Kelebek Etkisi 2 - 14. Bölüm

491 63 20
                                    

Lütfen bana ve kalemime destek olmak adına, bölümleri beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 

seviliyorsunuz (kalp)

*

KELEBEK ETKİSİ 1 KİTAP OLDU! 

TÜM KİTAPÇILARDA BULABİLİRSİNİZ!

*

ELİF

Hava sert ve sanki kapkara dumanla doluymuşçasına ağırdı; belki de ciğerim bedenimde gerilmiş diğer tüm kaslar gibi kaskatı olduğu içindi bu. Çığlık atmak, göğsümün ortasına çöreklenmiş bu histen kurtulmak istiyordum. Fakat ağlamaktan öteye gidemiyordum. Bacaklarımın sızısını bile bastıracak bir yürek ağrısıyla otobanın ortasında kalakalmıştım. Kendimce haklı bir nedene sığdırdığım bir anlık fevriliğimin ardından ne yapacağımı bilmiyordum ve bu bilinmezlik usul usul dökülen gözyaşlarımı birer hıçkırığa dönüştürmekten öte gitmiyordu.

"Elif!"

Bu sesleniş beklediğim ama olmaması için dua ettiğim dudaklardan dökülmüştü. Önder'in arabadan indiğini fark etmeyecek kadar buğulanmıştı gözlerim. Bana doğru geldiğini görünce yürümeye başladım. Az önceki öfkeli tavrımı sürdürebilmek için zamana ihtiyacım vardı. Kulaklarımı delip geçen arabaların sesleri ve yüzüme çarptırdıkları rüzgâr eşliğinde, hangi yöne gitmem gerektiğini bilmeden adımlıyordum soğuk asfaltı. Bir yandan da gözyaşlarımı arkamdan koşan Önder'e çaktırmadan yüzümden temizlemeye çalışıyordum.

"Elif saçmalama gel buraya. Donacaksın."

O söyleyene kadar üşüdüğümün farkına bile varmamıştım. Kulüpten üzerimdekilerle çıkmıştım ve kabanımın nerede olduğuyla ilgili en ufak bir fikir dahi üretemiyordum. Kolumda hissettiğim güçlü tutuşla adım atmayı kestim. Fakat bacaklarımdaki zonklama durmadı. Şimdi onun acısı zorluyordu göz pınarlarımı. Omuzlarımda hissettiğim ağırlıkla irkildim. Burnuma yayılan kokudan Önder'in ceketini bana verdiğini anladım. Ona söylediklerime rağmen hala beni düşünüyordu ve bu hali işimi daha da çıkılmaz bir yere sürüklüyordu.

"İstemiyorum al."

Sesim az önceye kıyasla güçsüz çıkmıştı. Ağlamanın verdiği bu titrek hissi boğazımı temizleyerek geçirmeyi umdum. Ceketi üzerimden sıyırdığım sırada ellerimi tuttu ve ona bakmaya zorladı. Her zaman haylazlıkla parlayan gözlerinin ışığı solmuş, mavilikleri kırmızılarla karışmıştı. O da mı ağlamış mıydı bu kısacık anda?

"Arabada söylediklerini," Gırtlağından duyulan tok bir sesle konuşuyordu. Şu anda karşımdaki adam ne öfkeliydi ne de nefret dolu. Kırgındı ve bu bana bağırıp çağırmasından bile daha ağırdı. Taşıyamayacağı yükler altında eziliyordu vicdanım. "Duymazlıktan geleceğim." Ağzımı doldura doldura ettiğim tüm hakaretleri sineye çekeceğini mi söylüyordu yani? Yoksa bir süreliğine hesap sormayacağını mı? Ceketi tekrar omuzlarıma yerleştirdi ve bedenimi sarıp sarmalamak ister gibi önünü kapattı.

"Ama sende bizimle geleceksin."

Sanki bir anlığına bu detayı unutmuştum ve o söyleyene kadar Melek'in arabadan indiğini bile fark etmemiştim. Eğer şu anda ayak dirersem o kızı zor durumda bırakacaktım. Bu saatte eve gitmesi ailesine söylediği yalanın ayyuka çıkması demekti. Fakat gidersem tükürdüğümü yalamayı geçtim ikisinin de hayatını riske atacaktım. Peşimdeki birileri olup olmadığını bilmeden onlarla dışarıda yan yana görünemezdim. "Hadi," diyerek koluma giren Önder düşünme fırsatı vermeden beni sürüklemeye başladı. Bacaklarımdaki acı katlanılmayacak bir seviyeye ulaştı ve can havliyle "Bırak!" diye bağırdım.

KELEBEK ETKİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin