başından sarpa sararsa ne yapacağımı bilmiyorum, yarım yamalak bir A planım varken olmayan B planıma nasıl geçerim?

"Baba... Benim sana ihtiyacım var, doya doya göreyim istiyorum seni. N'olur..." diyorum doğaçlama bir şekilde yalvararak, karşımdaki sahiden de beni seven bir babaymış gibi varsaymaya çalışıyorum. Artık son kozlarımı oynuyorum, kabul etmezse ne olacağını düşünmekten korkuyorum.

"Of Eslem, of! Geliyorum, tamam, ayrılma bir yere." dediğini ve ayaklandığını işitiyorum. Kısa bir an rolümden ayrılıp ağzım kulaklarıma varmış bir halde Eymen'e bakıyorum. Baş parmağını kaldırıp gülümsüyor. Büyük bir rahatlama hissi dalgalanıyor içimde.

Sen AğlamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin