49 - Jamaica

89 12 4
                                    

Arkadaşlarımızı uğurladıktan sonra hareketli bir gecenin yorgunluğuyla az önce oturduğum koltuğa yığıldım. Harry tekrar ayak ucuma yerleşip ayaklarımı kucağına aldı. Son birkaç saat hiç yaşanmamış gibi kaldığımız yerden devam ettiğimizi fark ettiğimde kıkırdadım.

"Günlerini sadece eve alışveriş yapıp eşyaların yerini değiştirerek harcamaman gerektiğini düşünüyorum."

"İnanır mısın? Ben de böyle düşünüyorum ama başka ne yapabileceğimi bilmiyorum."

"Okula devam etmeye ne dersin?"

"Sikeyim okulu."

Boğazını temizledi. Küfür konusunda minik sınırları vardı. Daha doğru ifade etmek gerekirse, çok da hoşlanmıyordu ve çok öfkelenip kontrol edemediğim ya da refleks olarak kullanmadığım zamanlar haricinde bunu yapmayacağıma söz vermiştim.

"Okula dönmeyeceksin, anladım. Peki hayatının geri kalanında ne yapmayı planlıyorsun?"

Yutkundum. Son zamanlarda düşündüğüm tek şey buydu. Harry ile tanışana kadar bir amacım vardı, yani yoktu ancak var gibi hissediyordum. Planladığım hayat şuydu; Eliza'nın velayetini aldıktan sonra Peter'a bir çocuk verip bütün o zenginliğin içinde hayatta hiçbir derdi olmayan ve zamanını çocuklara adamış bir anne olarak devam edecektim.

"Kimi kandırıyorum?" diye hayıflandım ama bunu sadece düşündüğümü sanmıştım. Sesli bir şekilde dile getirdiğimi fark etmemiştim.

"Neler geçiyor kafandan?"

"Harry benim hayatta hiçbir zaman planım olmadı. Seninle tanışmadan önce, ne bileyim. Günler bir şekilde geçiyordu."

"Ne planlıyordun?"

"Bilmem, belki Peter'la gerçek bir evliliğe sahip olmayı ve bilirsin işte, evli mutlu çocuklu ve bir de zengin bir hayat sürmeyi..."

"Yapma..." diye kıkırdadı. Elbette bu ben değildim, yani bilmiyorum belki de bendim. Yani tabi ki değildim ama bunun haricinde ne olduğumu da bilmediğim için elimdeki tek plan da suya düşmüştü.

"Bilmiyorum Harry."

"Mollie, gururunu incitmeden bunu yapmanın fırsatı yok, okula devam etmek istemediğini biliyorum ama bunu sadece meslek olarak devam ettirmen için yardımcı olsam?"

Tek kaşımı kaldırıp yüzüne odaklandım. Komik olan, anlaşmalı kocasının ve şimdi de onun gölgesinde yaşayan bir kadının gururunun hala kırılabileceğini düşünmesiydi.

"Seni dinliyorum şekerim." diye gülümsedim. Teklifini duymak için doğrulduğumda mesafeden dolayı ayaklarım kucağından kurtuldu. Fırsattan istifade bana dönüp aramızdaki mesafeyi kapattı ve ellerimi tuttu.

"Görsel sanatlar öğrencisisin, okula devam etmek istemediğini, sebepleri ve muhtemel sonuçlarını düşününce anlıyorum ama bence oldukça iyi bir iş çıkardın. Bilmem, muhtemelen seni sevdiğim için öyle hissediyorum ama bence müthiş bir fotoğrafçısın."

Çektiğim bok gibi fotoğrafları hatırlayınca gülümsedim. Sanatsal bir dokunuş yaratmak için o kadar çok kasıyordum ki bu korkunç görüntüleri tek bir şekilde açıklayabilirdim. Bir resim sergisine gittiğinizde bir tabloda beyaz bir zemin üzerinde sadece birkaç çizik vardır ve o resim hayranlıkla anılır ya, ancak böyle bir şey olabilirdi.

"Belki buna devam etmen için sana önemli fotoğrafçılardan ders ayarlayabilirim, sonra da işte, bilirsin, bir şekilde devamı gelir zaten."

"Harry, çok isterim."

"Ha?"

Güzel yüzü derin bir şaşkınlıkla çarpıldı. Kaşlarını çatarak yüzüme bakıyordu, sanki bunu beklemiyormuş gibiydi.

"Olur? Çok canım sıkılıyor. Yapacak hiçbir şeyim yok. Zaten albüm çalışmaların için beni bavulun gibi oradan oraya taşımanı bekliyo..."

"Mollie."

Söylediğime daha söylemeye başlarken pişman olmuştum ama o kadar yersiz ve zamansız yakalamıştı ki bu duygu beni, kendimi tutamamıştım.

"Üzgünüm. Böyle düşünmüyorum, yani böyle düşünüyorum ama zaten yapacak daha iyi bir şeyim yok ve bundan rahatsız değilim. Bu süreçte bir de kendim için bir şeyler yapıyor olurum.

"Mollie, sana böyle hissettirdiğim için üzgünüm."

"Harry, böyle hissetmekten rahatsız değilim. Senin girdabında hayatım anlamlanıyor. Inan rahatsız değilim ve teklifinden de oldukça mutluyum. Lütfen yapalım, olur mu?"

Kaygıyla gülümsedi. Aklında bir şey olduğunu görebiliyordum ama bunu söylemeye çekindiğini daha çok görebiliyordum.

"Ne var?" diye gülümsedim.

"Sen öyle çanta gibi taşımak deyince..."

"Bavul dedim. Çok daha dolu bir şeyim ben."

Kahkaha attı ve ben de onu böyle güldürebildiğim için bir kez daha mutlu oldum.

"Bizimkilerle tanıştın..."

"Ekiple..."

"Ekiple evet, albüm ekibiyle tanıştın. Mollie, hayatıma devam etmeyi her şeyden çok istiyorum ama hayatıma seninle devam etmek istiyorum. Son zamanlarda o kadar çok şey oldu ki odaklanamıyorum. Birlikte sürdürdüğümüz bu hayatı çok seviyorum ama..."

"Beni tatile götürsene." diye kestim sözünü ama sanki çoktan söylemek istediği şeyi söylemişim gibi bir anda yerinden kalkıp oturdu.

"Ben de onu diyecektim."

Rahatlamışa benziyordu. Aklında bir şeyler olduğunu, hatta bir süredir olduğunu çok iyi biliyordum. Yazmaya çabaladığı ama bir şekilde başarısız olduğu satırlara şahittim. Sabahlara kadar uyanık kalıyor, evin içinde dolanıp duruyor, yorulduğunda yatağımıza gelip benimle sevişiyor ve kollarımda sızıp dinleniyordu. Yorgundu, biliyordum.

"Hem tatil hem iş için, ekiple birlikte, küçük bir adaya kaçmak istiyorum."

"Olur."

Soru sormasına izin vermeden cevapladım. Biliyorum, benimle yaşadığı bu keşmekeşi o seçmişti ama yürüdüğü yollara taş koymayı da ben seçmemiştim. Zaten ne yapacaktım ki? Bana umutlu ve biraz da dolu gözlerle bakarken düşündüm, onu sonsuza kadar hiçbir koşul olmadan takip ederdim. Bunu bilsin istiyordum. Içimde yıllar yılı Peter'a büyüttüğüm, asla nereye koyamayacağımı bilemediğim o eşsiz sevgi Harry'ye aitti. Bu güzel duyguları ve bunca fedakarlığı, içimdeki bu aşkı, sanki onun yanında olmak için büyütmüştüm. Bundan rahatsız olmak bir yana dursun, beni bir kanguru gibi yıllarca kesesinde taşısın isterdim.

"Jamaica?"

"Olur." dedim tekrar dolu gözlerimle elini sımsıkı tutarak. Kendini rahatlamış bir nefesle kucağıma bıraktı.

"Çok, çok doluyum sadece. Bunu istemenin bana ne kadar iyi geldiğini anlatamam." dedi başını dizlerime koyarken.

"Harry, seninle her yere gelirim."

"Biliyorum. Seni çok seviyorum. Mutlaka evlenelim olur mu? Birlikte bir aileye adım atalım, bu dünyaya gözleri sana benzeyen kız çocukları vermelisin."

"Olur." diye kıkırdadım kucağımdaki saçlarını severken. Ona isterse birkaç düzine çocuk doğurabilirim gibi hissediyorum. Harry ile birlikte olana kadar bu kadar baskın bir çoğalma iç güdüsüne sahip olduğumu bilmiyordum ancak bunu istiyordum.

"Gözleri sana benzeyen ve senin gibi başarılı olacak kız çocukları..."

"Oğlumuz olursa?" diye kıkırdadım.

Birkaç saniye için nefes alışının değiştiğini hissettim. Kucağımdan kalkıp toparlandı.

"Olsun mu?" 

normal 21 // hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin