Adar daha fazla dayanamayacağını anladığında artık son raddeye gelmişti. Daha fazla bu odada kalamazdı. Hızla kendini ışınladığında saniyeler içinde kampüse gelmişti. Tahminlerine göre Tuna şu an gitmiş olmalıydı. Zaten bu yüzden onca saattir buraya gelmemişti. Çünkü eğer onları yanyana görseydi çok daha kötü şeyler olmuş olurdu.

Adar Aybüke'yi izlerken onu gören kızlar hızla başına üşüşmüştü. En öndeki Asra hızla Adar'ın koluna girerken tek amacı diğer kızlara gözdağı vermekti. Adar onun bu tavrına ne kadar sinirlense de ses etmedi. Çünkü Asra okulda çevresi olan popüler bir kızdı ve Adar bunu çok iyi değerlendiriyordu. Her ne kadar ona tahammül etmekte zorlansa da Asra'nın diğer kızlar gibi yüzsüz olmadığını da iyi biliyordu. Eğer onu bir kere terslerse Asra o zaman bu kadar işine yaramazdı.

"Adar! Neredesin bunca zamandır tatlım?" Asra bu soruyu sorarken Adar'ın ona cevap vermeyeceğini biliyordu. Aslında Adar'dan hoşlanıyordu. Ama ona hiç bir şekilde karşılık vermediğini de biliyordu. Tek tesellisi ona karşı çıkmamasıydı.

"İşlerim vardı ve hala da var." Adar bunları söyledikten sonra hızla Asra'nın kolundan çıkıp Aybüke ve Su'nun yanına yürümeye başladı. Yanlarına geldiğinde Aybüke'nin gözlerinin şişmiş ve kızarık olduğunu görmesiyle kan beynine sıçradı. Aybüke ona bakmazken Su hızla ona dönmüştü. Adar başta bu kızın kendisinden hoşlandığını zannetmişti ama asıl konunun böyle olmadığını Su kantinde ona yakışıklı erkeklere zaafı olduğunu söylediğinde anlamıştı. Bu kız hakkında bildiği başka bir şey daha varsa o da beyninde ölümcül bir tümör olduğuydu. Her ne kadar bunu ondan başka kimse bilmese de başkalarına söylemeye niyeti yoktu.

Su'nun ayağa kalktığını fark eden Aybüke başını kaldırdı ve onun baktığı yere baktı. Karşısında Adar'ı görmeyi beklemiyordu ama ona öfke dolu bakışlar atan adamı görmezden gelerek tekrar önüne döndü. Çünkü ona hala kızgındı. Halbuki görmezden geldiği adamın onun bu hareketiyle daha da sinirlendiğini fark etmedi bile.

"Adar hoşgeldin." Su sesinin oldukça durgun çıktığının farkındaydı ama o an ne o ne de Adar bunu umursamadı.

"Neler oluyor?"Adar ona bakan kıza kısa bir bakıp cevap verdi ancak hemen sonra gözleri tekrar odağını bulup gözleri kızarmış kıza odaklandı. Sorduğu soruya Su hiçbir cevap vermezken Aybüke kafasını kaldırmadan konuştu.

"Sıkıntılarımız var Adar. Anlıyor musun?" Aybüke sözlerini tamamladığında Adar sanki mümkünmüş gibi kaşlarını daha da çattı. O an düşündüğü tek şey eğer bu salak kız bir hafta sonra Efe için de böyle ağlarsa kesinlikle birilerini öldürme işini ertelemeyi bırakır ve gerekeni yapardı.

"Hayır." Adar'ın oldukça umursamaz bir şekilde verdiği cevabı her ikiside umursamadı.

"Normal" Aybüke ona cevap verdikten sonra derin bir sessizliğe gömüldü.

Su söylenenlerden hiçbir şey anlamazken aslında Tuna gittiği için Aybüke kadar üzgün değildi. Her ne kadar Tuna'yı sevsede en yakın arkadaşının onu da kendisi kadar sevmesi gitmesini istemek için yeterli bir sebep gibi geliyordu ona. Hem zaten Adar'ın Aybüke'ye olan bakışlarına bakılırsa Tuna kendi iyiliği için gitmişti! Su Adar'a küçük bir baş selamı verdikten sonra Aybüke'ye bakarak ortaya konuştu.

"Benim gitmem gerekiyor Ateş hocayla dersim var. Sonra görüşürüz." Aybüke ona bakıp hafif bir şekilde başını salladı. Adar ise hiç bir şey söylemedi. Aybüke üzgün, Adar sinirli iken Su onların aksine okulun en yakışıklı hocasını göreceği için oldukça mutluydu.

Su onları yalnız bırakarak birkaç dakika içinde dersliğine geldi ama yine de geç kalmıştı. Dikkat çekmemeye çalışarak arka kapıdan yavaşça girdi ama daha en arkalarda bir yere yeni oturmuştu ki ultra yakışıklı hocasının ona seslendiğini duydu.

GÜNEŞİN KAHİNİWhere stories live. Discover now