"Varımtırak Yokumsu"

17.2K 1.2K 1.6K
                                    

Bölüm parçası;  Sıla 4- Gariban

1978

"Off!" Sınıfıma derin bir nida ile giren Nihat ile pencereden fakülte bahçesini izleme işime ara verip omzumun üzerinden ona döndüm. Sınıfta benim dışımda sadece iki bölüm arkadaşım vardı. Onlar da Nihat'ı görünce dışarı çıktılar. Haksız yere kötü bir şöhreti vardı yoldaşımın. Heybetli dış görünüşü, sert bakışları ve genelde ciddi bir duruşu onu tanımayanları daima korkutuyordu. Şimdiki gibi nadir düşürürdü omuzlarını.

"N'oldu?" dedim endişeli bir sesle yüzünü izlerken. Yanıma gelip benim gibi oturağı es geçerek yanımdaki masaya yerleşti.

"Alperen yine canımı sıktı. Tam ben de onun canını sıkmaya başlamıştım ki  Asım hocaya yakalandık."

"Asım hoca sever bizi." dedim rahatlayarak. "Muhtemelen ceza almadın. Nedir canını sıkan?"

"Bu defa canına tak ettirdik adamın." Yüzü şimdi mümkünmüş gibi daha da asılmıştı. Asım hoca Nihat'ın hayran olduğu bir akademisyendi.

"Üzülme bu kadar. İki gün sonra eline bir bardak çay alıp gidersin odasına. Konuşursun." Daha önce bir iki defa böyle almıştı gönlünü. Hatırlıyordum.

"Çok kızdı." Beni duymuyormuş gibi devam etti. Belli bu defa farklıydı. "Bıktım sizin bu yersiz kavgalarınızdan, dedi. Çok fena söylendi, sitem etti. En son da, kavga etmeye bu kadar meraklıysanız  kozlarınızı edebiyat ile paylaşacaksınız, dedi." Edebiyat Nihat'ın en iyi olduğu alandı. Bu yüzden buna takılmadım.

"Dediğim gibi Nihat Asım hoca bir bardak çaya..."

"Sorun o değil Kenan. Onu çoktan hallettim zaten. Gittim konuştum hocayla. Tek sorunum şu yarışma."

"Bu senin için nasıl bir problem olabilir ki?" dedim hayretle. "Edebiyata aşık bir insansın sen. Tarihçi Alperen'i alt etmek senin için çocuk oyuncağı."

"Elbette öyle. Ama Alperen bunun adaletsizlik olduğunu söyleyince Asım hoca istediği bir edebiyat öğrencisini karşıma çıkarabileceğini söyledi."

"Ben seni yere serecek bir öğrencinin olduğunu sanmıyorum."

"Umarım öyledir." dedi yeniden oflamadan önce. "Asım hocanın önünde Alperen'e yenilmek istemiyorum. Edebiyat ile yenilmeyi hiç istemiyorum."

"Yenilmeyeceksin merak etme." Önüme dönerek camdan dışarıyı seyretmeye kaldığım yerden devam ettim. "Türkü değil mi o?" Gözlerimi kısarak emin olmaya çalıştım.

"Evet o." dedi Nihat da benim baktığım yöne kafasını çevirerek. Hemen yan tarafımızdaki, kendi okuluna, veterinerlik fakültesine gidiyor olduğunu tahmin ediyordum. Sert adımlarla sağa sola bakmadan yoluna devam ediyordu. Her zamanki Türkü'den biraz farklı gözüküyordu. Nihat'a dönüp baktığımda o da kaşlarını çatmış dikkatlice kızı inceliyordu. "Bir şey olmuş." Ayağa kalktığında onunla birlikte cama ilerledim. Pencereyi açıp;
"Türkü!" diye seslendikten hemen sonra Sema'nın da sesi duyuldu.

"Teyze kızı beklesene!" Türkü önce bize kısa ve sert bir bakış attıktan sonra arkasından nefes nefese koşturan Sema'ya döndü. Dudağının kenarındaki taze yarayı da bir an gözler önüne sermişti böylece.

"Sonra Sema sonra!" dedi bakışlarına eş sert bir ses tonuyla. "Gelme peşimden." Kız asık bir yüzle olduğu yerde kaldığında Türkü yoluna devam edip gözden kayboldu.

"Sema." Nihat'ın endişeli sesini duyan Sema olduğumuz pencereye baktı dolmuş gözleriyle. "Bekle, geliyoruz." Kız uysal bir şekilde kafasını sallarken biz pencereden ayrılıp hızlı bir şekilde ilk katta olan sınıfımı terk etmeye koyulduk. Bahçeye çıkar çıkmaz koşturarak Sema'yı bulduk.

İpsiz UçurtmaWhere stories live. Discover now