52. Bölüm- Senden Önce Ben... Senden Sonra Ben

33.7K 1.2K 1.2K
                                    

Defterini kapatan Hilal, yorgun bedenini güçlükle yatağa bırakarak tavanındaki fosforlu ay ve yıldızlarla bakışmaya başladı. Karanlık oda uykusunu getirirken kıyafetleriyle sızıp kalmak istemeyen genç kız başucundaki gece lambasını açtı.

Göreve başlayalı 5 gün olmuştu. Bu 5 gün içerisinde birçok kanser hastasıyla görüşme yapmış ve hepsinden de olumlu sonuçlar almıştı. Hayata veya hastalığa karşı değil... Kendisine karşı.

İlk duyduğunda psikolog muhabbetine oldukça karşı çıkan 75 yaşındaki huysuz Hayriye nine bile ondan terapi almayı kabul etmişti. Şu an çoğunlukla evlatlarını/torunlarını çekiştirse de bir noktadan sonra Hilal onunla oldukça ciddi konuşmalar yapabileceğini biliyordu.

Bu süreçte peşinde oldukları Enis'in halası Fadime, Hilal'i en çok şaşırtan kişi olmuştu. Kadın psikolog muhabbetini duyduğunda oldukça ılımlı yaklaşmış ve hiç zorluk çıkartmadan seanslara başlamıştı. Hilal, bu hikayede en çok canı yanacak kişinin Fadime olduğunu anlamıştı. Yeğeninin yaptıklarını öğrenecek ve hastalığıyla savaşırken bir de onun hapse mahkum edilmesini görecekti.

"Keşke insanlar seçim yaparken sevdiklerini de düşünseler." diye mırıldandı Hilal. Enis, halası sayesinde babasına dönüşmekten kurtulabilirdi ama o babasının yolundan gitmeyi hatta ondan daha da beter birisi olmayı seçmişti. Ve onun bu kararı, ona gözü gibi bakan kadını yakıp yıkacaktı.

Fadime, yaptıkları görüşmeler sırasında az biraz yeğeninden de bahsetmişti. Onun kirli işlere karıştığının farkında olsa da olayın bu denli büyük ve pis olduğunu bilmediği belli oluyordu. Yeğeninin yalnızca yanlış insanlarla takılan bir maşa olduğunu düşünüyor ve günün birinde düzeleceğine inanıyordu. Fakat yeğeni ne maşaydı, ne de düzelebilecek bir düzeydeydi. Enis Çarkuş dibine kadar bataklığa batmıştı ve artık o bataklıktan kurtulamazdı. Her şeyden önce adam bu bataklığı seviyordu bu yüzden de Fadime ne kadar uğraşırsa uğraşsın yeğenini kurtaramazdı.

Diğer hastalarını düşünen Hilal, usulca gözlerini kapattı. Hepsinin ayrı bir hikayesi, ayrı bir derdi vardı. Birçoğu hastalığını inkar aşamasındaydı. Kabullenmiş olanlarda da öfke had safhadaydı. Hepsinin de ilk söylediği şey 'Neden ben?' oluyordu. Bu hayatta herkesin imtihanı başka bir yerden oluyordu işte.

Var mıydı 'Benim hiç derdim yok.' diyebilecek bir insan?

Dudaklarında buruk bir gülümseme beliren Hilal mırıldandı.

"Burak burada olsaydı da uzun uzadıya bu konu hakkında münazaralar yapsaydık."

Sevgilisini çok özlemişti. Özlemin yanında yoğun bir endişeyle harmanlanmış korku da olduğu için genç kızın işi oldukça zordu. Burak gitmeden önce ona sımsıkı sarılmış, papatya kokusunu içine çektikten sonra da 'Bir gece ansızın arayabilirim." diye mırıldanarak gitmişti.

Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiiri aklına gelirken ilk mısrasını mırıldandı Hilal.

"Bu kadar yürekten çağırma beni!
Bir gece ansızın gelebilirim.
Beni bekliyorsan, uyumamışsan,
Sevinçten kapında ölebilirim."

Gözlerini kapatan genç kız derin bir nefes aldı. Şu an tek istediği ona sımsıkı sarılmaktı. Fakat bunun imkansızlığı boğazını düğüm düğüm yapıyordu. Burak'a dayanacağını söylemişti ama son günlerde, ondan haber alamadıkça, içten içe kuruntular yapmaya başlamıştı.

Aklına sürekli son görevine giden Yiğit Kılıç ve sonrasında yaşanan Hayalet Mahalle olayı geliyordu. Tüm tüylerinin diken diken olduğunu hisseden Hilal gözünden düşen yaşı usulca sildi.

K.İ.T. I (Cevapsız Sorular) -FİNAL OLDU-Where stories live. Discover now