Damat Kahvesi

16.7K 1.4K 2.6K
                                    

Bölüm parçası; Dil Tengî- Derdimi Dökersem Derin Dereye

Mahallemize pek de uzak olmayan kız evine geldiğimizde araba park eder etmez inip Mahir'in de inmesini bekledim. Hızlıca yanıma geldiğinde gülümsedim. Bugün sadece ona ihtiyacım vardı. Kardeşim de hissetmişti bunu, çoğu zaman olduğu gibi.

Kağan'ın peşinden diğer arabanın yanına gittiğimizde Ayten teyze hepimize kısa bir bakış attı. İstediği düzeni bulmuş olmalı ki gönül rahatlığıyla arkasını dönerek kocası ile birlikte dört katlı apartmana doğru ilerledi.

Açık olan apartman kapısından geçip iki kat merdiven tırmandıktan sonra sağ tarafımızdaki kapının ziline bastı Nazif amca. Kapı anında heyecanlı bir topluluk tarafından açıldı. Gözlüklü kır saçlı, evin babası olduğunu tahmin ettiğim bir adam ve küt kesimli boyalı saçları dikkat çeken, yine evin annesi olduğunu anladığım kadın en öndeydi. Biraz arkalarında ise; neden bu kadar güzel olmak zorundaydın, diye bağırma isteğimi körükleyen esas kız ışıldıyordu.

Bir güzel oğlanın payına bir güzel kız düşmüştü yine. Bu düzendi işte en çok elimi kolumu bağlayan. Hikayedeki diğer oğlan hangi açıdan bakılırsa bakılsın eğreti duruyordu.

Ne ara buyur edildiğimizi anlamadığım kalabalık salona geçtiğimizde iyice karamsar bir havaya bürünmüştüm. Evdeki büyükler ve bizimkiler sayesinde koltuklarda yer kalmadığı için şimdi Mahir ve az önce öylesine tanıştığım ama bir daha yıllarca düşünsem ismini hatırlayamayacağımı bildiğim ev ahalisinden bir genç adamın ortasında duvar dibine dizilmiş sandalyelerden birinde oturuyordum.

Bundan sonrası uykuya direnmeye benziyordu benim için. Sesler, konuşulanlar bir anlam ifade etmiyor, beyin süzgecimden geçiremeden buhar olup kayboluyorlardı. Bizimkiler bir şeyler söylüyordu, ev ahalisi yanıtlıyordu, ben ayaklarımı izliyordum. Ev ahalisi bir şeyler söylüyordu, bizimkiler bir şeyler söylüyordu, ben perdelerdeki desenlere bakıyordum. Mahir'in sesini duydum bir ara ama ne dediğini anlamadım. Ellerimi izliyordum. Sonra bir sessizlik oldu. Umursamadım. Yan tarafımdaki çocuğun kulağımın dibindeki sesini duyana kadar.

"Babam nasıl olduğunu soruyor." dedi fısıltıyla. Şaşkın bakışlarımı ilk yüzüme çok yakın olan yüzüne daha sonra da bana bakan bilmem kaç insanın olduğu topluluğa çevirdim. Anında kulaklarım utançla kızarırken söz konusu babayı buldu gözlerim.

"Teşekkürler efendim." dedim hızlıca. Berbat haldeyim. "İyiyim. Siz nasılsınız?"

"Ben de iyiyim çok şükür oğlum. Sen ne işle meşguldün?" Yan tarafımızdaki kapıdan boğuk gülüşme sesleri geliyordu. Ve ben bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum. En son dürüst olmaya karar verdim. Hem belki sabıkası olan bir adamın sabıkalı arkadaşları ile gezdiğini görünce kızı vermekten vazgeçerlerdi.

"Cezaevinden bir hafta oldu çıkalı efendim. Henüz bir iş bulamadım."

"Olsun evladım." dedi adam anlayışlı bir şekilde kafasını sallayarak beni şaşırtmıştı. "Bulursun yakın zamanda Allah'ın izniyle." Konu benden uzaklaştığında bu defa diğer kulağımın dibinde Mahir'in kısık sesini duydum.

"Keşke birkaç güne pavyonda işe başlayacağını söyleseydin. Daha caydırıcı olurdu."

"Aklımı okumana engel olmak için kafamı mı kesmeliyim?" dedim ben de kısık bir sesle.

"Daha da fazlasına ihtiyacın var kardeşim. Bir şeylerden kurtulmak için önce onlara sahip olman gerekiyor." Neyi ima ettiğini anlayınca gözlerimi kısarak kötü kötü yüzüne bakmaya başladım. O ise yüzüme bakmadan sırıtarak, şimdi dağıtılmaya başlanan kahvelere odaklanmıştı sözde. Onu daha fazla umursamadan bana uzatılan kahveyi esas kadının yüzüne bakmamaya özen göstererek alıp, teşekkür ettim. O ara gözlerim ilk defa dikkatlice Kağan'a kaymıştı. Kaçamak bakışları gelecekteki karısına her değdiğinde yüzünde güzel ve bir miktar da hülyalı diyebileceğim bir gülümseme meydana geliyordu. Elimde olmayan malum sebeplerden dolayı bundan nefret etmiştim. Kız kapıdan çıktıktan sonra bakışlarımız kesişti. Az önceki ifadesi anında yok olmuştu. Tek kaşını kaldırıp sorgularcasına yüzüme bakıyordu şimdi.

İpsiz UçurtmaWhere stories live. Discover now