Gökyüzüne Sahip Olmak Yetmez

42.2K 1.7K 1.9K
                                    

(Bölümler uzun aralıklarla gelmektedir. Lütfen bunu göz önünde bulundurarak okumaya başlayın!)

Bölüm Parçası; Grup Yorum- Özgürlük Türküsü

1980

"Adam kimmiş?" dediğimde ablam klasik sert bakışları eşliğinde baktı yüzüme.

"Tanımazsın. Nilgün ablanın uzaktan bir akrabası. İki ay önce beni pazarda görmüş."

"Tarttırsaymış iki kilo." Sert çıkışım ile kafama şamarı geçirmesi bir oldu. "Pazardan kız bakan adamdan damat mı olur?" dediğimde bir şamar daha yedim. Masaların arasında volta atan gardiyanlardan biri bizi uyarırken ters ters ablama bakmaya devam ettim.

"Temas yasakmış." dedi benimkine eş bakışlarla yanımızdan ayrılan gardiyana bakarak. "İçerde ananızı ağlattıklarını bilmiyoruz sanki. Biz dokununca mı mahkum kıymete biniyor?" Sonra yeniden bana dönüp devam etti. "Sen niye öyle bakıyorsun lan dana?"

"Abla ayıp olmuyor mu milletin içinde."

"Olmuyor efendim." Etraftaki tuhaf bakışların sahiplerine dik dik bakmaya başladığında insanlar önlerine dönüp yakınları ile hasret gidermeye devam ettiler. "Abla ile nasıl konuşulur unuttun herhalde. Tepemizdeki gardiyanlar olmayacaktı ben sana memnuniyetle hatırlatırdım ama neyse."

"Cezaevinde olduğuma şükredeceğim hiç aklıma gelmezdi."

"Kes zevzekliği de beni dinle." Kafamı salladığımda devam etti. "Adam Fransa'da yaşıyor." Dayanamayarak, bu defa hissettiğim büyük korku ile araya girdim.

"Ne zaman dönüş yapacakmış?" Ablam benden gözlerini kaçırdığında hiç istemediğim o cevabın geleceğini emin oldum. Elimden gelse çocukluğumdaki gibi kulaklarımı tıkayıp duymamak için büyük bir uğraş içine girerdim. Ama maalesef artık çocuk değildim.

"Yapmayacak."

"Abla..."

"Seni sık sık arayacağım." dedi cümlemi telaşla yarıda keserek. "Mektup da yazacağım. Hiç yokluğumu hissettirmeyeceğim sana. Söz veriyorum."

"Beni bırakacak mısın?" Elimde olmadan sesim suçlayıcı çıkmıştı. O da bunun üzerine yeniden kaşlarını çattı.

"Yalnızlıktan ne kadar çok korktuğumu biliyorsun Kenan. Ve bunu bilmene rağmen beni bile bile yalnız bırakan sendin."

"Keyfimden mi buradayım abla!" dedim öfkeyle. "Tıktılar işte beni bu kafese."

"En başından uyardım seni kardeşim. Davam da davam diye tutturdun. Dinlemedin beni. Annemizin ölümü bile seni durdurmadı. En çok ihtiyacım olduğu zamanlarda yoktun yanımda. Şimdi seni terk eden benmişim gibi davranma bana. Bizi ilk bırakan sendin."

"Böyle olsun istemedim abla." Bakışları yumuşarken şefkatle, sulanan gözlerime baktı.

"Biliyorum kardeşim istemezdin. Ama oldu."

"Evlenmeye gerçekten kararlı mısın?"

"Evet." dedi kafasını net bir şekilde sallarken. İtiraz etmeye, onu caydırmaya hakkım yoktu. Söyledikleri doğruydu. Bizi ilk bırakan bendim. Seçtiğim yolun sorumluluklarını sırtlanmam gerekiyordu.

"Umarım hep mutlu olursun." Burukça gülümsediğinde devam ettim. "Ne zaman gidiyorsun?"

"İki ay sonra. Nikah gününü önümüzdeki haftaya aldık."

"Düğün olmayacak mı?"

"Sen buradayken tören yapmam kardeşim." dediğinde gözlerimi kaçırıp kafamı masaya doğru eğdim. Tam bir baş belasıydım. Parmaklarını çeneme dokundurup yüzümü gözlerinin hizasına çevirdi. "Düğün sevmem zaten biliyorsun. Benim için de güzel bir bahane oldu. Bunun için kendini suçlama. Ben halimden memnunum." Samimi olduğunu anladığımda benim de neşem, öncekinden azda olsa, yeniden yerine gelmişti. Ziyaret saati bitene kadar kısa sürede ayrılacağımızı düşünmemeye çalışarak güzel vakit geçirmeyi başardım.

İpsiz UçurtmaWhere stories live. Discover now