✧ 2.7 ✧

294 37 55
                                    

Medyadaki şarkıya aşık olduğumu belirtmek isterim.. ♥️

Sınıftaydım ve bugün çok daha mutlu hissediyordum. Önümde açmış olduğum kitabın sayfalarını çevirerek ders için hazırlanmaya çalışıyordum. Ancak aklım, önümdeki kitaptan çok sınıfın kapısını açacak olan kişideydi. Lucas bugün okula gelmeyecek miydi acaba? İlk ders bitmişti, hatta ikinci derse geçiyorduk. Onu görmek isterdim...

Öyle dalmıştım ki sınıfın kapısına, sayfalarını çevirdiğim kitabın son sayfasına geldiğimi, elimi attığım zaman boşluğa gelmesinden anlamıştım. Adeta aptal gibiydim. Soluksuz uyku uyumuştum aslında. Uykuyla ilgili hiçbir sorunum da yoktu.

En sonunda kapı açıldığında, hocanın içeri girmesiyle dudaklarımı büzdüm. Her neyse, düşüncelerimi ve duygularımı bu kadar belli etmemeliydim. En azından bu hislerimin üstesinden gelene kadar. Zaten kalp nedir ki, bir bakmışsın başkasına ilgi duyuyor.

Zaten insanların verdiği en büyük savaş kalpleridir. Ait oldukları bedenleri hoşuna giden kişiye doğru sürüklemeye bayılırlar. Aptal organ...

Ama kalbim bana ne kadar oyun oynarsa oynasın, bir şekilde üstesinden geleceğime inanıyordum. Lucas bana göre biri değildi ve bunun fazlasıyla farkındaydım. Sigara içiyordu, daha geçen gün de karşımda içki içmiști. Geleceğimi düşünmem gerekiyordu. Aptal çocuk...

Hoca'nın derse başladığını fark ettiğim an, sınıfın kapısı açılmıştı. Evet, Lucas'ın bir kötü özelliği daha vardı. Kendimi kaybetmeme sebep oluyordu. Hoca neredeyse bir sayfanın tamamını anlatmış ve soruları çözmüştü ancak ben bunun yeni farkına varıyordum. Aptal ben...

"İçeri girebilir miyim?"

Gözlerim kapıdan içeri giren Lucas'ı takip ederken, gülümsememek için bacaklarımı çimdikliyordum. Kahretsin ki bugün de dün sabah olduğu kadar yakışıklıydı.

"Yerine geç. Bir daha olmasın."

Lucas yanıma doğru ilerlerken, aptal gibi boğazımı temizlemiștim.
Kendine gel Yuqi, gerilmek yok, saçma sapan konuşmak yok. Her zamanki gibi ol ve dersi dinle.

Lucas çantasını sıranın altına yerleştirirken, hocanın tahtada yazdıklarını daha yeni kitaba geçirmeye başlamıştım. Bu bahsedilenlerin tek kelimesini bile dinlememiștim. Neyse ki dün konulara göz attığım ve soruları çözdüğüm için çok sıkıntı çekmemiştim.

"Neredeyiz?"

Lucas'ın bana sorduğu soru ile irkilirken, ağır hareketlerle başımı kaldırdım. Hayır kalbim, lütfen kendine gel. Böyle bir anda heyecanlanamazsın!

"Ne?"

Sorduğu soruya karşılık ağzımdan çıkan tek kelimenin bu olması utanç vericiydi.

"Kitapta neredeyiz demek istedim."

"Ah..."

Bir süre Lucas'ın yüzüne değil, önündeki kitaba odaklanmaya çalışmıştım. Sadece nerede kaldığımızı sormuştu. Kaldığımız yeri göstermem birkaç saniyemi alırdı. O sıradan bir öğrenciydi. Onu sıradan bir öğrenci olarak düşünmeliydim.

Lucas'ın önündeki matematik kitabına uzanarak sayfayı açtığımda, duyduğum nefes alışveriş sesi ile bir süre durakladım. Harika, artık sadece kalbim değil, aklım da bu büyüye kapılıyordu.

En sonunda kaldığımız yeri göstermekten vazgeçerek, hızla geri çekildim ve sinirli bir şekilde kaşlarımı çattım. Niye bu kadar sesli nefes alıp veriyordu ki? Bunu duymak kalbime iyi gelmiyordu.

"Önümdeki kitabın sayfasına bakarak nerede olduğumuzu anlayabilirsin. Bana neden açtırıyorsun ki?"

Dudaklarının kenarları kıvrılmaya başladığında, bir kez daha ne kadar kusursuz gülüşü olduğunu düşünmüştüm. Böyle bir anda bile beni meşgul etmeye başlayan bu düşüncelere anlam veremiyordum.

"Ben sadece nerede kaldığımızı sormuştum."

Verdiği cevapla, bir süre duraklamıștım. Haklıydı ancak bir şeyler söylemem gerekiyordu.

"Her neyse, dersi dinle."

Ciddi ifademi bozmadan önüme döndüm ve sessiz bir şekilde yarım kalan tahtadaki notları kitaba yazmaya devam ettim.

"Ben de öyle yapacaktım."

Sesi çok yakından geliyordu. Tanrı aşkına ne yapıyordu bu böyle? Yanaklarımı örten saçlarımdan dolayı ne yaptığını göremiyordum. Başımı kaldırarak baksam da yanlış düşüncelere kapılmasından korkuyordum.

En sonunda uzaklaştığını hissettiğimde, önündeki kitabın sayfalarını çevirdiğini fark ettim. Pekala, yaptığı şey açtığım sayfanın numarasına bakmaktı. Yanlış anlamaya hiç gerek yoktu öyle değil mi?

Çok geçmeden sınıfı dolduran zil sesiyle birlikte, hızla ayağa kalktım. Tam gidecekken Lucas bana seslenmişti.

"Nereye gidiyorsun?"

"Hiç, öylesine."

"Ben de geliyorum."

Lucas da ayağa kalkarak ellerini ceketinin ceplerine sokmuş bir şekilde yanıma geldiğinde, boy farkımızın ne kadar uç noktada olduğunu fark etmiştim. Her neyse, bu durum iyi olabilirdi, en azından onunla göz göze gelne ihtimalim yoktu. Ancak sınıftakilerin bakışları buna dahil değildi.

Sınıftakilerle göz göze geldiğimde, hızla önlerine dönüyorlardı. Bazıları aralarında fısıldașmaya başlamışlardı bile.

"Yuqi, naber?"

Bir anda yanıma enerjik bir şekilde gelen Taeyong ile irkilmiștim. Samimi bile değildik.

"İyi sayılır, senden naber?"

"Ben de iyiyim ama yardımına ihtiyacım var. Bana matematik çalışırsana."

Birden söylediği bu cümle ile gülmüştüm. Aslında kötü çocuk değildi, sadece samimi değildik.

"Yardım ederim, sorun değil."

"Bence sorun, büyük sorun."

Lucas araya girdiğinde, kaşlarımı çatarak başımı kaldırdım.

"Ne gibi bir sorun anlayamadım?"

"O nasıl bir sorun olduğunu biliyor."

Taeyong'un birden gülmeye başlamasıyla kafam karışmıștı. Sorun mu? Ona yardım edecek olan zaten ben değil miydim?

"Sen niye araya giriyorsun ki? Senlik bir durum mu var?"

Lucas Taeyong'dan gözlerini çekerek bana doğrulttuğunda neden bu kadar gergin olduğunu anlayamamıștım.

"Gerçekten bu salağa ders mi vereceksin?"

"İstersem tüm sınıfa ders veririm. Bu benim kararım sonuçta."

"Yuqi!"

Shuhua koşarak sınıfa girdiğinde, hızla yanına gitmiş ve onunla beraber sınıftan çıkmıştım.

Lucas'ın inanılmaz derecede yakışıklı olduğu barizdi. Ancak bu benim yerime karar verebileceği anlamına gelmiyordu.

BEAUTIFUL ✧ LuQiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora