4. Bölüm- Alfa

84.7K 3.6K 2.2K
                                    

Patlama sesi bekleyen Hilal, tetiğin düşme sesini duyduğunda büyükçe bir afallama yaşadı. Ne olduğunu anlamaya çalışarak etrafına bakınan genç kız, depoda yankılanan alkış sesini duyduğunda kaşlarını çattı.

Neler oluyor?

Sesin geldiği kapıya doğru hızla dönen Hilal, karşısında gördüğü adamla birlikte derin bir nefes verdi.

"Gerçekten mi Binbaşım?" diye soran sesinden büyük bir inanamamazlık akıyordu.

Depodaki adamlar tek tek maskelerini çıkartırken, arkasındaki adamın da bileklerini çözdüğünü hissetti... Az önce kafasına silah dayayan adamın!

"Etkilendim doğrusu." diyen Sinan Binbaşı, Hilal'in oturduğu yere doğru yürümeye başlamıştı

Oyundu!

Ömründen ömür götüren dakikalar aslında oyundu. Hilal'in onlara ihanet edip etmeyeceğini görmek istemişlerdi. Genç kızın damarlarında, korku ve bu korkudan doğan öfke dolaşıyordu.

Gözlerini, maskelerini çıkartan adamların yüzlerinde dolaştırdı. Onlar suçsuzdu. Sadece kendilerine verilen görevi yerine getirmişlerdi. Şu an herkes kendince haklıydı. Peki Hilal'in korkusunun hesabını kim verecekti? Hiç kimse... O sadece korktuğuyla kalmıştı.

Başını önüne eğen kız, yanağından düşen gözyaşını hissederek yutkundu.

Sakın Hilal! Burada ağlayamazsın. Şimdi değil, böyle değil.

Saniyeler sonra "Elerin çözüldü." diyen adamı duyduğunda başını kaldırdı. Onun az önceki yaptıklarını (sözlerini, imalarını) hatırladığında ters bir şekilde "Farkındayım!" dedi.

"Farkında gibi durmuyorsun, hâlâ arkanda duruyorlar. Şoktan çıkamadın tabi." diyen adamın alaylı sesini duyan Hilal aynı alayla karşılık verdi.

"Aa ne şoku? Günahımı alıyorsun ama. Halbuki ben her gün kaçırılırım, her dakika başıma silah falan dayarlar hatta. Benim için rutin şeyler bunlar."

Karşısındaki adam, yaptığı hatayı fark etmiş olacak ki samimiyetle karışık bir mahcubiyetle konuştu.

"Elçiye zeval olunmaz' derler. Suçlu benmişim gibi davranmasan mı acaba?"

Hilal, onun kahverengi gözlerine dikkatle baktı. Dostça bir yaklaşımı vardı. Eskiden olsa güvenebilirdi fakat artık onun için güven kelimesinin sözlükteki karşılığı tek bir kelimeydi.

İhanet!

Düşüncelerini yok saymaya çalışan genç kız kaşlarını kaldırdı.

"O elçi, görevi bittiği halde benimle uğraşıyor ama. Onu ne yapacağız?"

"Uğraşmak en sevdiğim hobimdir. Elimde olan bir şey değil anlayacağın... Serkan ben bu arada!"

Karşısındakinin sonunda kendini tanıtmayı akıl etmesi Hilal'i sormaktan kurtarmıştı. Genç kız adamın adını merak etse de sormamıştı. Bundan sonra kimseye ,istese bile, kim olduğunu soramayacaktı. Anılar kendini hatırlatmak için fırsat kollarken... Bunu yapması imkansızdı.

Onların konuşmaya başladığını gören diğer adamlar çıkmış, depoda sadece Hilal, Binbaşı ve Serkan kalmıştı. Etraftakilerin gitmesiyle birlikte kasılan bedenine zorlukla söz geçiren Hilal, yavaş hareketlerle ellerini öne aldı ve onlara baktı. Avuç içleri tırnak izleriyle doluydu. Kurumuş kan lekelerini gören genç kız yutkundu.

Kendine, düşündüğünden çok daha fazla zarar vermişti.

Olanları düşünmemeye çalışan Hilal, başını kaldırdığında karşısındaki adamın gözlerindeki pişmanlık kırıntılarını gördü. Elçiyim diyordu fakat suçluluk hissetmekten de geri kalmıyordu. Binbaşı'nın konuştuğunu duyduğunda ona doğru döndü.

K.İ.T. I (Cevapsız Sorular) -FİNAL OLDU-Kde žijí příběhy. Začni objevovat