24 - Candy

1K 93 21
                                    

Baş parmağı, her an ağlamaya hazır olarak büzdüğüm dudağımın kenarınında gezinirken daha fazla dayanamadım.

Bir iç çekişle bacaklarımı ve kollarımı kendime çekerken, cenin misali kıvrılıp başımı dizlerine koydum. Buna hiç hakkım yoktu, biliyordum. Anlatacaklarımı duymaya hiç hakkı yoktu.

"Ailemle görüşmüyorum." dedim olabildiğince sakin kalıp. Elini saçlarımda dolaştırıp beni dinlemeye devam etti.

"Peter ile sadece onun için evlenmedim. Sanırım bu kaçış yöntemimdi. Yani ben de evlenmek istedim ama olay biraz farklı gelişti." diye kıkırdadım kendi kendime. İç çekerken ister istemez titredim. Ne söyleyeceğimi biliyordum, neden söyleyeceğimi bilmiyordum ama ne söyleyeceğimi biliyordum.

"Candice hastaydı, aslında açıklaması bu."

Saçlarımda gezinen elleri durdu. Anlam veremediğini biliyordum, anlam vermesini de bekleyemezdim. Yıllarca kendimi kandırdığım bir acıya bu kadar kolay alışmasını kabul dahi edemezdim.

Doğruldum. Hiçbir şey yapmadı, beni izlemeye devam etti. Göz yaşlarıma karışan bir gülümseme eşliğinde tişörtünün eteklerini tuttuğumda, gözlerini korkuyla karışık anlamsız bir ifade bürüdü. Kendime acıdığım gülümsememi suratımdan silip ona baktım.

"Bazı koşullar altında eşit olmak istiyorum, çıkarır mısın lütfen?" diye sordum tişörtünü biraz yukarı kıvırırken. Yutkunduğunda, adem elmasının şişip indiğini görebiliyordum. Kafasını sallayıp ellerini yukarı kaldırdığında üzerindeki tişörtü bedeninden sıyırıp attım ve birkaç saniye için olsun karşımdaki manzaraya alışmaya çalıştım. Omuzundan bedenine doğru kayan elim kelebek dövmesi üzerinde durdu. Ben boğazımdaki büyük yumruyu yutup mideme göndermeye çalışırken, yarın nefes alması gerekmeyecekmiş gibi beni izliyordu.

Omzuna tutunup yerimden kalktım. Önünde arkamı dönüp diz çöktüm.

"Açar mısın?" dedim saçlarımı yukarıya toplayıp. Bir şey söyleyecek gibi oldu, ama söylemedi. Bekledi. Aceleci bir tavırla fermuarımı açıp, yasak meyveye dokunmanın pişmanlığını yaşarmış gibi çabucak çekti ellerini benden.

Kendi kendime zor bir gülümseyişten güç alırken, sehpaya tutunup ayağa kalktım. Elbisemi omzumdan aşağıya sıyırırken içimde "Ne olacaksa olsun!" diye bağıran, susturulması imkansız bir ses vardı. Duymayı reddetmedim, itaat ettim. Ayak bileklerime kadar düşürdüğüm elbisenin yere düşüşünü hissettiğimde, bir adım geri çekilip içinden çıktım.

Yavaş çekime alınan bir film sahnesi gibi, ayakkabımın ucuyla elbiseyi önümden savururken, yerime oturdum. Ruhumun bir astral seyahatteymiş gibi kendini izlediğine yemin edebilirdim. Ben koltuğa çökerken, bir an için havada kalıp, omzuma şiddetle, bir iğne misali saplanan saç uçlarımı gördüğüme yemin edebilirdim.

Oluyordu, gerçekleşiyordu ve benim zerre kadar korkum yoktu. Saç telimin her bir ucunu tenimde hissediyordum, tenime çarptığını bir şekilde görüyordum.

Her şey bitmişti, her şey son bulmuştu, artık hayatıma devam edebilirdim, biliyordum.

"Bunu sormuştun ya bana..." diye tuttum kolumun hemen altında, göğsümün yanındaki dövmeyi tutup. Bir an için ürkek davranacaksam da, vazgeçtim. Çıplak göğüslerimden çekinecek hiçbir şeyim olmadığı anladığım o tek bir anın cesareti ile ona dönüp dövmemi gösterdim.

"Bunu sormuştun." dedim bir kez daha. Kafamı eğip, üçgen etek giyen çöp adam figürüne bir kez daha baktım.

İçimden galaksiler eksildi. Kalbim atıyordu ama bu gecenin hayatta yaşadığım hiçbir şeye denk gelmeyeceğini biliyordum. Ona bakamıyordum, dakikalardır ona bir kez olsun bakmamıştım. Çünkü beni sevdiğini sandığı için kusursuz bir dikkatle beni dinliyordu. Ama biliyordum, ben sevilemez biriydim.

"Candice hastaydı, kız kardeşim. Benim bir kız kardeşim var."

Bir hıçkırık ile sarsıldığımda elini kaldırdığını gördüm. Yine de bana dokunamadı, zaten niye dokunacaktı ki?

"Görsen, o kadar güzel ki. Benim gibi değil... Bana hiç benzemiyor açıkçası. Büyürken bile hep onu çok severdi herkes. Hiç de kıskanmadım, biliyor musun? Gözleri benim gibi koyu değildi, ben babama benzemişim."

Ağlayışıma eşlik ederken, akan burnumu elimin tersi ile silip, iki büklüm halde, zemine bakarak konuşmayı sürdürdüm.

"Kahverengi gözleri, böyle açık kahverengi." dedim göz altındaki siyahlıklar aklıma gelince. Yıllardır adını anmadığımı herkes onu bilsin isteyecek kadar çaresizdim. Ağlıyordum ama biri ağladığımı söylese inkar edecek kadar sakindim. O kadar sakindim ki, iç çekişten ve göz yaşından başka bir şey yoktu.

"Parlardı gözleri, hani ışık vardır ya bazı insanların gözlerinde, onda vardı. Sonra, sönmeye başladı o ışık."

Canımı içimden alıp götüren acıyı tasvir ederken, gözlerime yükselmiş ellerim çıplak bacaklarıma düştü. Saniyesinde ellerimi tuttuğunda, kafamı kaldırıp ona bakamadım. Görüş açımda sadece göz yaşımın buğusundan bulanıklaşan yumuşak elleri vardı. Ağlamaktan gerilen çenemi boğazımda hissederken, kendi dizlerime çöktüm. Beni ağlamaktan iki büklüm eden bu acıyla savaşmaya niyetim dahi yoktu. Yine de devam ettim, her bir anı hatırlayarak.

"Candice hastaydı."

Bir gün olsun bunu Paul'den başkasına yüksek sesle söyleyebileceğimi düşünmemiş olsam da, kafamı kaldırdım. Ellerimi avuçlarından kurtarıp parmaklarımın ucuyla göz yaşımı sildim. Derin bir nefes alıp gözlerimi yerden kaldırdım, ama ona bakamadım. Duvarı izlemeye devam ettim, göz yaşlarım akmaya devam etti. Yine de, alacağım son nefeslermiş gibi nefes almadım. Her şey sakinleşti, ben sakinleşip, usulca göz yaşı dökmeye devam ederek anlattım.

"İyi bir tedaviye paramız yetmezdi. Ben zaten Peter ile evlenirdim, çok seviyordum onu..." diye omuz silktim. Bir kez daha sildim burnumun ucunu elimin tersi ile.

"Ben çok seviyordum onu, yine de yapardım o Eliza'yı alabilsin diye ama böyle oldu."

Kafam usulca çıplak bacaklarıma döndü. Çığlık atmadım, isyan dahi etmedim.

"Bu dövme Candy'nin anaokulunda çizdiği ilk resimlerden biriydi. Ailemizi çizmişti. Hasta olduğunu öğrendiği o ilk günlerde bunu çıkardı kutusundan, saklamış. Bana hep böyle kalmam için söz verdirdi. Bu benim resmim. Eğer ki kurtulamazsa, onun da kendi için çizdiği figürü benim yanıma çizdireceğim. Ama en çok neye güldük biliyor musun?"

Derin bir nefes aldığımda, dakikalardır, ne Harry'ye baktığımı, ne de biraz olsun güldüğümü fark ettim.

"Hastalığından bahsetmeyeceğiz. Ben bu dövme ile hayatta kalacağım ve o da, çocuklarımıza ya da eşlerimize kardeşime ne kadar aşık olduğumu söyleyip eğlenecek. En çok buna güldük bu dövmeyi yaptırdığımda. Söz verdi çünkü, benim, vücuduma onun gözünden kendimi çizdirdiğimi çocuklarımıza anlatırken çok eğleneceğine söz verdi."

İç çekip, sağ göğsümün hemen yanındaki eti avuçladım.

"Burada başka bir dövme olmayacağına söz verdik, Candy, annem ve ben."

--

üç beş kişi falan kaldı bu hikayeyi benimle beraber seven, beraber devam ediyoruz, teşekkür ederim ^.^

normal 21 // hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin