40. Bölüm- İncir Reçeli

30.7K 1.7K 380
                                    

Gözlerini tavana dikmiş olan Hilal derin bir nefes aldı. Yoğun geçecek bir güne daha gözlerini açmıştı. Aytunç'u yakaladıkları günün üzerinden 5 gün geçmişti. Koşuşturma ve sorgularla dolu 5 gün...

Hilal, daha ilk anda Gülçin Hanım'ın kardeşi olan Songül'ün bu işlerle hiçbir bağlantısı olmadığını anlamıştı. Belirli kanıtlardan sonra da bu doğrulanmış... Kız sessiz kalacağına dair bir sözleşme imzaladıktan sonra serbest bırakılmıştı.

Asıl yoğunluk da bundan sonra başlamıştı. İlk başlarda konuşmayan Aytunç, 2. gün Alfa'nın azıcık(!) tepesinin atması üzerine bülbül gibi şakımaya başlamıştı. Söylediği isimlerle bir sürü farklı silah çetesine baskınlar yapılmış ve tonla sorgulanacak adam çıkmıştı. Bu yüzden de tabiri caizse 3 gündür Hilal'in anası ağlamıştı. Bugünün de pek farklı olacağını sanmıyordu genç kız. İşin tek iyi yanı bugün 'Terapist' davasının son günüydü. Bu yüzden de tüm yorgunluğa değecekti.

Yatağa oturan Hilal, bulunduğu odaya bakınmaya başladı. Fabrika'dan geç çıktığı gün yaşananlardan sonra Burak, depo olarak kullandıkları bu odayı boşalttırıp Hilal için kalacak bir yer haline getirtmişti. Sadece bir yatak, dolap ve komidinden oluşan bu küçük odada daha önce de birkaç kez kalmıştı genç kız. O günlerin sabahlarında yaşananlar aklına gelince, neden 15 dakikadır yataktan çıkmaktan kaçındığını anladı.

Derin bir nefes alan kız, üstünü değiştirmek için dolabı açarken bir yandan da söyleniyordu.

"Burak onca itiraf yaptı. Bu sefer beni terslemeyecektir. Niye kaçıyorsam?"

Burada sabahladığı ilk gün burnuna gelen sucuk kokuları onu uyandırmıştı. Kapısını açtığında Burak'ın mutfakta kahvaltı hazırladığını görmüştü. Adam öylesine aşina hareketlerle yemek yapıyordu ki... Hilal bir süre öylece durup onu izlemekten kendini alamamıştı. Yardım etmek için gideceği sırada adamın soğuk sesiyle donakalmıştı.

'Sakın! Çok kahvaltı hazırlamak istiyorsan bir dahakine sen geçersin mutfağa. Aynı anda burada bulunmak istemiyorum.'

Yüzüne bile bakmadan kurulan bu cümle Hilal'in kalbine bir hançer misali saplanmıştı. Sözler ayrı, ses tonu apayrı etkilemişti genç kızı. O günden sonra ikisi asla aynı mutfağa adım atmamıştı. Bir sonraki kalmasında Hilal mutfağa girmiş, bir şeyler hazırlamıştı. Tek başına!

Eli kapı kulpunda olan kız gözlerini kapattı. Burak'ın mutfağa birlikte girmemesindeki ısrarını Emre'den öğrenmişti o zamanlar. Burak'ın annesi ve babasının en büyük hobisinin birlikte yemek hazırlamak olduğunu söylemişti Emre. O hazırlanan yemeklerin ya su savaşıyla ya da un savaşıyla -her seferinde mutlu kahkahalarla- bittiğinden bahsetmişti adam, dudaklarında beliren özlem dolu hüzünle.

Gözlerini açan Hilal titrek bir nefes aldı.

"Eğer Burak beni yanında istemezse... Kırılmayacağım!"

Kalbi yalan diye bas bas bağırırken kapıyı açtı.

🦋

Hilal'in sessizce kapının yanında onu izlediğini hisseden Burak derin bir nefes aldı. Kestiği domatesten başını kaldırarak bakışlarını elalarla buluşturdu. Kızın gözlerindeki çekingenliği hatta korkuyu görünce bakışlarını hüzün kapladı. Kelebeğine neler yapmıştı böyle?..

"Sanırım yine, yeni ve yeniden bir anı güncellemesi yapmalıyız!"

Cümlesini duyan Hilal, kapının yanından ayrılarak yanına yaklaşmaya başladı.

"Nasıl bir güncellemeymiş?"

Hiçbir şey demeden musluğu açan adam ellerini yıkadıktan sonra kağıt havluya sildi. Üzerindeki siyah mutfak önlüğünü çıkarttığında kız gözlerini kaçırdı. Yine mi gidecekti?

K.İ.T. I (Cevapsız Sorular) -FİNAL OLDU-Onde histórias criam vida. Descubra agora