9: off the table

3.5K 376 435
                                    

İyi okumalar <3 planlarda bir değişiklik yaptım çünkü sınır geçilemedi. O yüzden bu bölümde en önemli olayımız ortaya çıkıyor.

120 oy, 200 yorum. Yağan karın hatrına tekrar atıyorum, hayalet okuyucular beni üzmeyi bırakın.

...

Hayatınızın da her şeyin önemsizleştiği zamanlar olur. Ya yürüdüğünüz yolda yorulurken ardınıza döndüğünüzde orada elle tutulur bir şey olmadığını fark edersiniz, ya da öyle büyük bir olay yaşarsınız ki, sizi en derininden sarsar ve yaşadığınız geçmiş yılların önemi, değeri bu koca şey yüzünden yavaşça kırılır. 

Çünkü hafıza her şeyi aklında tutacak kadar güçlü değildir. Ne olursa olsun kat ettiğiniz yıl kadar anılarınız eksilir, unutulur ve bir bakarsınız, kişiliğinizi oturtan şeyleri bile geleceğini getiren hayallerle örtmüşsünüz. Kim doğru düzgün çocukluğunu hatırlar? Kim ilk gittiğiniz lunapark da nasıl mutlu olduğunuzu anımsayabilir?

Yapamazsınız. Hayat öğrettikleri kadar yaşattıklarını örter, sizi kördüğüme sokar. Hepimiz insanız, hepimiz başkalarına değer verdiğimizi söylesek de en çok kendimizi önemseriz. İçten içe bunu düşünmesen bile bilincin düşünür ve..ilk çocukluk aşkın sende ne kadar yer etse de geri de, bir yüz olarak kalır. Çünkü önümüze bakmalıyızdır, gidenlerin yerine yeni hatıralar gelecektir.

Yoongi artık giden bir şey istemiyordu, yenilerin onu bulmasını beklemeyecekti çünkü tam da o an da, sonsuza kadar kalabilmeyi umuyordu. Kendi zamanının bu olduğunu düşünüyordu, her şeyi burada bırakmayı ve yoluna öyle devam etmek istiyordu. 

Çünkü bazen eski anılarını toz bulutuna çevirip 'Hayat bu işte.' dedirten büyük olaylar olurdu ve şuan onun içindeydi, hayatı tamamen değersizleşmiş ve bu güzel hislerin dışında kalırken yüzünden silinmeyen gülüşüyle ayna da kendisini izlemesini sağlamıştı. 

Diş etlerine kadar gülüyordu; bir türlü yüzündeki bu ifadeyi silemiyor, derin nefesler alıp dururken heyecandan şiştiğini düşünmeye başladığı kalbini ovuşturmayı kesmiyordu. 

Yüzüne sade ve hoş bir makyaj yapmışlardı ve zamanı ring de terle kana bulanan bir yüzle geçirdiğinden pek alışık değildi, sanki Jimin'in geceleyin rahatça uyumak için yüzüne koyduğu beyaz maskeler gibi hissettiriyordu. Lakin sorun değildi, asla olamazdı. Yüzüne uyguladıkları bir ton boyanın aksine o kadar stres, heyecan ve gerginlikle doluydu ki; beyaz tombul sayılabilecek elmacıklarında kırmızılıklar çıkmış sayılırdı.

Tanrım..evlenecekti! Park Jimin ile, yaşamına dahil olduğu andan peri ona sevmeyi öğreten güzeller güzeli bir adamla evlenecekti ve o bekleyemiyor gibi hissediyordu artık. 

Yaklaşık bir saat sonra düğün başlayacaktı. Seokjin ve Taehyung özellikle onları farklı odalara, birbirlerini asla görmemeleri şartıyla koymuştu ve büyük ihtimalle şuan Jimin, üst katta aynı kendisi gibi hazırlanmış ve diğerleriyle konuşuyordu. Birbirlerini sadece evden çıkmadan önce görebilme şansı olmuşlardı ve Yoongi onun nasıl göründüğü hayal ettikçe kulaklarına varana kadar iç çekip ağrıyan göğsünü ovuşturuyordu.

Evlendiği adamın bu kadar güzel olması hiç sağlıklı değildi. Onu bir takımın içinde hayal ettiği her vakitte kendini kaybediyordu çünkü Jimin ne giyse üstünde muhteşem taşıyabilen bir vücuda sahipti. Ne giyse güzel olurdu ona. Yüzünün paha biçilemez olması da cabasıydı. Üstelik pamuk bulutları andıran altın sarısı saçları hele bir düşsün uzun kirpikleri güzel kıvrılmış göz kapaklarının üstüne, işte o zaman adamı nefes almaya bile tövbe ettirirdi.

Bloodline | yoonmin ✔️Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz