6/Hastalık

1.8K 210 73
                                    

"Buraya mı asacaksınız?" Taşımasına izin vermediğim tabloyu elimden bir çırpıda alıp göğsüne bastırdı. Üstelik daha boya kurumamıştı bile. "Buraya asın diye vermedim Bay Jeon. Ben sizin çizdiğinizi odama astım." Kaşlarımı çatıp elinde tuttuğu tabloyu tekrardan aldım.

"Üstünüz boya oldu Bay Park. Çocuk gibisiniz." Omzunu silkip sanki geçecekmiş gibi üzerini silkeledi. Artık boya minik parmaklarında da eserdi. Tabloyu kenara atıp onu odamın en kuytu köşesine asmak istedim.

Lakin hizmetliyi çağırıp tabloyu odama koymasını rica ettim. Şimdi içi biraz daha rahattı. Kim bilir, belki de tabloyu saklamak yerine tam bana yakışacak hareketi yapıp atardım.

Kıyamazdım, bu koca çocuk tablosunu çöpte görecek olursa bana kızardı.

"Sizin tablonuz nerede?"

Ben sizin çizdiğinizi odama astım.

Bilmiyorum der gibi omzumu silktim. Bilerek mi yapıyordu? Gerçekten unutkanlığı bazen sinir bozucu olsa da bazen hayat kurtarıyordu. Lakin artık endişeleniyordum, ya benim küçüğüm hastaysa?

Ya benim küçüğüm beni de unutursa?

Ya benim küçüğüm anılarımızı hatırlamazsa?

Ya benim küçüğüm ö...

Devamını getirmek dahi istemedim. Onu düşünüyor olmanın agresifliğiyle salona geçip kendimi koltuklardan birisine attım.

Neyse ki bugün Namjoon gelecekti. En azından işle ilgilenirken bu tarz şeyleri düşünmek durumunda kalmıyordum. Tıpkı Jimin gibi kısa bir süreliğine unutuyordum her şeyi. Gerçi Jimin unuttuğu şeyi de hatırlamıyordu ki.

"Öyle güzel bir eseri çöpe mi attınız Bay Jeon?" Hayır yanımda.

Kafamı yanıma çevirip az önce oturan Jimin'e baktım. Neden kuyruk gibi peşimdeydi? Hiç mi hobisi yoktu?

"Oyuncaklarınız falan yok mu Bay Park?" Kahkaha atıp elini baldırımın üzerine koydu. Daha deminki sert tavrım bir anda yok oldu sanki. Yüzüm düştü, kalbim hızlandı, ritim tutan bacaklarım büyük bir enkazın altında kalmış gibi hareket edemez oldu.

Yanlış düşüncelere kapıldım, yapmamam gerekirken onu yatağımda hayal ettim. Kendimden, bedenimden nefret edecek olsam da hayali dahi güzeldi.

"20 yaşındayım ben Bay Jeon. Benim tek oyuncağım insanlardı." Vahşi tavrına karşı gözlerim pörtledi. Bu kadar masum bir adamdan yakışmayacak sözler duymak elbette travma gibiydi.

"Yani yanlış anlamayın, benim hiç oyuncağım olmadı. Arkadaş demek istedim lakin ağzımdan öyle iğrenç bir üslup çıktı." Zaten inanmazdım ki. Babam gelip Jimin'in berbat bir insan oluğunu söylese ona bile inanmazdım. Benim küçüğüm masumdu.

"Misafirin olduğunu söylemedin Jungkook." Kimin geldiğine bakmadım, meraklı bir Jimin dikkatimi çeken tek etkendi. Gözlerim hala daha onun üzerinde geziniyorken gülümsedim. Fazlasıyla meraklı olan kişiliği şimdi bile onu serbest bırakmıyordu.

Ayağa kalkıp sanki çok önemli bir şahsiyet değilmiş gibi Namjoon'a selam verdi.

"Bu tatlı şey de ne?" Duyduğum kelimeyle kaşlarımı çatıp Jimin'in önüne geçtim. Kalkmam öyle ani oldu ki tansiyonum düştü, dengemi zar zor sağladım.

Namjoon yavşak bir adamdı, asla güvenemezdim. Öyle ki tatlı kelimesi fazlasıyla gücüme gitti.

"Odama geç geliyorum." İlk önce tereddüt etse de omzunu silkip odama çıktı. Arkamda gözleri dolu dolu bakan Jimin'in farkında bile değildim. Eğer burnunu çekmeseydi yüzüne bakmaya niyetim dahi yoktu.

Doctor 'JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin