23. KELEBEK ETKİSİ

204 12 2
                                    

Nil İpek- Koşuyolu

Hissettirdikleri yıllarca unutulamayacak bir ânın içinden bana uzanan o eli tutarken şimdi elimde, kalbimde yanmaya başlayan mumların sonuncusuyla, geleceğimi aydınlatmaya çalışıyordum. Geçmişin kasveti günüme de geleceğime de yapışmış kara bir lekeydi, bunu ömrümün sonuna kadar taşıyacağımı biliyordum.

Mavi irislerim titrek bir bakışla aynadaki yansımama odaklanmıştı. Dudaklarım ince bir çizgi halindeydi, suratımda bir dinginlik hâkim olsa da içimde iki haftayı dolduran o ânların fırtınası sürmeye devam ediyordu. Omzum ve göğsüm arasındaki boşlukta duran,bantla kapatılmış dövmeyi açmak için buz küpüne dönmüş parmak uçlarımı sıcak tenime değdirdim ve bant kolayca tenimden sıyrıldı.

Keşke, dedim içimden. Keşke içimdeki birçok şeyi de bu kadar kolay sıyırıp atabilsem.

Bakış açıma hâlâ kızarık duran, kabarmış dövmenin karartısı girdiğinde göğsüm dingin nefeslerle inip kalkıyordu. Her nefes alışımda her an uçup gidecek gibi duran bu atmacayı bedenime hapsedeli yalnızca birkaç gün olmuştu. Vuslat beni asla yalnız bırakmak istemese de onu bir şekilde ikna etmiştim ve dövme yapıldığı sırada dövmecinin önünde beklemişti. Bu küçük oyunuma ayak uydurup sorgulamamıştı, bir yandan da kafamın dağılmasını ve tüm o yaşanan can sıkıcı anları unutmamı istiyordu. Bu yüzden olabildiğince hoş görüyordu ve bana ayak sağlamak için her şeyi yapmaya çalışıyordu.

Omzuma hapsettiğim bu kuş, ondan uzak kaldığım saatlerde kalbimin ortasına düşmüş hâlde bulduğum o yaralı kuştu. Kanatları kökünden kopartılmış, ruhu topal bir Atmaca'ydı. İçi doldurulmadan, sadece dıştan çizilmişti ve kanatları yoktu. Tıpkı onun dövmesinde, beni benzettiği ayın içine yerleşmiş o kuş gibi, yine sadece çizilmiş hâlde duran hilalin içindeydi.

Büyük bir dinginlik ve haftaların üzerime sardığı sessizliğimle kendimi izlemeye devam ettiğimde saniyeler birbirlerinin üstüne devriliyordu. Aralık hâldeki kapıdan içeri sızan bedenini gördüğümde bakışlarım hâlâ aynadaki yansımamda olsa da hareketlerini hissedebiliyordum. Bakışları aynadaki yansımamdaydı. Üzerimde sadece siyah iç çamaşırı takımımla duruyordum, uzamaya başlayan saçlarım ise omuzlarımdan bir iki parmak kadar aşağıdaydı ve dalgalar halinde bembeyaz tenime dağılmışlardı. Dövmeyi belli belirsiz kapatan saçlarım, onun tüy gibi geçip giden dokunuşuyla sırtıma kaydığında dövme gözleri önüne serilmişti.

"Güzelliğini yansıtan o ayna olmak isterdim," dedi pürüzlü bir sesle ve boğazını temizleyip gece kadar karanlık irislerini gözlerimle buluşturdu. "Ne kadar şanslı."

"Senin güzelin olduğum için güzelimdir," dedim kısık bir sesle. "Senin güzelin olmasaydım güzel olmamın da bir anlamı olmayacaktı."

"Benden başkası güzel diyemez zaten sana. Adamı n'aparım ben, biliyor musun?" Elleri iki yandan belimi sardı ve beni kendine çekti. Sırtım onun göğsüyle buluşunca yuvası annesinin yanı olan küçük bir kedi gibi uysallıkla başımı göğsüne doğru yasladım ve alttan bakışlarla gözlerinin içine bakmaya devam ettim.

"Bir gün okuldaki birkaç libidosu zirvede gezen ergenlerin götüme baktığını fark edince koşa koşa gelip bana kızmıştın." O anlar aklıma gelince kısık bir sesle güldüm. "Sonrasında gitmeden önce beni öpmüştün,ilk defa."

"Yavşaklar," dedi o günkü sinirini yeniden üstüne palto gibi giyerken. "Gözlerini yuvarlarından çıkaracaktım da dua etsinler. Sende de bir göt var, dön dön bak yani, hayalleri süsler o derece. Bir an bununla yüzleşince daha bir sinirlenmiştim."

MAHİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin