16. Bölüm

6.4K 466 62
                                    

Görsel: Demir Kara
Yapay zeka ile oluşturulmuş olup, sadece Kelebek Etkisine ait bir görseldir.
*

ELİF

Her sabah hayat hikâyenizde boş ve temiz yeni bir sayfa açılırdı ve o hikâye bambaşka ilerleyebilirdi. Mutlu veya üzgün, kasvetli veya coşkulu, huysuz veya dingin olmak... Her gün size sunulan bir tercihti aslında. Sadece doğru tercih yapmanız gerekliydi.
Bugün, sayfamın en başında biriken duygu kesinlikle coşkuydu. Dün yaşadığım adrenalinin etkisi sanki hala damarlarımda dolaşıyordu. Motoru acil durumlar dışında kullanmayacağımı kendime tekrar tekrar hatırlatmama rağmen, şu an üzerindeydim ve okula gidiyordum. Sanki dikkat çekmeye ihtiyacım varmış gibi...
Sokaklar, bizim okulun öğrencileriyle doluydu. Etraftaki meraklı gözler yanlarından geçince üzerime çevriliyordu. Yüzümü göremeseler de, üzerimdeki okul formamdan dolayı, öğrenci olduğumu tahmin etmeleri zor değildi. Bir çoğunun adımları hızlanmıştı. Sanki meraklarının kamçıları sırtındalarmış gibi yürüyorlardı.
Okulun sokağına girdiğimde gördüğüm manzara, hızımı yavaşlatmama neden oldu. Birkaç motorcu okulun otoparkına giriyordu. Aralarından birini tanımak zor değildi. Her şeyiyle bana benzeyen, dün yarıştığım adamın kim olduğunu sanırım artık biliyordum. Özel yapım motora bu okulda tek bir kişi sahip olabilirdi.
Demir Kara.
Durdum. Bu nasıl bir şanstı? Meydan okuduğum, restleştiğim, polislerin takip etmesine neden olduğum adam neden o olmak zorundaydı? İstemediğim ot misali sürekli burnumun dibinde bitiyordu. Bu fazlasıyla can sıkıcıydı.
Geri dönmeyi düşündüm. Motorsuz bir şekilde okula gelmem, dünkü olaydan sonra daha iyi olurdu. Özellikle de polislerle başı derde girdiyse, kimliğimi deşifre etmemeliydim. Peki neden? Korkuyor muydum? Hayır. Aksine insanların onlardan korkmasını engellemeye çalışıyordum. Şimdi geri dönersem, diğerlerinden ne farkım kalırdı ki? Peki içeri girersem ne olurdu? Demir, dünkü motorcunun ben olduğumu anlardı. Bir kadının onunla yarıştığını, çoğunda kazandığını görmesi onun egosuna zarar verir miydi? Fazlasıyla. Bir anda içimdeki feminen duygular kabardı. O zaman neden gizleniyordum ki? Hatta bence daha da gözüne sokmalıydım.
Motora gaz verdim. Vitesi, kükreterek attım. Ses yankılanarak yüzleri bana çevirdi. Okulun otoparkına hızlı bir giriş yaptım. Ön frenleri sıkarken hafifçe ağırlığımı ön tekerleğe verdim. Arka kısmın havalandığını hissedince tek ayağımı sertçe asfalta bastım ve motoru park edeceğim alanda hızlı bir patinaj çekerek döndüm.
Alkış ve ıslık sesleri duyuyordum. Beni fark edenler, nutku tutulmuş bir şekilde bakıyordu. Bense kaskını yeni çıkardığı saçlarının yapışmasından belli olan adamdan gözlerimi ayırmıyordum. Demir öyle tepkisizdi ki, sanki mimiklerine beton dökülmüştü ama gözleri onu eve veriyordu. Afallamıştı. Burada olmamı beklemiyordu. Kim olduğumu sorguladığı o kadar belliydi ki.
Altımdaki eteğin açılmamasına özen göstererek, motordan indim. Islık sesleri daha da yükseldi. Kaskımı başımdan çıkarırken yüzümü göstermemeye çalıştım. Demir'le aynı anda göz göze gelmeyi istiyordum. Havalanan saçlarımı ellerimle hizaya sokarken başımı kaldırdım. Etrafındakilerin şok halini, göz ucuyla bile fark edebiliyordum ama Demir, duygularını saklamak konusunda tam bir profesyoneldi.
Şu an ne düşündüğünü, gözleri bile açık etmiyordu. Sanki karanlık bir perde inmiş, kahverengi gözlerinin haresini siyah bir çembere dönüştürmüştü ve galiba ilk kez, gözüme fazlasıyla korkutucu gözükmüştü.
* *
DEMİR
Dışarıda yankılanan ses, okulun sınırlarında somut bir hale döndü. Afalladım ve bunu yansıtmamak için mümkün olduğunca hareket etmemeye çalıştım. Dün yarıştığım kişi, bizim okuldandı. Üstelik de bir kızdı. Bu okuldaki hangi kız öğrenci, bana kafa tutacak yetenekle, özel yapım bir motor kullanıyordu ki?
"Ben ezelden beridir bu motorla aşk yaşarım, aşk yaşarım. Hangi çılgın Demir Kara'nın motorunu klonlamış, şaşarım."
Cem, her zamanki zevzekliği ile hayranlığını dile getirdi. Attığım bakışın tersliğini anında anladı. Saçmalıklarına "Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı Kara," diye devam ediyordu ki, Bora olaya müdahale etti. Kafasına yediği darbeyle başının arkasını sıvazladı.
"Ne bu şiddet bu celal?"
Bora'nın yarım ağızla, "Biraz daha devam edersen İstiklal Marşı'nı tüm okulun önünde okuyacaksın haberin olsun," diye fısıldadığını duydum. Başımı dünkü meydan okumasından sonra, bana gözdağı vermeye çalışır gibi motorunu durduran kıza çevirdim. Kimdi bu?
Havalı ve dikkatli denecek şekilde motorundan indi. Kaskını yüzünü görmeyeceğim şekilde çıkardı. Siyah dalgalı saçları öne doğru döküldü. Elleriyle karıştırdığı saçlarını geriye doğru attığı an, iki cam göbeği beni selamladı. Nasıl yani? Dün az kalsın polislere yakalanmama neden olan motorcu, Yeni miydi?
"Hadi len!"
"Yohamına."
"Yeni miymiş?"
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?"
"Cem!"
Uyarım yalnızca Cem'eydi ama diğerleri de nasibini almışçasına sustular. Aramızı yoğun bir sessizlik kapladı. Bakışlarımı ayırmadığım kız, bana kilitlenmiş gibiydi. Farklıydı. Gözlerimin içine altı saniyeden fazla bakabiliyordu. Korkusuzdu. Sessiz bir kendine güven okuyordum camgöbeği gözlerinde. Gizemli hali merakımı kamçılıyordu. Sakladığı çok şey vardı. Bundan emindim. Gösterdiği kız değildi. Peki aslında kimdi?
Motorumu kilitledim. Sorularımın cevabını nerede bulacağımı çok iyi biliyordum. Kaskımı elime alıp yürümeye başladım. Peşimden gelen kalabalığa dönüp bakma gereği hissetmeden "Bir adım daha atmayın," diye uyardım. Gözlerimi bir saniye bile olsun Yeni'den ayırmıyordum. Ben gözlerimi çekmeden aramızda oluşan bağı koparacağa benzemiyordu. Bu kız neyin cesaretini sergiliyordu ki böyle? Tam yanından geçerken adımları duraksattım. Bir an için nefesini tuttu. Kinayeli bir kıvrım dudağımın kenarına belli belirsiz yerleşti. Ne kadar diklenirse diklensin, tedirgin bir tarafı vardı işte. Son bir kez en yakın olduğumuz an Yeni'ye baktım. Bana birini hatırlatıyordu. Delicesine özlediğim birini...
Bir anlık bir şeydi ama bu bile kendimden nefret etmeme yetmişti. Zihnimin her milimine işlenmiş kişi, eşsizdi. Kimse ona benzemeye cüret edemezdi. Nasıl olur da böyle bir şey düşünebilmiştim?!
Çatık kaşlarımın gölgesinde kalan bakışlarımı sert bir edayla çektim. Gideceğim yere odaklanarak adımlarımı hızlandırdım. Bodrum kat merdivenlerine yöneldim. Basamakları seri bir şekilde inerken Radyonun kapısının açık olduğunu gördüm. İçeri girmemle Emir'in ayağa kalkması bir oldu.
"Demir, sen... Ne oldu?"
"Bu yeni kızla ilgili olan her şeyi öğrenmek istiyorum."
Emir sorgular bir şekilde gözlerini kısarken "Tamam ama neden?" diye sordu. "Seni ilgilendirse bilirdin. Sadece dediğimi yap." Gerisin geri döndüm. Tam radyodan çıkacakken durdum. Başımı hafifçe omzuma doğru çevirdim.
"Akşama kadar vaktin var. Elini çabuk tutarsan iyi olur."
* *
Sınıfa doğru çıkarken zilin tahammül edilmez sesi merdiven boşluğunda yankılandı. Son basamaklarda Müdür Yardımcısıyla burun buruna geldik. Kadının nefretini kustuğu gözleriyle beni süzdüğüne emindim. Yüzüne bakma gereği duymadan yanından geçip gittim. Hiçbir zaman elde edemeyeceği zafer için kendini fazla yıpratıyordu.
Sınıfa girmemle, hoca gelmeden oluşan uğultu kesildi. Gözlerimi tekrar Yeni'ye odaklayarak yürüdüm. Elindeki deftere bir şeyler karalayan kız, beni fark etmedi. Yanına yaklaştığım an elindeki kalem hareket etmeyi kesti. Kaskımı masaya koydum. Gözlerim saniyelikte olsa defterine kaydı ama ne çizdiğini göremedim. Çünkü o bunu hissetmiş gibi, ses çıkaracak sertlikte defterini kapattı. Sinirlenmişti. Daha doğrusu zayıf noktasını açık etmişti. İçinde, kimsenin görmesini istemeyecek kadar önemli ne olabilirdi ki?
"Günaydın çocuklar. Hadi bakalım herkes yerine otursun."
Edebiyat hocası sınıfa girince yerime oturdum. Duruşunu dikleştiren kıza göz ucuyla baktım. Önünde duran kaskını cam kenarına doğru itti. Çantasını masanın üzerine koyup, karaladığı defteri içine soktu ve yerine yeni bir defter çıkardı.
"Herkes kitaplarını aldı mı?"
Sınıftan gürültülü bir ses yükseldi. Çantasını duvarla kendi arasına sıkıştıran kız cevap vermedi. Bana bakmıyor, gözlerini hocaya kilitlemiş bir şekilde bekliyordu. Hala kaşları çatıktı. Dakikalar önce, bana meydan okuyan gözleri neredeydi?
"Sessiz olun!"
Hocanın elini tahtaya vura vura yaptığı uyarısıyla gürültü biraz olsun azaldı. Yine de hala kulak tırmalayan bir uğultu hâkimdi. Yeni, eliyle çenesini desteklerken diğer parmaklarının arasında kalemi döndürmeye başladı. Kim olduğunu akşama kadar öğrenecektim belki ama kafamın içinde dönüp dolaşan soruları da zapt edemiyordum. Önünde duran defterin kapağına elimi koymamla kendime doğru çekmem bir oldu. Masada çıkardığı ses yüzünden bakışları bana çevirdi. Ona bakmasam da bunu hissedebiliyordum.
Rastgele bir sayfa açtım. Parmakları arasında döndürdüğü kalemi almamla itiraz edecek gibi bir ses çıkardı ama ona doğru attığım tek bakış, devamını getirmesine izin vermedi. "Nasıl bir hırsızsın ki, özel yapım bir motorun tasarımını çalıyorsun."
Yazdığım cümleden sonra kalemi sertçe defterin üzerine bırakıp ona doğru ittim. Okudu. Kaşları çatıldı.
"Ne diyorsun sen?!"
Sesi, hocanın da duyabileceği bir yükseklikte çıktı. "Ne oluyor kızım?" Sınıfın bakışlarının üzerime çevrilmesinden nefret ediyordum. "Bir şey yok hocam," diyerek durumu toparlamaya çalışsa da bir kere dikkatleri üzerimize çekmişti. "Emin misin?" Hocanın bu cevaptan tatmin olmadığı belliydi. Yeni emin olduğunu söyledi. Bakışlarımı hocaya kilitledim. Hepsinin benden nefret etmesi tesadüf olamazdı. Bu okuldaki tüm öğretmenler Gaye'nin askerleriydi. Unuttuklarıysa, yaşadıkları vatan sadece bana aitti. "Herkes önüne dönsün."
Sınıfın ilgisini üzerine çekse de bir süre gözlerini benden ayırmadı. Bende ondan. O sırada Yeni kız konuşmanın uygun olmayacağını fark etmiş olacak ki kalemi eline aldı. Kağıdın üzerinde çıkardığı sesten hararetli bir şeyler yazdığı belliydi. Kalemi sertçe masaya vurup defteri önüme itince gözlerimi derse başlayan hocadan ayırdım.
"Kim hırsız tartışmayalım istersen. Tasarımı çaldığın yetmiyormuş gibi, kaskıma kadar her şeyi aynı yaptırmışsın. Biraz özgün olmayı deneseydin keşke."
Kaşlarımı çatarak yanımdaki hiddetli kıza döndüm. Bir an 'çabuk hırsız ev sahibini şaşırtır' psikolojisi uygulayacağını düşünmüştüm ama öfkesi gerçekti. Gözlerinde yalan yoktu. Özel tasarlattığını düşünüyordu. Özel tasarlattığımı biliyordum. Bu durum rastlantı olamayacak kadar sahtekarlık kokuyordu. Tekrar kalemi elime aldım ve güzel bir el yazısı olan kızın cümlesinin altına "Dolandırıldık," yazdım. "Aldığın yerin adını yaz. Ben icabına bakacağım."
* *

Bölümlerin uzunluğuna yada kısalığına takılmayın lütfen. Amaç özlem gidermek, anılara gitmek:)

Seviliyorsunuz (kalp)

KELEBEK ETKİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin