22. Bölüm

5.1K 325 25
                                    


ELİF

Kafa kafaya verip düşünmenin en güzel yanı, baş ağrısını paylaşmaktı sanırım. Beyinlerimiz varsayımlarla o kadar dolmuştu ki, taşımak bizi fazlasıyla zorluyordu. Melek oturduğu yerde uyuyakalmıştı. Ben ise hala, ayıya dayı deme zamanları geldiğinde cesur tarafımı nasıl daha güçlü kılacağımı düşünüyordum. Ölmesini dilediğim adamların, her gün canlı kanlı karşımda olduğunu görecektim. Yüzüne tükürmek istediklerime, gülmek zorunda kalacaktım. Mide bulandırıcı kokularını sürekli etrafımda duyacaktım ve bana yaşattıklarını tam olarak hatırlamasam da, zihnimdeki artıklarına katlanmanın bir yolunu bulmalıydım. Aralarına sızmak kolaydı da, sızdıktan sonra nasıl dayanacaktım bilmiyordum.

 Kapı zilini duymamla düşüncelerim, teneffüs arasına çıkmış çocuklar gibi dağıldı. Dikkatimse Melek'in üstüne toplandı. Zili duymayacak kadar derin dalmış olmalıydı ya da kendini açamayacak kadar yorgundu. Bu işime gelmişti. Çünkü gelenin kim olduğuyla ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Havanın kararmasını ve yağan yağmuru göz önünde bulundurursam, kapıdaki sabırsızın Önder olması muhtemeldi. Melek'e hayatımda en önemli sırrı anlatmış olabilirdim ama hayatımın tamamına dahil olmasını istemiyordum. Hele de öğrendiklerinden sonra... Bu nedenle bir kez daha çalınan kapıyla uyanma riskini göze almadım.
Oturduğum yerden fırlamakta ustalaşmış bir hareketle kalktım ve kapıya doğru koştum. Kapının deliğinden baktığımda zifiri bir karanlık beni karşıladı. Gelen kişi aşağıda dikiliyor olmalıydı. Kim olduğuna bakmak için megafonu açtım. O an sırılsıklam olmuş Emir, çatık kaşlarıyla kameranın olduğu yere baktı. Göz göze gelmişiz gibi oldu. İrkildim.

 "Donuyoruz."

 Elindeki poşetleri gösterdi. Hamburger miydi onlar? Üzerimdeki şokun ilk saniyelerini atlattıktan sonra kapıyı açtım. "Hele şükür!" Apar topar sitemini de alarak içeri giren çocuğun evimde ne işi olduğunu düşünmeden edemiyordum. Beni merak eden herkes evime mi damlayacaktı yani?
Merdivenleri kullandığını attığı adım seslerinin yankısından anladım. Kapının önüne gelene kadar bekledim. Kapı deliğindeki görüş alanıma giren Emir'in burnundan soluduğunu fark ettim. Kapıyı yavaş ve sessiz bir şekilde aradım. Emir ise benim tam tersim şekilde "Bir an bu kapıyı da açmayacaksın sandım!" diye bağırdı. İşaret parmağımı dudaklarıma götürerek "Şşşt!" diye sessiz olmasını uyardıktan sonra "Ne işin var burada?" diye fısıldadım. Bir yandan da aşağı ve yukarı katı kontrol ettim. Karşı dairemdeki kapının ardındaki hareketlilik dikkatimi çekince de Emir'in cevap vermesine fırsat vermeden yaka paça içeri çektim.

 "Yavaş!"

 Sendeleyerek içeri girdi. Elindeki ıslanmış karton poşet yırtıldı ve içindekiler büyük bir gürültüyle etrafa saçıldı. "Ne yaptın kızım ya?! Güzelim patatesler ziyan oldu." Kapıyı kapatıp deliğe gözümü dayadım ve apartmanın ışığı sönene kadar komşunun kapısını izledim. Karşı dairemdeki komşularda garip bir merak seziyordum. Gizemli halleri de benim merakımı gıdıklıyordu işte...

"Effy iyi misin sen?"

Korktuğum şey başıma gelmeden ışık söndü. Elimdeki ıslaklığı üzerime silerken Emir döndüm. Dağılan patatesleri toplamaya çalışıyordu. "Ben bunları sıcak sıcak sana getirmek için kendi ıslanmamı göze aldım. Şu hale bak... Ne patateslerden hayır var, ne hamburgerlerden. Kolalarda döküldü."

"Ne işin var burada?"

Emir başını kaldırıp bana baktı. "Seni merak ettim ve tüm gün yemek yemediğini düşündüm." Tekrar dağılmış yemeklere döndü. "Ve düşünmekle de kaldım. Çöp oldu bunlar artık." Ellerini birbirine çırparak çömeldiği yerden kalktı. "Artık bir çorba yaparsın bana."
"Emir. Gerçekten ne işin var burada?"
Sıkıntılı bir iç çekti. "Konuşmamız gerekiyor." Benimde istediğim buydu ama şu an zamanı değildi. Üzerindeki montu çıkarırken "Şu Demir konusuna bir açıklık getirmeliyiz," dedi. O ismi duyduğum anda tepe tüylerim dikildi. Aynı anda da karnıma sancılar saplandı. Hem sinirlenmeme hem korkmama neden olan adamdan ölesiyle nefret ettiğimi hissettim.

KELEBEK ETKİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin