Bitti

13.8K 1.2K 1.6K
                                    

Bölüm parçası; Sezen Aksu-Hasret

Yorgun argın ayaklarımı sürüyerek kahvaltı masasına ulaştığımda anneme gülümsedikten sonra ablama sert sert bakmaya başladım. Pis bir sırıtış ile aldım önce karşılığını. Sonra sırıtışını daha da genişletip konuştu.

"Bak bak anne şunu surata bak. Aynı köyde gördüğümüz engereğe benzemiyor mu?"

"Kızım!" Annemin uyarıcı sesine güvenerek ben de cevap verme cesareti bulabildim.

"Kim bilir ona neler yaptın da hayvancağız kötü kötü baktı sana."

"Oğlum!" Dengelerin değişmiş olması biraz korkuttu, yalan değil.

"Sen ablanla ne biçim konuşuyorsun, küçük yılan?" Sandalyesinden doğrulduğunda yanımdaki anamın kanatları altına saklandım. Yanında olduğum için artık hiç gelmeyecek darbelerden korumak ister gibi sıkı sıkı sarıldı bana.

"Ne oluyor yine size sabah sabah?" Sesi yorgun çıkıyordu her zamanki gibi. Ablam da fark etmişti, oturdu yeniden sandalyesine. Ama konuşmaktan da geri kalmadı tabi.

"Sabah beni uyandır, dedi oğlun akşam yatarken. Şimdi de uyandırdım diye surat asıyor. İyilik de yapmayacağız bundan sonra."

"Sen iyilik falan yapma zaten." dedim ve  anneme dönüp devam ettim. "Kulağım dibinde, odan da salyangoz var, diye bağırdı."

"Düzgünce uyandırmaya çalıştığımda uyanmadın." Ablamın omzunu silkerek söyledikleri ile kaşlarımı daha da çattım.

"Büyüdüğünüzü görebilecek miyim acaba?" Annemi yanıma çekmek için bir hamle yapacağım sırada gözüm duvardaki saate kaydı. Hızlıca ayağa kalkıp annemin yanağından güzel bir öpücük kaptım.

"Ben geç kaldım hanımlar. Hemen çıkmam lazım." Ablamın da yanına gidip yanağına uzanırken aynı an önünde kendi için hazırladığı ekmeğe de uzanıyordum. Öpücüğümü ve ekmeği aldığımda ablam gülümsemekle yetindi. "İnfazını sonraya saklıyorum."

"Eşşolueşşek seni." dedi ablam. Sonra da annemin bakışlarını görünce; "Babam hariç." diye ekledi.

Ayakkabılarımı hızlıca giyip otobüs durağına doğru koşturdum. Sınava geç kalacağım diye o kadar korkmuştum ki her zamanki yol gözümde inanılmaz büyümüştü. Sonunda nefes nefese sınıfımın önüne geldiğimde hocanın henüz gelmediğini görünce rahatladım. Sınıfımın neredeyse tamamı içeride tekrar yapıyordu. Sınıfa girip birkaç arkadaşa selam verdikten sonra çantamı boş bir sıraya koyup içerisinden notlarımı alarak kalabalık koridora geri çıktım. Sınavın son dakikalarında insanlarla bir arada olmaktan nefret ediyordum. Çok fazla gereksiz şeylere çalışıyorlardı. Yaptıkları tekrarları duyunca neden ben de o kısımlara çalışmadım diye stres yapıyordum. Üstelik her sınavda kafalarını boş şeylerle doldurduklarını görebilmeme rağmen. O yüzden artık kendi başıma dışarıda yapıyordum tekrarlarımı.

Sınıf kapısının hemen yanına duvara yaslanıp notlarımın ilk sayfasını okumayı henüz bitirmiştim ki seri adımlarla bana doğru gelen Ulaş'ı gördüm. Anında bir gerginlik sardı bedenimi. Yaslandığım duvarı terk ederek yarı yolda karşıladım onu.

"Ne oldu?"

"Telaş yapma. Kötü bir şey yok." dediğinde derin bir nefes aldım. "Nihat yolladı beni. Asım hoca iki saat sonra yarışacaklarını söyledi. Karşısına çıkacak kişi de belli oldu."

"Kim?"

"Alperen'in eski okulundan. Soner'i hatırlıyor musun?"

"Evet." dedim kafamı sallayarak.

İpsiz UçurtmaWhere stories live. Discover now