20 - hastalık

1.3K 79 160
                                    

öncelikle, şu birkaç gün önce kısımlarına lütfen dikkat edin çünkü bir sonraki bölüm ve ilerideki birkaç bölüm zaman çizelgesinde değil de, karışık ilerleyecek. 

evet, bu iki bölümü de yayınlamak istedim. sizi çok seviyorum, teşekkür ederim. şimdiye kadar gelen geri dönüşler her şeyi sevgiyle kucaklamaya ve kırılmamaya yetiyor. güzel gözlerinizi öperim.

--

-12 gün önce

Sonsuz süren  bir sessiz bekleyişin sonunda, bahçeye açılan araba kapısını bekleyen güvenlik, benim için demir kapıyı ayırdı. Arabayı bahçesine doğru sürüp, ortalıkta sayılmayacak bir yere bıraktım. Arabadan indiğimde, yağan yağmuru umursamadan eve doğru yürümeye başladım. Çok geçmeden, arka bahçenin kapısında dikilen Harry'yi gördüm. Geldiğimi fark ettiğinde, bir polar olduğunu düşündüğüm şeyle bana doğru koşmaya başladı. Yağmurdan daha fazla ıslanmama izin vermeden, elindeki küçük battaniyeyi üzerime dolayıp beni kucağına aldı ve bahçenin verandasına doğru koştu.

"Harry, iyiyim." dedim başıma sardığı deli şeyden kurtulmaya çalışarak. Beni evin içine sürükleyip, sakince koltuğa bıraktı.

"Çok ıslanmışsın, saçını kurutalım." 

Üzerime sardığı polar battaniye ile saçlarımı kurulamaya başladı ama hala sağlam olan elimle onu savuşturdum.

"Harry, iyiyim ben." dedim üzerime örttüğü şeyi kenara fırlatıp. Birkaç saniye için sessiz kalsa da, teslim oluşunu temsil eden derin bir nefes verdi ve omuzlarını düşürdü.

"Geldin, Onyx."

Yüzüme götürmeye çalıştığı eline vurup, ayaklarımı yere indirdim.

"Bira istiyorum." dedim hırkamın ceplerini yoklayıp sigara paketimi ararken. Sorgusuz sualsiz yerinden kalkıp bana bira getirmek için yolu tuttuğunda kendime bir sigara yaktım. Otuz saniye bile sayılmayacak bir süre sonunda biramı getirmişti. Sehpanın üzerine, benim için bir de küllük koymuştu.

"Seninle konuşmak istediğim bir şey var." dedim daha yanıma oturma fırsatı bulamadan. Derin bir nefes alıp, uzun saçlarını iki eliyle geriye taradı. 

"Bu günün geleceğini biliyordum ama biraz daha zamanımız olur diye düşünüyordum."

"Bu günün geleceğini biliyordun Harry."

"Biliyordum." dedi sakinlikle ayak ucuma çökerken. Ellerini dizime yerleştirmiş, duyacakları için acı bir merak içindeydi. Onu kendi cehennemime hapsedemezdim. Bu benim yapabileceğim bir imkanın ötesinde, ondan kaynaklı bir imkansızlıktı. O ve ben, istesek de birbirimize sahip olamazdık.

"Peter biliyor." dedim yutkunmamı zorlaştıran o yumruyu boğazımdan aşağıya itmeye çalışarak. Alnını, dizlerime yasladığı ellerinin üzerine koydu.

"Ona her şeyi anlattım ve onunla birlikte oldum."

Yutkundum. Sıkı sıkıya sardığı dizlerimin üzerindeki avuçları, canımı yakmaya başlamıştı. 

"Gidecek misin?" diye sordu titrek bir sesle, kafasını kaldırmadan. Cevap vermeden önce biraz düşündüm. Derin bir nefes aldım. Sigaramı küllüğe bırakıp, kendime, bir yudum bira için izin verdim. Yokluğundan daha az acıtan avuç içindeki kesiğimi düşünmemeye başladım.

"Harry, birbirimiz için sonsuz bir maceraya eşsiz bir davetiyeydik..."

"Özür dilesem, kalır mısın?" dedi iç çekişlerine eşlik eden sesiyle. Ağlıyor olması belki beni biraz olsun incitmeliydi, bunu biliyordum ama incinemiyordum. 

normal 21 // hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin