Kelebek Etkisi - 18. Bölüm

398 56 17
                                    


ELİF

Gün tamamen aydınlanana kadar olan biten konuşulmuş, yine de işin içinden bir türlü çıkılamamıştı. Bilinen tek şey, Adnan Kara'nın daha fazla gözüne batmamam gerektiğiydi ve bir süreliğine beni gözünün görmemesiydi.

Haklılığı yeni bir tartışma konusuydu.

Fakat onun için bile zaman yoktu.

İkinci bir emre kadar Bora'da kalmak, her adımımı Demir'le atmak ve sürekli tetikte olmak konuşulanlardan sonra pek akıl karı gelmiyordu. Özellikle de 'göze batmama maddesi' düşünüldüğünde. Zaten bu adam beni oğluna yakın olduğum için mimlememiş miydi? Lakin aksi bir durum tehlikenin boyutunu arttıracağı için ihtimaller arasına bile girmemişti. İyi haber, bu yakınlıklar Önder'le aramda oluşturduğum mesafeyi korurdu. Kötü haberse, konuşmadığımız ve beni onların yanında gördüğü her an aramızdaki bağın biraz daha zede alacak olmasıydı. Yine de onun iyi olduğunu bilecek olmak tek tesellimdi.

'Babam fark ederse arkasını öğrenmeden durmaz.'

Melek peşine takılacak korumaları istememiş, kendi başının çaresine bakacağını inatla bize kabul ettirmeye çalışmıştı. Fakat nefesini boşa harcadığını Demir'e bakınca anlamak güç değildi. Önder gibi onun da her adımına eşlik edecek en az bir adam olacaktı ve bu tartışmaya kapalıydı. Çünkü Adnan Kara'nın sınırları olmadığını bu odadaki üç kişi biliyordu. Dördüncü kişinin de öğrenmemesi için bu gerekliydi.

"Ben artık gideyim."

Melek ağzı yırtılacakmış gibi duran esnemesini elinin tersiyle gizlemeye çalıştı. Miskince ayaklanırken "Yoksa şuracıkta uyuyakalacağım," dedi. Sesinden akan uyku hepimizin üzerine bulaşmıştı.

"Kal."

Kulağıma çalınan ses, ruhaniydi. Bakışlarım istemsizce sesin sahibine çevrildi. Salondaki diğer iki kişinin de bakışları benimkilerin peşinden Bora'ya döndü. Bora her birimize 'Ne var?' dercesine baktı. Fakat gözlerinde yakalanmışlığın verdiği bir utanç saklıydı. Sanırım içsel filtresini bazı anlarda kontrol edemeyenler kervanında yalnız değildim.

"Yani biz henüz ona eşlik edecek korumayı seçmedik."

Bora, söylediği 'biz' kelimesinden destek almak istercesine Demir'e baktı. Tekli koltuğa yayılmış bir vaziyette duran adamın yüzünde ise nadir anlarda görülebilecek bir şaşkınlık vardı. Yine de arkadaşını yalnız bırakmamak adına "Seçmedik," dedi. Tek kelime, fakat içine hiçbir anlam yüklemediği, tek düze çıkan bir sesle kulaklarımıza dolan boş bir kelimeydi.

"Bugün Pazar."

"Doğru."

"Yarın okul var."

"Var."

Bora'nın Demir'e imalı bir bakış attığını yakaladım. Ona bakmıyor olsam büyük ihtimalle bu hafif göz belertmesini kaçırırdım. Melek'e bakışlarımı çevirdim. Ayakta dikilmiş, ortada dönen muhabbeti algılamaya çalışıyordu ama belli ki uykusu baskın geliyordu. Çünkü arka arkaya esniyordu ve bu hareketinin bulaşıcı bir etkisi vardı.

"Korumayı ancak kulübe gidince ayarlarız. Sabah kızları okula biz bırakırız diye düşündüm."

"Bırakırız."

"Demir!"

"Bora."

Demir'in bunu bilerek yaptığını sonradan fark ettim. Zor durumda kalmasına izin vermeden daha zor durumda bırakan bir arkadaşlığı izliyordum ve gülümsediğimi Demir'in bana bakıp hafifçe tebessüm etmesine kadar anlayamamıştım. Anında boğazımı temizlemek bahanesiyle ifademi ciddileştirdim. Bora haklıydı. Bu evde, ikisiyle birlikte yalnız başıma kalmaya henüz hazır değildim. Melek kalmalıydı.

KELEBEK ETKİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin