3: into you

4.5K 471 300
                                    

Yorum istiyoruum <3

...

3 yıl önce.

Jimin ter içindeki bedenini odasına girmesiyle yatağına atmıştı. Kollarını ve bacaklarını iki yana açıp büyük yatağına kendini gömdüğünde, gecelerce uyanık kaldığı için acıyan gözlerini yumarak kendisine sakinleşmek için birkaç dakika vermişti. Derin nefesleri karanlık ve sessiz odada tek duyulan şeydi, ağrıyan kasları yüzünden lambayı bile açmayı unuttuğunda aklında dolaşan yumuşacık yatağında güzel bir uykuydu.

Çok çalışıyordu. Çıkış yapalı 5 ay ya olmuş, ya olmak üzereydi ve kendini insanlara beğendirmek, sıkı çalışıp her seferinde daha iyi bir yere gelmek için durmadan çabalaması gerektiğinin bilincindeydi. İyi bir dansçı olabilirdi, ama kesinlikle harika bir vokal olduğunu düşünmüyordu. Hala dans edip aynı zamanda şarkı söylemek onu çok yoruyor, zaten ince sesi tize çıkması gerektiği şarkılarla çalışacağı anlamına gelirken şimdiden doğru düzgün bağırabildiğini bile düşünmüyordu. 

Bu yüzden usanmadan eğitmenleri, koçları, kareografları ile günler geçiriyordu ve hala kendisi hakkında emin olamayan, şirketin başı Bang Sihyuk'u gururlandırabilmek istiyordu. Evet, debutuyla güzel bir hayran kitlesi kazanmış ve netizenler tarafından beğenilmişti ama asıl olay, bundan sonra başlıyordu zaten. Harika bir sanatçı olmalıydı, yerinde saymak yerine her seferinde nasıl daha da iyi olacağını göstermeli, bulmalıydı.

18 saatlik dans provasının ardından ise tek istediği biraz uyuyup dinlenmek, yarın için dinç olup enerjisi fullerken sıradaki geri dönüşüne hazırlık yapmaya devam etmekti. Üstündeki gri eşofman ve beyaz tişört teriyle bedenine yapışmıştı ve her bir hücresi onu ağlatacak derece de canını yakarken banyoya girmesi gerektiğini bile unutmuştu. Tamamen uyku modundaydı. Odanın karanlığı içinde tüm tasalarından uçmuş, tam rüyalarından birine dalacaktı ki, telefonun mesaj sesi duyularak her şeyi mahvetmişti.

 Jimin dudaklarını büzerken sessiz ortamda adeta kafasının içinde yankılanmış gibi hisseden sesle sızlanmış, ayaklarını yatağa vurmuştu birkaç kere. "Bu saatte kim ya?" Oflayıp ellerini yüzüne gömerek mayışmış olduğundan küçülen gözlerini ovuşturarak derin nefeslerini vermişti sakin olmaya çalışarak. Ama tüm çabalarını tekrar gelen bildirim sesi mahvetmiş, Jimin siyah saçlarını karıştırıp kızgın gözleriyle tavanı delip geçecek gibi görülürken ellerini yatakta gezdirip bakmadan telefonunu aramıştı. İçeri girdiği gibi yatağa fırlatırdı her zaman.

Sonunda bulduğunda hemen hızlıca ekranı açmış, aniden gelen ışıkla gözlerini kısıp yüzünü buruştururken huysuz ama sevimli birkaç mırıltıyı dudaklarından kaçırmıştı. Mesajın Tae'den geldiğini görünce daha bir canı sıkıldı. Çünkü Taehyung genellikle gecenin bir saatinde mesaj atıyorsa bu, kalk hadi biraz kafamızı dağıtıp içmeye gidelim, demekti. Çok sevgili liseden beri en yakın arkadaşı olan bu çocuğun niye gecenin bir saati barlarda sürtmeyi sevdiğini çözememişti..

Taehyung: bebişim bu gece birlikte takılıyoruz, haberin olsun. Kalkıp hazırlan, itiraz istemiyorum. 

20 dakikaya attığım konumda ol, eğer kendin o yurttan çıkmazsan benim sürükleyerek çıkaracağımı çok iyi biliyorsun Jimin :))

Tamda tahmin ettiği gibi.

Jimin kafasını yatağa gömüp ağlarcasına telefonu tekrar yastığını altına fırlattığında içinden bir sürü lanet okumuştu arkadaşına. Çok yoğun bir şekilde çalışıyordu, kilosu zaten olması gerekenden bir miktar fazlayken zararlı şeyler tüketmemeliydi, daha da kötüsü artık çıkış yapmamış bir stajyer değildi. Büyük bir fan kitlesinin olmaması, barlarda onu tanımayacaklarını göstermezdi. Üstelik Taehyung'da bir model ajansına daha yeni girmiş biri olarak en az onun kadar tavır ve sağlığına dikkat etmeli, işine odaklanmalıydı ama bir türlü uslanmayıp insanlarla eğlenmeye, her gün sürtüp birileriyle yatıp kalkmaya devam ediyordu.

Bloodline | yoonmin ✔️Where stories live. Discover now