Bölüm 10- 360 derecelik deneyim.

En başından başla
                                    

"Bu güne kadar kötü başlangıçlar size mutluluk getirdi, ancak bundan sonra hayatınızdaki tesadüfler size sinir ve üzüntü getirecek Gizem hanım. Mutluluk ve eğlence krediniz tükendi. Artık attığınız her kahkaha başına, iki saatlik üzüntü geri verilecek size. Game over! Game over! Hohoho hohoho" Ne değişmişti de zihninde palyaçolar gülüyordu? Düşünmek bile yeniden sinirlenmesine yetti. Derin bir nefes aldı, ayağa kalktı, kendini ve evreni ikna etmeye çalışırcasına tane tane ve yüksek sesle konuşmaya başladı.

"Yarın buradan gidiyorum. Ne o densiz Kerem'i nede o çirkin burunlu palyaçoyu bir daha görmeyeceğim. Şimdi, bu güzel günü birazcık bozan, o çirkin yarım saatin etkisinden kurtulmak için duşa giriyorum. Benim adım Gizem'se bu akşam eğlencenin dibine vuracağım. Antalya'dan ayrılırken, gözlerimde güzel anılar yüzümde kocaman bir sırıtış olacak" dedi ve duşa girdi.

***

Akşamın karanlığında ateş böceği gibi parlıyordu. Yaşama sevincini kaybettiğini hisseden herkes buraya getirilmeliydi, işe yarayabilirdi. Kale girişi gibi bir girişi vardı ve içerisi insanoğluna çok şey vaat ediyordu. Her şeyden önce renk vardı burada... Enerji vardı, heyecan vardı, kalp atışı vardı, nefes vardı... Hayatın değerini bilmeyi öğretiyordu insana burası. Hayatta bir kere tatmadan ölünmemesi gereken zevklerin var olduğunun ispat noktasıydı. İzlerken içinizin yağlarını eriten hareketlerle burada yüzleşebilir ya da onları görmezden gelebilirsiniz. Denemeye cesaret edemeyeceğiniz, cesaret ederseniz pişman olacağınız seçimler vardır hayatta. Tavsiyeler vardır, 'sakın yapma' diyen dostlarınız vardır sizi seven. Bu senin bedenin, senin korkun, senin zevkin diyen içgüdün, bir de vazgeçip gidersen keşke deneseydim deme ihtimali vardır. İzleyerek karar vermek imkansızdır. Üzerinde düşünmek, zaman harcamak saçmadır. Ya denersin, ya vazgeçersin, çünkü ne kadar çok izlerseniz yapmaktan o kadar çok korkacağınız eylemler bunlar. Denemeden bilemezsiniz. Eğlenmek için içeri girer fakat ağlayarak çıkabilirsiniz. İçerdeki oyuncaklar damarlarınızdaki kanın şiddetini beklide rengini değiştirecek. Tamam, aslında o kadarda değil... Ben birazcık abarttım.
Kızlar Lunaparkın içindeki devasa adrenalin oyuncaklarını görünce ağızlarını kapatamadılar. Bazılarını izlemek bile yürekleri hoplatıyordu. Her biri farklı zevkler ya da korkular vaat ediyordu. Peki hangi karar mutlu ederdi? Eğlence mi adrenalin mi? Hepsi birden olamaz mıydı?

Simge "Oyuncağı eğlenceli yapan en önemli etken müziktir, en hızlı şarkı hangisindeyse ona binelim" dedi.

Gizem Simge'nin çağrısıyla hızlanınca Esra "Kılavuzu karga olanı unutma Gizem" dedi haince.

Simge "Sen ne kadar fesatsın? Çok biliyorsan sen fikir ver o zaman." dedi. Gizem arkadaslarının atısmasına gülümseyerek "Ben jeton almaya gidiyorum." diyerek yanlarından ayrıldı. Jeton satış noktalarından birinin önünde iki çocuk ellerindeki bozukluklarla jeton aliyorlardı. Gizem onların alışverisinin bitmesini beklerken etrafına bakındı. Rengarenk ışıklı oyuncağın arasında gezinen onlarca insan takıldı bakış açısına. Ama biri vardı ki... Genç kızın yüz hatları gerilirken genç adamın görüntüsü kayboldu. Gizem gözlerini kapatıp açtı. Bakışlarıyla yeniden taradı çevresini. " O degildir. Sadece benzetmis olmalıyım" diye gecirdi içinden.

jetonlarla arkadaslarının yanına geri geldiğinde ilk olarak crazy dansa bindiler. Sonra uçan halıya, hız trenine bindiler. Hız treninde Esra sevgilisi Ozan'a sayıp sayıştırdı. Yüzüne söyleyemediği ne varsa içinde, hepsini döktü ortaya. Onu trene zorla bindirdiği için Gizem'e de birkaç iyi dileğini bildirdi tabi. Oradan indiklerinde Gizem "Artık bu son olsun. Seçin birini" dedi.

Simge ve Esra önlerinde kalabalık gurupların seyirci kalmayı tercih ettiği üç oyuncağa baktılar. Gizem'in sorusu şuna benziyordu Kırk katır mı kırk satır mı? Simge daha çılgındı ve gözü en tehlikeli olandaydı.

Öyle sıkı sarıl ki...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin