43 - magazin

181 16 9
                                    

Hareketlerim her zamankinden yavaştı, aslında bunu bir yavaşlık olarak adlandırmak yanlış olurdu. Hareketlerim donuktu, sanki bir bilgisayar oyunu içindeymişim ve bağlantı yavaş olduğu için karakterimi yönlendiren oyuncu oldukça zorlanıyormuş da bunun külfetini ben yaşıyormuşum gibi hissediyordum. Açık konuşmak gerekirse, bir şey hissettiğime bile tam olarak emin değildim. 

"Birazdan patlayacaksın." 

"Hı?" dedim dakikalardır çiğnediğim lokmayı yutmayı hatırladığımda. 

"Birazdan, gerginlikten, patlayacaksın." dedi Harry tekrar.  Anne, Harry'nin sözlerine karşılık olarak gergin bir şekilde gülümsedi. Bir şeyler yanlış gidiyordu, hissediyordum.

"Benden dolayı olduğunu düşündüğüm için açıkçası biraz kırılıyorum. Harry'den dinlediğim ve tanışmayı beklediğim Mollie, biraz daha farklı bir kadındı."

"Umh... Şey..."

Tam bu saniyede, kelimenin tam anlamıyla, ağzım hafif açık bir şekilde ne söyleyeceğimi düşünürken, annesinin suratına boş boş bakmayı sürdürmekle yetindim. Saniyeler bu şekilde geçti ve annesi haklı olarak, herhangi bir tepki vermedi.

"Çok üzgünüm, yüzümü yıkasam iyi olacak."

Saygısız bir tavrın alasına bürünerek peçete ile dudağımın kenarını silip, masadan kalktım ve banyoya doğru hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Bayılacak gibiydim, geldiğimden beri kulaklarım uğulduyordu. Sevgisiz büyütülmek, sevilmek için çaba göstermek ve sevilmemek o kadar zor şeylerdi ki, bunları kimseye anlatamazdım. Eve girdiğimiz ilk dakikadan beri kendimi sürekli Anne'in gözünden görmeye çalışıyordum ve devasa bir magazin sayfasıydım. Kendimi dışarıdan, sadece, devasa ve rezil bir manşet olarak görüyordum. Sansasyonel evliliğim, üvey kızım, zengin koca avcılığım...

Yaptığım makyajın bozulmasını umursamadan yüzüme buz gibi bir su çarptım ve kalp çarpıntımı biraz olsun bastırmak adına derin nefesler almaya başladım. Kendimi suçlamayı bitiremiyordum, Harry ne derse desin, ne yaparsa yapsın yaşamak zorunda kaldığım şeyler için kendimi suçlamayı asla bırakamıyordum. İyi şeylerin benim için mümkün olmayacağına kendimi o kadar inandırmıştım ki bununla başa çıkamıyordum.

"Mollie iyi misin?"

Anne'in kapının dışından gelen sesiyle irkildim. Vücudumdaki bütün kıl kökleri elektrik verilmişçesine uyarıldı. Kağıt havlu ile hızlıca yüzümü kurulayıp gülümseyerek kapıyı açtım.

"İyiyim, çok özür dilerim." dedim yüzüne bakmamayı sürdürerek.

"Biraz konuşalım mı?"

Siktir... Bunu sesli olarak söylemediğim için çok şanslıydım.

"Elbette." dedim mümkün olduğunca sakin bir şekilde ve çaresizce kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Benden nefret ediyor gibi görünmüyordu ancak gayet normal olarak, beni seviyor gibi de görünmüyordu.

"İzninle Harry'den seninle özel konuşabilmek için müsaade istedim. Bahçeye geçelim istersen, hava almış olursun."

"Olur, elbette. Çok iyi olur. " diyebildim ancak söylediğim anda buna da pişman oldum. Tam olarak iyi olan neydi? Bahçe fikri miydi yoksa yalnız konuşma fikri miydi?

"Bitki çayı hazırlıyorum, iyi gelecektir. Sen geç istersen, ben de hemen geliyorum. Koltukların üzerinde şal var."

"Teşekkür ederim." 

Kendi kararlarını veremeyen beynim komutlara itaat ederek beni bahçeye sürükledi ve bahçe salıncağının yanındaki sandalyeye oturup saçlarımı ellerimle geri doğru taradım. Anne'in gelmesi uzun sürmedi. 

normal 21 // hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin