48 - drama kraliçesi

108 10 4
                                    

-Harry

Göz kapakları aralandı, koyu renk gözlerinin içi loş ışıkta parladığında kendimi biraz daha iyi hissettim. Her ne olursa olsun, herhangi bir hüznünün sebebi olduğumda göğsümün altında korkunç bir kaygı hissiyle başa çıkarken buluyordum kendimi.

"Ne oldu?" diye mırıldadı kurumuş boğazından çıkan çatallı sesiyle. Kaşları çatıldı, yutkunup gözlerini sımsıkı yumdu.

"İyi misin?" diye sordum sakince.

"İyiyim, gayet iyiyim."

Elini tuttuğum elimden destek alarak biraz doğruldu. Kötü görünmüyordu.

"OOOOOFFF!"

Paul'ün sesi aniden yükselince hepimiz irkildik. Mollie gözlerini pür dikkat elini kolunu savruşturan Paul'e dikince istemsizce kafamı ona çevirdim.

"Ya ben çok sıkıldım senin sürekli ayılıp bayılmalarından. Gerçekten seni çok seviyorum diye bir şey demiyorum ama yeter, inanılmaz sıkıldım bu durumdan. Kendine gel artık."

Herkese çok uzun gelen bir süre sessizlik oldu, tahminimce 10 saniye kadardır ama bütün bu dramanın içinde Effy'nin bir anda kahkaha atmaya başlaması her şeyi tetikledi. Birkaç saniye içinde sanki az önce baygın bir halde yatmıyormuş gibi Mollie bile gülmeye başlamıştı.

"Harry, ben çok sinirliyim şu an."

Son derece çaresiz bir şekilde Mollie'nin elini bırakıp ayağa kalktım ve çok sinirli olan Paul'ü kızlardan biraz uzaklaştırmaya çalıştım, onlar hala gülmek ile meşguldü.

"Hadi gel, biz biraz hava alalım."

Hava soğuktu, gülmeyi bırakamayan küçük ama güçlü kız takımını bununla eğlenmeye bırakıp, birlikte evimizin ormanı gören verandasına çıktık.

"Yapma lütfen, Mollie'ye böyle davranma. Evet çok dolu bir hayatı var ama ona böyle yaklaşamazsın. Sen ona cam muamelesi yaptıkça kurşun geçirmez olduğunu unutuyor."

Paul hala öyle öfkeliydi ki durumu geçiştirecek bir bahane bulamıyordum. Haklı da sayılırdı üstelik. Biraz önce kapıları çekip çıkan ben değilmişim gibi sadece on dakika içinde kendimi tekrar aynı yerde bulmuştum, evimizde.

"Paul, belki de hiçbir zaman kurşun geçirmez değildi."

Kaşlarını çatıp öfkeli bir şekilde arkasını döndü. Bunu söylemekten hoşlanmıyordum ama daha yeni doğan bir gün kadar aydınlıktı, Mollie her zaman aslında öyle olmadığı bir insan gibi davranmıştı. Bunu fark etmek benim için çok kısa bir süre almıştı. Babası bildiği insan bir şekilde bana ulaştığında, onunla daha ilk konuşmamda bile bunu anlamıştım. Mollie'nin gördüğüm insan olmadığını biliyordum. Bunun sağlıklı olmadığını da biliyordum, Mollie'nin sağlıklı olmadığını, hayatı boyunca hep bir şeyler ile savaşmak zorunda kaldığını ve aslında bu yüzden yeterince büyüyemediğini de biliyordum. Daha iyisi şuydu, Mollie ile bunları paylaşabiliyordum. Onu nasıl gördüğümü, hayatta ne kadar zorlandığını fark ettiğimi, normal bir hayata karışırken ne kadar zorlanacağını bildiğimi ona çoktan söylemiştim. Ona söylediğimde, Mollie zaten yardım almayı çoktan kabul etmişti.

"Onu çok önemsedim, önemsiyorum Harry, kız kardeşimle işler yolunda gitmemişti ama bunu düzelten o oldu. Bunu biliyorsun değil mi?"

Elbette biliyordum, yani, bir kız kardeşi olduğunu bilmiyordum ve buna mutlaka daha sonra gelecektik ama Mollie onun için fazlasıyla önemliydi ve benim için de öyle göründüğü gibi olmamıştı, hiçbir zaman açık bir kitap değildi. Içinde savaştığı sayısız cephe vardı, her birinde, yıllarca, sadece savunma yapmıştı. Ona bir silah olmak istedim, sadece savaşarak kazanamayacağı savaşlarda kazanacak gücü olduğunu göstermek istedim.

"Paul, hayatınıza çok sonradan dahil olduğumu biliyorum ama..."

"Daha çok şey yapmalısın Harry." dedi bana dönüp.

"Mollie'ye gerçekten önem verdiğini biliyorum. Şimdi sorsam hayatındaki en önemli şey olduğunu söylersin ama değil ve zaten olmamalı da. Mollie'yi istediğin insana evirebileceğin gerçeği çok tehlikeli. Mollie'yi benim gördüğüm kadar sen de görüyorsun, onu biraz sarsmalı ve hayata karıştırmalısın. Ormanın içindeki bir evde şehirden uzak, sevişerek gün geçirmek Mollie'nin savunma stratejisi. "

"Nasıl yani?" diye kekeledim sorumu sorarken. Paul cevaplamaya yeltendiğinde susturacak oldum ama cümleye başladığında her şey çok geçti.

"Onu tanıdığımdan beri destek alması gerektiğini dile getirmekten yoruldum ama bunu sen yaptın, başardın. Seni sevmek onu iyileştirdi, ona cesaret verdi. Onu tanıyorum, hayatında daha çok yer istediğini bilecek kadar tanıyorum. Onun saklanmak istediğini sanıp saklama onu, ne kadar çok açarsan o kadar iyileşiyor, görmüyor musun?"

Görmüyordum, verandanın hemen girişinde her şeyi duymasına rağmen gitmediğinde, talep eden gözlerle bana bakmayı sürdürdüğünde görmediğimi anlamıştım. Başarısız bir aşık değildim ama belli ki çok da başarılı değildim. Sorgusuz sualsiz saklamıştım aşkımızı, onun aksini düşündüğünü veya istediğini düşünerek ve belki de ona hiç sormayarak, sanki gizli bir ilişki yaşıyormuşçasına onu orman ortasında bir evde saklayarak ve kaldığımız otellerin mutfak kapısından çıkararak yapmıştım bunu.

"Babama ne kadar ödedin?" diye sordu yeterince soğuk bir havada çıplak ayaklarla verandaya çıktığında. Birkaç adımda yaklaşıp aramızdaki mesafeyi kapattım ve küçük bir çocukmuş gibi onu kucağıma alıp bacaklarını belime dolamasına yardımcı oldum.

"Ne kadar küçük paralarla mutlu olduğunu duymanı istemem, vizyonunu iyi ki annenden almışsın." dedim belinden sardığım kolumu biraz daha sıkarak onu kendime çekip. Kıkırdayıp hala kucağımda, onu içeri götürürken Paul'e döndü.

"Teşekkür ederim." dedi gülümseyerek. Paul cevap olarak sadece gözlerini devirip eve girmeyi tercih etti. Daha fazla üşümemek için onu takip ettim.

"Effy, toparlan. Çıkıyoruz."

Mollie hiç düşünmeden kucağımdan inip son sürat Paul'e koşarken uyarmaya vakit bulamamıştım. Hiçbir şey düşünmeden sırtına atladığında her şey için çok geçti ama şanslıydı ki, Paul sarsılsa da onu düşürmemeyi başarmıştı. Hep olduğu gibi, şimdiye kadar düşmeye ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın düşmesine hiç izin vermediği gibi, yine ayakta kaldı. Boynuna doladığı kollarına sarılıp, herkes gülümserken onun için mutlu olduğunu yüzünde görebileceğim bir bakışla bana döndü.

Bu biraz şey gibiydi, tüm tabuları yıkıp yarın korkusuzca basında yer alacağımız fotoğrafların manevi desteği... 

--

söz bitereceğim bu hikayeyi, biraz zaman alacak ama aceleye getirmeden hak ettiği sonu vererek. lütfen gecikmelerim için beni affedin. başladığımda bambaşka biriydim, şimdi annesini aramaya vakit bulamayan ve sadece uyuklayan yaşlanmış bir kadınım :( mesaj kutusu hep orada kenarda, sizleri, hala okumaya gayret edenleri çok seviyor ve teşekkür ediyorum. gerçekten sadece ve sadece siz okudunuz ve okuyorsunuz diye hakkını vermeye çalışıyorum.

normal 21 // hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin